İlk Kürt süper kahraman: Gênco

Ali Kemal Çınar üçüncü uzun metraj filmi Genco ile 28'inci Uluslararası Ankara Film Festivali'nde 'En İyi Film' ödülüne layık görüldü. Çınar,Genco'da bir Kürt süper kahramanın hikayesini anlatıyor.

Google Haberlere Abone ol

Ali Kemal Çınar yıllardır Kürtçe filmler çekiyor ama filmleri Kürt sineması içinde sayılmıyor. Çünkü Çınar'ın filmleri ne yeterince "politik", ne de filmlerinin PR'ını yapmak gibi dertleri var. Ali Kemal Çınar kendi deyimiyle halay çekerken herkesten ayrı figürler sergileyen bir yönetmen. İkinci uzun metraj filmi Veşarti geçen sene If İstanbul'da Keşif ödülünü kazananınca kıymeti biraz olsun anlaşıldı, ancak yine de olması gereken kadar değil.

Çınar, şimdi de bir Kürt süper kahraman filmiyle karşımızda: Gênco. O bir Kürt süper kahraman ama güçlerine tam kavuşabilmiş değil. Hollywood'daki örneklerinin tersine çok büyük bütçesi yok. Ancak yine de bize dair önemli şeyler söylüyor. Ali Kemal Çınar'la 16'ıncı !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali'nde gösterilecek Gênco vesilesiyle söyleştik.

küfür736

Sanırım ilk defa bir Kürt süper kahraman filmi izliyoruz. Süper kahramanı düşünürken aklımıza hiç Gênco gibi bir film gelmez. Sizin buradaki süper kahraman anlayışınız nedir? Neden Diyarbakır'dan bir süper kahraman çıkarıyorsunuz?

İlk kez bir Kürt süper kahraman filmi yapayım diye ortaya çıkmadı Gênco. Bu topraklarda tür sineması yapmaya başladığınız anda ‘ilk’ oluyorsunuz zaten. Bir filmi yapma motivasyonum da öyle oluşmuyor. Dünyanın her yerinde insanlar sinema yapıyor, hiçbiri dünya sinemasından bağımsız hareket etmiyor veya öyle değerlendirilmiyor. Benim motivasyonum süper kahraman filmleriydi. Kendime ait nasıl farklı bir şey yapabilirim diye düşündüm. Bütün süper kahraman filmlerinin bir değerlendirilmesi yapılsa Gênco’nun da kendine ait özellikleri rahatlıkla ortaya çıkacaktır. Kürt sinemasında veya Türk sinemasında ilk olmak zor bir şey değil. Kendimi çok sıkmadan da rahatlıkla yapabilirim bunu.

İçinde bulunduğumuz sinema fakir bir sinema her yönüyle. Çok da ciddiye almayalım bu memleket sinemasını. Yeşilçam sineması ne kadar beceriksiz olsa da daha renkli bir sinemaydı. Düşününce parodi veya kolaj sineması örnekleri var. Şimdikiler çok becerikli ama çok sıkıcı, yani yaratıcı olmayan manasında. Sonuç olarak kendimi bir coğrafyaya sınırlamaktan imtina ediyorum, bir yere varır veya varmaz onu da zaman gösterir.

Süper kahraman filmleri hakkında ne düşünüyorsun? Gênco'nun diğer süper kahramanlardan farkı nedir?

Süper kahraman filmlerini izlemeyi çok seviyorum. En kötülerini bile... Kötüleşen bir dünyayı kurtarmaya çalışan insanların bu çabasını görmek beni çok eğlendiriyor. O kurtarma çabası çok ciddi olarak ele alınsa da aynı zamanda absürt bir tarafı da var. Gênco biraz da bu hissiyatla çıktı. Gênco’nun sahip olduğu gücün olması gerekenden daha az olması ve gücün kendisini sorunsallaştırması benim için Gênco’yu haliyle farklı bir noktaya taşıyor. Yani daha dünyayı kurtaracak aşamaya bile gelmemiş garibim.

