Kozanoğlu: 'Enflasyon düşse de zor ve acılı bir süreç yaşanacak'
Ekonomist Hayri Kozanoğlu, Şimşek yönetiminin ekonomi programının her koşulda zenginleri nemalandırdığını belirtti, acı ilacın hastayı öncekinden beter duruma düşürebileceğine dikkat çekti.
DUVAR- Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, Mehmet Şimşek'in ekonomi politikalarının "yumuşama" olarak algılanmasını ve bazı muhalif kesimlerden bile övgüler almasını eleştirdi, "program hedefine ulaşsa dahi, halka daha fazla yoksulluk, daha yüksek işsizlik vaat ediyor. O nedenle piyasacı ekonomistler gibi, emekçilerin ve kamucu iktisatçıların bu programı desteklemesi için hiçbir neden bulunmuyor." diye yazdı.
Programa ilişkin görüşlerini üç temel noktada açıklayan Kozanoğlu, ekonomi yönetiminin tek icraatının faizi artırmak ve kemer sıkma adımlarını tanımlamak olduğunu belirtti. Programın bir acı ilaç olduğunu ve yan etkilerinin henüz ölçülemediğini ifade eden Kozanoğlu'nun "Ekonomide ‘yumuşama’ rüzgârı" başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:
"Birincisi; evet Şimşek de, Merkez Bankası ekibi de, gerek donanımları, gerekse de kullandıkları jargonla zaten içinden geldikleri küresel finans sermayesine hitap etmeyi başarıyorlar. Ancak Nurettin Nebati, Şahap Özkavcı gibiler, ‘Gözlerimdeki ışıltıyı görüyor musunuz?’ tarzı gülünçlükler bir istisnaydı. Bu tip kemer sıkma politikaları zaten bu formasyonda bir ‘ piyasa dostu’ kadroyla uygulanır. Bunun en yakın örneği 2001 yılında Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı’nın mimarı, yukarıdaki isimlerden daha kariyerli Kemal Derviş’tir.
İkincisi, görüldüğü kadarıyla uygulanan, sıkı para politikalarına dayalı tipik bir kemer sıkma programıdır. Zaten sahipleri de bu politikaları iftiharla ‘ortodoks’ olarak nitelendiriyorlar. Şu ana kadarki tek icraat, politika faizinin keskince artırılarak yüzde 50’ye çıkarılması ve ek sıkılaştırma adımlarıyla likiditenin kısılmasıdır. Bu koşullarda doğal olarak sıcak para önerilen yüksek faize tamah eder. Şimşek’in sürekli tekrarladığı döviz kurunun enflasyonun altında tutulması çabası da, sökün etmeye başlayan kapkaççı sermaye için istediği zaman ülkeyi salimen terketme güvencesi sağlar. Hem yüksek faizlerle talebin kısılması, hem de reel olarak değerlenen TL sayesinde enflasyonda bir gerileme görülür. Ancak kendi amaçları çerçevesinde dahi bir başarıdan söz etmek için erken. Çünkü ekonominin derin bir durgunluğa sürüklenmemesi; bireysel ve firma iflaslarının yaygınlaşmaması; ülkeye giren sıcak paranın kısa dönem vurgun vurduktan sonra arkasında bir yıkıntı bırakıp ülkeyi terk etmemesi; enflasyon belli ölçüde düşse dahi, hala 20’nin üzerinde seyrederken büyümenin durduğu bir senaryonun, yani ‘stagflasyon’ olgusunun yaşanmaması gerekir. Şimdilik acı ilaç içiriliyor, hastayı öncekinden beter bir duruma düşürebilecek yan etkilerin yaşanmayacağının ise henüz bir teminatı bulunmuyor.
Üçüncüsü ise, işin sınıfsal boyutudur. Mayıs 2023 seçimlerinden sonra göreve gelen bu kadro döneminde, aradan geçen bir yıllık sürede sade yurttaşın yaşamı iyileşmek bir yana giderek daha çekilmez bir hal aldı. Hem Şimşek hem Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Işıkhan sürekli asgari ücrete Temmuz’da zam yapılmayacağını tekrarlıyorlar. Şimşek ayrıca şirketlere ihracata yönelmelerini salık vererek; bir yandan düşük ücret marifetiyle rekabet gücü kazanacaklarını, bir yandan da geniş kitlelerin mal ve hizmetleri satın alma gücü kalmayacağı için dış âleme odaklanmanın bir zorunluluk olduğunu ima ediyor. Kısaca program hedefine ulaşsa dahi, halka daha fazla yoksulluk, daha yüksek işsizlik vaat ediyor. O nedenle piyasacı ekonomistler gibi, emekçilerin ve kamucu iktisatçıların bu programı desteklemesi için hiçbir neden bulunmuyor. Eğer ekonominin bu hale düşmesinin sebebi AKP ve Erdoğan ise; Nebati kadar Şimşek de aynı partinin mensubu olmak ve yetkiyi aynı kişiden almak nedeniyle sorumlu sayılmalı. Ayrıca o koltuğa Cumhur İttifakı’na 2023’te seçim kazandıran ‘popülist’ politikalar sayesinde oturduğunu da unutmamalıdır."
(EKONOMİ SERVİSİ)