Türkiye’de gelecek yıllarda ‘kanser pandemisi’ yaşanacak

Korona virüsü salgınında diğer hastalıklar için hekim başvuruları azaldı. Uzmanlar erken tanıda yaşanan sorunlar nedeniyle gelecekte ‘kanser pandemisi’ yaşanacağı uyarısında bulundu.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA- Türkiye’de nisan ayının ilk haftasında, kanser ve kanserden korunma konusunda farkındalığı artırmak için “Ulusal Kanser Haftası” etkinlikleri düzenleniyor. Her yıl binlerce kişinin vefat ettiği hastalığın yarattığı olumsuz sonuçlar Covid 19 salgını döneminde daha da arttı. Uzmanlar, korona virüsü salgını döneminde kansere ilişkin erken tanıda yaşanan sorunlar nedeniyle gelecekte “kanser pandemisi” yaşanabileceğini ifade ediyor. 

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Üyesi, Onkoloji Uzmanı Halis Yerlikaya’ya göre pandemi döneminde erken tanı için gerekli kanser taraması yapılamıyor.

‘TÜRKİYE’DE HER YIL YAKLAŞIK 200 BİN KİŞİ KANSER TANISI ALIYOR’

Kanserde erken tanının tedavi süreçlerine olumlu katkı sağlayabileceğini, pandemi döneminde tarama uygulamalarının yapılamaması nedeniyle gelecek yıllarda kanser vakalarında artış yaşanacağını belirten Yerlikaya, “Covid 19 hasta sayısı ve ölümler artarken pandeminin etkisi ile başta kanser olmak üzere kronik hastalığı bulunan hastalara yeterli sağlık hizmeti sunulamadığı için Covid 19 dışı hastalıklara bağlı erken ölümler de yaşanıyor” dedi ve sorularımıza şu yanıtları verdi:

Doktor Halis Yerlikaya

Kanser tüm dünyada önde gelen ölüm nedenleri arasında yer alıyor. Dünyada da Türkiye’de de kanser görülme oranında her yıl artış yaşandığı ifade ediliyor. Türkiye’de yakın dönemde hangi kanser türlerinde artış gözlendi? Bazı kanser türlerinin erken yaşlarda görülme sıklığı arttı mı?
Elimizde çok net veriler bulunmamakla birlikte Türkiye’de her yıl yaklaşık 200 bin kişi kanser tanısı almaktadır.  Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de kalp damar hastalıklarından sonra en önemli ölüm nedeni kanser. Türkiye’de istatistiki verilerle ilgili sorunlar nedeniyle çok net rakamlar olmamakla birlikte erkeklerde en sık sırasıyla; akciğer, prostat ve kalın bağırsak kanseri görülürken kadınlarda ise en çok meme, tiroid ve kalın bağırsak kanseri görülmektedir. Kanserin görülme sıklığında sosyokültürel ve beslenme alışkanlıklarına bağlı bölgesel farklılıklarda görülmektedir. Örneğin Doğu Anadolu bölgesinde diğer bölgelerden farklı olarak en sık yemek borusu ve mide kanseri görülmektedir.

‘ERKEN YAŞLARDA BÖBREK KANSERLERİNDE ARTIŞ SAPTANIYOR’

ABD'de yapılan bir araştırmaya göre ergenlerde ve genç yetişkinlerde (15-39 yaş arası kişiler) son 40 yılda kanser oranında yüzde 30 oranında bir artış olduğu saptanmıştır. Son zamanlarda erken yaşlarda tiroid, böbrek, kalın bağırsak kanserlerinde bir artış saptanmaktadır. Özellikle kalın bağırsak kanserindeki artışın daha çarpıcı olduğu ve sağlıksız beslenme, hareketsizlik ve obezite ile direkt ilişkili olduğu düşünülmektedir.

‘KANSERLE İLGİLİ BELLİ BİR FARKINDALIK OLUŞSA DA YETERLİ DEĞİL’

Kansere ilişkin toplumdaki bilinç ne düzeyde? İnsanların bu konudaki farkındalığı arttı mı? Ekonomik durum ya da sağlık politikalarının etkileri nedeniyle bilinç oluşsa da özellikle erken tanı için gerekli adımlar atılıyor mu?

Ülkemizde genel olarak sağlık okuryazarlık düzeyinin düşük olduğu biliniyor. Sağlıkta dönüşüm programı (SDP) ile birlikte tüketim nesnesi haline getirilen sağlığa ilişkin çarpık bir bilinç düzeyinin oluştuğunu da söylemek mümkün. Performansa dayalı ödeme sistemi, SDP, ve özel hastaneler tarafından kışkırtılan sağlık tüketimi daha çok tetkik, daha fazla görüntülemenin yapılmasına yol açmıştır. Kansere ilişkin elimizde net veriler ve ilgili araştırmalar olmamakla birlikte geniş halk kesimleri açısından belli bir farkındalığı oluşsa da bunun yeterli düzeyden çok uzak olduğunu düşünüyoruz.

