Uğurlu: 'Kentsel dönüşüm travma yaratıyor'

Funda Eryiğit, Esme Madra ve Bedir Bedir’in oynadığı "Ev’vel Zaman" oyununu, yönetmeni Gülce Uğurlu ile konuştuk. Oyun Şubat ve Mart ayları boyunca her pazartesi İstanbul'da sahne alıyor.

Google Haberlere Abone ol

20 İstanbul Tiyatro Festivali’nde prömiyer yapan "Ev’vel Zaman", yönetmeni Gülce Uğurlu’nun yakından tanık olduğu kentsel dönüşüm meselesini ele alıyor.

İstanbul’un büyük bir inşaat olduğunu düşünen Uğurlu, konu kentsel dönüşüme gelince "Bu dönüşüm kentlerin ve insanların belleğinde kaçınılmaz travmalara da neden oluyor." sözleriyle kentsel dönüşümün bir başka yönünü işaret ediyor.

Gülce Uğurlu kimdir, neler yapar?

Ben İstanbul’da doğup büyüdüm, çocukluğum Pendik’te geçti. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nden mezun oldum. İlerleyen yıllarda aynı bölümde "Devised Theatre (Ortaklaşa Yaratım Tiyatrosu)" üzerine master yaptım. Tiyatro alanında hem oyuncu, hem de yazar olarak çalışıyorum. "Ev'vel Zaman" benim, çocuk oyunu dışında, ilk yönetmenliğim. Mezun olduğum yıldan itibaren BBT’nin (Bakırköy Belediye Tiyatroları) yanı sıra, bağımsız tiyatro topluluklarıyla çalıştım, bir kısmının kurucu üyesi olarak görev aldım.

Ortaklaşa Yaratım yöntemiyle yaptığı oyunlarla bir dönem dikkat çekmiş olan "oyun deposu" topluluğunun yazar, oyuncu ve kurucu ortaklarındanım. Bu topluluğun, Avrupa’nın farklı ülkelerinde de pek çok kez sahnelenmiş“Çirkin İnsan Yavrusu” ve “Aptal, Sıradan ve Suçlu” oyunlarının yazar ve oyuncularındanım.

BBT'de sahnelenen "Medeni Hali: Kadın" ve 19. İstanbul Tiyatro Festivali'nde sahnelenen "İstenmeyen", hem yazar hem oyuncu olarak yer aldığım diğer işler... MSGSÜ Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nde, "ortaklaşa yaratım/devising" üzerine, "oyuncular için oyun yazma" adında bir ders veriyorum. Ayrıca Sadri Alışık Konservatuvarı ve Kültür Merkezi’nde de oyunculuk dersleri veriyorum.

evvel zaman .

Ödeneksiz tiyatro yapmanın zorlukları nelerdir?

Sanırım bütçe ve mekan ödeneksiz tiyatroların en temel sorunlarından bazıları… Yerleşik bir tiyatro değilseniz, mekanınız yoksa, özellikle prova sürecinde, mekan bulmak çok yorucu ve maliyetli oluyor. "Ev’vel Zaman", kentsel dönüşüm fikriyle bir tiyatro oyunu yapmak üzere 20. İstanbul Tiyatro Festivali’ne başvurduğum ve bu iş üzerinden oyuncularla ve yaratıcı ekiple bir araya geldiğimiz bir proje.

İstanbul Tiyatro Festivali de, oyunun ortak yapımcısı…"Ev’vel Zaman", bir yanıyla bağımsız bir girişim… Bir tiyatromuz yok, mekanımız yok. Prova sürecinde o kadar çok mekan değiştirdik ki... Bu süreçte bize pek çok kurum ve bağımsız tiyatro destek oldu, destek olan herkese teşekkür ederiz, özellikle Çıplak Ayaklar Stüdyosu ve D22’ye. Bir diğer önemli zorluk ise bütçeydi. "Ev’vel Zaman", yapımını bireysel olarak üstendiğim bir iş. İKSV süreç içerisinde projeye ortak yapımcı olarak dahil oldu. Bu elbette bizi çok rahatlattı.

'TİYATRO HEP VAR OLMAYA DEVAM EDECEK'

Alternatif tiyatro yapan bir yönetmen olarak gelecekle ilgili kaygılarınız nelerdir?

Merkezlerdeki ana salonlar kapanmaya başladığından beri, her ne kadar alışveriş merkezlerinin içine yeni salonlar açılmış da olsa, zaman içerisinde seyirci sayısında ister istemez bir düşüş yaşandı. Mekanlar küçüldü, şimdi 80 kişilik bir mekan dolduğunda seviniyoruz, 80 kişi nedir ki aslında? Tabii bununla orantılı olarak alternatif işler maddi olarak zar zor kendini döndürüyor. Ama ben karamsar değilim.

Evet, Türkiye’de tiyatro maalesef bir sektör değil henüz. Ama tiyatro, koşullar ne olursa olsun, hep var olmaya devam ediyor ve edecek de. Bana göre tiyatro yapmak için çok büyük bütçelere ihtiyaç yok, tiyatro mekan olmasa da var olur, bütçe olmasa da…Ben kaygılı değilim bu konuda, tam tersi tiyatronun bu iç dinamiğine güveniyorum.

