Devletli abiler ablalar, çabalarınız yok hükmündedir
Bugüne kadar hep güzele dair şeyler söyleyen bir dergiyi öyle uyduruk sözde kanunlarınızla kapatamazsınız abiler, ablalar. Çünkü yüreğimizde bir iz bırakmışsa bir yayın onun izini silmeye sizin gücünüz yetmez.
Bir coğrafya düşünün ki kurduğunuz her olumsuz cümle tekrara düşüyor. Tekrar tekrar aynı şeylerden bahsediyormuşsunuz hissiyatı kendisini yazarak ifade edenler için ayrı bir sıkıntı olsa gerek. Hele ki bu cümleler iyi şeylere dair değilse. Ancak yaralayan, inciten, kıran onca yaşanmışlığı devamlı olarak dile getirmek gerekiyor. Yaşam hakkı, haber hakkı, düşünce hakkı, söz hakkı hepsi tek tek elimizden alınıyorsa sesimizi kısmak yerine daha çok bağırmalıyız diye düşünüyorum.
675 sayılı KHK adı ve sayısından çok içeriğiyle bu coğrafyanın tüm muhaliflerine oklarını yönelten devlet iktidarının son hamlesi. Birçok alternatif haber kaynağı, dergi, gazete kapatılmış durumda. Sadece barış dediği için öğretmenler, akademisyenler, sağlıkçılar işlerinden edildi. Zaten darbe üstüne darbe alan hukuk işlevsiz hale gelmeye daha çok yaklaştı. Ama şu var ki alternatifi bastırmak elbette kolay olmayacak. Çünkü yatay olan, yukarıdan dayatılmadan gönüllülük esasıyla ayakta duran hiçbir şey; gazete, site, ajans, dergi, barış talebi devletin tahakkümüne sığmayacak kadar direnç gerektirir ki yer yer umutsuzluğa kapılsak bile bu dirence sahip olduğumuzu düşünüyorum. Çoğunluğun değil de azınlığın nitelikli gücüne olan inancım biraz da bu umuda götürüyor beni. Çünkü hiçbir zorunluluğu yokken haber hakkı için, barış talebi için elini taşın altına koyanlar bu ülkenin KHK’lerle yaratılmaya çalışılan baskı ortamına da direnmeyi bileceklerdir buna inancım var, inancımız olmalı.
Evrensel Kültür kapatıldı dediler. Bir kültür sanat dergisi için kapatıldı dediler. İnsan bu kadar kolay kurabilir mi bu cümleyi kuramaz. Çünkü kapatıldı demek bir şeyin sonunu getirmez bazen ki, Evrensel Kültür daha güçlü bağırmaya devam ediyor siz o cümleyi kurduğunuzdan beri. Belleğimizde yeri var bir kere hem de sıcak, umut dolu anılarımız var bizim Evrensel Kültür ile ilgili. Mesela benim ilk Evrensel Kültür ile tanışmam Ankara Üniversitesi DTCF’nin “orta bahçesi”nde olmuştu. Yeşil parkalı güleç abiler okulda stant açarlardı. Paran yoksa sonra verirsin diyerek almaya teşvik edildiğim o dergilerin, o sıcak tavrın hâlâ içimde bir yerde coşkusunu hissederim. Sırt çantanızda taşıdığınız da ayrı bir havalı da hissedersiniz kendinizi çünkü bilirsiniz sırtınızda güzel anlamlar, onurlu bir duruş taşıdığınızı. Yani anılarımızın bu denli köklü bir yerinden bugüne kadar hep güzele dair şeyler söyleyen bir dergiyi öyle uyduruk sözde kanunlarınızla kapatamazsınız abiler, ablalar. Çünkü yüreğimizde bir iz bırakmışsa bir yayın onun izini silmeye sizin gücünüz yetmez.