‘KORUYUCU HALK SAĞLIĞI ÇALIŞMALARI YÜRÜTÜLMELİ’

Kanser önlenebilir bir hastalık. Sigara, alkol, kötü beslenme, şişmanlık ve sedanter yaşamın (düzensiz fiziksel aktivitenin olmadığı yaşam tarzı) kanser için en önemli risk faktörleri olduğu bilinmektedir. Sigaranın bırakılması, sağlıklı beslenme, normal vücut ağırlığına sahip olunması, hareketli yaşam şeklinin benimsenmesi, zararlı güneş ışınlarından korunmanın, çevresel ve kimyasal kanserojenlerden kaçınmanın önemli ölçüde kanserden koruyucu etkilere sahip olduğu bilinmekte. Dolayısıyla sağlığın tüm alanlarında olduğu gibi kanser ile mücadelede de tedavi edici çalışmalardan çok daha önemlisi hastalığın önlenmesine yönelik koruyucu halk sağlığı çalışmaları öncelikli olarak yürütülmelidir.

‘ERKEN TANI İÇİN YETERLİ KANSER TARAMASI YAPILMIYOR’

Sık görülen meme, kolon, rahim ağzı, prostat ve akciğer kanserleri için semptom ve bulgu olmadan teşhis edilmeleri için tarama yöntemleri bulunmaktadır.  ‘Kanserden değil geç kalmaktan kork’ sloganı önemli bir gerçekliği ifade etmektedir. Kanserde erken tanının hayat kurtardığını bunun için özellikle sık görülen kanserlerden meme kanseri, kolon kanseri ve servix kanserleri için belirlenen yaşlarda önerilen taramaları yapmak çok önemlidir. Böylelikle kanserin daha erken dönemde birtakım belirtileri ortaya çıkmadan ve vücutta yayılmadan saptamak mümkün olabilmektedir. Ancak erken tanı için ülkemizde yeterli düzeyde kanser taraması yapılmamaktadır.

‘PANDEMİ TOPLUMSAL SAĞLIĞIMIZI ETKİLEMEYE DEVAM EDİYOR’

Covid 19 salgını sürecinde pek çok kişi gerekmedikçe, zorunlu kalmadıkça hastanelere gitmeme eğilimi gösteriyor. Salgın döneminde kanser taramaları yapılabildi mi?
Covid 19 pandemisi, iktidarın şeffaf olmayan, toplum katılımından uzak, bireysel tedbirlere indirgenmiş, yeterli önlemleri içermeyen politikaları sonucunda toplumsal düzeyde bulaşıcılık engellenemediği için tüm yakıcılığıyla toplumsal sağlığımızı etkilemeye devam ediyor.  Covid 19 hasta sayısı ve ölümler artarken pandeminin etkisi ile başta kanser olmak üzere kronik hastalığı bulunan hastalara yeterli sağlık hizmeti sunulamadığı için Covid 19 dışı hastalıklara bağlı erken ölümler de yaşanıyor. Onkoloji alanında etkili ve sonuç alıcı tedavilerin uygulanabilmesi için erken evrede hastalığın yakalanması çok önemli. Başta meme, kolorektal, serviks kanseri olmak üzere günümüzde erken evrede hastalığın saptanması durumunda cerrahi ya da diğer tedavi modaliteleri ile birçok kanserde tamamen kür sağlayacak tedaviler mümkün. Erken teşhis ve uygun tedaviler ile kanser kür olabilmektedir. Erken teşhis ve daha sonuç alıcı tedaviler için tarama yapılması gerekmektedir.

‘ÖNÜMÜZDEKİ YILLARDA TANI VE TEDAVİSİ GECİKMİŞ HASTA ARTIŞIYLA KARŞI KARŞIYA KALINMASI KAÇINILMAZ’

Pandeminin kontrol altına alınamaması sonucunda rutin tarama programlarına göre tarama zamanı gelen hastaların sağlık kuruluşlarına başvuramadığı, kanser belirti ve bulgusu olabilecek kitle tespit eden pek çok kişinin virüs bulaşı endişesiyle sağlık kuruluşlarına başvurmayı ertelediği gözlenmektedir. Birinci basamak sağlık kuruluşlarında belirlenen yaşlarda önerilen kanser taramalarının yapıl(a)maması da eklendiğinde önümüzdeki yıllarda tanı ve tedavisi gecikmiş önemli oranda hasta artışı ile karşı karşıya kalınması kaçınılmaz olacaktır.  

‘KETEM FALİYETLERİNİ DURDURDU’

Türkiye’de birinci basamakta hizmet veren Aile Sağlığı Merkezleri ve Kanser Erken Teşhis Tarama ve Eğitim Merkezi (KETEM) aracılığıyla yılda 20 binin üzerinde erken kanser vakaları yakalandığı düşünüldüğünde yapılamayan taramalar nedeniyle bu yıl sayı çok az olacaktır. KETEM faaliyetleri durdurduğu için tespit edilemeyenler, sonraki zamanlarda ileri evre ve daha erken ölüm olarak karşımıza çıkacaktır. Dünyada da kanser vakalarının teşhisinde önemli oranda azalmaların olduğu bildirilmektedir. Günlük klinik pratiğimizde pandemi sürecinin uzamasıyla birlikte yeni tanı alan hastalarda lokal ileri evre ve metastatik olanlarda da artış saptandığı gözlemlenmektedir. Tanısal sürecin gecikmesinin, tedavinin geç başlamasının hastalığın seyri ve yaşam süresine olumsuz etkisi kaçınılmaz olacaktır.

