YAZARLAR

Kriz içindeki kırılgan ekonomiye bir darbe de siyasetten gelirse!

Gerek Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in gerekse TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın yerinde olmak istemezdim. Ama şunu söyleyebilirim, eğer ki birileri size “Borsada alım fırsatı var. Şu hisseler kazandıracak” derse kulak asmayın.

Bir ekonominin ne kadar kırılgan olduğunu anlamak açısından, siyasi demeçlere verilen tepkiler önemli bir gösterge… Bu kırılganlığın her zaman mutlaka nesnel sebepleri olduğunu da söyleyeyim. Çarşamba günü tam da Borsa İstanbul tepki alımlarıyla kaybını bir oranda toparlamaya çalışırken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamaları, BİST100 Endeksi’nin tekrar tepetaklak çakılmasına neden oldu. Oysaki, konu İsrail-Filistin çatışması oldu mu, Erdoğan her zaman, özellikle Ortadoğu’da ‘örnek lider’ rolüne soyunup en sert açıklamaları yapan biriyken, bu süreçte neredeyse ‘arabulucu’ gibi davranıyorken…

Çarşamba günü, biraz da kendi tabanından gelebilecek homurtuları dizginlemek için Hamas’ı savunmak gerektiğini hissetmiş olacak ki, şöyle bir cümle kurdu: “Ey İsrail, sen bir örgüt olabilirsin, çünkü Batı'nın sana borcu çok. Ama Türkiye'nin sana borcu yok. Batı, Hamas'ı bir terör örgütü olarak görüyor. Hamas bir terör örgütü değil, topraklarını korumaya çalışan bir kurtuluş ve mücahitler grubudur”.

EKONOMİ ZORDAYKEN EFELENMENİN MALİYETİ ÇOK YÜKSEK OLABİLİR!

Bu cümleleri sarf etmeden önce ise "İsrail devletiyle bir sorunumuz yok, ama İsrail’in uyguladığı mezalimi, devlet değil, örgüt gibi hareket etme tarzını asla tasvip etmedik, etmeyeceğiz" dedi. Aslına bakarsanız, yıllar önceki sert üslubuyla kıyaslanırsa, çok daha yumuşak sözler bunlar. Tabii İsrail’in sınırları içerisinde çoğu sivil en az bin 200 insanı katleden bir örgüte ‘mücahitler grubu’ demek, İhvan ruhunun yeniden nüksettiğini ortaya koyuyor. Peki ama bu açıklamaya tepki, eğer ki Türkiye ekonomisi Davos Zirvesi’ndeki o ‘One minute’ çıkışı zamanındaki gibi görece sağlam olsaydı, bu kadar sert olur muydu? Kesinlikle hayır!

BİST’TEKİ YÜZDE 7’LİK DÜŞÜŞÜN TEK SEBEBİ O DEMEÇ DEĞİL

Borsa günlük tarihi düşüşlerinden biriniz yaşamazdı sanırım. Zira yüzde 7’nin üzerinde bir düşüş sözünü ettiğimiz. Peki neden böyle oldu? Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu ve yaklaşık iki yıldan uzun süren ekonomik krizden çıkacağına yönelik hemen hemen hiçbir somut veri yok hala… Bu en temel sebep olsa gerek! Ama bence asıl mesele, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve diğer ekonomi bürokratlarının taze para arayışında hedeflerine ulaşamamış olması. Üstüne üstlük Cumhurbaşkanı Erdoğan bu açıklamasını, Şimşek’in neredeyse bir ‘roadshow’a çıkar gibi çıktığı Batı sermayesini Türkiye’ye çekme turlarına denk getirince, her şey daha kötü oluyor!

Mesele sadece ülkeye taze para getirme meselesi değil, ne enflasyonda ne de diğer makro göstergelerde kayda değer olumlu bir gelişmenin yaşanmaması… Söz gelimi dezenflasyonist politikalara karşın başta gıda enflasyonu olmak üzere enflasyonun kısa vadede dizginlenemeyeceği ayan beyan ortada. Gerek TCMB’nin beklentileri gerekse Orta Vadeli Program’daki beklentiler gerçeklerle uyuşmuyor ve ciddi bir revizyon gerektiriyor. Bu konuda hemen hemen herkes aynı fikirde, sadece hükümet ve ekonomi yönetimi pembe hayaller kuruyor.

