'Çok az sayıdalar ve görünmüyorlar'
Suriyeli müzisyen Sadim Al Zafari “İstanbul’da ne çalgıcı ne de şarkıcı Suriyeli kadın müzisyenler görmedim. Çok az sayıda bulunuyorlar ve görünmüyorlar.”
Sadim Al Zafari, genç bir kadın müzisyen. Yaklaşık bir yıldır İstanbul’da. Buraya annesi Haifa ve erkek kardeşi Yusuf’la birlikte gelmiş. Yusuf şimdi Polonya’da, Haifa ve Sadim ise Yedikule civarında bir mahallede bir arkadaşlarıyla birlikte yaşıyorlar. Her ikisi de çalışmıyorlar. “Bir iş bulmak çok zor, özellikle dil bilmiyorsan”.
Sadim, Suriye’de Müzik Eğitim Fakültesi’ni bitirmiş, aynı zamanda fotoğrafçılıkla ilgileniyor. Haifa ise resim, müzik ve edebiyatla uğraşan bir sanatçı; muhalif bir entelektüel olan eşini ayaklanmalar başladığı sırada kaybetmiş. Evlerinin küçüklüğü Haifa’nın resim yapmasına pek imkan vermiyor ama neyse ki yazabiliyor.
Şartlar Sadim için de zor. Gitarını ya da udunu eline aldığında özel bir alanının olmayışı hevesini kırıyor. Diğer müzisyenlerle birlikte müzik yapma imkanı da bulamıyor zira “İstanbul büyük bir şehir, buluşmak kolay olmuyor”; merkezden uzak yaşayan genç bir göçmen kadın için İstanbul fazla sosyalleşme imkanı sunmuyor. Sadim gibi Suriyeli kadın müzisyenler İstanbul’da görünmez durumdalar. Yine de Sadim, bir kadın müzisyen olarak sokakta müzik yapmayı, hem kendisine hem diğerlerine alan açmayı arzu ediyor. Sadim’in anlattıkları, kadınların göç deneyimlerinin erkeklerden farklı olduğunu bir kez daha hatırlatıyor...
'HAYAT YAŞANMAZ HALE GELMİŞTİ'
Suriye’den çıktığınızda durum nasıldı? Gelme kararını nasıl aldınız?
İstanbul’a geleli yaklaşık bir yıl bir ay oldu. Masyaf’tan çıkmaya çok hızlı karar verdik. Hayat artık yaşanmaz bir hale gelmişti. Ayrıca Masyaf’ta her şey çok pahalılaşmıştı, her yerden daha fazla. Çünkü güvenli bir şehirdi ve orada hala savaş yoktu. İş bulmak da çok zordu. Okullarda ve kreşlerde çocuklara müzik öğretiyordum, ama yetmiyordu. Durum gerçekten çok zordu. Kardeşim Yusuf’un üzerinde de çok baskı vardı. Hızlı bir şekilde çıkma kararı aldık ve eşyalarımızı toparlayıp çıktık ve Lübnan üzerinden uçakla İstanbul’a geldik.
Müzikle ilişkin nasıl başladı? Sanırım annenin etkisi büyük.
Evde ailemden aldığım eğitimin etkisiyle müziği sevdim. Çocukluğumuzdan beri annem ve babam Feyruz, Abdülvahab, Ümmü Gülsüm ve Wadih el Safi dinlerdi. Yani evde hep müzik vardı, annem de hep şarkı söylerdi. Biz de annemin hayallerine, sevdiği şarkılarla bir mesaj ulaştırmasına tanık olduk.
Dünyaya geldiğimizden beri annemin fikirleri ve şarkılarıyla büyüdük. Müziği ondan öğrendik, her şeyi ondan öğrendik. İyi ve kötü müziği birbirinden ayırmayı ve ne dinleyeceğimizi de ondan öğrendik. Hangisinin değerli ve anlamlı olduğunu bize o öğretti. Okula başladıktan sonra annemle aramızda farklı bir arkadaşlık oluşmaya başladı. Birlikte beste yapmak, söyleyip kaydetmek, o zor koşullarda basit de olsa bir sevinç yaratırdı. Kaydettiğimiz parçaları paylaşmak çok büyük bir sevinçti bizim için. Daha sonra, bizim gibi müziği seven arkadaşlarla da toplanmaya başladık ve güzel bir ortam olmuştu.
'PROFESYONEL EĞİTİM ALAMADIK'
Okulda da müzik mi okudun?
Müziğe küçük bir klavyeyle başladım. Liseyi bitirdikten sonra Müzik Eğitim Fakültesi’ne gitme kararı aldım. Gitar ve piyano dersleri almaya başladım. 2007-2008 yılında Humus’daki Müzik Eğitim Fakültesi’ne başvurdum ve eğitime başladım. Orada eğitimin büyük ölçüde klasik müzik üzerineydi.
Ama başladığım yıl fakültenin durumu çok kötüleşti. İlk başladığımda çok iyiydi ama zamanla kötüleşti. Gitar hocası yoktu, herhangi bir hoca geliyordu arada bir nota verip gidiyordu, bize teknik açısından yardım edecek kimse yoktu. Profesyonel bir eğitim alamadık, biri geliyordu biri gidiyordu, sonuçta fakültede istediğim şekilde eğitim göremedim. Teorik eğitim, arkadaşlarla birlikte çalmak ve küçük müzikal etkinlikler yapmak dışında bir şey yoktu.
Yani eğitimine orada devam edemeyecektin…
O esnada zaten Humus’da savaş başlamıştı ve devrimin başında durum çok zordu. Üç yıl okula ara vermek zorunda kaldım ve 2015’de mezun oldum. Sonra da İstanbul’a gelme kararı aldık.
