Ersin Karabulut: 'Penguen gidince Uykusuz kalır mı sandınız?'

Penguen dergisi yaptıkları açıklamada son dört sayılarını çıkaracak olduklarını ve sonrasında dergiyi kapatacaklarını açıklamıştı. Karikatürist Ersin Karabulut konuyla ilgili kaleme aldığı yazıda, "Bizim çok eski bir geleneğimiz: En beğenmediğinize bile imkan bulduğunuz ölçüde destek olun ki, daha iyi olma şansını yakalasınlar. Başka türlü yaşayamazlar, ve ölürken bizden de parçalar götürürler" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Penguen dergisi geçtiğimiz günlerde yayın hayatına son vereceğini açıklamıştı. Dergi yetkilileri yaptıkları resmi açıklamada, "Derdimiz özetle şu: Artık dergi okumuyoruz, dergi okuma alışkanlığını kaybettik. Mesele sadece mizah dergileri de değil. Bütün dünyada basın hızla küçülüyor. Önce internet, ardından akıllı telefonlar hayatımıza girince dergi, gazete okuma alışkanlığı yavaş yavaş azaldı. Bunun üstüne bir de kendileri bir şey üretmeden karikatürlerimizi izinsiz yayımlayan, bizim işlerimizin üzerinden reklam geliri toplamaya çalışan siteleri, sosyal medya hesaplarını da ekleyin. Aman yanlış anlaşılmasın, bu yüzden okurlarımıza sitem içinde değiliz. Nerede olursa olsun karikatür okumak isteyen okurlarımızı anlıyoruz, kendi sayfalarında karikatürlerimizi arkadaşlarıyla paylaşan okurumuzun heyecanı da hoşumuza gidiyor. Ama durum bu, keşke dergi Facebook’taki like’larla çıkabilseydi. Şu yaşadığımız zorluklar da yeni değil, aslında yıllar önce zorlanmaya başladık. Özveriyle ancak buraya kadar gelebildik" dedi.

Penguen neden öldü?Penguen neden öldü?

Uykusuz adlı derginin çizer ve yazarlarından Ersin Karabulut, derginin  bugün yayınlanan 27 Nisan tarihli 504'üncü sayısında, "Normalde ben bu tür konuların dillendirilmesini pek doğru bulmazdım. Yıllardır zor durumdayız yani biz ama ucu ucuna idare ediyorduk. Şimdi hepten zorlaştı. Sanmayın penguen gider de uykusuz kalır. Gırgır'ı zaten (bence bahaneyle) kapattılar. Hortlak'a da maalesef devam edemedik kapattık" dedi.

Karabulut yazısını bir bölümü şöyle: "Bana yıllar önce bir yönetmen geldi, dedi ki senin şu öykünün filmini çekmek istiyorum. Adama “bu öyküyü olduğu gibi çekerseniz çok kötü olur, o yüzden ya haklarını satın alacaksınız benden, ya da bende senaryo halini isteyebilirsiniz” dedim. Yok aynısını çekeceğiz böyle çok iyi deyince sırf yapılmasın diye saçma sapan bi fiyat söyledim, aman kalsın dediler tabii. Aradan bi iki sene geçti, bi baktım benzer bi film çekilmiş. İşin komiği, o filmdeki çizimler içinde beni aramışlardı öncesinde ama çizmemiştim. Sesimi çıkartmadım çünkü dava açsan kazanamazsın, “ne alakası var biz bulduk bunu” diyebilecekleri kadar da farklı gözüküyo çünkü. Çok şükür ki bir kaç okur benim hissettiğimi hissedip mail atmıştı da paranoyak olmadığımı anladım.

'YHAAA İNANMIYORUM YAAAA'

Tabi ki dünya çok hızlı değişiyo ve yeni dünyaya ayak uydurmak, bi şekilde telefon ve tablet ekranlarında olabilmek gerekir. Fakat ben hep talep edildiği gibi, basılmış derginin pdf halini sayfa sayfa ekrana koyulmasının yapılması gereken değişiklik olduğuna inanmıyorum. Bu kesinlikle bir geçiş dönemi ama sadece teknolojik bir evrim gibi görmemek gerek. Dergi almak bir zevk meselesidir. Bir dünya görüşü meselesidir çoğu zaman. Hayatımızda, özellikle bizim gibi kafası karışık ülkelerde, korumamız gereken şeyler var. Eğer çok geç olamadan korumamız gerektiğini anlamaz ve varlığını sürdürmesine katkı sağlamazsak, bu şeyler “yhaaa inanmıyorum yaaaa, güzel olan herşey neden tek tek gidiyo yhaaa :((((“ şekline bi tvite dönüşür, size iki ritivit getirdikten sonra da uzayda sonsuzluğa karışır.

“Nooldu düdük dergin satılmıyo diye zırlıyosun galiba :)” şeklinde yaklaşıcaklar olucaktır. Öyle düşünüyosanız biraz yanlış anlamış olabilirsiniz, zira ben başka şeyler de yaparım. Ama gönlümün efendisi mizah dergileri ve onların hayatımıza kattığı şeyler bir bir gider. Şanslıysanız ne kattığını çok sonradan anlarsınız, yoksa onuda anlayamazsınız. “penguen kapanıyor” haberinin altındaki yorumların biri şöyleydi misal: “ hayatımda alıp okumuşluğum yoktur, bunları okuyanlar da ne anlar bilmem ama bu hafta bi tane alalım bari (ALMADI)”

'SUÇLANICAK KİMSE YOK'

O günlük hayatına kadar girmiş “yapamadı/edemedi” kalıbı bile Yiğit'in karikatüründen, haberi bile yok. İroninin böylesi. Şunu da söylemek isterim, suçlanacak kimse yok burada. Bunlar toplumsal durumlar durumların neticesi. Sadece internet vesaire değil yani. Hem belki bigün birileri çok inanılmaz dergiler yapar, çok satılır ve onun gibi bi sürü dergiler çıkar. Keşke olsa. Bunu içtenlikle yürekten istiyorum. Sadece şu an elimizde hala bazı küçük güzel şeyler var. Mizah dergileri de onlardan biri. Bizim çok eski bir geleneğimiz. En beğenmediğinize bile imkan bulduğunuz ölçüde destek olun ki, daha iyi olma şansını yakalasınlar. Başka türlü yaşayamazlar, ve ölürken bizden de parçalar götürürler.

Yine de instagramdaki milyon takipçili karikatür sayfalarının adminine “paylaşım için teşekkürler :)” , “emeğe saygı” filan yazmakta son derece serbestsiniz tabii, ama orada emek harcayan kişinin, derginin içeriğinin fotoğrafını çekip hesabına yükleyen kişi değil de, espriyi bulmak için dirsek çürüten, oturup çizen, çinileyen, renklendiren, balonlarını yazan, matbaada makineleri yağlayan, dergi balyalarını taşıyan insanlar olduğunu da hatırlamanızı isterim.

Ben şimdi Selami'yi beş tane penguen alması için bayiye yolluyorum. Hayatımda bu kadar büyük yeri olan bir şey için asla yeterli olmasa da, yapabileceğim bu. Siz de bi tane alırsanız, belki büyük bi katkıda bulunmuş olursunuz. Olmadı Türk mizahına ismini gururla yazmış bir derginin son sayılarına sahip olmak da güzel şey bence."