Kreşler, çocuklar ve yoksulluk halleri
“Kreş” gibi kurum temelli koruyucu ve önleyici hizmetler, yoksulluk içinde yaşayan çocukları bütüncül bir şekilde destekleyen ve yapısal olarak çocuklara birçok fırsatları sunan yerlerdir.
Yoğun gündemler arasında entelektüel ve zihinsel çabalarımızla yolumuzu bulmaya çalışırken, bilimle uğraşan uzmanlar olarak kendi alanlarımızdaki gelişmeleri dikkatle takip ediyor ve bilgi kirliliğini de elimizden geldiğince önlemeye çalışıyoruz. Yaklaşık 25 yıldır erken çocukluk gelişimi ve eğitimi alanında öğretmen ve akademisyen olarak çalışıyorum. Son dönemlerde gündemde olan “kreş” tartışmaları, uzmanlar olarak bizim de dikkatimizi çekiyor. Uzmanlık alanım dolayısıyla, kreş konusunun kapsayıcı bir şekilde ele alınmasını önemli buluyorum. Bu yazı, tartışmalara katkı sunmayı amaçlamakta ve bir yanıt olarak değerlendirilmemelidir.
KREŞ, ÇOCUK VE ETKİLER…
Araştırmalar, erken yaşlarda (0-8 yaş) nitelikli ortamlarda büyüyen çocukların akademik başarılarının, sosyal-duygusal farkındalıklarının ve gelişimlerinin nitelikli ortamlardan mahrum bırakılan çocuklara kıyasla daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur. Özellikle sosyoekonomik farklılıklar, savaşlar, iklim krizi, sağlıklı suya erişimin sınırlı olması, salgınlar, göç, yeterli ve sağlıklı besine erişememe, aile yapısı, ebeveynlerin tutumları gibi eşitsizlikleri açıkça görünür kılan faktörler küçük çocukların esenliği ve yüksek yararının gözetilmesinde oldukça belirleyicidir. Bu eşitsizliklerin neden olduğu sonuçlar, sadece çocuğun esenliği ve yüksek yararının üzerinde değil aynı zamanda toplumsal refah üzerinde de zamana yayılan tehditler oluşturmaktadır. Yapılan araştırmalar, bu tehditleri bertaraf etmek ve çocuğun esenliğini ve yüksek yararını güvence altına almak için erken yaşlarda koruyucu ve önleyici bakım hizmetlerinin sunulmasının kritik önemine dikkat çekmektedir. Bu bağlamda, “kreş” olarak tartışılan koruyucu ve önleyici bakım hizmetinin, aslında çocukluktan yetişkinliğe bireyin yaşamında ve toplumsal gelişimde oldukça önemli bir rol oynadığını söyleyebiliriz.
Kreş, diğer koruyucu ve önleyici bakım hizmetleri gibi çocuğun gelişiminden sağlığına, beslenmesinden akademik gelişimine ve nihayetinde ailenin desteklenmesine kadar çocuğu bütüncül bir şekilde destekler. Kreşler, çocuklara gelişimsel olarak uygun öz bakım becerilerini kazandırmanın yanı sıra, birinci basamak sağlık hizmetleri taramalarına da aracılık eder ve ev ziyaretleri ile çocuğa bakım sağlayanlara destek sunar. Bununla birlikte kreşler, çocukların sağlıklı besine erişimini sağlamakla birlikte düzenli ve dengeli öğünlerle beslenmesini olanaklı kılar. Dolayısıyla, kreşler sadece basit bir bakım hizmeti değil, aynı zamanda çocuğun fiziksel sağlığını destekleyen önemli kurum temelli hizmetlerdir. Ayrıca kreşler, çocuğun ev ve aile ortamını da destekleyerek çocuk için güvenli ev ortamı sağlar ve çocuğu olası şiddetten, ihmal ve istismardan koruyarak çocuğa sosyal koruma sağlayan kurum temelli hizmettir.