GEÇMİŞİN HATALARININ CEREMESİ ÇOK BÜYÜK

Sadece sonuna kadar katıldığım bir projeksiyonu örnek vereyim. Uluslararası mali hizmetler firması SEB’in Gelişen Piyasalar Baş Stratejisti Erik Meyersson, “Liranın üzerindeki değer kaybı baskısı çoğunlukla piyasa dışı önlemlerle hafifletiliyor, ancak gelecek yıl kayda değer bir değer kaybı yaşanacağını öngörüyoruz” diyor. Asıl önemli tespit, çok daha net: “Ekonominin önceki yıllarda birikmiş politika hatalarının maliyetini üstlendiği birkaç istisnadan biri olan Türkiye dışında, momentum daha fazla dezenflasyona işaret ediyor”. Özetle diyor ki, seçimler öncesinde iki yıl boyunca uygulanan ‘Türkiye Ekonomi Modeli’ sizin ekonominizi berbat etti ve toparlanması hiç de kolay olmayacak. İşte meselenin özü bu!

ŞİMDİ YATIRIMCI ÇEKMEK ÇOK DAHA ZOR OLACAK

Hal böyle olunca ve yeni ekonomi yönetimi de yumuşak bir geçişle sorunu çözeceğini sanarak birkaç ay kaybedince, bu derin krizden çıkma olasılığımız, daha uzun bir vadeye yayılmış gibi görünüyor. Bu arada, tabii ki dış etkenlerin de bu zor durumun üzerine tuz biber ektiğini söylemek gerek. Rusya-Ukrayna savaşından beklentilerden az zarar gördüğümüz söylenebilir, ancak tabii ki olumsuz pek çok etkisi oldu. İsrail-Filistin çatışmasının şu an nasıl bir seyir izleyeceğini tam olarak tahmin etmek mümkün olmadığından, Türkiye ekonomisine etkilerini hesaplamak henüz mümkün değil. Ancak, bu çarşamba yaşanan borsadaki ’günlük çöküş’ hikayenin, özellikle de finans piyasalarında hikayenin nasıl yazılacağına dair bir ipucu veriyor. Bu sadece borsada yarım gün içinde yaşanan bir panik. Siz bir de Mehmet Şimşek’in, Erdoğan’ın bu açıklamasından sonra yaşadığı paniği düşünün! Şimşek, başta Londra finans piyasalarında tanınan ve bir ölçüde güvenilen bir isim, bunun anlamı batı sermayesinin, hükümete rağmen belki onun kimliği üzerinden bir kredi açabileceği… Ama sonuçta finans sektörü sevgi ve tanınırlıkla işlemiyor. Politik gidişata, ekonomik göstergelere bakıyor. Riskleri hesaplıyor ve eğer ki risk yüksekse yüksek getirili enstrümanlar dışında yatırım yapmaya pek yanaşmıyor. Dün zaten Mehmet Şimşek’in işi çok zordu, bugün itibarıyla çok daha zor!

CDS PUANI DÜŞTÜ, AMA HALA ÇOK YÜKSEK

Dönelim İsrail-Filistin savaşına… Anladık ki Cumhurbaşkanı Erdoğan için seçmen tabanına mesaj vermek, Türkiye ekonomisinin sorunlarından daha öncelikli! Bunu ‘Türkiye Ekonomi Modeli’ denen, o akıldışı ekonomi-politikasındaki ısrarından biliyoruz. Yani yeni yol kazaları bekleyebiliriz. Birikmiş tüm ekonomik sorunların yanı sıra, Türkiye’yi bu savaş sürecinde diğer gelişen ekonomilerden negatif ayrıştıracak bir etken de siyasi iktidar! Söz gelimi, böyle giderse biraz toparlanmış olan CDS’imiz de yeniden yükselmeye başlayabilir. Oysaki, daha düne kadar, ‘makul bir arabulucu’ rolüne soyunmuş bir hükümet vardı. Bugün Batı sermayesinin ‘Hamas dostu’ olarak kodladığı başka bir şey…

Sonuçta gidişatını pek de öngöremediğimiz bir savaşı izliyoruz. Öyle ya da böyle, İsrail’in Gazze topraklarında Hamas’a karşı ölçeği belirsiz bir kara harekatı yapması çok muhtemel. İsrail, vatandaşlarını güçlü devlet olduğuna ancak bu şekilde ikna edebilir. Aynı şekilde bölge ülkelerine de bu mesajı vermezse, caydırıcılığını kaybetme riskiyle karşı karşıya… Öyleyse, en azından sınırlı bir kara harekatı bekleyebiliriz.

