Koyu bordo-açık mavi 'bir armanın hikayesi'

Bordosunda hamsinin gözlerini, mavisinde Karadeniz'in dalgasını, bir kuğu boynu gibi kıvrılan S harfinde Trabzon futbolunda çok önemli bir yeri olan Süleyman Rıza Kuğu'yu görmüştür.

Google Haberlere Abone ol

Özgür Kalyoncu

İnsanlık tarihi sembollerin tarihidir aynı zamanda. Binlerce yıl öncesinde mağaraların duvarlarına kazınmış sembollerden, erken yazı dillerine, geçmişte ve günümüzde kullanılan alfabelere, harflere, rakamlara, yok olmuş ve yaşayan tüm dillere kadar bütün bir insanlığın tarihidir aslında semboller. Doğduğumuz andan itibaren bize verilen isimler, o isimlerin harflerle sembolize edilmiş hali, ömrümüzün sonuna kadar taşıyacağımız ve aldığımız ilk kimliktir bir bakıma. Sonra yeni kimlikler ve yeni semboller ekleriz yaşamımıza; etnik ve kültürel aidiyetimizi, doğduğumuz ülkeyi, doğduğumuz şehri, inandığımız ideolojik değerleri, mesleğimizi, taraftarı olduğumuz bir spor kulübünü, özetle hayatımız boyunca sevdiğimiz her şeyi temsil eden sembollerle süsleriz yaşamımızı. Bazen bir kartvizit, bazen giydiğimiz bir kıyafet, göğsümüze taktığımız bir arma, giydiğimiz bir forma, yakamıza taktığımız bir rozet, salladığımız bir bayrak, duvarımıza astığımız bir resim... Yaşamımıza kattığımız bu semboller, yaşamımızı güzelleştiren ve belki de daha anlamlı kılan renklerdir aynı zamanda ve biz o renklerden bazılarını her zaman daha çok severiz. Sembolleri ve seçilen bu renkleri bir anlamda daha gizemli, daha anlamlı ve ilgi uyandırıcı kılan nasıl oluştukları ile ilgili duyduğumuz meraktır. Nasıl oluştukları ve neden seçildiklerinin sebebini çoğu zaman bilmez ancak buna anlamlar yükleriz. Tıpkı oluşan o sembole temsil ettiği değer ve o değere duyduğumuz aidiyet üzerinden yüklediğimiz anlamlar gibi… İşte bu sebeple o sembolün hikayesi, kimliğimizi oluşturan parçalardan birinin de hikayesidir; kısacası bizim hikayemizdir. Milyonlarca insanın gönül verdiği, bir futbol kulübü olmanın ötesinde anlamlar yüklediği, armasını bir kimlik gibi yakasında, göğsünde taşıdığı bu futbol kulübünün -Trabzonspor'un - renklerinin ve logosunun hikayesini anlatacağız.

'KOYU BORDO-AÇIK MAVİ'

"Trabzonspor zor kurulmuş ama büyük kurulmuştur yani büyük doğmuştur" der Trabzonspor eski başkanlarından Mehmet Ali Yılmaz. 1959 yılında İstanbul, Ankara ve İzmir bölgesel liglerinin katılımıyla kurulan ve o zamanki adıyla "Milli Lig" olarak adlandırılan Türkiye 1. Futbol Ligi'nin ardından, 1962 yılında ulusal ligler kurulmasına ve kurulacak olan ikinci ulusal ligde her ilin bir takımla temsil edilmesine karar verilir. "Türkiye 2. Futbol Ligi" adını alacak olan bu lige katılım için her ilde kendi ilini temsilen ve kendi ili içerisinde yer alan futbol takımlarının birleşmesi ile oluşan, il ismi ve sonuna eklenen "-spor" eki ile isimlendirilen kulüpler kurulur. 2. Ulusal Lig'de Trabzon ilini temsilen de bir takım kurulması gerekmektedir. Ancak yüzyılın başlarından beri futbol oynanan, yarım asırı aşkın tarihleri olan futbol kulüplerinin bulunduğu Trabzon'da, bu kulüplerin birleşerek tek bir takım kurması o kadar kolay olmayacaktır. Kuruluşları 1920'li yıllara uzanan ve yarım asırlık rekabetleri bulunan Trabzon futbolunun iki büyük kulübü İdmanocağı ve İdmangücü arasında yapılan görüşmeler sonucu iki kulüp de birleşmeye yanaşmaz; görüşmeler tartışmaya, tartışmalar kavgaya, hatta adli mercilere kadar uzanır.