Burada eğitime devam etmek istiyor musun? Ya da Avrupa’da?
Okulu bitirip burs alarak yurtdışında eğitimime devam etmeyi çok isterdim. Kompozisyon, aranjörlük ve film müziğinde çalışmak istiyordum. Ama sonra savaş başladı ve mecburen ülkeden çıktık, yani kendi kararım değildi, kişiliğimi zenginleştirmek için değildi. Çok zor şartlarda çıktık.
İstanbul’da eğitimime devam etmeyi de çok isterdim ama çok zor. Çünkü burada çalışmak zorundasın, çalışmak ve para kazanmak okumaktan önce geliyor.
'HERKES GİTMEK İSTİYOR'
İstanbul’da diğer Suriyeli müzisyenlere ulaşabildin mi?
Birkaç okul arkadaşımla burada, İstanbul’da buluştuk. Ama problem şu ki buradaki Suriyeliler yurtdışına gitmek istiyorlar, Avrupa’ya gitmek istiyorlar. Birlikte devamlı bir proje yapamayız. Sadece bazı müzikli akşamlar yapıyoruz, onu da tam anlamıyla müzik sayamayız. Herkes gitmek istiyor, kimsenin buraya bağlandığı bir işi yok, ayrıca burası büyük bir şehir ve buluşmak da zor.
Senin gibi Suriyeli kadın müzisyenler var mı burada?
[İstanbul’da] ne çalgıcı ne de şarkıcı Suriyeli kadın müzisyenler görmedim. Çok az sayıda bulunuyorlar ve görünmüyorlar. Bir iki kez Suriyelilerin etkinliklerine gitme fırsatımız oldu, ama sadece erkeklerden oluşan gruplardı ve çoğu ya dabke müziği söylüyorlardı ya da sokakta müzik yapıyorlardı. Birçok arkadaşım sokakta müzik yapıyorlar, onların çoğu da erkek.
Ben ve annem de sokağa çıkıp müzik yapmak istedik. O duyguyu yaşamak istedik. Bu kendi başına önemli ve güzel bir deneyimdir. Ama problem şu ki, büyük bir şehrin büyük kalabalığı ses cihazı ister. Bu mesele bizim için engel oldu, yoksa çok güzel bir fikirdi. Bunu çekip paylaşmak ve diğerlerini de bu deneyime yönlendirmek çok güzel olurdu. Yani, bunu yapmak konusunda zorluk çekmeyelim diye, ne biz ne de diğerleri. Özellikle kadınlar için, çıkıp müzik yapıp paylaşmak çok güzel olurdu.
Suriye’de kadın müzisyenlerin durumu nasıldı?
Kadınlar temel okullara gidiyorlar, ya müzik öğretmeni oluyorlar ya da başka alanlarda özel ders veriyorlar. Ama bir orkestrada çalma ya da müzik seviyelerini yükseltme olanakları yok. Zaten hocalar bile bir yere vardıktan sonra daha ileriye gidemezler. Herkes yurtdışına gitmeyi düşünüyor, kimse Suriye’de kalmak istemiyor.
RESİM VE FOTOĞRAF...
Fotoğrafla da uğraşıyorsun değil mi?
Çocukluğumdan beri resim yapmayı severdim, çok güzel çizerdim. Suriye’deyken Uygulamalı Sanatlar Yüksekokulu’na başvurdum. Sonra müziği tercih ettim çünkü beni daha çok çekiyordu. Resim yapmaya pek devam etmedim. Fotoğrafçılığı da seviyorum, babam fotoğrafçıydı, evde her zaman kamera ve filmler bulunurdu. Para biriktirdim ve kendi kameramı aldım. Masyaf fotoğrafçılık için çok uygun bir yerdi.
Burada pek müzik yapamıyorsun sanırım, fotoğraf çekiyor musun?
Küçük bir evde kaldığımız ve ev sokağa baktığı için komşular yüksek sesten şikayet edebilirler. Bu da benim hevesimi kırıyor. Enstrümanı elime heyecanlı bir şekilde alıyorum ama bunlar aklıma gelince hevesim kaçıyor. Müzik insanı rahatlatıyor, iş sıkıntısını ve yaşam zorluğunu unutturuyor. Ama bu durumda evde ud çalmak ya da kaydetmek zor oluyor. Bir şey kaydetmek istesem, nasıl anneme “sessiz olun, ses çıkartmayın” diyeceğim? O yüzden kamerayı şarj edip çıkmak daha kolay; çevrede dolaşıp fotoğraf çekiyorum. Bu nedenle burada fotoğrafçılığa daha eğilimliyim. Arada sırada evde kimse olmadığında müzik yapıyorum.
İstanbul’da kalmayı düşünüyor musun?
İstanbul çok pahalı, geçim çok pahalı. Bir iş bulmak çok zor, özellikle dil bilmiyorsan. Kurslara gitmek istiyorum ama maddi olarak karşılayamam.
İstanbul’a ilk geldiğimizde burada kalıcı olmayı düşünüyorduk. Suriye’deyken de hep İstanbul’u gelişmiş bir yer olarak görürdük, özgürlük ve çalışmak için daha geniş bir alanın olduğu bir yer... İstanbul’a geldikten sonra bu fikirler değişmeye başladı, o iyimser fikirler yavaş yavaş kırılmaya başladı. Avrupa’ya gitmek için konsolosluklara başvuruyoruz, bir yol arıyoruz gitmek için, istikrarsızlık zor.
Gelecekte neler yapmayı planlıyorsun?
Gelecek çok belli değil, hem müzik yapabilirim hem de fotoğraf çekebilirim. Hayatın akışına bırakırım, nereye götürürse…