Şair Mehmet Müfit yaşamını yitirdi
1988'de şiir yazmayı bırakan şair Mehmet Müfit dün yaşama veda etti. Müfit bu kararının ardından son çeyrek yüzyılda sadece üç şiir yayınlamıştı.
DUVAR - 1980'li yılların şair kuşağı içinde yer alan (Manisa, 1952) Mehmet Müfit dün yaşamını yitirdi. Şair aynı gün ikindi namazının ardından Üsküdar Şakirin Camii'nden son yolculuğuna uğurlandı.
Çocukluğu ve ilkgençliği babasının görevi nedeniyle Anadolu’nun çeşitli yörelerinde geçen şair, Haydarpaşa Lisesi’ni bitirdi. Üniversite öğrenimini yarıda bırakararak muhasebecilik, bankacılık, reklamcılık gibi işlerde çalıştıktan sonra kendi işini kurarak Perşembe Pazarı’nda sanayi ürünleri toptancılığı yaptı. Daha sonra antikacılık yapmaya başladı. İlk şiirlerinde Mehmet Müfit Erel imzasını kullandı. 1979’da TKP’nin yayın organı Savaş Yolu dergisinin şiir ödülünü aldı. 1983’te Oktay Akıncı ile Yaşam İçin Şiir dergisini çıkardı. 1985’te Tuğrul Tanyol ve Metin Celâl'le birlikte şiir dergisi Poetika’yı çıkardı. Dönemin dergileri Somut, Yazko Edebiyat, Gösteri, Sanat Olayı, Düşün, Broy, Milliyet Sanat, Yusufçuk, Varlık ve Oluşum’da şiir ve yazıları yayımlanan şair, 1988’de ailesiyle birlikte aldığı ani bir kararla şiiri bıraktı, Babıali’den koptu. 1990’ların başında adına özel bir bölüm yapılan şiir dergisi Sombahar’da (Ocak-Şubat 1991) yayımladığı üç şiir dışında, neredeyse çeyrek yüzyıldır şiir yayımlamadı. 2010 yılında Herşey Dün Gibiydi: İki Eski + Üç Yeni Kitap / Toplu Şiirler (YKY 2012) yayımladı.
Mehmet Müfit’in daha önce “İstanbul’un Ağır Sultanları” (Üç Çiçek Yayınları 1984) ve “Tekkede Bahar” (Çizgi Yayınları 1986) yayımlanmıştı.
Yaprak Kasırgası
artık kalbim yürüyen bir yokuştur
her şeyin bir sessiz karşılığı vardır
annemi kaybetmenin sessiz karşılığı nedir
- gül denizinde diken fırtınası
- gök ağırlığında bir bulut
hayır hayır. kokusu uçmamış yastığının, soluğu uçmamış
elleri yumak olmuş, dağılmış saçları
herşey koca bir evin yorgunluğundan kalmış. eşyanın
yalnızlığında şimdi.
sanki gözleri bir açılıp bir kapanıyor
sanki temiz bir gömlek giymişim
yakalarımı düzeltiyor
annem annem
sıkıca sarılıyorum yastığına
annem annem
yastık mı sarılıyor bana
annem annem
alıp yastığı
koşturuyorum sulara
annem annem
çığlığım götürsün seni uzaklara
yeşilcik bir çocuktum, tıngırtılı mıngırtılı
güney kasabalarında. sınavlara ve sevdalara
her an hazırdım. orta halli memur çocuklarının
tarihlerinde yazılıdır bu.
babam, şarkılarla karışık
savaşlarını anlatırdı
karıncalarla hamamböceklerinin.
annem köşesine çekilmiş
pirinçlere yasin okurdu
sırtımı sıvazlamak için.
omuzlarıma nal düşecek
hayatı yoracaktım, yorulan
kır çiçeklerinin karşılığında
annem annem
karanlık adamlar karanlık yüklerini karanlık
ceplerime boşaltıyor
annem annem
ada vapurları, mastika''larla karşılanıp
enbüyükfener''lerle uğurlanıyor
annem annem
o aptal arabesk var ya o
aptal olduğu kadar egzos
egzos olduğu kadar klakson
kulaklarıma pamuk
pamuk dayanmıyor
annem annem
suadiye gençliği esrara yatıyor
bir sen misin oğul, bir sen misin
bu cehennemin iplerinde oynayan
kızgın harem gecesinin
suskun çanlarını çalan
bir sen misin oğul, bir sen misin
mürdüm eriklerini ağacından dağıtan
alnımızı nar yapıp çatlatan
ki o an, elektrikli tren
uçurum yanında yay gibi gerilmişti
yıldız kayıyor, dolar kuşatıyordu
on bin grostonluk tanker ise
petrol boşaltıyordu. yumruk oldum
indim aranıza, yani masanıza
yanalım dedim
pisipisine yanalım
aşağısı uçurum
uçurum aşağısı
annemde ilk yer sarsıntısı
yaprak kasırgası
annem annem, n''olur kızma
arkadaşların çoğu gitti azı kaldı
annem annem, n''olur kızma
kalanlar işsiz. kupon biriktiriyorlar
yüzbinde bir de olsa, asgari ücretle
iş bulacak çamaşır tozu
annem annem, n''olur kızma
kahvelerde oyun falan oynuyorlar
ellerindeki son kozu
sokaklarda alanlarda uygun adım
uygun adım
uygun
annem annem
tüm kapıları çivilemek geliyor içimden
Mehmet Müfit