1921 Yılında Kurulan İdmanocağı Spor Klübünün Logosu (solda), 1925 Yılında Kurulan İdmangücü Spor Klübünün Logosu (sağda)

Görüşmelerden bir sonuç elde edilememesi üzerine 21 Haziran 1966'da Trabzon bölgesel kulüplerinden Martıspor ve Yıldızspor ile birleşen İdmanocağı Kulübü, "sarı-kırmızı" olan kendi renkleri ve kendi ismi ile "Trabzonspor"u kurar, Trabzon ilini ikinci ulusal ligde temsil etmek üzere Türkiye Futbol Federasyonu'na başvurur ve Türkiye 2. Ligi'ne alınır. Ancak resmi yazışmalarda yaşanan gecikmeler nedeniyle İdmanocağı'nın İkinci Lig'de oynamasına izin verilmez.

2 Ağustos 1967 tarihinde İdmanocağı, İdmangücü, Karadenizgücü ve Martıspor Klüplerinin birleşmesi ile "Bordo-Mavi" renklerle kurulan Trabzonspor Klübünün logosu.

20 Temmuz 1966'da ise İdmangücü; Karadenizgücü, Martıspor ve Yolspor ile birleşerek "kırmızı-beyaz" renklerle "Trabzonspor Gençlik Kulübü"nü kurar. Kulübün ismi resmi kayıtlara "Trabzonspor 1966" olarak geçer. Trabzonspor 1966 İkinci Lig Beyaz Gruba alınır ve bir sezon mücadele eder. Ancak sezon sonu, İdmanocağı'nın Trabzonspor 1966'ya karşı Danıştay'da açtığı davada yürütmenin durdurulması kararı verilmesi üzerine feshedilir.

Trabzonspor 1966 kulübü rozeti (solda) 20 Temmuz 1966 tarihinde İdmangücü kulübünün Karadenizgücü, Martıspor ve Yolspor ile birleşerek "Kırmızı-Beyaz" renklerle kurduğu Trabzonspor 1966 kulübü logosu (sağda).

Bu olay üzerine Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü'nün birleşmemeleri halinde bu iki kulübün de İkinci Lig'e alınmayacağını bildirmesi üzerine 1967 yazında İdmanocağı ve İdmangücü arasında tekrar birleşme tartışmaları başlar. Araya Federasyon Başkanı, Devlet Bakanları gibi üst düzey yetkililer dahi girer ama iki kulüp arasında bir türlü uzlaşma sağlanamaz. Öyle ki Trabzonlular iki kulüp arasındaki bu uzlaşmazlığı sessiz bir yürüyüş düzenleyerek protesto ederler. Sonunda iki kulüp idarecileri Ankara'ya çağırılır ve art arda yapılan toplantılar sonucu nihayet 2 Ağustos 1967 günü yapılan toplantı ile "Trabzonspor" ismi altında birleşmeyi kabul ederler. Sıra kulübün renklerini belirlemeye gelmiştir ve yine hararetli tartışmalar başlar. Sonunda Beden Terbiyesi Genel Müdürü Ulvi Yenal iki taraftan da iki kulübün renkleri dışında farklı birer renk söylemelerini ister. "Sarı-kırmızı" renklere sahip olan İdmanocağı Kulübü idarecileri kırmızıya en yakın renk olarak "bordo" rengini, "yeşil-beyaz" renklere sahip olan İdmangücü idarecileri ise yeşile en yakın renk olarak "mavi" rengini seçerler, yalnız küçük bir farkla: "Koyu Bordo - Açık Mavi”

1974-75 Sezonu Trabzonspor Futbol Takımı

'DEVRİM'

