Yılın albümleri: 'İyileşen asıl kahraman!'
Müzik sektöründe özellikle kadınlar cesur işlere imza attı. Gaye Su Akyol, Kalben ve Melis Danişmend onlardan üçü.
Deniz Durukan
2016 yılı iyi geçmedi. Hiçbirimiz iyi değiliz artık. Korku, şüphe, endişe, buhran ve belirsizlik hiç bu kadar baskın olmamıştı memleket tarihinde. Dolayısıyla yapılan işlere ve üretime yansıdı bu ruh hali. Konserler iptal edildi, albümlerin çıkış tarihleri aksadı, birçok iş yarım kaldı. Yine de heyecan verici çalışmalar yapıldı. Özellikle kadınlar cesur işlere imza attılar. Maksadım yılın en iyi çalışmaları başlığı altında bir sıralama yapmak değil, sadece beni heyecanlandıran kayıtları paylaşmak.
YAKLAŞ! İÇİMDE İÇİNİ GÖR
Bu çalışmaları paylaşma nedenlerimden biri ya da hepsinin ortak özelliği bugüne kadar yaşadığımız iyi kötü ne varsa, onları uğurlama niteliğinde. Özellikle Melis Danişmend Ve Ev’de ile yaşadığımız her şeye el sallayarak ayrılışımızın şarkılarını söylüyor. Yeni bir dönemi de işaret ediyor.
Hayko Cepkin, yakın geçmişte kulağımızda kalan melodileri, o dönemin izlerini bugünün ruhuyla geçit töreni gibi önümüze seriyor, anılarına bakıyor. Gaye Su Akyol da bizim sevdiğimiz melodileri, tavırları kolajlayarak başka bir yere doğru gittiğimizin sinyalini veriyor. Uzay, evren söylemiyse hepimizin düştüğü o derin boşluklara, iyi ve güzel başka bir dünya arayışıyla karşılık veriyor. Nekizm de benzer dertlerle evrende kaybolmuş insana bakarken, Kalben ise insana ve aşka sarılmanın inadını taşıyor.
O nedenle de “en iyi” sıralaması yok, alfabetik sıralama var. Öyleyse şarkılara kulak verelim. Bunca ölümün, vahşetin arasında, dünya başka bir yöne gitse de müzikle, sanatla hala şifa bulma umudumuz olmalı. Olmak zorunda.
GAYE SU AKYOL - HOLOGRAM İMPARATORLUĞU
İkinci albümüyle yurtdışında da hayli yankı uyandıran bir çalışmaya imza attı Gaye Su Akyol. Yılın en heyecan verici çalışmalarından biri. Üzerine çok çalışılmış, çok kafa yorulmuş. Müzikal anlamda çok çeşitli ve zengin. Albümün en çarpıcı yanı; farklı tarzları harmanlaması. Elbette bu yeni bir şey değil ama tüm bunları kendi içinde eritip bambaşka bir ses ve tavır yaratmasında yatıyor maharet. Sınırları genişletiyor, koşulları esnetiyor. Zamanlar arasında sıçrıyor.
Fantastik bir ortam yaratıyor. Yarattığı etki sarsıcı. Temel meselesi bu alemdeki bitip tükenmeyen acılar, güç savaşları. Bu dünyadan başka bir dünyaya sıçrama isteği bundan… Başka dünya dediği de; insanın “kendi” kalabileceği, hiçbir güce boyun eğmeyeceği bir yaşam.
[embed]http://www.youtube.com/watch?v=9gxvt0yoLsI[/embed]
Müzikal zenginlik demiştim; içerisinde indie, saykodelik temalarla geleneksel Türk müziği motiflerinin yer aldığı bir albüm bu. Çeşitli enstrümanların kullanılması anlamında da zenginlik var. Türk sazları, yaylılar ve üflemelilerin yanı sıra surf gitar tonları da var albümde. Alttan alta mistik bir tat da alıyorsunuz. Yani hem buralı hem değil. Hem bu gezegenden hem de başka bir dünyadan bildiriyor. Bu bir espri değil.
Başka dünya algısıyla, başka bir kafayla yapıyor şarkılarını Gaye Su Akyol. Müzik evrenseldir denir ya, Gaye Su Akyol bu evrenin dışına çıkmış, bir ucundan yakalayıp onu da bizim evrene katmış, daha ne olsun?
HAYKO CEPKİN - BENİ BÜYÜTEN ŞARKILAR -1
Hayko Cepkin damardan girmiş. Farklı dönemlere damgasını vurmuş, artık klasik olmuş değişik tarzlardaki dokuz şarkıyı kendi müzikal tavrıyla yorumlamış ve yeniden düzenlemiş. İbrahim Tatlıses’in seslendirdiği Ben İnsan Değil miyim’den Edip Akbayram’ın seslendirdiği Aldırma Gönül’e, Zeki Müren’in seslendirdiği O Çeşme Kurumuş Akmıyor Artık’dan Cem Karaca’nın seslendirdiği Nem Kaldı’ya kadar birçok şarkı mevcut bu çalışmada.
Şarkıların duygusunu bozmadan ama kendi müzikal tavrını koruyarak yorumlamış Hayko. Aslına bakarsanız hard rock tarzında şarkılar yapsa da bu yorumladığı şarkıların duygusuna çok uzak biri değil o.
Bugüne kadar yaptığı çalışmalarda bu duyguyu zaman zaman hissettirmişti bize. Boşuna Beni Büyüten Şarkılar adını vermemiş albüme. Dolayısıyla bu çabada en çok onu büyüten şarkılara, ustalara saygı duruşuyla beraber anılara geri dönüş de var. Albümdeki şarkılar Hayko Cepkin’in kendi kişisel yolculuğu gibi dursa da böylesi çalışmaların farklı kuşaklar arasında köprü kurma ve onu aktarma açısından önemli bir işlevi var.
