Bob Dylan devrimci tavrını göstermeli!

Nobel Edebiyat Ödülü'nün Bob Dylan'a verilmesini Orhan Kahyaoğlu'na sorduk. Kahyaoğlu, hem Dylan'ın şiir serüvenini hem de kendisine verilen ödülü Duvar'a değerlendirdi...

Google Haberlere Abone ol

Orhan Kahyaoğlu

Nobel Komitesi’nin bu kararını duyduğumda herkes gibi ben de şaşırdım. Biraz düşünmeye başlayınca, Dylan’ın aslında bir şair de olduğu fikrinin hiç de yeni ve özel bir durum olmadığını düşünmeye başladım. Aklıma hemen, en az çeyrek yüzyıl önce okuduğum “Lyrics- 1962- 85” adlı kitap geldi. Uzun aralarla da olsa elime aldığım bu kitaptaki ürünleri, çoğu okur gibi birer lirik şiir örnekleri olarak okuyageldiğimi hatırladım. Bugünü bilemiyorum ama, geçmişte dünyadaki birçok kritikçi, ki bunlar yalnız müzik yazarı değil, bazıları edebiyat kritikçisiydi ve Dylan’ın yazdıklarına dair değerlendirmelerinde şiiri odak yapan sayısız eleştiriler getiriyorlardı. Onun politik ve hümanist olduğu kadar mitik duygularla bezeli lirikler yazdığını vurguluyorlardı. Yani bir şarkı- yazarı olduğu kadar bir şair de olduğunun altı hep çizilmekteydi. Bir tür devrimci- romantik söz yazarıydı. Yazılanlar şarkı sözünden çok şiiri işaretlediğinden hep metinlerinde oluşturduğu imge evreninin, yoğun alegorilerin üstünde duruluyordu. Yani uzun yıllar önce birçok kritikçi için vazgeçilmez bir şair olarak da anılmaktaydı. Dolayısıyla da ben, kısa zamanda bu ödülün “olamazlığını” savunmayacağımı, savunmayacağımı anladım. Elime, o eski “Lyrics” kitabını alıp okudukça da bu ödülün çok da dışlanabilir bir seçim olamayacağı kanaatine vardım.

POPÜLER KÜLTÜRÜN KOPMAZ PARÇASI

Gerçi, müzik ve edebiyat literatürlerine baktığımızda birbiriyle çok örtüşmeyen iki sanat vardır ortada. Şiir yazanlara “şair”, şarkıyı hem yazıp hem de söyleyenlere “şarkıcı- şarkı yazarı” terimleri kullanılmaktadır. İkisinde de dili kullanma ve dize yazma konusundaki incelikler ortak payda olabilir. Ama, önemli farkı “şarkıcı- şarkı yazarı”nın dizeleri müziği ölçü olarak alıp dizeleri kurma uğraşlarıdır. Dolayısıyla da, şarkı yazarı kurduğu dizeyi müzik ve nota yapısına uygun olarak esnetebilir, hatta değiştirebilir. Şiir dizesinde kurulan yapı ve yarattığı çağrışımları hiç istemeden bozabilirler, yani şiir büyüsü bozulabilir. Bir tür müziğe adaptasyon sorunu doğabilmektedir. Evet, “şarkı sözü” popüler kültürün kopmaz parçası olunca, dış dünya ve çokça da ikili ilişkiler sarmalı içinde gezinir şarkı sözlerinin çoğunluğu. Kendince bir imge evreni kurması son derece zordur. Ama, bana sorarsanız, dünyada ve tek tük tük de Türkiye’de öyle şarkıcı- şarkı yazarı da vardır ki, şiir diye yazılanların çok üstünde bir düzeyi temsil edebilirler. İşte Bob Dylan, bu noktada şarkı sözlerinde kurduğu edebi düzey ve nakaratlardan uzak durabildiği için şiir düzeyini hak eden hatta kolayca “şiir” diyebileceğimiz onlarca liriğin sahibidir. Türkiye’de ise aklıma hep Bülent Ortaçgil gelir. Bir şiir tutkunu olarak bana en çok sevdiğin şair kimler diye sorulduğunda iki üç kez Bülent Ortaçgil’i de andığımı hatırlarım.