Kreşler, aynı zamanda mekânsal olarak çocuklar için güvenli oyun alanlarına, oyun yapılarına, ekipmanlarına ve malzemelerine erişimi sağlar. Bu olanaklar, özellikle kreşteki okul öncesi öğretmeni rehberliği ile serbest oyun, fiziksel oyunlar, inşa ve el işi faaliyetleri ile baskın olarak psikomotor gelişim desteklense de aslında çocuğun tüm gelişim alanlarını üst düzeyde destekler, kaynakları etkin kullanmaya olanak sağlar. Kreşler, zengin ortamı ile aynı zamanda çocukları oyun temelli etkinliklere ve gelişimsel olarak uygun müfredata, kitaplara ve dil çalışmalarına maruz bırakarak çocuğun sözcük dağarcığını zenginleştirir, anlatı becerilerini geliştirir, yazı ve fonolojik farkındalığını destekleyerek dil ve okur yazarlık becerilerini geliştirir. Bununla birlikte kreşler, çocuklar için temel matematik becerilerini, sembolik temsilleri, mekânsal farkındalığı, ölçüm, tahmin ve örüntüler gibi temel yürütücü işlevlerini ve problem çözme becerilerini edindikleri çocuk merkezli pedagojik yaklaşımların uygulandığı kurum temelli hizmettir. Ayrıca kreşler, çocuk merkezli gelişime uygun programlar ve mekânsal tasarım ile çocukların sosyal ve duygusal düzenlemelerini, prososyal davranışlarını, çatışma çözümünü, empatiyi, kapsayıcılığı ve aidiyet duygusunu etkili bir şekilde destekler.
Kısa ve uzun vadeli etkilerini düşündüğümüzde, mümkün olan en erken zamanda, kreş gibi koruyucu ve önleyici bakım hizmetlerinin sunulması, eşitsizliklerin giderilmesine katkı sunmakla birlikte, aynı zamanda da çocuğun esenliğini ve yüksek yararını güvenceye almaktadır. Bu sebeple, çocuklara kreş gibi nitelikli ortamlar sunmak oldukça önemlidir.
YOKSUL VE YOKSUN ÇOCUKLAR İÇİN 'KREŞ' NE İFADE EDER?
Erken çocukluk dönemi olarak belirlenen 0-8 yaş aralığı kırılganlıkların ve potansiyel fırsatların olduğu kritik bir dönem olarak değerlendirilebilir. Çünkü, bu dönemde çocuğun gelişimsel olarak ihtiyaç duyduğu temel desteklerin, ortamların, donanımların sunulmaması, yoksun bırakılması çocuğun kırılganlığını arttırarak geleceğini de riske atar. Buna karşın bu dönemde çocuğun gelişimsel ihtiyaçlarının karşılanması ise çocuğun gelişimsel potansiyelini destekleyerek bu dönemi fırsatlara çevirir ve çocuğu gelecekte bağımsız, potansiyelini etkili kullanabilen bireyler haline getirir. Bu durumda kırılganlık ve potansiyel fırsatlar üzerinde elbette eşitsizlikler, yoksulluk ve her şeyden bağımsız olarak yoksunluk oldukça belirleyicidir.
BM istatistiklerine göre 333 milyon çocuk mutlak yoksulluk içinde yaşarken 1 milyara yakın çocuk ise gıda, su, barınma, eğitim ve sağlık hizmetleri gibi ihtiyaçlara erişememe gibi çok boyutlu yoksulluk içinde yaşamaktadır. Dünyadaki gelişmelere paralel olarak eşitsizliklerin giderek arttığı Türkiye’de 0-18 yaş arasındaki çocuk yoksulluğunun oldukça yüksek olduğu uluslararası raporlarla da ortaya konmuştur. OECD’nin 2024 yılı raporuna göre 6,5 milyon çocuk mutlak yoksulluk içerisinde yaşadığı ve her beş çocuktan birinin yeterli beslenemediği, dört çocuktan birinin ise okula aç gittiği belirtiliyor. Açıkça görülebilen eşitsizliklerin kısa vadede etkileri olmakla birlikte uzun vadede çocuğun esenliği ve toplumsal refahı risklerle karşı karşıya bıraktığı söylenebilir.
Çocuklar yetişkinlere göre daha savunmasız ve kırılgan oldukları için yoksulluk hallerini en ağır biçimde yaşar ve ağır sonuçları ile karşı karşıya kalır. Çocukların yoksulluk ve yoksunluktan kaynaklı sonuçları azaltmak, çocukların esenliğini ve yüksek yararını gözetmek için dünyadaki çalışmalara baktığımızda bunların erken yaşlarda sunulan “kreş” gibi koruyucu ve önleyici bakım hizmetleri olduğunu görürüz. Bununla birlikte uluslararası sözleşmeler ve kuruluşlar toplumsal refahın yolunun erken yaşlara yönelik geliştirilen politika ve yatırımlarda olduğunu da vurgulamaktadır.