İstanbul’da sergilenen oyun sayısı her geçen gün artarken, seyirci sayısı da artış göstermekte… Seyircinin ilgisinin alternatif tiyatroya doğru kaymasının nesnel sebepleri nelerdir?

Aslında bence seyirci sayısı artmıyor, salonlar küçüldüğü için seyirci sayısı azaldı bana göre. Ama evet, alternatif tiyatrolara olan ilgi arttı. Alternatif tiyatro mekanları şehrin merkezinde hala, ödenekli tiyatrolar ise İstanbul Devlet Tiyatrosu örneğin, bir çok yerde sahnesi olmasına rağmen merkezden uzaklaştı, merkezde olanların salonlarıysa AVM’lerin içinde.

Bunun da etkisi olabilir, repertuvar politikalarının da… Kaldı ki ödenekli ve ödeneksiz tiyatro izleyicisi de birbirinden farklı aslında. Bir yandan alternatif tiyatroların işleri arasında, bugüne, güncel olana reaksiyon veren işler var. Bu da alternatif tiyatro seyircisinin ilgisini ayakta tutuyor bence.

"Ev’vel Zaman" neyi anlatıyor? Neden böyle bir metin yazmayı tercih ettiniz?

"Ev’vel Zaman", İstanbul başta olmak üzere, tüm Türkiye’de yaşanan "kentsel dönüşüm"ü, iki kız kardeşin, İlkin ve Veda, çocukluk arkadaşları Erdem’in kişisel öyküleri içinden anlatıyor. Bu 'yeni' dünyayı kavramakta güçlük çeken, köklerinden ayrılmak zorunda kalan insan ve şehir arasındaki ilişkiyi bellek, mekan, düşler, çocukluk ve hatıralar üzerinden sahneye taşıyor.

İstanbul bir süredir adeta bir büyük inşaat alanı gibi. Sadece İstanbul değil, tüm Türkiye… Hatta dünyada da bu denli sert olmasa da, pek çok şehir bir dönüşüm geçirmekte... Bu dönüşüm kentlerin ve insanların belleğinde kaçınılmaz travmalara da neden oluyor.oyunnn

Değişim fikrinin kendisi başlı başına çarpıcı bir konu ve ister istemez hepimizin gündemi. Ama benim bu konuya ciddi olarak eğilmemi sağlayan ailemin yaşadığı bölgedeki kentsel dönüşüm uygulamasıydı. O bölgenin tamamen yıkılıp yeniden yapılacak olması ve bunun ilk kez ağırlıklı olarak orta ve orta üst sınıftan insanların yaşadığı bir bölgede söz konusu olmasıydı. Oyunun geçtiği yer, İstanbul’un çeperi diyebileceğimiz ama 1900’lü yılların ortalarında İstanbul’un bir sayfiye kasabası iken, 1990’lı yıllarda göçle gelişip hızla ve plansızca büyümüş olan bir bölge.

Burada orta üst sınıf ve İstanbul’daki tarihleri görece eski, dolayısıyla burayla bağları tarihsel olarak kuvvetli diyebileceğimiz aileler yaşamakta. Afet riskli alan ilan edilen bu bölge gerçekte yıkılmak üzere olan güvensiz binaların olduğu bir yer değil, deniz kenarında, değerli bir bölge. Aynı zamanda burası doğup büyüdüğüm ve ailemin halen yaşamakta olduğu semt. "Ev’vel Zaman" bu durumdan yola çıkarak, 20 İstanbul Tiyatro Festivali’ne başvurduğum bir proje.

Metni yazmadan önce kentsel dönüşüm mağdurları ile görüşme yapmanız ve bu görüşmelere oyuncuları da götürmeniz, sizce oyunun sahiciliğine ne kattı? Oyuncular bu görüşmelerden edindikleri bilgileri sahnede doğaçlayarak kullanıyorlar mı?

"Ev’vel Zaman"ın üretim süreci, birlikte ve tüm evreleriyle iç içe geçen bir süreç. Oyun, dünya tiyatrosunda giderek daha etkin bir biçimde yer almakta olan ve benim de üzerinde sürekli çalıştığım ‘devised’a, yani "ortaklaşa yaratım tiyatrosu"na daha kuvvetle odaklandığımız bir oyun, bu bakımından bizim için önemli. Bu çalışma biçiminin bir gereği olarak, Türkiye’deki birçok kentsel dönüşüm uygulamasını ekipçe araştırdık. Sulukule, Tarlabaşı, Kadıköy’de de; Fikirtepe, Yel Değirmeni... Ama başlangıç noktamız Pendik üzerine yaptığımız araştırmalar, Pendik’teki durumun farkıydı. "Afet riskli alan" ilan edilmiş olması, yani tamamen yıkılıp yenilenme zorunluluğu.