Sonuçta, bu ödülü çok da yadırgamamak gerektiği fikrine vardım. Sonra düşündüm, birçok okuma olanağı bulduğum ve Nobel ödülü almış şairlerin birtakım şiirlerinde vasata varabilen örnekler olduğunu, olabileceğini düşünüyorum. Dylan’ın en çok da 1960’ların sonlarında yazdığı bazı şarkı sözü- şiirlerinde kurduğu şiirsel evren, özellikle de mitoloji ve Kutsal Kitaplar’dan olan esinlerle bezeli şiirlerini unutmak olası değil. Pek de özel merak ve ilgi alanım olmayan Nobel Edebiyat Ödülü’nü kişisel açıdan pek fazla sevmediğim isimlere de verildiğini düşünürsem, Dylan’ın bu ödüle hak kazanmasına sevindim. En azından, Dylan’ın lirikleri daha geniş okurlara ulaşır. Yani yalnız dinleyicilere değil.

GEREKÇE NASIL YORUMLANMALI?

Komitenin Dylan’ı “Amerikan müzik geleneğine yeni bir şiirsel ifade yaratması”nı başardığı için ödüle layık görmesi ilginç bir nokta. Bu ödülü müziğin üstünden tanımlayışı gerçekten garip. Çünkü burada Dylan’ın katkısının şiire değil Amerikan müziğine olduğu tanımlanmış. Ödül, verilecekse, yazdığı lirikler üzerinden verilmeli. Ben de bu ödülü böyle algılamak isterim. Yoksa, garip bir Amerikanizm ortaya çıkıyor. Oysa birçok eski eleştirmen hatırlıyorum, Dylan’ı şarkıcı- şarkı yazarlığı’nın yanında açık bir biçimde “şair” olarak ele almışlardı. Hatta, büyük bir kültürel – edebi gelenekle şair- şarkıcının yazdıkları arasında köprüler kurmaya çalışmışlardı. Ben de ödülün böyle bir bağlam içinde verilmesinin bir anlamı olabileceğini düşünüyorum. Evet, bu lirikleri şiir olarak düşünsek de dize yapısı veya kurgusunda yer yer sıkıntılar da olduğu görülür. Bu türden sıkıntıların birçok usta şairde de olabileceğini hep görmüş, okumuşumdur. Ama, imge zenginliği, sıkça rastlanabilen esrik hava yalnız dinleyiciyi değil okuru da kuşatabiliyor. Bunu başarmak için de, tabii ki ifade gücü belirleyici ve bunu başarabilmiş bir şair olarak da düşünülebilir Dylan. Yine de tam emin olamıyorum. Belki bu ödül biraz abartılı, “tribüne oynanan” bir ödül olduğu da düşünülebilir. Dizelerin- sözlerin egzotik yanı jürice biraz kullanılmış gibi geliyor insana. Ama, bilemiyorum. Dylan son cümlede çok iyi bir şairdir de.

DYLAN BU ÖDÜLÜ ALMALI MI?

Evet, bu soru belirleyici. Ben tüm tespitlerime karşın, “ödül” mevhumuna kendimi bildim bileli karşı durdum. Hiçbir jüri ve ödüllü yarışmaya katılmadım. Ama, katılan insanlara da “niye katılıyorlar?” diye eleştirenlerden değilim. Bu noktada Dylan’ın ödülü almamasına daha çok sevinirim. Ama, Dylan, çok farklı politik- duygusal evreler yaşamış bir sanatçı. Almasını da hiç yadırgamam. Nobel’i almış birçok sevdiğim yazar, şair var. Ama, yer yer hala korumaya çalıştığı protest ve o denli de “romantik” tavrını öne çıkartıp ödülü kabul etmezse, ona daha yakışırmış gibi geliyor bana.

Cohen'in hakkı yendi!Cohen'in hakkı yendi!