Koruma kararları kadınları ‘korumaya’ yetmiyor

Türkiye’de yedi ayda 269 kadın katledildi. Kadınların pek çoğu, failleri hakkında koruma ya da uzaklaştırma kararı aldırmıştı. Peki koruma kararları neden kadınları korumaya yetmiyor?

Google Haberlere Abone ol

Özlem Kara

DUVAR - Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre, 2022 yılında 269 kadın katledildi. Sadece temmuz ayında 44 kadın öldürüldü. Bu kadınlar arasında yer alan Deniz Özarslan, Hanife Çakıcı, Ezgi Zerkin, Beyza Doğan’ın katilleri için aldırdığı uzaklaştırma ya da koruma kararı vardı. Ancak bu kararlar katledilmelerini önleyemedi.

'Koruma Kanunu' kapsamında alınması gereken önlemlere ilişkin konuşan İzmir Barosu Kadın Komisyonu Başkanı Perihan Çağrışım Kayadelen, uzaklaştırma kararlarının hakimin takdir yetkisine göre değiştiğini belirtti.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve Kadın Meclisleri Üyesi Hilal Susuz da kadınların ‘koruma kararı’ kapsamında karakola gittiklerinde dilekçelerinin ciddiye alınmadığını söyleyerek, görevli polislerin keyfi işlem yaptığını ifade etti.

KADINLARIN SAYISIZ ŞİKAYET DİLEKÇESİ VARDI

2021 yılında erkeklerin öldürdüğü 280 kadının en az 33’ü fail hakkında uzaklaştırma veya koruma kararı çıkarmıştı. 2022 yılında şimdiye kadar katledilen 269 kadının pek çoğu kendisini tehdit eden, şiddet uygulayan erkekler hakkında koruma veya uzaklaştırma kararı aldırmıştı. Bazı kadınların polise verdiği sayısız şikayet dilekçesi bile vardı.

Örneğin; İzmir’de yaşayan Ezgi Zerkin, 28 Temmuz’da boşanmak üzere olduğu Deniz Özarslan tarafından ateşli silahla vuruldu. Ezgi defalarca fail hakkında şikayette bulunmuştu. Uzaklaştırma kararı çıkardı ama bunların hiçbiri faili durduramadı. Çünkü Hatay Karakolu tarafından sürekli evine geri gönderildi. Ezgi’nin katili hâlâ yakalanamadı.

Hanife Çakıcı, İzmir’de, sürekli şiddet gördüğü için boşanma aşamasında olduğu ve hakkında uzaklaştırma kararı aldırdığı Haydar Çakıcı tarafından kesici aletle öldürüldü.

İstanbul’da yaşayan Beyza Doğan henüz 16 yaşındaydı. Beyza Doğan’ın katili Selim Tekin, Doğan’ı katletmeden önce beş kere kaçırmıştı. Beyza Doğan ve ailesi, Tekin hakkında adli makamlara 35 kere şikâyette bulunmuştu.

İzmir Barosu Kadın Komisyonu Başkanı Perihan Çağrışım Kayadelen

‘HAKİMİN TAKDİR YETKİSİNE GÖRE DEĞİŞİYOR’

Uzaklaştırma kararının içeriğinin önemli olduğu söyleyen İzmir Barosu Kadın Komisyonu Başkanı Perihan Çağrışım Kayadelen, her uzaklaştırma kararının birbirinden farklı olduğunu, olayın özeline göre bazen 100 bazen de 1 kilometreye kadar uzaklaştırma verilebildiğini belirtti. Kayadelen, bu durumun hakimin takdir yetkisine göre değiştiğini ifade etti.

Kayadelelen’e göre koruma kararı ihlal edildiğinde kişiye hapis cezası verilmesi gerekiyor ancak bu çoğunlukla uygulanmıyor: “Mahkeme, iletişim araçlarıyla rahatsız etmeme, kadına yönelik iş yeri değişikliği, erkeğe elektronik kelepçe kararı verebilir. Bu kararların birden fazla çeşidi var. Temelde koruma kararı ihlal edildiğinde, kişinin ‘zorlama hapsi’ dediğimiz hapis cezasıyla cezalandırılması gerekiyor. Bizim asıl problemimiz burada. Kararların, uygulanmasındaki sıkıntı."