Varoluşsal diye tanımlayabileceğimiz filmler çekerek sinema yapıyordunuz şu ana kadar. Geçen sene izlediğimiz Veşarti'de komediye göz kırpıyordunuz. Ancak Gênco aslında tam bir komedi filmi olmuş. Komediye geçiş düşüncesi nasıl oluştu?

Hiçbir filmimi komedi olarak değerlendirmedim. O yüzden nasıl ve nereye geçtiğimi bilmiyorum. Filmin mizahi bir yönü olması komedi filmi olduğu manasına gelmiyor. Her üç uzun metraj filmim de aynı varoluşsal kaygılarla yapılmış filmler, araçsal değişimler olabilir ama özünde değişen hiçbir şey yok.

Başkarakter Diyarbakır'da bir vejetaryen kafe işletiyor ve işleri de pek iyi gitmiyor? Öteki içinde öteki mi bu adam? Bir nevi asıl süper kahramanlığı vejetaryen kafe açmakla yapıyor.

Filmde aralarda yakalayabileceğimiz ilginç noktalar var. Bir karakter Diyarbakır'da 30 liraya satılan bir kronometreyi internetten 15 liraya alıyor mesela. Kafenin menüsünde de Yahudi köftesi, Hakkari makarnası gibi örnekler var. 180 derece ters görme hastalığına tutulmuş bir kadın var. Bu tarz ayrıntılar neyi anlatıyor?

Hepsi ayrı ayrı okuması olan şeyler. Şimdi burada anlatsam filmin bir kıymeti kalmayacağı gibi, yapmış olmamın da bir manası kalmayacak. Ama şunu diyebilirim bu detaylar hikayenin kimliğini ele veren detaylar. Hepsi de kendi kullanım yerlerine göre değerlendirilebilir.

Filmde süper kahramanlık güçlerine tam olarak erişebilmek için bir mücadele var. Güce ulaşmak için yapılan bu mücadeleler neyi anlatıyor sizce?

İnsan varoluşunun neye tekabül ettiğiyle ilgili. İktidar isteği, güçlü olma arzusu... Bunlar ilkel güdülerimiz. Biz en çok da bu güdümüzle var olmaya çalışıyoruz. Öyle olunca da güce sahip olayım derken gülünç duruma düşmek de kaçınılmaz oluyor. Buna bakarak dünyanın vaziyetini de rahatlıkla okuyabiliriz.

Kendinizi Kürt sineması içinde nerede konumlandırıyorsunuz? Sizce Veşarti ve Gênco Kürt sinemasının neresinde duruyor?

Ben Kürdistan’da geçen, doğal olarak dili Kürtçe olan filmler yapıyorum, kimliğim neyse yaptığım filmler de öyle şekilleniyor. Sinema denince akla ne geliyorsa orada görüyorum kendimi. Kürt olmamdan kaynaklı haliyle Kürt sineması veya ülke sineması gibi dar bir alanda değerlendirilmeye tabi tutuluyorum. Bunun da zamanla değişeceğini düşünüyorum. Maalesef Ortadoğu'da sinema yapınca nereye giderseniz gidin esmerliğiniz yaptığınız işten önce geliyor. Bir de işin komik bir tarafını da söyleyeyim. Benle konuşulduğu zaman mutlaka Kürt sinemasından bahsedilir ama Kürt sinemasından bahsedildiğinde benden bahsedildiğine şahit olmadım. O yüzden yaptığım bu filmler Kürt sinemasının hiçbir yerinde durmuyor. Hani halayda bir halaybaşı vardır, bir de onu takip eden bir grup olur ya. Halaybaşı bir zaman sonra ortaya çıkıp ayrıca figürlerini sergiler. Ben kendimi halaybaşı gibi görmüyorum ama ortaya çıkan ve içinden geldiği gibi oynayan kişi olarak görüyorum.

Bundan sonraki projeleriniz neler olacak?

Bir sürü yapacağım işler var. Bırakır mıyım hiç! Elimden geldiği kadar her yıl bir film yapmayı istiyorum. Ne bakanlıklara ihtiyacım var, ne de başka bir şeye...