Kostic ortalasın, Nesyri vursun
Mourinho, aralık ayının sonunda hala elindeki kadroyla nasıl bir oyun oynayacağını oturtamadı. Birbirinden farklı profildeki oyuncuların sürekli değişim içinde olması, Fenerbahçe'de takım boyunun ve genişliğinin ne kadar olacağından sahanın neresinde nasıl bir baskı uygulanacağına, hücum organizasyonlarından pas ve koşu tercihlerine birçok şeyi de rastgele hale getiriyor.
Ligin ilk 6 sırasındaki takımların hiçbirini mağlup edememek şampiyonluğa oynama iddiasında olan bir takım için kabul edilebilir bir durum olamaz. Fenerbahçe bu sezon şampiyonluk yarışındaki rakibi Galatasaray'a kendi sahasında mağlup oldu, tarif edilebilir oyunları olan teknik direktör takımı diyebileceğimiz Göztepe, Samsunspor ve Eyüpspor ile de berabere kaldı. Kaos halindeki 5 maç kazanamamış Beşiktaş'a yenildi. Hatta 7'nci sıradaki Başakşehir de 90 dakika sonunda eli boş dönse bile 10 kişi kalmasına rağmen maça ortak olabildi.
Elbette bu maçların her birini ayrı ayrı analiz etmek gerek ama somut durumdan yola çıkarak Fenerbahçe'nin bir oyun kimliğine sahip rakiplere karşı zorlandığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Fenerbahçe bu maçların hiçbirinde sahada üstünlüğünü kabul ettiremedi, rakiplerini sindiremedi. Kendi oyun planına sabırla sadık kalan Göztepe 90+5'te, Samsunspor 88'de sarı lacivertlilerden istediğini aldı. Eyüpspor da 70'den sonra yakaladığı pozisyonları cömertçe harcamasa 3 puanı cebine koyabilirdi. Rakipleri yapmaları gereken şeyi yaptığına göre Fenerbahçe'nin neyi yapamadığını konuşmak gerek.
OYUNSUZLUK
2024'ü pek de parlak olmayan bir performansla kapatan sarı lacivertlilerin tarif edilebilir bir oyun planına sahip olduğunu söylemek mümkün değil. Bugün sarı lacivertlilerin stoper ikilisini kimse bir kerede söyleyemez. Sağ beke ilk sırada yazılacak Osayi Samuel'in ligde ilk 11 başladığı maç sayısı 10. Nijeryalı oyuncunun 90 dakikayı tamamladığı maç sayısı ise sadece 2. Diğer 8 maçın tamamında ikinci yarı oyundan çıkarıldı.
Mourinho'nun sağ ve sol kanatlarda da maç performansına göre tercihleri olduğunu söylemek mümkün. Örneğin sezon boyunca hiç süre vermediği Oğuz Aydın, Maximin'in sakatlığında çıktığı bir maçta 2 gol atınca 4 maç üst üste ilk 11'de başladı. Uzun süre sağ açık oynayan Tadic son maçlarda kendini 10 numarada buldu, dün akşam ise geçen seneki mevkisi olan sol kanada geçti. İleri uçta da forma Dzeko ile En Nesyri arasında gidip geldi.
Bu değişkenliğin oyuncuların fizik gücünü korumak için yapılan bir rotasyon olmadığı açık. Portekizli teknik direktör, aralık ayının sonunda hala elindeki kadroyla nasıl bir oyun planı uygulayabileceğini kuramadı. 20'den fazla maça çıkan sarı lacivertliler hala deneme yanılma yöntemiyle hareket ediyor. Birbirinden tamamen farklı profildeki oyuncuların sürekli değişim içinde olması, takım boyunun ve genişliğinin ne kadar olacağından sahanın neresinde nasıl bir baskı uygulanacağına, hücum organizasyonlarından pas ve koşu tercihlerine birçok şeyi de rastgele hale getiriyor. Forması en garanti gözüken orta saha oyuncuları da bu belirsiz oyunda tek tek dökülüyor.
Hal böyle olunca kendi oyun planı olan, biraz teknik kapasite ve fiziksel dirence sahip takımların hepsi sarı lacivertliler karşısında şans bulabiliyor.
