Kavga devam ediyor
Şarkılarımız, kendimizi içinde gördüğümüz halkımızındır. Şarkılarımız Nazım’ın dediği gibi 'bir orada bir burada söylenmekten yorulacak kadar söylenecek ve özgürleşecek.'
Zennure Durukal
Praksis Müzik Kolektifi , 2012’den beri İzmir’de ve her yerdeler. Devrim yolunda silahları müzik; hayatın her yerinde çocuklarla, yetişkinlerle müzik yoluyla insanlara dokunan, onları değiştiren bir müzik kolektifi. 'Çevik kuvvet sarmış her yanı, tüm çocuklar ayaklanmalı,' . Barışçıl mücadelenin her alanında hem müzik yapan hem müzisyen yetiştiren dayanışmayı ve tiranlığa direnmeyi hedefleyen organik bir deneyim. Çok ciddi şeyleri, çok neşeyle söylüyor, şaşırtıyor ve soru sormayı teşvik ediyorlar.
Mersin’de üniversite öğrenciliğinde mücadele içinde hem de müzikle yol arayan iki dostun başladıkları yolculuk çoğalarak yola devam ediyor. Yeni çıkacak albümleri öncesi yaptıkları dayanışma çağrısında, yaptıklarını ve kendilerini şöyle anlatıyorlar: "Yeni albüm vesilesiyle uzun süredir yapmadığımız bir şey yaptık, dönüp neler yaptığımıza baktık. Kolektifimizin ekipleri Praksis, Terane, Şubadap 500'ü aşkın konser-etkinlik yapmış, Van'dan Tekirdağ'a, Ordu'dan Antalya'ya kadar onlarca kent, köy, mahalle araları, göçmen kampları gibi yerlerde 'türlü türlü' işler yapmışız, eylemlere müzik katmışız, çocuklarla, yetişkinlerle şarkılar söylemişiz.
Ne iyi ki, bütün bunları dostlarımızla birlikte yapmışız. Emperyalizm odaklı fonlara bağımlı olmak yerine her daim 'halk sponsorluğu'nu öne çıkarmaya çalışmışız. Böylece ülkedeki doğa ve kent mücadelelerine müzikle, tiyatroyla, pandomimle ve çocuk etkinlikleriyle destek olmak için, haftalarca dolaşmışız, albümler üretmişiz. Tüm şarkılarımız CopyLeft olmuş, ticarileştirilme dışında her türlü kullanıma açık bırakmışız. 4 yıldır dönüştürücü bir çabanın olduğu her yere müziğimizi katmaya çalıştık. İlk albümümüz 'Sokaklarda İsyan Var' 2014 yılında çıktı. Şimdi de yeni albümümüz 'Kavga Devam Ediyor' yolda."
Praksisle yeni albümleri hakkında sizler için konuştum.
BU KARANLIĞI DELMEYE ÇALIŞAN MİLYONLARCA İNSAN VAR
Ülke tarihinde çok geri gitmeden cumhuriyetin ilanından bugüne diye ele alırsak, sanırım en karanlık günlerinden geçerken ‘ kavga devam ediyor ‘ adında bir albüm geliyor. Ne söylüyorsunuz bu albümle?
Kürdistan’da kentleri halkın üzerine yıktı bu iktidar. İşgal etmediği dere, Boynunu kesmediği ağaç kalmadı. Çıkardığı yasalarla taşeronlaştırdıkları işçilerin katili ,çocukların tecavüzcüsü oldu yine bu iktidar. İktidarı paylaşamadıkları eski dostlarını tasfiye ederlerken; aynı zamanda bu ülkenin devrimcilerine,işçilerine,kadınlarına da topyekün cepheden bir savaş açtılar. Barış akademisyenlerini işten attılar,ezilenlerin yanında olan gazeteleri ve televizyonları kapattılar. Kendilerine 1000 odalı saraylar yaptırırken; ‘kentsel dönüşüm’ adı altında yoksul halkı evlerinden ettiler. Bize umutsuzluğu öğütlüyorlar. Bize bu karanlığa alışın diyorlar. Kendilerinden olmayanı hemencecik vatan haini, devletin düşmanı ilan ediveriyorlar. Onlara en güzel cevaplardan birini ‘Yeşil Yol’ direnişi sırasında sesini duyduğumuz bir Karadeniz kadını veriyor.
‘Kimdur bu devlet?’ İktidarın semirttiği bir sermaye grubunu, halka karşı yine iktidarın polisi,jandarması savunuyor, halka saldırıyor. Bütün bunlara rağmen halk bütün kararlılığıyla yaşam alanlarını savunuyor: ‘Cerattepe geçilmez Artvin halkı yenilmez!’ Evet ülke karanlık günlerden geçiyor belki ama bu karanlığı delmeye çalışan milyonlarca insan da var bu ülkede. Suruç’ta, Roboski’de, Gezi’de, Ankara’da katledilen kardeşlerimizin bizlere emanetidir bu hayat bunu da biliyoruz ve bunun sorumluluğuyla nefes alıyoruz. Özetle; kavga devam ediyor.
Sizi sahnede izlemiş biri olarak söylüyorum, enerjik bir sahneniz ,dinleyici ile güçlü bir iletişiminiz var. Bu durum albüm kayıtlarınıza yansıdı mı?
Kaydettiğimiz bütün şarkılar uzun süredir sahnede de çaldığımız -ki bizim için sahne de mücadele alanlarıdır- şarkılar. Oralarda biraz daha şekillenen, bir form bulan şarkıları kayıt altına aldık neticede. Bizim için önemli olan sahnede çalabileceğimiz biçimde kaydetmekti şarkıları. Bunu büyük oranda başardığımızı düşünüyoruz. Sahnede çalarken bizim için en önemli şey kitleyle aramıza duvar örebilecek unsurları asgari seviyelere çekebilmek.
