Kuir ve feminist bir ağ: Umami Kitap

Umami Kitap, yayın hayatına kuir edebiyatın klasikleşmiş eserleri arasında sayılan 'Yakut Orman' ile başladı. Yayınevinin kurucularıyla 'Yakut Orman'ı ve geleceğe dair projelerini konuştuk.

Umami Kitap'ın kurucuları Seçil Epik, Büşra Mutlu ve Bike Su Öner...
Google Haberlere Abone ol

İlker Cihan Biner

DUVAR - Umami Kitap, Seçil Epik, Büşra Mutlu, Bike Su Öner tarafından kurulan bağımsız bir yayınevi. Kuir ve feminist bakış açısıyla yola çıkan yayınevi için edebiyatın, politikanın, toplum bilimlerinin birbirine temas edeceği bir ağ da denilebilir. Başka açıdan bakıldığında ethos kelimesi gündeme geliyor. Diğer deyişle ‘etik’ ahlaktan sıyrılarak varolma stilini, eylemliliği, başka bir yaşam ortamını işaret eder. Umami Kitap’ın kuir ve feminist perspektifte yola çıkması işte bu etik düzlemde gelişiyor.

O halde memleketin boğucu siyasi ortamında bir nefes olan Umami Kitap’ın serüvenini dinlemek hayli ilham verici olabilir. Yayınevinin kurucularıyla hem ilk bastıkları kitap olan Rita Mae Brown’un 'Yakut Orman' eserini hem de geleceğe dair projelerini konuştuk.

Rita Mae Brown’un 'Yakut Orman' eserini çeviri fikri nasıl oluştu?

Seçil Epik: Aslına bakarsanız Umami’nin çıkış kitabı Norveçli şarkıcı Jenny Hval’ın ilk romanı 'Paradise Rot' olacaktı. Lakin kitabın çevirmeni Dilek Başak’ın takvimi uymadığından çok geçmeden ilk kitabın bu olmayacağını anladık. Tam da bu süreçte pandemi önlemlerinin hafiflemesiyle gerçekleşen queerwaves (2014’ten beri partiler düzenleyen queer bir topluluk) partisi sırasında sevgili Dılşa’yla karşılaştık. Biz heyecanla yayınevinden bahsederken o da aynı heyecanla “Neden Rubyfruit Jungle’la başlamıyorsunuz?” diye sordu. Aslında üçümüzün de bildiği, Türkçede olmadığından haberdar olduğu bir kitaptı ama bir yandan da o kadar önemli bir kitap ki aklımızda ilerleyen zamanlarda neden olmasın gibi bir yerde duruyordu 'Yakut Orman'.

'UMAMİ'Yİ KURGULARKEN BİR TOPLULUK OLARAK DA VAR OLMAK EN BÜYÜK HAYALİMİZDİ'

Sara Amed, 'Feminist Bir Yaşam Sürmek' kitabında yoldaş metinlere işaret eder. Hatta bu tabir için Donna Haraway’i referans gösterir. Mücadele ederken yolda yalnız olmama hissi ve önemli metinlerden güç alma...vs. Kurduğunuz yayınevi için yoldaş metinleri basan bir alan diyebilir miyiz?

Seçil Epik: Öncelikle çok teşekkürler, bu referanslar bizim için çok önemli. Biz yola çıkarken kendi okumak istediğimiz kitapları yayımlayacağız dedik. Aklımızdaki kitaplar, şu an yayın programımızda yer almış olanlar bizim için tam da yalnız olmadığımızı hissettiren metinler. 'Yakut Orman' bunun en iyi örneklerinden biri. Kitabı okuyan birçok kişiden “keşke bu kitap ben daha gençken çevrilmiş olsaydı” sözünü duymamız da tesadüf değil. Yoldaş metinleri basan bir yayınevi olacağımızı söylemek belki çok iddialı olabilir ama bize yoldaşlık etmesinden mutlu olduğumuz, daha çok insana da yoldaşlık etmesini umduğumuz bir alan olmayı istediğimiz kesin. Daha en baştan Umami’yi kurgularken sadece bir yayınevi olarak değil bir topluluk olarak da var olmak, çevirmeninden tasarımcısına, editöründen okuruna birbirini gözeten ve güçlendiren bir alan açmak en büyük hayalimizdi.

Bike Su Öner: Özellikle pandemi döneminde daha da çok duymaya başladığım, “community oriented” sözü, Umami’nin vizyonuna da uygun bir terim bence. Çevremiz, sevdiklerimizle paylaşmak için heyecanlandığımız eserleri basmayı amaçlayan bir yayınevi olmak isteğiyle bu yola çıktık. Değer verdiğimiz ve emeğine saygı duyduğumuz çevirmen ve sanatçılarla çalışma hevesindeyiz.

Attığımız her adımın odağında birlikte bir şeyler üretme, birlikte bir şeyleri paylaşma arzumuz var. Bunun karşılığında da çevremiz de bizi yalnız bırakmıyor diyebiliriz, bireysel olarak tanıdığımız veyahut tanımadığımız bir sürü insanın desteğini aldık ve almaya devam ediyoruz. İşte bu birliktelik hissi de bu yolda devam etmemiz için ihtiyacımız olan en büyük motivasyon.