1967-68 sezonu ile birlikte Türkiye 2. Liginde mücadele etmeye başlayan bordo-mavili Trabzonspor 7 yıllık bir mücadelenin ardından 1974-75 sezonunda Türkiye 1. Futbol Ligine yükselir. İlk sezonunda ligi 9. sırada bitiren Trabzonspor, ertesi sezon yani 1975-76 sezonunda ligi şampiyon olarak tamamlar. Futboldaki İstanbul hegemonyasına, futbolun ekonomik ve politik gücünü elinde tutan İstanbul kulüplerine karşı futbolcularının neredeyse tamamı Trabzonlu yoksul halk çocuklarından oluşan Trabzonspor'un verdiği bu mücadele ve başarı yalnızca Karadeniz'de değil, tüm ülkede ve geniş halk kitlelerinde büyük ilgi uyandırır ve hırçın dalgalı, dar sokaklı, dik yamaçlı bu şehrin takımına sempati kazandırır. Trabzonspor'da oynadığı ve şampiyonluklar yaşadığı dönemde hiç kaleci eldiveni olmadığı için Zonguldaklı maden işçilerinin eldivenini giyen kaleci Şenol Güneş ile maden işçilerinin, kulübün kasasında futbolcuların ödemelerini yapacak para olmadığı için eşinin bileziklerini bozdurup takım arkadaşlarının paralarını ödeyen, başka bir kulübe satılmak istendiğinde "Ben Trabzonspor'un kaptanıyım, başka bir kaptanın arkasında sahaya çıkmam." deyip genç yaşta futbolu bırakan Kaptan Dozer Cemil'in ve Cemil gibi milyonların da takımıdır artık Trabzonspor. 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından Türkiye'deki tüm cezaevleri gibi "düşünce suçluları" ile dolan Çanakkale Cezaevi’nde, mahkumlar futbol oynayabilecek malzemeleri olmadığı için yazar Öner Yağcı öncülüğünde üç büyük İstanbul kulübü ve Trabzonspor'a mektup yazarak futbol malzemesi ister. Yalnızca Trabzonspor, mahkumların bu talebine forma, ayakkabı ve futbol topu göndererek yanıt verir. Ve cezaevinde yapılan turnuvayı bordo-mavi formayı giyen takım kazanır. Yazar ve şair Sunay Akın'ın benim için en değerli şampiyonluk işte o şampiyonluktur dediği, Çanakkale Cezaevinin ve tüm "düşünce suçlusu" mahkumların da şampiyonudur artık Trabzonspor.

Trabzonspor’un 28.08.1976 tarihli Milliyet Gazetesine vermiş olduğu "Amblem Yarışması" başlıklı ilan.

'AMBLEM'

Trabzonspor, 1976 yılında Türkiye 1. Futbol Ligi şampiyonu olduğunda kulüp idarecileri artık şampiyon bir kulüp olduklarını ve şampiyon bir kulübe yakışır yeni bir amblemlerinin olması gerektiğini düşünürler. İstanbul'daki Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksekokulu Dekoratif Resim Bölümü'nde görev yapan kendisi de Trabzonlu olan Öğretim Üyesi Oktay Maral'a ulaşılır. Trabzonspor kulübünü temsil edecek bir amblem yaptırmak istediklerini ve bunu en iyi şekilde nasıl ve nerede yaptırabileceklerini sorarlar. Oktay Maral: "Bir yarışma tertip edelim, arkadaşlarımızdan bir jüri oluştururuz, bizim grafikçi arkadaşlarımıza da söyleriz, onlardan yarışmaya katılmak isteyenler de bir şeyler çizerler." der. Kulüp bu teklifi kabul eder ve gazeteye bir yarışma ilanı verilir. 28.08.1976 tarihli Milliyet Gazetesi'nin 9. sayfasının en alt bölümünde küçük bir kupür içerisinde "Amblem Yarışması" başlığı ile yer alan ilanda, Trabzonspor kulübünü sembolize edecek bir amblem yarışması düzenleneceği, yarışmanın İstanbul Beşiktaş'taki Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksekokulunda gerçekleşeceği, yarışmanın Halis Biçer, Oktay Maral ve Mehmet Erem'den oluşan 3 kişilik jüri ekibi tarafından sonuçlandırılacağı ve yarışmada birinci, ikinci ve üçüncü seçilen eser sahiplerine para ödülü verileceği bilgisi yer alır.

Kendisi ile görüşme imkanı bulduğumuz Jüri üyelerinden Prof. Dr. Halis Biçer; "O dönem İstanbul Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksekokulu Grafik Bölümü'nde Grafik Sanatlar Bölüm Başkanı ve öğretim üyesi olarak görev yapıyordum. Trabzonspor kulübü kendisi de Trabzonlu olan arkadaşımız Oktay Maral'a ulaştı. Oktay, Trabzonspor kulübünün yeni bir amblem yaptırmak istediğini, bir yarışma düzenleyeceklerini ve beni de jüriye yazdıklarını söyledi. Ben de yarışmaya katılmak istediğimi söyledim ve bu nedenle jüriden ayrıldım. Trabzonspor için bir amblem tasarladım ve yarışmaya katıldım. Diğer grafiker arkadaşlarımız da yarışmaya katıldı. Jüri en çok beğendiği 3 çizimi Trabzonspor kulübüne gönderdi. Kulüp, Sinan Baykurt arkadaşımızın çizdiği amblemi beğendi." diyor.

