Nâzım'ın 'vasiyetini' yerine getiren muhtar hayatını kaybetti

Nâzım Hikmet'in vasiyetini yerine getiren ve 'çınarlı köyün muhtarı' olarak bilinen muhtar Fevzi Kavuk hayatını kaybetti.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Nâzım Hikmet'in ölümünden 10 yıl önce yazdığı 'Vasiyet'ini yerine getiren muhtar Fevzi Kavuk hayatını kaybetti.

Nâzım'ın ölümünden bir yıl sonra 3 Haziran 1964'te, İznik'e bağlı Müşküle Köyü'nde bir araya gelen 5 kişi, şairin mezarı bir gün ülkeye getirilirse altına gömülsün diye, İznik Gölü'nü gören bir zeytinliğe bir çınar fidanı dikerler. Nâzım Hikmet'i Bursa Hapishanesinden tanıyan Müşküleli İsmail Başaran, çınarın dikildiği zeytinliğin sahibi Rıfat Talan, yine Nâzım'ın hapishane arkadaşı ressam İbrahim Balaban, mimar Emin Canpolat ve köyün genç muhtarı Fevzi Kavuk'tur bu beş kişi.

FEVZİ KAVUK: ÇINARLI KÖYÜN MUHTARI

1931 yılında Müşküle'de Fevzi Kavuk o günden sonra "Çınarlı köyün muhtarı" olarak anılır.

Nâzım Hikmet'le birlikte Bursa Cezaevinde yatan edebiyatçı İsmail Başaran ile aynı köyden olan Kavuk, o dönemde köye atanan ilerici öğretmen Seyfi Alp ile de yakınlık kurdu ve ufku genişledi. 25 Ağustos 1960 ve 12 Eylül 1980 arasında geçen 20 yılda Müşküle Köyü'nün muhtarlığını yapmış ve ilk sosyalist muhtar olarak hafızalara kazınmıştır Fevzi Kavuk. 1965 ve 1969 yıllarındaki seçimlerde Bursa'dan milletvekili adayı olduğu Türkiye İşçi Partisi'nin (TİP) oyların çoğunluğunu alması, Müşküle Köyü'nü de ilgi odağı haline getirmiştir. O yıllardan bu yana da Müşküle Köyü "Çınarlı köy", Fevzi Kavuk da "Çınarlı köyün muhtarı" olarak bilinir.

Yaşamı boyunca üretici köylü mücadelesinin içinde kendisini var eden devrimci muhtar Fevzi Kavuk, Marmarabirlik ve Tarım-Kredi ve Köy-Koop yönetimlerinde görev aldı. Marmara Köylüler Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğinin kurucuları arasında bulundu. (Kaynak: Evrensel)

VASİYET

Yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü,

Ölürsem kurtuluştan önce yani,

Alıp götürün

Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni.

Hasan beyin vurdurduğu

Irgat Osman yatsın bir yanımda

Ve çavdarın dibinde toprağa çocuklayıp

Kırkı çıkmadan ölen şehit Ayşe öbür yanımda.

Traktörlerle türküler geçsin altbaşından mezarlığın,

Seher aydınlığında taze insan, yanık benzin kokusu,

Tarlalar orta malı, kanallarda su

Ne kuraklık, ne jandarma korkusu.

Biz bu türküleri elbette işitecek değiliz,

Toprağın altında yatar upuzun,

Çürür kara dallar gibi ölüler,

Toprağın altında sağır, kör, dilsiz.

Ama bu türküleri söylemişim ben

Daha onlar düzülmeden,

Duymuşum yanık benzin kokusunu

Traktörlerin resmi bile çizilmeden.

Benim sessiz komşulara gelince,

Şehit Ayşe’yle ırgat Osman

Çektiler büyük hasreti sağlıklarında

Belki de farkında bile olmadan

Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,

-öyle gibi de görünüyor-

Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni

Ve de uyarına gelirse,

Tepemde bir de çınar olursa

Taş maş da istemez hani…