Birlikte şarkılar söylemek ve bu lanet düzeni birlikte teşhir etmek istiyoruz. Kayıtlarda ister istemez –müzikal icra anlamında- ‘mükemmel sonuçlar elde etmek’ gibi ‘yollara sapma eğilimi’ içinde oluyoruz. Ancak sonra hataları görmezden gelmeye çalışıyoruz. Kayıtlarda dostlarımızla bir koro halinde söyledik şarkıları. Bir kenarda kalsın ve tarihe biz de bu şekilde müdahale edelim istedik. Sokaklar sahnemiz olmaya devam edecek elbette.
Albümdeki parçalardan bahseder misiniz? Mesela Müslüm Gürses’in Garipler şarkısını uyarlamışsınız.
İzmir’de çalışmalarını sürdüren Yenikapı Tiyatrosu’nun bir oyununda kullanılmak üzere ‘cover’lamayı düşündüğümüz bir Müslüm Gürses şarkısı ‘Garipler’. Gezi döneminde duvarlarda sıkça gördüğümüz bir mottoydu bu şarkının sözleri ve gece kondulardan meydanlara taşıyordu. Ancak şarkıyı kaydetmek için bir araya geldiğimizde, olduğu gibi kaydetmektense sözlerinin bazılarını alıp yeniden besteledik. Böylece yeni bir ‘Garipler’ şarkısı ortaya çıkmış oldu. Sevgilimizden, anamızdan, babamızdan daha çok gördüğümüz ‘Çevik Kuvvet’ e bir şarkı yaptık ayrıca. Kapitalistlerin yatlarından ve özel uçaklarından; bizim kredi kartı son ödeme tarihlerimizden bahsettiğimiz bir ‘Size Bize’ hikayesi ve yıkılacak bir sürü gereksiz şeyin hikayeside var albümde. ‘Kapitalizm’den kaçamazsın be güzel kardeşim!’ diye dostça bir tavsiyede bulunuyoruz “Ferrari’sine Yandığım Bilge’ye”. Hep birlikte çaldığımız tizden bir ‘Islık’ var Melih Cevdet Anday şiiri. Ve nihayetinde ‘Kavga Devam Ediyor!’
'DAYANIŞMA EZİLENLERİN İNCELİĞİDİR'
Albüm öncesi yayınladığınız metinde halk sponsorluğu ve copyleft gibi pek duymadığımız şeylerden bahsediyorsunuz. Bunları biraz açar mısınız?
Rekabet, sponsor, telif hakkı, kullanım bedeli gibi birçok kavram kapitalist düşünme biçiminin bize dayattığı kavramlardan sadece birkaçı. Biz bunun yerine başka kavramlar kullanmanın ve pratikte de bunu eyleyebilmenin yollarını arıyoruz. ‘Halk sponsorluğu’ diyoruz çünkü Che’nin dediği gibi ‘Dayanışma ezilenlerin inceliğidir.’ Dört bir yanımızı kuşatan bu ‘şey’ler dünyasında bizi ayakta tutacak yegane direniş biçimidir dayanışma. Şirketlere, bankalara ve fonlara ihtiyacımız yok. Biz bize yeteriz çünkü düşlediğimiz ortak bir dünya var ve bunu şimdiden kurmanın yolları da mevcut. ‘Copyleft’ -ticari amaçla kullanılmadığı sürece bir eserin kullanımı herkese açıktır-ın karşılığı. Şarkılarımız, kendimizi içinde gördüğümüz halkımızındır. Şarkılarımız Nazım’ın dediği gibi ‘bir orada bir burada söylenmekten yorulacak kadar söylenecek ve özgürleşecek’.
Albüm ne zaman çıkıyor, ufukta neler var?
Bu ay içinde yayınlamayı düşünüyoruz. Sonra bir turne fikri var. İnternet üzerinden bizi takip edenler konuyla ilgili bilgilere ulaşabilirler.
Size son bir soru sormak istiyorum, hepimizin çocukluğumuzdan beri duyduğumuz güncelliğini yitirmeyen sorusu; Ne olacak bu memleketin hali?
Aklımıza gelen ilk cevap şu: Neydi de ne olacak bu memleketin hali?’ Sanki işçilerin emeği daha az sömürülüyordu eskiden ya da kadınlar daha az şiddete uğruyordu. Sanki Kürtler daha az yok sayılıyordu ya da çocuklar daha az istismara uğruyordu. Örnekler çoğaltılabilir. Elbette bu iktidar ‘ahlaksızlığın oranını da derinliğini de arttırdı, öncekilere kıyasla’ . İnsana, ağaca, hayvanlara, suya, toprağa bu kadar acımasızca saldıran bir iktidar da görmemiş olabiliriz. Bu denli yalan söyleyen ve gerçekleri de bir o kadar manipüle eden başka bir iktidar da.
Ülkede her gün bombalar patlıyor, onlarca işçi iş kazalarında hayatını kaybediyor, doğaya karşı bitmeyen bir savaş ilan edilmiş durumda. Bütün bunların karşısında iktidar bizi yalnızlaştırmaya, şiddetiyle üzerimize daha da çöreklenmeye ve bizi çaresiz hissettirmeye çalışıyor. Cevap basit, birlikte mücadele etmekten geçiyor. Çünkü; biz yürürsek rüzgar yürür. Çünkü; son sözü hep direnenler söyler, diyoruz.