Prof.Dr. Halis Biçer

Prof. Dr. Sinan Baykurt Türkiye'de grafik sanatının öncülerinden bir isim. Türkiye Cumhuriyeti 1. dönem milletvekili, ilk İçişleri Bakanı sayılabilecek, Atatürk'ün sağ kolu Abdülkadir Cami Baykurt'un torunu. Türkiye'de grafik sanatının öncülerinden sayılabilecek, Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’nun 1957’de açılan ilk beş bölümünden biri olan Grafik Bölümünde ilk yıllarda eğitim veren öğretim üyeleri Boris Niemann, Dr. Karl Schlamminger, Mustafa Aslıer, İlhami Turan, Vehbi Yazgan, Güler Ertan gibi isimler arasında yer almıştır. Türkiye Cumhuriyeti 50. Yıl logosu, Tekirdağ Rakısı etiketi, Tekel 2001 ve Yeni Harman sigaraları ambalaj kağıdının tasarımlarını yapmıştır. 1999 yılında aramızdan ayrılmıştır.

Sinan Baykurt'un çizdiği ve küçük değişikliklerle günümüzde de kullanılan Trabzonspor logosunu gösterdiğimiz ve bu logo ile ilgili neler hatırladığını sorduğumuz Prof. Dr. Halis Biçer şöyle anlatıyor: "Kulüp tarafından Sinan'ın çizdiği amblemin birinci seçildiğini öğrendiğimizde Sinan'la birlikte ambleme tekrar baktık, estetik açıdan bir hata var mı diye, amblemdeki futbol topu o dönem kullanılan futbol topları biçiminde değildi, Sinan daha eski dönemlerde kullanılan futbol toplarına benzer bir futbol topu çizimi kullanmıştı, amblemdeki futbol topunu günümüzde kullanılan futbol topu biçiminde mi çizsek diye düşündük, ama sonra vazgeçtik, eski futbol topu biçiminin estetik açıdan çizilen ambleme daha çok yakıştığına ve amblemde daha güzel durduğuna karar verdik, değiştirmedik." diyor.

Trabzonspor logosu

Sinan Baykurt'un, tasarladığı Trabzonspor logosunu çizerken nelerden esinlenmiş olabileceğini sorduğumuz Halis Biçer: "Mutlaka kulübün ve yörenin özelliklerine dair esinlendiği unsurlar olmuştur ancak bir grafiker bir çizim yaparken sizin düşündüğünüz gibi düşünmez; içinde yaşadığı dönemin yani zamanın ötesinde düşünür. Logoya yüklenilen ve esinlenildiği düşünülen unsurlar başkalarınca sonradan yapılan yorumlardır, her zaman sanatçının fikrini yansıtmaz. Önemli olan estetik bütünlük ve zamanın ötesine geçen bir çizim ve çizgilerdir. Sinan da bu çizimi yaparken T ve S harflerini estetik bir bütünlük içinde birleştirerek bu logoyu ortaya çıkartmıştır. Emin olun Sinan bu logoyu çizerken şu detay da olsun, bu detay da olsun diye düşünerek çizmemiştir. Önemli olan çok detay içermesi değil, estetik bütünlük ve zamanın ötesine geçen çizgilerdir. Bir grafik sanatçı gözüyle baktığımda Trabzonspor logosunun başarılı bir logo olduğunu söyleyebilirim. Bunun da en büyük nedeni Sinan Baykurt gibi bu konuda o dönem belki de en usta ismin elinden çıkmış olmasıdır." diyor.

Trabzonspor kulübüne gönül veren, kulübünün renklerini ve logosunu bir kimlik gibi taşıyan milyonlarca Trabzonspor taraftarı için bugüne kadar pek bilinmeyen bu konu hep merak konusu olmuştur. Renklerinde ve çizgilerinde hep kendinden bir şeyler aramıştır. Bordosunda hamsinin gözlerini, mavisinde Karadeniz'in dalgasını görmüştür. Bir kuğu boynu gibi kıvrılan S harfinde Trabzon futbolunda çok önemli bir yeri olan Süleyman Rıza Kuğu'yu görmüştür. “Şiir yazanın değil ihtiyacı olanındır.” der Neruda. Trabzonspor logosu da artık çizenin estetik kaygısını aşmış; “dalgaların sesi, yaylaların sisi, ormanların gizi, kemençenin sözü, yaşlıların öyküsü, gençlerin tutkusu” büyük Trabzonspor’un efsanesi olmuştur.

*Katkı ve paylaşımları için Dr. Levent Kara'ya teşekkürlerimle."