Koza Altın’dan Dikili’ye 3. maden ocağı: ‘Bu bir ekolojik yıkım’

Koza Altın’ın Dikili’de açmayı planladığı maden ocağına bölge halkı ve çevre örgütleri tepki gösteriyor. EGEÇEP Sözcüsü Süleyman Eryılmaz, tüm ekoloji örgütlerini birlikte mücadeleye çağırdı.

Koza Altın, Çukuralan'daki faaliyetlerine devam ediyor.
Google Haberlere Abone ol

Özgür Duygu Durgun

DUVAR - Koza Altın İşletmeleri, İzmir’in Dikili ilçesinde üçüncü maden ocağını açmaya hazırlanıyor.

Çevre örgütleri, maden ocaklarının hem çevreye hem de insan sağlığına zarar verdiğini belirterek projeye karşı çıkıyor.

‘KOZAK YAYLASINDAKİ 17 KÖYE RAHAT VERMEYECEKLER’

Bergama Çevre Platformu Başkanı Erol Engel, Koza Altın’a yönelik bölge halkı ve çevre örgütlerince yürütülen mücadelenin 12.yılına girdiğine dikkat çekti. Son gelişmelerle birlikte her zamankinden daha güçlü bir direnişe ihtiyaç duyulduğunu ifade eden Engel, süreci şöyle özetledi: “EGEÇEP, Bergama Çevre Platformu, Dikili Çevre Platformu başta olmak üzere sivil toplum örgütleri olarak biz bu bölgede yıllardır mücadelemizi sürdürüyoruz. Koza Altın, Ovacık madeninde artık cevher tükendiği için bir süredir buraya yakın alanlara yönelmiş durumda. Geçmişte Kozak yaylasının birkaç noktasında maden ocağı açmak istediler. İlk hedefleri, Kozak’ın çam fıstıklarıyla ünlü Kaplan köyüydü. Ancak halkın büyük tepkisi ve direnişi sonucu geri çekildiler. Bu sefer Kaplan’ın 1 kilometre altında, Kozak’ın eteklerindeki Çukuralan’ı seçtiler. Kozak Yukarıbey köyünde yörüklerin yaylası olan Gelintepe’de yaklaşık 8-9 yıldır süren bir çevre direnişi var. Koza Altın, bu bölgede tekrar sondaja başlamış durumda. Köylüler tedirgin. Eğer zengin bir cevher bulunursa orayı da kazmaya başlayacaklar. Ovacık tesisi burada olduğu sürece Kozak yaylasındaki 17 köye rahat vermeyecekler.”

‘ŞİRKET ÇUKURALAN’DA ÇALIŞMALARINA DEVAM EDİYOR’

Son 12 yılda açılan davaların hepsinde mahkemenin lehlerine karar verdiğini hatırlatan Engel, “İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin müdahil olduğu son açtığımız davada, mahkeme şirketin Çukuralan’da kapasite artırma yönündeki projesini iptal etmişti. İptal kararı, Danıştay tarafından onanıp kesinleşmişti. İptal kararının gerekçesi ise bölgede yer alan Nebiler Şelalesi ve yeraltı suları ile Madra Barajı’nın maden faaliyetinden olumsuz yönde etkileneceği yönündeydi. Ancak, günümüzde Türkiye’de yürütülmekte olan tüm çevre mücadelelerinin baş belası olan 2009/7 sayılı genelge, burada bir kez daha karşımıza çıktı. İzmir-İstanbul Otoyolu’nu yapabilmek için çıkarılan bu genelge, ‘ÇED olumlu’ kararı verilen projelerin iptali için açılan davalarda yürütmenin durdurulması ve iptal kararları verilmesi üzerine dönemin Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından çıkarıldı. ÇED raporları istenen durumlarda mahkeme kararlarını doğayı tahrip eden maden işletmeleri ve şirketlerin lehine çevirdi. Koza Altın, bu süreçte ayrıca Nevşehir’de bir üniversiteden aldığı ‘bilimsel’ raporla, mahkeme kararlarına itiraz etti ve şu anda Çukuralan’da çalışmalarına devam ediyor” diye konuştu.

‘ALTINOVA VE AYVALIK ÖNÜMÜZDEKİ YILLARDA CİDDİ BİR SUSUZLUK SORUNU YAŞAYACAK’

Çukuralan’ın, Dikili, Bergama ve Ayvalık’ı da kapsayan geniş alanı yer altı suları ile besleyen bir bölge olduğunu belirten Engel, “Şu anda bu yeraltı sularının yerini değiştirmek için tonlarca beton dökülmüş durumda ve binlerce yıldır akan yeraltını sularının seyrini ve yönünü değiştirerek etkisizleştiriyorlar. Bu yüzden, geçen sene Madra Barajı kurudu” dedi.

Bölgedeki yeraltı sularının kirlenme ve yok olma tehlikesi altında olduğunu vurgulayan Engel, şunları söyledi: “Çukuralan’daki madencilik faaliyetleri Madra Barajı’nı kuruttu. Şimdi Gökçeağıl’daki ocağın faaliyete geçmesiyle yeraltı su kaynakları bitecek. Dikili başta olmak üzere, Altınova ve Ayvalık önümüzdeki yıllarda ciddi bir susuzluk sorunu yaşayacak.”

Engel, maden faaliyetlerinin yerin altında yüzlerce yıldır uyuyan arsenik, civa gibi zehirli metallerin uyanmasına neden olduğunu ifade ederek bu zehirli madenlerin toprağa ve havaya karışması nedeniyle Ovacık, Çamköy, Pınarköy başta olmak üzere bölgede kanser vakalarının son yıllarda artış gösterdiğine dikkat çekti.

‘KORKUNÇ BİR EKOLOJİK YIKIMLA KARŞI KARŞIYAYIZ’

EGEÇEP Sözcüsü Süleyman Eryılmaz, “Biz madenleri, bulundukları bölgede yarattığı tahribat çerçevesinde konuşuyoruz. Oysa bugün Çukuralan’dan Balıkesir sınırına ve ilçelerine uzanan havzada altı adet altın madeni, Ayvalık’ta bir adet demir madeni ve bölge genelinde onlarca taş ocağı faaliyet gösteriyor. 30 km çapında bir alanda devam eden kümülatif yıkımdan söz ediyoruz. Bu etkiyi görmemiz ve kamuoyu dikkatine sunmamız lazım. Siyanürlü ayrıştırmanın yanı sıra, patlamalarla yeraltı ve yer üstü su kaynaklarının yok olması ve ağır metallerin hava ve suyla teması sonucunda ortaya çıkacak hastalıklar düşünüldüğünde, korkunç bir ekolojik yıkımla karşı karşıyayız. Bu tahribat karşısında tüm ekoloji örgütlerini birlikte mücadeleye çağırıyoruz” dedi.