Polis şiddeti Venedik'te sergi oluyor
Çağdaş sanatçı Ekin Onat Türkiye'deki polis şiddeti üzerine yaptığı işlerle Venedik'te. Venedik Bienali'nin resmi programının dışında "İnsanlık Pavyonu"nda yer alacak çalışmaları hakkında sanatçıyla konuştuk.
Çağdaş sanatçı Ekin Onat bu seneki Venedik Bienali döneminde Bienal'den resmi programının dışında bir sergi açacak. Sanatçı Michal Cole'la birlikte açacakları İtiraz - İnsanlık Pavyonu (Objection - Pavillion of Humanity) sergisinde Bienal'in sanatı öne çıkaran teması olan "Viva Arte Viva"ya karşı politik sanat üretimlerini sergileyecekler. Onat da polis şiddetini eleştiren işleriyle sergide yer alacak. Ekin Onat'la projesi hakkında konuştuk.
Öncelikle kısaca Venedik Bienali'ndeki projenizi sormak istiyorum. Hangi pavyonda ya da galeride yer alacak? Tam olarak nasıl bir projeyle yer alacaksınız?
Hepsinden önce çok net belirtmek istediğim bir nokta var. Bu sergi Bienal sürecinde Venedik’te izlenebilir fakat kesinlikle Bienal’in resmi programı içinde değiliz. Bunun özellikle altını çizmek istiyorum. Çünkü yaptığımız işle, söylemeye çalıştıklarımız ile 2017 Bienal’i küratörünün “Sanat Sanat içindir" dediği bu organizasyonun bir parçası olmamız mümkün değil. Biz iki kadın sanatçı olarak her türlü adaletsizliğe, haksızlığa, eşitsizliğe karşı mücadele veriyoruz, bunu sanatımızla yapıyoruz ve sanatın böylesi kritik bir dönemde daha da anlamlandığını, sanatçıya düşen görevlerin çoğaldığını biliyoruz.
Tamamen bağımsız geliştirdiğimiz ve gerçekleştirdiğimiz bir proje bu. Sergide Michal Cole, feminist bir yaklaşımla erkek egemen toplumlardaki kadın baskısını sorguluyor, ben kendi ülkeme odaklı , faşist, otoriter, baskıcı yönetimin yarattığı sonuçlarla ilgileniyorum.
Objection - Pavillion of Humanity projesine nasıl dahil oldunuz? Bu pavyonun amacı nedir? Venedik Bienali'ndeki diğer pavyonlardan farkı ne olacak?
Birbirinden çok farklı ama temelde hümanizm alt metni ile çalışan iki sanatçı tesadüflerle bir araya geldi. The Pavilion of Humanity insan hakları ile ilgili sergilerin, etkinliklerin gerçekleştirileceği, farkındalık yaratmak isteyen bir platform olarak Michal tarafından 2015 yılında kuruldu. Bunca ayrışmaların, ayrıştırmaların yaşandığı tüm dünyada, etnik, kültürel, sosyolojik sınırları açan, hak ve hürriyetin temel alındığı, politikanın söyleyemediğini söyleyen sanatçıların buluşma yeri olacak.
Bienal’deki diğer projelerden farkını Bienal açıldıktan sonra göreceğiz fakat sözünü sakınmayan, özgürce, korkusuzca üretilen işlerden oluşan bir sergi göreceksiniz. Hükümet ilişkili sergilerden farkımız bizde gerçekleri görebilecek olmanızdır.
Guardian röportajınızda Gezi sırasındaki polis şiddeti hakkında çalışma yaptığınızı belirtmişsiniz. Gezi sırasında neler yaptınız? Sizi hangi açılardan etkiledi?
Fakat benim derdim sadece bu değil, bu iktidara emir kulu olup, masum insanlara vahşet kullanmaktan çekinmeyen, neye karşı olduğunu anlamadığımız yüzlerindeki o öfkeyi şiddete çeviren her bir üniformalı ile uğraşıyorum.
Daha önce de çocuk tecavüzlerinden aile içi şiddete kadar birçok politik konuda çalışma yaptınız. Genel olarak sanatınıza dahil ettiğiniz konular hakkında ne söylersiniz?
Yukarıda da söylediğim gibi, ‘İnsan’ benim meselem, demokratik, laik, adil yaşam hakkı, renk, dil, din, ırk ayrımı gözetmeden yaşamaya çalışan insan için savaşım. Bizler bunu sanatçılar olarak yapmayacaksak kim yapacak? Koltuklarından asla vazgeçmeyen siyasetçiler mi? Sanatçıların görevleri var, insan ile toplumu bir araya getirmek, gerçekleri göstermek gibi. Fırtınalı bir coğrafyada, etik olmayan yaşananları, görmeyenlere veya görmek istemeyenlere anlatmaya çalışıyorum.
Klasik bale eğitimi aldınız, ancak sonradan çağdaş sanat alanında çalışmalar yapmaya başladınız? Bu dönüşüm nasıl gerçekleşti?
Klasik bale eğitimini okulda alırken, evde de görsel sanat eğitimi aldım. Çok küçük olduğum için evde beni bırakmayan annem ile eğitim verdiği üniversiteye gidip öğrencileri ile çizim yaptım, annemin görmesi, takip etmesi gereken her sergiye, konferansa yanında gittim. Tüm çocukluğum Türkiye’nin en önemli sanatçılarının açılış sonrası masalarında geçti. Sahne bana yeterli ifade özgürlüğünü vermedi, bana yetmedi diyelim. Zaten kendimi yakın hissettiğim çağdaş sanatın bana verebileceği olanakları kullanmayı tercih ettim.
Referandum sonuçları hakkında düşünceleriniz neler?
Brecht’in dediği gibi, siz kazandınız ama biz haklıydık. Bunca arsızlıkların yaşandığı bu yıllar içerisinde referandumun sağlıklı geçebileceğini kimse ummuyordu herhalde. Yapılan tüm hileli hamlelere rağmen aldıkları yüzde ortada. Bunun onlar adına sonun başlangıcı olduğunu biliyoruz. Haklıyız, kazanacağız. Önemli olan mücadele etmekten vazgeçmemek.
Sergi için aynı zamanda bir kitlesel fonlama kampanyası da gerçekleştiriliyor.