‘ZORLAMA HAPİS KARARLARINDA MAHKEMELERDEN DİRENÇ GÖRÜYORUZ’

Kadın cinayetlerinde mevzuatın işlemediğini dile getiren avukat Kayadelen, bunu için bir siyasi iradenin olmadığını belirtti. Siyasi iradenin kadın düşmanı politikalar ürettiğini, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının da failleri cesaretlendirdiğini anlatan Kayadelen, “Kadın bir koruma kararı aldığında, normalde kişi zorlama hapse çarptırılması gerekirken biz mahkemelerden ciddi bir direnç görüyoruz. Önce bu durumun karşı tarafa tebliğ edilmesi lazım. Tebliğde de sıkıntılar çıkıyor, tebliğ yapmıyorlar. Bu noktada ciddi bir direnç var zorlama hapislerinin uygulanmasında. Zorlama hapisleri uygulanmadığı için de failler ‘Nasıl olsa ben koruma kararını ihlal etsem de bana bir şey olmaz’ diye düşünüyorlar. Böyle bir sıkıntı yaşıyoruz. Aslında kanunlar uygulansa, kadınların korunması mümkün. Fakat iktidar İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma ve kanunları uygulamama gibi bir irade gösteriyor. Özellikle son dönemde İzmir’de çok fazla kadın cinayeti işlendi. Bunun temel sebebi de kadına yönelik şiddetle mücadele etmek için bir irade yok ülkemizde. Sözde çıkıp 'bizim iç hukukumuz, kanunlarımız yeterli' diyorlar ama her gün daha fazla kadın öldürülüyor. Maalesef gerçekle teori birbirini tutmuyor” ifadelerini kullandı. 

‘İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN ÇIKILMASI KADIN CİNAYETLERİNİ ARTIRDI’

İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinin ardından kadın cinayetlerinin arttığının altını çizen Kayadelen, “İstanbul Sözleşmesi yürüklükte olduğu dönemde, ‘İstanbul Sözleşmesi’ni uygulayın, uygulamıyorsunuz’ diye mücadele ediyorduk. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasından itibaren sosyal medyada, ‘Bundan sonra sözleşme yok. Kadınları koruyacak bir şey yok’ denildi. Bize gelip ‘Sözleşme iptal oldu. Bundan sonra koruma alamayacak mıyız?’ diye soran kadınlar oldu. Veya karakola gittiklerinde ‘Artık sözleşme yok. Kanun da uygulanmayacak’ diyen polislerle karşılaştıklarını anlattılar. Böyle bir algı oluştuğu için bunun sonucu olarak da maalesef kadın cinayetleri daha da arttı” diye konuştu.

‘ASIL ADALET BAKANLIĞI’NIN BİR ŞEY YAPMASI LAZIM’

Koruma kararlarının etkin uygulanması için İzmir Barosu olarak mücadele ettiklerini dile getiren Kayadelen, konuyla ilgili Adalet Bakanlığı’nı işaret ederek, “Tebligatların yapılması, faillere zorlama hapislerin uygulanması için her zaman savcılıklarla, aile mahkemeleri ile görüşme halindeyiz. Bu konu hakkında ortak bir çalışma yürütmeye de çalışıyoruz. Biz zaten alanda mücadele ediyoruz ama bununla ilgili asıl Adalet Bakanlığı’nın bir şey yapması lazım. Koruma kararlarıyla, çıkan zorlama hapisleri arasında o kadar büyük bir oransal dengesizlik var. Mesela hiç istatistik yayınlamıyorlar. Biliyorlar ki, tutulabilecek bir istatistik zaten yok. İstatistik tutarlarsa durumun ne kadar kötü olduğu ortaya çıkacak. Bunların takip edilip sorulması gerekiyor” dedi.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve Kadın Meclisleri Üyesi Hilal Susuz
‘DEVLETİN KORUMA KARARI ALTINDA ÖLDÜRÜLEN KADINLARLA İLGİLİ BİR POLİTİKASI YOK’

