Korkmak, halaydan bile korkmak ve mekânı soylulaştırmak
Biz egemenlerin ya da kendisini egemen zannedenlerin ya da egemenlere yaranmaya çalışanların terbiyesizlikleri ile mücadeleye alışkınız. Biz bu toprakların on dilinde türkü söyleyenleriz.
Cem Terzi*
Geçtiğimiz günlerde Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi (AASSM) ücretsiz çok dilli bir konsere ev sahipliği yapınca halk salona akın etti. Bununla yetinmeyip eğlendi, mutlu oldu hatta işi koltuk aralarında halay çekmeye kadar vardırdı. Tabii bu durumdan vatandaşların rahatsız olacağını ön gören “yönetici” panik atak geçirip, yemedi içmedi evinden kalktı geldi ve halayı durdurmaya çalıştı. “Yasak”, “sözleşmeye yazmadık ama burada halay yasak” çığlıkları ile güvenlik çağrıldı. Ama halay bu! Yasak dinler mi? Koltuklar, duvarlar, zemin bir zarar görmediyse de Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nin yaratılmaya çalışılan elit atmosferi durumdan olumsuz etkilendi. Şimdi bu psikolojik travmayı gidermek için “yönetici” bir yandan elit konserler planlıyor bir yandan da arkadaşlarına gazetelerde destek yazıları yazdırıyor. Yakında hep birlikte ‘’AASSM’inin askerleriyiz’’ diye slogan atmaya başlarlarsa şaşırmayacağım. Korkuyorsunuz! Bilmediğiniz bir dilden korkuyorsunuz. Mutlu kalabalıklardan korkuyorsunuz. Halaydan korkuyorsunuz. Hem korkak hem de ‘’vaziyetten görev çıkaran’’ işgüzarlarsınız. Suat Çağlayan, ‘’ASSM’yi Korumalıyız’’ başlıklı bir yazı kaleme almış. Yazı, kimi ‘’savrulmalarla’’, sonunda ASSM’yi neden ve kimden korumak gerektiğini, ‘’rasyonel gerekçelerle’’ tam da anlatamadan noktalanıyor. Salonun, İzmir Uluslararası Mülteci Film Festivali’ni düzenleyen Halkların Köprüsü Derneği’ne tahsis edildiği akşam, Bajar isimli grup sahnede iken, salonda halay çekmeye başlayan dinleyicilere bir diyeceği yok Çağlayan’ın; ‘’elbette kimse karışamazdı, karışılmadı da’’ yazıyor. Sağ olsun, efendimiz! Fakat seyircilerin ‘’bu işi sahnede yapmaya kalkıştıklarında’’, ASSM yönetiminin ‘’haklı’’ olarak araya girdiğini belirtiyor Çağlayan. Zira sahnenin özelliklerinin böyle bir taşkınlığı kaldıramayacağı üzerinde hem Çağlayan hem de ASSM yöneticileri hem fikir; ‘’sahneye verilebilecek büyük bir zarar söz konusu’’, nitekim!
Hem ASSM yöneticisi hem de Suat Çağlayan’ın, aynı salonda bugüne değin olan etkinliklerden pek de haberdar olmadıkları anlaşılıyor bu ifadelerden. Mesela önceki yıllarda, yine aynı salonda gerçekleşen Rustavi etkinliğini hatırlayalım. Sahnede gerçekleşen dansları, pardon, hoplamalı zıplamalı taşkınlıkları hatırlayanınız var mı? Ne kadar da güzel bir konserdi! Rustavi grubu ve danslarına, ‘’sahneye zarar vermekten’’ herhangi bir karşı çıkış olmamıştı da, Bajar Kürtçe şarkı söylerken, dinleyicilerin sahnede değil salonda halay çekmeleri, neden engellenmeye çalışıldı? Yine geçmişte bir gün, Ayhan Sicimoğlu & Latin All Stars, aynı salonda sahnede hem çalıp hem dans etmişler, salondaki izleyiciler yerlerinden kalkmışlar ve dansa katılmışlardı. Bunlar elbette çokça örnekten yalnızca iki tanesi. ASSM’yi hangi gerekçeyle korumaya çalışmaktan bahsediyor Çağlayan? Kürtçe şarkıların söylenip bir de üstüne halaya durulmasından mı korunmalı ‘’halkımız’’?
Çünkü belli ki, mesele, dans ve ‘’coşkulu’’ seyirciler değil, salonun soylulaştırılmasıdır. Şöyle devam ediyor Çağlayan; ‘’Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde sunulan müzik veya gösteriler sadece ‘oturarak’ dinlenir ya da izlenir’’. Hem önceki etkinlikleri takip etmediğini anlıyoruz bu cümlesi ile hem de görüyoruz ki, yukarıdan bir bakış açısı ile ‘’ halka’’ düstur vermeye çalışanların takındığı tavırla nasıl ‘’oturup kalkılacağı’’ telakki ediliyor. ‘’Zaten, iki üç güvenlik görevlisinin görünmesi ile sahne boşalmış ve sanatçılar da daha rahat koşullarda çalışarak programlarını tamamlamışlar’’ yazıyor Çağlayan. Bu tamamen gerçek dışıdır. Hakarete uğrayan Bajar gurubudur. Bizzat AASSM yöneticisi hakaret etmiştir. Sahneye çıkan hiçbir kimse olmamıştır. Sahnede halay çekmeye çalışan olmamıştır.
Kürtçe türkü söylemekle yetinmeyip üstüne bir de halay çektiğimiz için büyük olasılıkla laik, elit, beyaz Türk, Atatürkçü, sosyal demokrat bir refleks gösterdiklerini zanneden ve bu nedenle dokunulmaz olduklarını sanan bu kişiler bilsinler ki bu acınası müdahalelere, gerçek dışı yazılara sessiz kalmayız. Ayrımcı, dışlayıcı ön yargılardan köken alan, paranoya ve yalan ile beslenen, bir yandan korku bir yandan koltuk hırsı ile şekillenen bu tacize elbette yanıt vereceğiz.
Siz ne hakla halay çeken insanlara kendi memleketinde ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapıyorsunuz?
Görevi halka hizmet etmek olan bir devlet memuru ne hakla müzisyenleri aşağılıyor, sahneden kovuyor? Suat Çağlayan ne cüretle halkı “burunlarını sürterek” terbiye etmeye çalışıyor?
Biz egemenlerin ya da kendisini egemen zannedenlerin ya da egemenlere yaranmaya çalışanların terbiyesizlikleri ile mücadeleye alışkınız. Biz bu toprakların on dilinde türkü söyleyenleriz.
*Halkların Korosu / Korist