Üç kişisiniz. Bir hiyerarşik ayrımınız söz konusu değil. Yayınevindeki görev dağılımıyla ilgili neler söyleyebilirsiniz?

Seçil Epik: Evet üç kişiyiz, üstelik üçümüz de Umami dışında hayatımızı idame ettirmek için başka başka tam zamanlı işlerde çalışıyoruz. Dolayısıyla görev dağılımı dediğimiz şey hiç de öyle belirli değil. Hangi işe kimin vakti varsa yetenekleri ve deneyimleri doğrultusunda o koşuyor. Umami’nin bir patronu yok, onu kurmak için adım atabilmiş üç kişi ve onun etrafında halka halka genişleyen iştirakçileri var.

Dolayısıyla üçümüz arasında olmadığı gibi kendi profesyonelliği çerçevesinde birlikte çalıştığımız ajanslar, çevirmenler ya da tasarımcılarla da aramızda bir hiyerarşi yok.

''PARADISE ROT' İLE KUİR ARZU GÜNDEMİMİZE GİRECEK'

Gelecek projelerinizden bahseder misiniz? Umami bizlere neler sunacak ya da Umami’den hangi kitapları okuyacağız veya onlar üzerinde tartışacağız?

Seçil Epik: Umami şimdilik ilk etapta 'Yakut Orman'ın ardından yine hepsi de tesadüf eseri birer ilk roman olan üç kitap sunacak: Jenny Hval’dan 'Paradise Rot', Caleb Azumah Nelson’dan 'Open Water' ve Torrey Peters’dan 'Detransition, Baby'. Çok güzel kitaplarla beraber kitap okuyan birçok kişinin hoşuna gidebilecek yan ürünler de üretmek istiyoruz. Bunu yapacak çok yetenekli insanlar var etrafımızda. Bunlar için gerekli bütçe oluştuğu an kapılarını çalmak üzere planlarımızı yapıyoruz. Bir de yazarlarımızın da katıldığı fiziksel etkinlikler yapabilmeyi çok istiyoruz, pandemi koşullarını da göz önünde bulundurarak bir aradalıkları çoğaltacak her türlü etkinliğin hayalini kuruyoruz diyebilirim.

Yakut Orman, Rita Mae Brown, Çevirmen: Dılşa Ritsa Eşli, 224 syf., Umami Kitap, 2021.

Büşra Mutlu: 'Paradise Rot' ile kuir arzu gündemimize girecek. Ana karakter Jo’nun arzularıyla şekillenen tekinsiz ve kaygan bir dünyaya giriş yapacağız. 'Open Water', Londra’da iki genç siyah sanatçının ilişkisine tanıklık edeceğimiz şiirsel bir roman, erkeklik ve ırk temelindeki iki konu. 'Detransition, Baby'de ise farklı kadınlık deneyimlerine sahip üç kişinin, beklenmedik bir hamilelik ve devamındaki olaylarla birlikte, kadınlıkla nasıl ilişkilendiklerini göreceğiz.

Telif ve çeviri ilişkisi oldukça krizli bir bağlantı biçimi. Çevirmenlerin yaşadığı maddi zorluklar ortada. Yayıneviniz böyle meselelerde nasıl bir inisiyatif alıyor?

Seçil Epik: Telif ve çeviri konusu hiç de öyle zorlu bir mevzu değil aslında. Bunu zorlaştıran emek sömürüsü yapmakla ilgili derdi olmayan yayınevleri. Oysa çevirmenler meslek birliğinin hazırladığı Tip Sözleşme’de çevirmen için belirlenmiş telif ve yüzde oranları çok net. Biz Umami olarak şu an bu sözleşme üzerinden çalışıyoruz. Burada belirlenen miktarların asgari olduğunu bilsek de şimdilik elimizden ancak bu kadarı geliyor. İleride daha fazlasını yapabilmeyi umuyoruz.

Büşra Mutlu: Yayıncılıkta genel olarak bir kriz durumu var gördüğüm kadarıyla, bu sadece çeviri ve telif konusunda değil. Tasarımcısından dizgicisine, son okumacısından editörüne pek kimse emeğinin tam karşılığını alabiliyor gibi görünmüyor açıkçası. Kitapların yayımlanma aşamasında bütün harcamalar dolar/euro endeksli, kitap satışlarının çoğu online platformlar üzerinden yapılıyor ve o mecralara verdiğiniz anda kârınızın yüzde 70’inden vazgeçmek zorunda kalıyorsunuz. Kitap fiyatlarını çekebileceğiniz sınır da belli. Dolayısıyla aslında yayıncılar, özellikle butik yayıncılar için çok sert bir ortam var ama bunu bahane etmek yerine dönüştürmek için çaba harcamak uzun vadede daha faydalı olacaktır diye düşünüyorum. Aynı durum genel anlamda kültür sanat sektörünün tamamında var zaten. Hangi alanda olursa olsun kültür sanat emekçileri bu alanda var olabilmek için sürekli çeşitli fedakarlıklarda bulunmak zorunda kalıyor. Seçil’in dediği gibi çevirmenlere hakkını verme konusu hiç de zor değil, sınırları belli ama problem bundan ibaret değil. Kültür sanata dair üretim yapılan tüm alanlara yönelik daha bütüncül bir değişim gerekli.