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve Kadın Meclisleri Üyesi Hilal Susuz, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Hizmet Politikalar Bakanlığı’nın, Türkiye’de katledilen kadınların verilerini tutması gerektiğini belirtti. Susuz, bakanlığın açıkladığı verilerle kendilerinin elde ettiği verilerin uyuşmadığını belirterek şunları söyledi: “Kaç kadın öldürülüyor, kadınların kaçı koruma kararına rağmen öldürülüyor? Bizim asıl sorunumuz burada başlıyor. Biz gönüllerden oluşmuş bir derneğiz. İçişleri Bakanlığı, ilk yedi ayın verisini açıklıyor. Ancak bizim verilerimizden daha az bir kadın cinayeti verisi açıklıyor. Bu, çok sıkıntılı bir durum. Bakanlıklar, KADES’e başvuran kadınları söylüyorlar ama bu kadınlar için neler uygulandığının bir devamı yok. Bu katillerin kaç tanesine elektronik kelepçe verildi, kaç kadın koruma kararına rağmen öldürüldü? Bu veri yok. Yetkili makamların koruma kararı olmasına rağmen öldürülen kadınların raporlarını tutması demek onunla ilgili bir politika geliştireceğini de öngörmek demek. Devletin koruma kararı altında öldürülen kadınlarla ilgili bir politikası yok.”

‘KADINLAR KORUMA KARARINA RAĞMEN ÖLDÜRÜLÜYOR’

Türkiye’de kadın cinayetlerine ilişkin bir mekanizmanın olmadığını dile getiren Susuz, “Ezgi Zerkin’in annesi, kızının beyin ölümü haberini aldığı zaman devlet mekanizmalarının nasıl işlemediğini dile getirdi. Bizim yıllardır İstanbul Sözleşmesi’nde temel olarak anlattığımız şey buydu. İstanbul Sözleşmesi eksiksiz uygulansaydı, Ezgi Zerkin’in annesinin bahsettiği eksiklikler olmayacaktı. İstanbul Sözleşmesi bütünlüklü olarak devlete, ‘önleyeceksin, koruyacaksın, kovuşturacaksın, kadınları koruyacak politikalar geliştireceksin’ diyor. Bir kadının şiddete uğramadan önceki süreci ile yasal sürece geçildikten sonraki boyuta kadar bütünlüklü ele alıyor. Devlet olarak bundan çekiliyorsan, tabii ki bu devlet mekanizması işlemez. Ezgi Zerkin’i vuran kişi ‘Ben zaten ceza aldım ama bakın serbestim, bana bir şey olmaz, sana istediğimi yaparım’ diye Ezgi’yi aylarca tehdit etti. Ezgi aylarca kaçacak yer aradı. Buna rağmen bu kişiye bir elektronik kelepçe dahi takılmıyorsa, burada İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamayan devleti suçlu buluruz” ifadelerini kullandı.

‘KADINLARIN DİLEKÇELERİ CİDDİYE ALINMIYOR’

Kadınların koruma kararı çıkarmasının kolay olmadığını dile getiren Susuz, kadınların koruma kararı almak için gittikleri karakolda bulunan memurun insafına kaldıklarını belirtti. Ayşe Tuğba Aslan’ı hatırlatan Susuz, kadınların şikayet dilekçelerinin ciddiye alınmadığını söyledi. Kadınların, koruma kararı çıkarttırmak için karakola başvurduğunda, keyfi işlem yapıldığını öne süren Susuz, “Kadınları ya karakoldan çıkarıyor ‘ya da bir şey olmaz’ diyorlar. Ezgi Zerkin’in cenazesinde annesinin Hatay Karakolu’na söylemediği kalmadı çünkü Ezgi’yi devamlı eve gönderdiler” diye konuştu.

Boşanmak üzere olduğu erkek tarafından öldürülen Ezgi Zerkin'in annesi, kızının beyin ölümünün gerçekleştiğini öğrenince hastane önünde sitem etti. 

28 Temmuz’da boşanmak üzere olduğu erkek tarafından vurulan Ezgi Zerkin’in beyin ölümü 31 Temmuz’da gerçekleşti. Kızının ölüm haberini Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde basın açıklaması sırasında öğrenen annesi isyan etmişti. Kızının uzaklaştırma kararı aldırdığını, Çankaya'daki aile içi şiddette suç duyurusu olduğunu, buna rağmen devletin kızını koruyamadığını söylemişti.