JİNHA kapatıldı dediler. Bin bir emekle kadın mücadelesi için kurulan tek ajans JİNHA kapatıldı demekle kapanır mı hiç? Siz onu dediğinizden beri “her yer ajans, her yer direniş” diyerek daha güçlü devam ediyor kadınlar bunu öngöremediniz mi? Göremezsiniz çünkü kadınlara gücünüzün yetmeyeceğinin henüz farkında değilsiniz. Çünkü kadınlar onlara karşı yürüttüğünüz tüm o politikalarınıza, önlemediğiniz ölümlerine, bedenlerine yaptığınız her türlü müdahaleye hiç boyun eğmediler. Bakın ne diyor Birhan Keskin:
“Ateşli silahlar elimizde, Uma’nın kılıcı belimizde
Savunma ve dövüş sanatlarında ustalıklı,
Antisayac’ta bu kadar kadın ismi yeter,
Yeter artık, yeter çıkalım zıvanadan”
Bakın ne diyor Virginia Woolf: “Varlığımızın özü hareket ve değişimdir; kaskatı, hareketsiz durmak ölümdür; aklımıza ne gelirse söyleyelim; kendimizi tekrar edelim, kendimizle çelişelim, ağzımızdan en olmayacak saçmalıklar çıksın ve dünyanın ne yapıp ne düşündüğüne ya da ne dediğine aldırmadan en akıl almaz hayallerimizin peşinden gidelim.”
Yani anlayacağınız devletli abiler ablalar, kadınlar artık “zıvanadan çıktı”, “akıl almaz hayallerin peşinden” gidiyorlar. Hele ki sizin aklınızın hiç alamayacağı hayaller bunlar bu nedenle bir yerde kadın direnişi ve dayanışması varsa sizin KHK’lerinizin hiçbir anlamı olmayacaktır. Siz bunu anlamayacaksınız belki ama bir gün gözlerinize inanamayacaksınız gördükleriniz ve görecekleriniz karşısında.
“Azadiya Welat gazetesinin Adana’daki dağıtıcılarından Kadir Bağdu öldürüldü.” Böyle bir haber geçmişti ajanslar hatırlayacaksınız. Kadir Bağdu bisikletiyle dağıtıyordu Azadiya Welat gazetesini. Böyle bir gazeteyi kapatabilir misiniz? Sadece emek ve alın teri değil can var kâğıdının hamurunda. Gücünüz yeter mi sanıyorsunuz, Kadir Bağdu’nun anısını kapatmaya yetmez. Yani sizin o kararnameleriniz somuttur ama yok etmeye çalıştığınız şey somut bir şey değil; duygusu var, acısı var, belleği var, direnişi var hiç gücünüzün yetmeyeceği umudu var bir de o nedenle işiniz zor. Bu nedenle size sadece acımak düşüyor bize, korkularınıza, vahşetinize, yaşattıklarınıza karşı size karşı tek hissiyatım, hissiyatımız bu; acıma.
Son bir şey daha var görevlerinden uzaklaştırılan akademisyenler, öğretmenler, sağlıkçılar. Kurumsal tahakkümünüze boyun eğmeyenler yani. Bu coğrafyada bir insanın daha ölmesine göz yummayanlar. Zaten mutsuz oldukları, özgürce kendilerini ifade edemedikleri o kokuşmuş okullarınızdan, üniversitelerinizden atmakla onur bahşettiğiniz güzel insanlar. Arkadaşlarımız, dostlarımız, çok şey öğrendiğimiz hocalarımız. Atıldıkları için karalar bağlamıyorlar bir onur madalyası gibi taşıyorlar sizin dayatmalarınıza boyun eğmemenin gururunu. Ama sizler kaybediyorsunuz, tek tip yetiştireceğiniz öğrenciler bu ülkeye veya dünyaya dair umut olamayacaklar ne yazık ki. Hocalarımızın kaygısı bundan ve yaşamsal koşullardandır. Yoksa sizin denetimli kurumlarınızın gözlerinde emin olun hiçbir değeri yoktur.
Kısacası devletli abiler ablalar, çabalarınız yok hükmündedir, yaymaya çalıştığınız korku boşunadır; ne yüreğimizde izi olan dergileri kapatabilirsiniz, ne kadınların “akıl almaz” hayallerini durdurabilirsiniz ne de “hamurunda can” olan gazeteleri susturabilirsiniz.