Bunun çözümü henüz bizde yok, yeni yeni deneyimliyoruz ama kendi deneyimimizde okurlar da, kitabevleri de dayanışma ve desteğe oldukça hazır görünüyor. Biz başladığımız günden bu yana herkese hakkı neyse onu vermeye çalışıyoruz. Bir de günün sonunda bu bizim hayalimiz, bir karar verip bu yola çıkan biziz. Dolayısıyla bir fedakarlık yapılması gerekiyorsa onu yapacak kişiler de biz olmalıyız diye düşünüyorum.

Bu ara neler okuyorsunuz? Her birinizi etkileyen ve okuyucuya tavsiye edeceğiniz kitaplar var mı?

Büşra Mutlu: Ben şu an yayın programımıza almak istediğimiz bir kitaba odaklanmış durumdayım ama sürprizi bozmamak adına şimdilik kitabın adını veremiyorum. Okumak istediklerim arasında Berkan M. Şimşek’in ikinci kitabı 'Canım Şeytan' var bir süredir ama henüz başlayamadım.

Seçil Epik: Bir yandan sürekli yayın programımıza eklemek üzere kitaplar okuyoruz. Bir yandan da son zamanlarda Türkçede gördüğüme çok heyecanlandığım Akawake Emezi’nin 'Tatlısu' romanını okuyorum. Ondan önce filmini izlemeden okumayı istediğim için Dune serisini okumaya başladım ve ben de herkes gibi neden daha önce okumadım ki dedim. Gerçi çok yoğun bir dönemimde okuduğum için tam yeri tam zamanı da olmuş olabilir çünkü bilim kurgu okumak beni içinde olduğum yoğunluğun bir nebze olsun dışına çıkardı.

Bike Su Öner: Seçil’in dediği gibi, yayın programı için kitap incelemekten, kendim için alıp da okuyamadığım kitaplar dizimin hizasına ulaşmış olabilir. Şu sıralar Leone Ross’un 'Popisho' adlı kitabını okuyorum. Büyülü gerçeklik tarzında yazılmış olması ilgim çekmişti, bu tarz üzerinden yaptığı siyasi hiciv de cabası. Jenny Odell’in 'How to Do Nothing' kitabını da kurgu dışı kitap okumayı sevenlere tavsiye ederim, yavaş başlıyor ama bir noktadan sonra elimden bırakamamış, hemencecik bitirivermiştim.

''YAKUT ORMAN', DOĞRU ZAMANDA DOĞRU KİTAPTI...'

Röportaj 'Yakut Orman' sorusuyla başladı, onunla bitsin. Bu kitabın hayatınızda nasıl bir önemi var? Eseri alacak insanları etki anlamında neler bekliyor?

Bike Su Öner: 'Yakut Orman'ı ilk 5-6 sene evvel okumuştum, ve ‘Böyle bahsini duyup da henüz okumadığım başka neler var acaba?’ diyerek benzeri klasikleşmiş eserleri kurcalamaya başlamışım. Umarım okurlarımızı da kitabın sonunda benzeri bir merak bekliyordur. Ana karakter Molly’nin yılmadan, usanmadan, ve saklanmadan kendi doğrusunu yaşaması insanı kitabın sonunda statik bir enerji ile şarj edilmiş bir halde bırakıyor. Bu elektrikten nasıl istifade edeceği de okura kalsın.

Büşra Mutlu: Açıkçası kitabın hazırlık sürecinde kalbimdeki ve hayatımdaki önemi arttı. Kitabı kaç kez okudum artık bilmiyorum ama her seferinde kahkahalar ve gözyaşları benimleydi. Çok basit bir dili ve kurgusu var, anlatmak istediği her şeyi doğrudan anlatıyor ve çok net bir şey söylüyor: Kendim olarak var olmak için izninize ihtiyacım yok. Kalp kırıklıkları da yaşıyor, bedeller de ödüyor ama olduğu kişiden asla taviz vermiyor.

Seçil Epik: 'Yakut Orman'ın arka kapağında Lee Lynch’in dediği gibi aslında “Yakut Orman doğru zamanda doğru kitaptı…” Bu Umami ve kişisel tarihim için de böyleymiş gibi hissediyorum. Kitabı yayına hazırlayan üçümüz de, çevirisini yapan Dılşa Ritsa Eşli de, kapak tasarımını yapan Şafak Şule Kemancı da “farklı olmanın ve bunu sevmenin” anlamını çok iyi biliyoruz. Bu yüzden olabilecek en doğru kitapla bu yola çıkmışız gibi hissediyorum.