Tüm bu bölgelerde yaşayan kişilerle röportajlar yaptık. Evlerini, mahallelerini bırakmamak için mücadele eden insanlarla tanıştık, konuştuk. Oyuncular da prova sırasında doğaçlama yaparken bu bilgilerden esinlendiler. Bu çalışma biçimi sahiciliği arttırıyor. Oyun metni prova sürecinde, oyuncuların doğaçlamalarının önemli katkısıyla ortaya çıktı. Bunlar, belirli çerçeveleri olan belli bir yapının içinde metnin ihtiyacına göre tasarlanan türde doğaçlamalar…

Hem metnin yapısını geliştiren, hem de her bir karakteri inşa eden türde… Ama tüm bu çalışmalar sonucunda ortaya bir metin çıkıyor. Yani oyuncular oyunun gösterimi sırasında doğaçlama oynamıyorlar. Doğaçlama sadece provalar sırasında oyunun oluşturulmasına katkı sağlaması amacıyla kullanılıyor.

'NOSTALJİK OLANLA, YAKIN GEÇMİŞ ÇATIŞMASI'

Oyunun, "bellek" kavramı ile ciddi sorunu olduğu görülüyor. Karakterler, sürekli olarak geçmişi hatırlamaya ve bugünle arasındaki ilişkiyi çözümlemeye çalışıyorlar.Ancak bu nostaljik bir havadan ziyade, bugünün tüketim algısı ile ilgili daha çok. Bu sürece nasıl karar verdiniz?

Hafıza, mekan hafızası, kolektif hafıza tüm bunlar uzun zamandır üzerine düşündüğüm şeyler… Oyuncularla da prova sürecinde beraber düşündüğümüz, üzerine konuştuğumuz kavramlardı bunlar hep. Türkiye hızla değişiyor. Sadece Türkiye’de değil, dünyada da olağanüstü hızlı bir değişim yaşanmakta...

oyunsooon

Her gün sokakta olmamıza rağmen, hepimiz sanki uzun zamandır evinden çıkmamış yaşlı biri gibi, değişen yollarda kayboluyoruz, daha dün kapanan mekanları bile özlerken buluyoruz kendimizi. Böylesine hızla olagelen bir değişimle nostaljik bir ilişki kurulması aslında çok zor olmalı. Oyunda, nostaljik olanla, nostaljik olamayacak denli yakın geçmiş arasında da bir çatışma var.

"Ev’vel Zaman"da kendini orta sınıf zanneden ama fakir olduğunun farkında olmayan iki kız kardeşin hikayesini anlatıyorsunuz. Funda Eryiğit ve Esme Madra son derece başarılı… Mülkiyeti bir zenginlik olarak görüp, yoksulluğunun farkında olmayan kardeşlerin, kentsel dönüşüm meselesinde de başarısız olması, tutunacak tel dallarının bellekleri olduğunu ve kapitalizmin "dut ağaçlarını bile öldürdüğünü" söylemelerini sınıfsal olarak nasıl bir yerde görüyorsunuz?

"Ev’vel Zaman"daki karakterlerin sınıfsal dinamiklerine bakacak olursak, oyunda orta sınıftan iki kız kardeşin, daha önce başlamış olan sınıfsal dönüşüm sürecinin oyun boyunca giderek belirginleştiğini ve etkilerini hissettiklerini görüyoruz.

"Ev’vel Zaman"ın üç karakterini de, her ne kadar kentsel dönüşümün pek çok farklı örneklerini incelemiş olsak da, Pendik örneği üzerinden şekillendirdik. Pendik’teki bölgenin tamamen yıkılıp yeniden yapılacak olması ve bunun ilk kez ağırlıklı olarak orta ve orta üst sınıftan insanların yaşadığı bir bölgede söz konusu olması bakımından önemli bir örnek aslında. Çünkü bu tür toplu yıkımlar önceleri yoksul mahallelerde yaşanmaktaydı. Biz tüm bu uygulamaları araştırdıkça, Sulukule’de, Tarlabaşı’nda olanları derinlemesine okudukça, insanlarla görüştükçe, bu konuda farkındalığımız arttı.

Daha önce yoksul mahallelerde yaşanan bu yıkıma bilmeden sessiz kalıp, bizim kapımıza dayanınca buna dair bir iş yapıyor olmakla ilgili kendimizle yüzleştik. Bu anlamda oyun kişisel somut bir durumdan yola çıktı ve yaratım sürecinde toplumu derinden etkileyen bir olguyu daha iyi idrak etmemizi sağladı. Dolayısıyla tüm bunlara hem birey, hem kent, hem ülke hem de dünya ölçeğinde kayıtsız kalamadığımız ve kendimizle de yüzleştiğimiz bir yere evrildi. Oyun bu anlamda parmağıyla işaret etmeyen, yaşamsallığı içinde bir orta sınıf eleştirisini de barındırıyor diyebilirim.

Nerde, hangi günlerde oynuyorsunuz?

"Ev’vel Zaman", Şubat ve Mart ayları boyunca her Pazartesi akşamı saat 20:30’da ve 25 Mart Cumartesi günü 16:00’da Kadıköy’ün yeni tiyatrosu Taşra Kabare Mekan’da sahne alıyor olacak. 26 Nisan’da ise Bursa’da Sanat Mahal’deyiz.