‘DAHA ERKEN ÖLÜM OLARAK KARŞIMIZA ÇIKACAK’

TTB’nin korona virüsü salgınına ilişkin hazırladığı 9’uncu ay değerlendirme raporuna siz de bir yazıyla katkı sağladınız. Burada, “Ülkemizde Covid 19 pandemisinin bu biçimde devam etmesi durumunda önümüzdeki yıllarda ‘kanser pandemisi’ gibi bir gerçekle yüzleşmek zorunda kalabiliriz” ifadelerini kullanıyorsunuz. Pandemi sönümlendiğinde nasıl bir tabloyla karşı karşıya kalacağız? Öngörüleriniz neler?
Ülkemizde de Covid 19 pandemisi ve sağlıkta dönüşüm programının yol açtığı sorunlar nedeniyle önümüzdeki yıllarda bir kanser ‘pandemisi’ yaşanması beklenmelidir. Olağan zamanlarda da koruyucu sağlık hizmetleri başta olmak üzere gereksinimleri yeterli düzeyde karşılamayan kamusal sağlık hizmetlerinin organize edilmemesi halinde Covid 19 dışı birçok erken ölüm yaşanacaktır. 

Sorumluluğu vatandaşa, yükü sağlık çalışanlarına yükleyen, salgınla mücadeleyi sadece hastanelerde karşılama strateji/stratejisizliği izlenmesi nedeniyle Covid 19 dışı hastalara yeterli sağlık hizmeti sunulamamakta, sağlığa erişim güçleşmekte, erken tanı olanaklarının sunulamaması nedeniyle hastalar geç tanı almakta ya da tanı alamamaktadır. Bunun sonucunda ülkemizde önümüzdeki yıllarda kanser pandemisinin görülmesi şaşırtıcı olmayacaktır.

‘KANSER HASTALARI COVİD 19 ENFEKSİYONU AÇISINDAN DAHA RİSKLİ'

Kanser tedavisi gören kişilerin Covid 19 virüsü karşısında daha yüksek risk altında oldukları ve kanser hastalarında korona virüsünün daha ağır geçtiği uzmanlar tarafından ifade ediliyor. Covid 19 pozitif olan kanser hastalarının tedavi süreçleri nasıl etkileniyor? Örneğin kemoterapi süreci duruyor mu?
Covid 19’un ağır seyretmesine yol açan risk faktörleri arasında tansiyon yüksekliği, kalp damar hastalıkları, şeker gibi hastalıkların yanında kanser (özellikle kan kanserler, akciğer kanseri) yer almaktadır. Aktif kanser tedavisi gören kanser hastalarının Covid 19 enfeksiyonu açısından daha yüksek risk altında oldukları ve bu hastalarda Covid 19'un daha şiddetli geçtiği bilinmektedir.

Kanserin diğer hastalara göre hem kendisi, hem tedavisi (ameliyat, kemoterapi, radyoterapi) hem de eşlik eden durumlar (altta yatan akciğer hastalığı KOAH gibi), kanserli hastada hem enfeksiyon ihtimalini arttırmakta, hem de enfeksiyon olduğunda hastalığın daha ciddi seyretmesine yol açmaktadır. Bu durum Covid 19 için de geçerlidir. Yani kanser varlığında korona virüsü enfeksiyonu daha ciddi seyredebilir. Pandemi olması nedeni ile yarı acil bir gereksinim olan kanser tedavisini durdurmanın ya da ara vermenin bilimsel bir dayanağı yoktur. Covid 19 pozitif olan vakaların tedavi süreci takip eden hekimleri tarafından bireysel düzeyde değerlendirilerek karar verilmelidir.

‘KORONA AŞILAMASI KANSER TEDAVİSİNİ OLUMSUZ ETKİLEMİYOR’

Kanser hastalarına korona virüsü aşısı uygulaması nasıl oluyor? Aşı kanser tedavisi sürecini nasıl etkiliyor?
Ülkemizde 29 Mart itibarıyla kanser hastaları da öncelikle aşılacak gruba alındı. Kanser hastaları ağır hastalığa karşı koruyucu olduğu bilinen ve beklenen önemli bir yan etkisi olmayan aşı olmaları hususunda tereddüt yaşamamaları ve durumlarını, aşılanma zamanlarını takip eden hekimleri ile değerlendirilmelidirler.  Aşılanma kanser tedavi sürecini olumsuz etkilememektedir. Ancak kanser tedavileri aşının koruyucu etki oluşturulma oranını azaltabilir, o nedenle aşı zamanları bireysel düzeyde karar verilmelidir.