KÜRESEL YATIRIM İKLİMİ DAHA DA KÖTÜYE GİDİYOR

Bu durumda, zaten pek de parlak durumda olmayan küresel ticaret ikliminin daha da bozulacağı aşikar. Bazı göstergeler de bunu işaret ediyor, söz gelimi navlun ücretleri düşüyor. Baltık Kuru Yük Endeksi, son iki haftada 2,100 seviyelerinden 1,800 seviyelerine gerilemiş durumda. Yine yatırım iştahının iyiden iyiye kesilme riski var. Borsalarda yaşanan düşüşler bunu işaret ediyor. Aynı şekilde, ABD 10 yıllık tahvillerinin getirisi yüzde 4.9’larda, ki yüzde 5 seviyesi ciddi bir sorun demek. Böylesi bir ortamda yabancı sermaye akışının da sekteye uğramasını beklemek gerekir. Küresel sermayenin Türkiye gibi CDS puanları hala çok yüksek olan gelişen ekonomileri tercih etmesi çok zor. Sıcak para bile ancak çok yüksek getirili ve kısa vadeli enstrümanları tercih edecektir. Merkez bankalarının savaş sürecinde nasıl davranacağı ayrı bir merak konusu… Enerji fiyatlarındaki artış eğilimi, ilk kez bu kadar inatçı bir profil çizen enflasyonun düşüş eğilimini tersine çevirebilir. Ve henüz ne Fed ne de Avrupa Merkez Bankası enflasyon hedeflerini tutturamamışken! Bunun anlamı sıkı para politikasının kısa vadede son bulmayacağı, bu da Türkiye gibi dış kaynağa çok fazla gereksinim duyan ülkeler için kötü haber! Ve bu senaryoda hala bölgesel bir savaş ya da İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatma ihtimali yokken durum böyle.

BÜYÜMEYİ BİR KÖŞEYE KOYMAK DIŞINDA TEK BİR SEÇENEK YOK

Böylesi bir ortamda, TCMB’nin çok daha net biçimde dezenflasyonist politikaları sürdürmesi gerekecek. Yani TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki sunumunda iddia ettiği gibi ‘hem enflasyonla mücadele hem de büyüme’ gibi bir Polyanna hayali mümkün değil. Dün, TCMB politika faizini 500 puan daha artırarak piyasanın beklentilerini karşıladı. Bu beklentinin karşılanması belki bir-iki gün idare eder, ama gerek ekonomik kriz gerekse bölgemizdeki savaş sebebiyle, çok da bir etkisi olmayacak gibi görünüyor. Keşke enflasyonla mücadelede kararlılık mesajı vermek için 500 değil de 600 puanlık bir artış yapmayı tercih etselerdi. Tabii benim bunu söylemem kolay, ama ülkedeki kriz öylesine çok boyutlu ki, mesele sadece enflasyon değil. Ekonomiyi soğutayım derken reel sektörü çok fazla hırpalamak da mümkün. İşsizliğin sıçraması gibi riskler de var ve beş ay sonra da yerel seçimler…

BORSADAN UZAK DURUN DÖVİZ VE ALTINA DEVAM

Sonuç itibarıyla, şunu söyleyerek bitireyim, gerek Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in gerekse TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın yerinde olmak istemezdim. Ama şunu söyleyebilirim, eğer ki birileri size “Borsada alım fırsatı var. Şu hisseler kazandıracak” derse kulak asmayın. Dolar ya da altına çıpalayın bir süre kendinizi… Gram altın bir anda çok yükseldi doğru, ama bu savaş ve belirsizlikler devam ettiği sürece prim yapmaya devam edeceğini söyleyebilirim. Savaş kısa sürede ve yayılmadan biterse, işte o zaman hiç beklemeden altından çıkıp borsaya dönebilirsiniz.