“Kreş” gibi kurum temelli koruyucu ve önleyici hizmetler, yoksulluk içinde yaşayan çocukları bütüncül bir şekilde destekleyen ve yapısal olarak çocuklara birçok fırsatları sunan yerlerdir. Öncelikle, kreşler çocuğun “eğitim hakkının” programlı, nitelikli ve çocuğun gelişimine uygun olarak en erken yaşta garantiye alındığı kurumlardır. Bu bağlamda çocuğun gelişiminin desteklendiği, güçlendirildiği ve özneleşmesinin ilk adımlarının atıldığı yer olarak da değerlendirilebilir. Bununla birlikte, yoksul çocuklar için “kreşler” aynı zamanda uzmanların olduğu güvenli ortamlardır. Çocuğun temel yaşamsal ihtiyaçları karşılandığı gibi fiziksel ve psikolojik olarak da korunduğu programların uygulandığı kurumsal yapılardır. Ayrıca “kreşler” sadece çalışmak zorunda olan yoksul anneler için değil, tüm ebeveynler için işgücüne katılımı destekleyen, çocukların güvenle bırakılabildiği yerlerdir. Bu dolaylı olarak işgücünde toplumsal cinsiyet eşitliğine de katkılar sunar.
Yoksulluğun çocuklar üzerindeki en belirgin etkisi çocukların sağlıklı besine ve suya erişememesidir. Bu uzun vadede çocukların birçok sağlık sorunu ile karşılaşmasına neden olmakla birlikte bodurluk gibi sağlık sorunları ile de karşılaşmasına neden olmaktadır. “Kreşler” gibi koruyucu ve önleyici bakım hizmetleri bu bağlamda değerlendirildiğinde, çocukların protein, vitamin, mineral açısından yeterli, sağlıklı besine ve temiz suya düzenli olarak erişebildikleri merkezler olarak öne çıkmaktadır. Bu, çocukların bedensel gelişimi ile birlikte akademik ve psikolojik gelişimini de doğrudan olumlu yönde destekler.
Yoksulluk sadece çocuğu değil aynı zamanda çocuğa bakım sağlayan ebeveynleri de olumsuz etkiler. Kreşler, bu bağlamda değerlendirildiğinde, ebeveynleri doğrudan güçlendiren, programlı kurumsal yapılardır. Kreşler, özellikle yoksul ebeveynlerin öncelikle eğitim sonrasında ise kendisini geliştiren kaynaklara erişimini arttırır. Bu durum doğrudan yoksul ailelerin sosyal ağlarını genişletmelerine yardımcı olmakla çocuğu sadece kreşte değil aynı zamanda evde de nitelikli bir şekilde desteklenmesini sağlar. Dolayısıyla, kreşler yoksul ve yoksun çocuklar için sadece bir bakım alanı değil, aynı zamanda çok boyutlu bir şekilde eğitim, sosyal gelişim ve psikolojik destek sunan önemli koruyucu ve önleyici bakım merkezlerdir.
SONUÇ YERİNE…
Sonuç olarak, erken çocukluk dönemi, 0-8 yaş aralığında çocukların gelişimsel ihtiyaçlarının karşılanmasının kritik önemde olduğu bir dönemdir. Yoksulluk ve eşitsizliklerin derinleştiği bir ortamda, bu dönem boyunca sunulan koruyucu ve önleyici bakım hizmetleri, özellikle kreşler, çocukların sadece fiziksel değil, aynı zamanda sosyal, duygusal ve akademik gelişimlerini desteklemek üzere büyük bir fırsat sunmaktadır. Kreşler, çocuklara sağlıklı beslenme, güvenli bir çevre ve eğitim hakkı sağlayarak, onların potansiyellerini gerçekleştirmelerine yardımcı olur. Ayrıca, ebeveynleri de güçlendiren sosyal destek yapıları olarak, ailelerin ekonomik ve sosyal durumlarının iyileştirilmesine katkıda bulunurlar. Dolayısıyla, kreşlerin yaygınlaştırılması ve nitelikli hizmet sunumu, toplumun geleceği için hayati öneme sahip bir yatırımdır. Bu nedenle, erken yaşlarda sunulan destek ve hizmetlerin artırılması, çocukların esenliğini sağlamanın yanı sıra, sosyal adaletin ve toplumsal refahın sağlanmasında da kritik bir rol oynayacaktır.
* Prof.Dr. / İstanbul Kültür Üniversitesi