Karanlığı kuyumcu aydınlattı!
Kuveyt'te 3 bin 500 yıllık bir kuyumcu dükkanı bulundu. Bu Ortadoğu için önemli bir keşif...
DUVAR - Moesgaard Müzesi’nden Danimarkalı bir grup arkeolog, Kuveyt’te 3500 yıllık değerli taşlar ve bir kuyumcu dükkânından kalıntılar keşfettiler. Bu keşfin, çoğunlukla zamanın kumlarında kaybolmuş tarihi bir dönem hakkında yeni bilgiler sağlayacağını umuyorlar.
Danimarkalı arkeologlardan oluşan bir grup, yaklaşık on yıldır Kuveyt kıyılarının uzağında Failaka küçük adasını araştırıyorlar. En son yapılan keşif, adada Ortadoğu’daki en eski medeniyetlerden biri olan Dilmun insanlarının yaşadığı M.Ö. 2100 ile 1700 yılları arasındaki dönem hakkında bilgi sunuyor. Tarihi fakat daha az bilinen bu medeniyet, bugün Bahreyn ülkesi olan bu adada merkezleşmişti. Mezopotamya’nın ana şehirleri için ticaret merkezi olan bir Bronz Çağı’ydı.
FAİLAKA HARABELERİ
Moesgaard Müzesi’nde müdür ve kıdemli bilim adamı Flemming Hojland, The Cophenhagen Post’a keşif hakkında şunları anlattı, “M.Ö. 1700 ile 1600 yılları arasındaki döneme ait binalarda bir mücevherat dükkânından kalıntılara rastladık. Failaka adasında doğal olarak var olmayan fakat muhtemelen Pakistan ve Hindistan’dan ihraç edilmiş olan yarı değerli taşların parçalarını ve kırıntılarını bulduk.” Ek olarak, Kopenhag Üniversitesi’nde Kültürler ve Dinler Arası Çalışmalar bölümünde yardımcı Profesör Kristoffer Damgaard, keşfin arkeolojik önemi hakkında çok emin gibi gözüküyor. The Copenhagen Post’un raporunda olduğu gibi; “Bunun, tarihsel olarak hayati öneme sahip bir keşif olduğundan şüphem yok.”
DİLMUN'UN ZENGİN GEÇMİŞİ
İnkâr edilemez tarihi ve kültürel önemine rağmen çok az insan büyük Dilmun medeniyetinin farkında gibi görünüyor. Körfezdeki stratejik pozisyonu yüzünden Dilmun medeniyeti, bir ticaret merkezi olarak gelişebildi. Mezopotamya ve İndus Vadisi ile iletişim halindeydi.
Dilmun, mitoloji ve folklor bakımından zengindi fakat sadece mitolojik bir yer değildi. Varlığı, Sümer ve Babilliler’in çivi yazısı kayıtlarından takip edilebilir. Dilmun’dan bahseden, bilinen ilk kitabelerden biri, Lagash’ın ilk hanedanının ilk kralı Ur-Nanshe’ye getirdikleri haracı anlatıyor; “Yabancı topraklardan Dilmun gemileri Ur-Nanshe’ye haraç olarak odun getirdi.” Agade’de demirlemiş olan Dilmun gemilerinden büyük övgülerle bahseden Sargon saltanatından diğer bir kitabe… “Dilmun’dan gelen gemileri, Agade iskelesi boyunca bağladı.”
Mezopotamya ve İndus Vadisi arasındaki uzun mesafeli ticareti mümkün kılan muhtemelen Dilmun gemileriydi. “İran Körfezi” dairesel mühürleri (Dilmun’dan biliniyor), hem İndus Vadisi hem de Mezopotamya’da bulunurken, çok sayıda İndus Vadisi mühürlerinin birkaç Mezopotamya topraklarında keşfedildiğine de dikkat çekiliyor. Bu, ticaretin üç medeniyet arasında ortaya çıktığına kanıt olarak görülmektedir. Bu ticarete dâhil olan bir madde, Umman madenlerinden bakırdı. Bu değerli metal, Mezopotamya şehirlerine gemilerle götürüldü ve Dilmun tacirlerinin bu ticareti tekellerinde tuttukları düşünülüyor.
ÇÖKÜŞ VE KARANLIK
Bölgeyi takip eden sözde “Karanlık Çağ” ve çöküşüne rağmen Damgaard, yeni bulunan taşların Kuveyt’in karanlık dönem esnasında ticarete devam ettiğine işaret ettiği konusunda olumlu düşünüyor. The Copenhagen Post’a şunları söyledi; “Kuveyt M.Ö. yaklaşık 1700’lü yıllarda bozulan ticaret rotasını yeniden kurmuş olmalı. Doğuya doğru Pakistan ve Hindistan ile ilişkilerini yeniden başlattığı M.Ö. 1600 yılı dolaylarında Bahreyn ve Failaka’da bir Rönesans tanıklık ediyor.”
Son olarak Damgaard, Dilmun Medeniyetinin mutlak zenginliğini takip eden o zaman periyoduna ithaf edilen “Karanlık Çağ” sözünden pek memnun değil, aynı dönemde yarı değerli taşlar ortaya çıkıyor; “Karanlık Çağlar, olaysız dönemler değil, sadece bizim hakkında hiçbir şey bilmediğimiz dönemlerdir.” Yeni buluşların, çoğu bilim adamının düşündüğü kadar “karanlık” olmadığı tarihi bir çağ hakkında kıymetli bilgi ve malumat sunacağını açık bir şekilde iyimser olarak ekledi.