Ermeni 'Ağıt'ına destek AB'yle ipleri kopardı

Türkiye'nin AB Yaratıcı Avrupa Programı’ndan neden ayrıldığı belli oldu. Kararın arkasında Dresden Orkestrası’nın 1915 olaylarına atfen hazırladığı ‘Ağıt’ adlı konser projesi yatıyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Türkiye, 2014-2020 yıllarında Avrupa’daki kültür sanat çalışmaları için 1 milyar 460 milyon Euro destek sağlamayı amaçlayan Yaratıcı Avrupa Programı’ndan ayrılma kararı aldı.

Habertürk'ten Gökhan Timurhan'ın haberine göre Türkiye’de AB destekli bu programdan yararlanan kültür sanat çevrelerinde şaşkınlık yaratan kararın arka planında 1915 olayları krizi yatıyor. Ankara’nın, Yaratıcı Avrupa Programı üyeliğinden, Dresden Senfoni Orkestrası’nın 1915’teki Ermeni soykırımı iddialarına atfen hazırladığı ‘Ağıt’ adlı konser projesi nedeniyle ayrılmak istediği ortaya çıktı. Zira, ‘Ağıt’ adlı proje, Yaratıcı Avrupa Programı’nın 200 bin Euro desteğiyle hayata geçti.

ÜÇ SANATÇININ ORTAK İMZASI

Dresden Senfoni Orkestrası’nın seslendirdiği ‘Ağıt’; Türk, Alman ve Ermeni üç sanatçının ortak imzasını taşıyor. Ünlü oyuncu Şahika Tekand’ın besteci kızı Zeynep Gedizlioğlu, Vache Sharafyan ve Helmut Oehring ortak yapımı. ‘Ağıt’ aslında, ilk ikisi ‘Hasretim’ ve ‘Dede Korkut’ olan, Anadolu ve Kafkasya kültürü ile tarihinin yansıtıldığı üçlemenin son eseri. Eserin gitaristi de, Türkiye Ermeni’si bir anne ile Alman bir babanın çocuğu olarak dünyaya gelen Marc Sinan.

Almanya’da yaşayan ama yaz tatillerini annesinin memleketi Ordu’da geçiren Sinan’ın 1915 olaylarına ilgisi, annesinin aslında Türk olmadığını ve anneannesi Vahide Hanım’ın “Müslümanlaştırılmış” bir Ermeni olduğunu öğrendikten sonra başlamış. Zaten ‘Ağıt’ da, tehcirden sağ kurtulan Vahide Hanım’a adanmış.

300 BİN SANATÇI DESTEK ALIYOR

Avrupa Birliği bünyesinde, kültür ve sanatı teşvik için kurulan Yaratıcı Avrupa Programı’nın (Creative Europe) bütçesi 1 milyar 460 milyon Euro. Türkiye’nin 2014’te katıldığı program; kültür, sanat, çeviri, film dağıtımı ve bilgisayar oyunu alanlarında çalışan kurumlara destek sağlıyor. Program desteklerinden 300 bin sanatçı ve kültür çalışanı, 1000’den fazla Avrupa filmi, 5 bin 500’den fazla kitap ve edebi eser yararlanıyor.

AB ile imzalanan anlaşma uyarınca, Türkiye, Yaratıcı Avrupa Programı’na yıllık belli bir katkıda da bulunuyor. Bu rakam 2015’te 2 milyon 390 bin Euro’ydu. Ayrılma kararıyla, Türkiye artık bu katkıyı yapmak zorunda olmayacak ama Türkiye’deki sanatçılar da 1 milyar 460 milyon Euro’luk programdan pay alamayacak.

ERİVAN VE İSTANBUL'DA SAHNELENECEK

‘Ağıt’ta imzası olan, ünlü oyuncu Şahika Tekand’ın kızı Zeynep Gedizlioğlu, yaşamını İstanbul- Berlin arasında sürdüren başarılı bir Türk besteci. 1977 İzmir doğumlu. 2012 yılında ‘Müziğin Nobel’i kabul edilen Almanya’daki Ernst von Siemens Müzik Vakfı’nın ‘Yılın Genç Bestecisi Ödülü’ne layık görüldü. Ödülü alan ilk Türk besteci oldu. Almanya’da yaşayan Zeynep Gedizlioğlu, önce “Sorularınızı mail’le yanıtlayayım” dese de, mail’imize “Bahsettiğiniz konu ve hikâyeye dair hiçbir bilgim yoktur” yanıtını vermeyi tercih etti.

2016 Nisan ayında Almanya’da sahnelenen ‘Ağıt’ın, önümüzdeki Kasım ayında “Sınır Tanımayan Orkestra” işbirliğiyle Ermenistan’ın başkenti Erivan ve İstanbul’da sahne alması planlanıyor. Ancak Türkiye’nin bu tavrının ardından gelişmelerin nasıl seyredeceği belirsiz.

‘ASKERLERİN VAHŞETİNE ÖFKE...’

‘Ağıt’ın gitaristi Marc Sinan, eserin ithaf edildiği anneannesi Vahide Hanım’ın aslında “Müslümanlaştırılmış” bir Türkiye Ermenisi olduğunu nasıl öğrendiğini, birkaç ay önce Agos Gazetesi’ne şöyle anlattı: “Anneannem Karadeniz’de, Ordu’da doğmuş. 1915’te, yedi yaşındayken ailesini kaybetmiş. Annesi ve babası, döndüklerinde geri almak üzere komşulara bırakmışlar onu ama bu mümkün olmamış. O komşu aile, anneannemi başka bir aileye evlatlık vermiş. Bu aile, dini nedenlerle, Ermenilerin bu topraklardan kovulması gerektiği düşüncesindeymiş, ama bir taraftan da inançlı Müslümanlar oldukları için, askerlerin uyguladıkları vahşete duydukları öfke nedeniyle anneanneme sahip çıkmışlar. Onlar da yakın zamanda bir kızlarını kaybetmişler.

'DİNK'İN ÖLDÜRÜLMESİ...'

Vahide’nin ailesi Osmanlı topraklarından kaçabilmiş ama Vahide’yi almak için dönememiş. Annem ve babam ailenin izini sürmek için 1974’te Rusya’ya yaptıkları seyahatte, büyükdedem Artin Keşişoğlu’nun dokuz yıl önce öldüğünü öğrenmiş. Bu hikâye aile içinde büyük bir sırdı, dillendirmek yasaktı. Türkiye’de Ermeni olmak bir sorun olduğu için, bu konunun konuşulması annemi korkutuyordu. Anneannem için de, bu, saklanması gereken bir şey, büyük bir yüktü. Bir gün annem onu dua ederken görmüş, ‘Kuran okuyorsun ama çocukken Hıristiyan’mışsın’ gibi bir şey demiş. Anneannem de ona ‘Böyle şeyleri yüksek sesle söyleme, günah’ diye cevap vermiş. Anneannemin hikâyesini ilk defa 1989’da kendi ağzından dinledim. Hrant Dink’in de öldürülmesiyle Ermeni köklerimle tekrar buluştuğum söylenebilir. Dink’in öldürülmesi, benim gibi, Türkiye dışında yaşayan Türkiyeliler için, ülkedeki tehlikenin boyutlarını gösteren bir olay oldu.”