Bir müzisyenin kendini büyüten şarkıları dinlemesi ayrı, onları yeniden düzenleyip kendi müzikal bilgisi ve kendi tavrıyla yorumlaması ayrı şey, diye düşünülebilir. Ama değil. O şarkılarla büyümüşsen zaten o şarkıları defalarca söylemişsindir. Esas olan o kaynağın kurumaması. Suyundan aşıkların hala içiyor olması.
KALBEN
Kalben kendi adını taşıyan ilk albümüyle yılın en çok dikkat çeken isimlerinden biri oldu. Ama albüm çıkmadan çok önce biz onu internette yayınlanan şarkılarından ve konserlerinden tanımış, önce orada keşfetmiştik. Kendi adıma, onunla miladımız Sofar İstanbul’un ev konserleriyle başladı. Desenli kazağı ve akustik gitarıyla evimize misafir olan bu genç kadının muazzam bir çarpıcılığı vardı. Görkemli bir sadelik!
Sadeliğin bu kadar görkemli olabileceğini unutmuş olanlara yeniden hatırlatması, bilmeyenlere de göstermesi sarsıcıydı. Sadelik bir bütündür aslında. Şarkılarını yorumlama biçimi, müziği, şarkı sözleri, hali ve tavrı; hepsi dinleyiciye çok yakın geldi.
[embed]http://www.youtube.com/watch?v=av12BTEj5iU[/embed]
Kalben içeriden, bizden birisi olduğu hissini hep yaşattı bize. Aynı zamanda şarkı sözlerinde gündelik hayatın ritüellerine çokça dokunması, bildik ve çok sık kullandığımız objelerin şarkılarda beklenmedik şekilde karşımıza çıkması da gerçeklik hissini pekiştirdi. Kuşkusuz aşka dair anlattığı hikayeler, ikili ilişkiler ve oradaki konuşma dili dinleyici açısından oldukça etkileyici oldu.
Aslında, aşağı yukarı hepimizin yaşadığı duygulara tekabül ediyordu söyledikleri ama bunu dile getirmedeki yani üsluptaki farklılık Kalben’in geniş kitlelerle kucaklaşmasını sağladı. Elbette aşka ve insana olan inancı da iyi geldi bize.
MELİS DANİŞMEND - VE EV
Melis Danişmend’in üçüncü solo albümü Ve Ev hem müzikal anlamda hem de lirik bazında çok çarpıcı. İlk iki albüme nazaran enstrüman çeşitliliği açısından daha zengin. Bu çeşitlilik, coşku olarak yansıyor müziğe.
Ve Ev bütünlüklü, konsept bir çalışma. Dönemin ruhunu da çok iyi yansıtıyor. İçinde bulunduğumuz koşulları düşününce eve dönüşü bir umut, yeniden yapılanma, arınma, dönüp kendine bakma olarak algılayabiliriz. O yüzden ev, mekândan çok varış noktası bir anlamda. Bir nevi her şeyi geride bırakıp kendini temize çekmenin tezahürü. (Temize çekerken hayatın da muhasebesi yapılıyor bu arada. İncelikli eleştiriler, ironi de hâkim.)
Eğer eviniz güvenlikliyse kendinizi onarabileceğiniz en korunaklı yerdir orası. Aynı zamanda ev, karşımıza Danişmend’in iç dünyası olarak da çıkıyor. Bu varış noktası bir dinginlik, huzur olarak yansıyor dinleyiciye.
Evde olmayı veya eve kapanmayı Danişmend’in özelinde kendine bakma olarak yorumlarsak, genele olan göndermesini ise “biz”e bakma ihtiyacı olarak düşünebiliriz. Büyük bir çoğunluğun içeri, kendi içine çekilmesinin de sinyalini veriyor ev imgesi. Belki de dışarının, bir ihtimal olarak azalması denebilir buna. Öyleyse, biz vurgusundan “ben”e döndük diyebilir miyiz? Mesela Uçurumlarda şarkısında “Uçurumlardan düşmek, o kolay” diyor Melis Danişmend, “Hadi cesareti olan uçsun” derken, asıl can alıcı cümleyi de kuruyor: “İyileşen asıl kahraman!” O nedenle bu çalışma bir yanıyla da eve, yani içine dönüp bakanların, yaralarını sarıp iyileşenlerin, iyileşmeyi deneyenlerin galip çıkacağını öngörüyor. Bence haksız değil…
NEKİZM - HAYVANAT
Yankı Bıçakçı, Arda Erboz, Alican İpek, Ozan Kısaparmak ve Ertuğrul Güney’den oluşan Nekizm, ikinci EP’si Hayvanat’la hayli sert ve karanlık bir çalışmaya imzaya atıyor. Üç şarkılık bu kısaçalarda konuk olarak gruba Korhan Futacı, Yasemin Özler, Burak Irmak da eşlik ediyor. Farklı bir müzikal tavır sergileyen Nekizm’de deneysel çabalar, sıçramalar da hâkim.
Sözler de aynı sertlikle devam ediyor. Zihnin ve insanın kuşatılmışlığından söz ediyor şarkılarında. Sistem tarafından uyuşturulma halini, beyindeki o karıncalanmayı anlatırken bir resim de yaratıyor zihninizde müzik. Uzayın boşluğunda umarsızca sürüklenen insanı mesela… Boşluk duygusu çok iyi verilmiş bu çalışmada. Ancak sözden çok müzik ön planda. İşin özü, Hayvanat yaygın müzikal beğeniden farklı, bundan dolayı da özel bir çalışma.