'ORTA, KAFA, GOL' İŞLEMEDİ
Dün akşamki Eyüpspor maçında da durum farklı değildi. Sarı lacivertlilerin oyununda ilk düdükten beri belli olan tek şey Kostic ve İrfan'ın ortalarıyla Nesyri'nin kafa vuruşlarından gol aranacağıydı. Maç boyunda merkezden neredeyse hiç atak geliştiremedi sarı lacivertliler. Savunmada blok halinde duran Eyüpspor kanat ortalarını uzun savunmasıyla savuşturmakta zorlanmadı.
Fenerbahçe'nin bir topu direkten döndü, birkaç pozisyonda da Berke'yi aşamadılar. Hakem kararları da tartışmaya açık elbette. Ama bunların hiçbirisi asıl sorunu arka plana atmamalı. Tek bir oyuncunun tek bir iyi özelliği, bir takımın bütün hücum planı olmamalı. Örnek vermek gerekirse neredeyse aynı oyunculardan oluşan Fenerbahçe'nin geçen sezon en öne çıkan oyunu Tadic-Ferdi bağlantısıydı. Ancak bu kanattan üretemediğinde sağ kanatta İrfan-Osayi ikilisiyle de üretebiliyordu, merkezden Dzeko-Szmanski ile de. Bu bağlantıların hepsi için çizilmiş hücum planlarına sahipti Fenerbahçe.
Dün akşam ise maç boyunca toplam 36 orta açtı sarı lacivertliler, bu ortaların 11'inde isabet buldu ama ne kadarında tehlike yaratabildiği tartışılır. Kostic ve İrfan iyi orta açan oyuncular olabilirler ama alanını iyi koruyan bir savunmaya karşı açılan ortaların verimli olmasını beklemek mümkün değil. Fenerbahçeli oyuncular ne çizgiye inip rakip savunmayı hareket ettirdi ne ceza sahasına ekstra koşular attı ne defanstan dönen toplardan tehlike yaratabildi. Mourinho'nun açılan ortaların duvardan seker gibi dönmesine karşı ilk hamlesi 70'de Dzeko ve Maximin'i sahaya atmasıyla oldu. Ama bu bölümde de rakip sahada baskı kurmayı başaramadı sarı lacivertliler.
PANİK FUTBOLU
Maximin kalabalık Eyüpspor savunması karşısında top kayıpları yaptı, Dzeko'nun bağlantı kurma çabaları da sonuç vermedi. Üstelik Szymanski'nin kenara gelmesiyle Eyüpspor savunmadan çok daha rahat çıkmaya başladı. Fenerbahçe orta sahasını kolay geçmeye başlayan İstanbul ekibi maçın son bölümünde yakaladığı net pozisyonları değerlendiremedi.
Mourinho'nun 82'de yaptığı son değişiklikler de sahadaki kaos futbolunu artırmaktan başka bir işe yaramadı. Tadic, Fred ve Osayi'i çıkaran Portekizli, Cengiz, Mert Müldür ve İsmail'i sahaya attı. İsmail'i Eyüpspor geçişlerini engellemek için aldığını düşünebiliriz ama Cengiz ve Mert Müldür'den maçın son dakikalarında Tadic ve Osayi'nin yapamadığı neyi yapmasını bekledi Mourinho, gerçekten anlamak güç.
OCAKTA HAVLU ATMA RİSKİ
Galatasaray'ın olası bir galibiyeti, Fenerbahçe'yi zirvenin 8 puan gerisine düşürecek. Avrupa'da 2 final niteliğinde maç kaldı, erken havlu atma ihtimali hiç olmadığı kadar yakın. Türkiye Kupası'na katılıp katılmayacakları da belli değil. Özetle sarı lacivertliler için 2025'in ilk ayında hedefsiz kalmak gibi bir risk söz konusu.
Elbette lig uzun, daha oynanacak çok maç var. Aynı Fenerbahçe, ligin kalanını bir daha mağlup olmadan tamamlama potansiyeline de sahip. 5 Ocak'taki Hatayspor maçına kadar olan iki haftalık süre, sorunların üzerine cesurca gidilmesi ve doğru reçetelerin uygulanması için yeterli olabilir. Aksi durumda yeni yılın sarı lacivertliler için pek parlak geçmeyeceği kesin.