Hacivat Karagöz çocuk oyunu değildir!

Yönetmeni Ayhan Hülagü ile geleneksel tiyatroyu konuştuk. Hülagü, Salıncak oyununu anlattı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Ramazan için Balat sokaklarında, geleneksel tiyatrodaki Karagöz’ü ele alan “Salıncak” isimli oyunun yönetmeni Ayhan Hülagü ile geleneksel tiyatroyu ve ödeneksiz tiyatro yapmanın bedelini konuştuk. Hülagü, “Türkiye’de tiyatro mevzu bahis olduğunda ‘ekonomi’ kişiyi çevreleyen, hapseden bir sınır olarak karşımıza çıkıyor.” diyor.

“Salıncak” oyunu her cumartesi 21.45’te Balatkapı ev sahipliğinde Rendeci Sokağı’nda ücretsiz izlenebilir. Ayhan Hülagü’nün performansı üstlendiği oyunun yardaklığını Gül Şener üstleniyor.

Bu sene, Hacivat ve Karagöz'ün 500'üncü yılı!

arda

Ayhan Hülagü kimdir?

Oyuncu, kültür sanat yazarı, eğitmen… Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde eğitimimi tamamladıktan sonra İstanbul’da çeşitli gazete ve dergilerde kültür sanat yazarı olarak çalışmaya başladım. Şahika Tekand Studio Oyuncuları’nda oyunculuk eğitimi tamamlayıp aynı tiyatro çatısı altında profesyonel oyunculuk kariyerime başladım. Bu süreçte karagöz eğitimimi tamamladım. UNİMA İstanbul, Kültür Bakanlığı ortaklığında karagöz yapım ve oynatım atölyesini tamamlayıp gölge oyunları özelinde çalışmaya başladım.

Hayali Alpay Ekler’in yönetimdeki atölyede Ekler’in yanı sıra UNESCO tarafından ‘yaşayan insan hazinesi’ kabul edilen Tacettin Diker, Metin Özlen, Orhan Kurt gibi üstatların ders verdiği bir eğitim sürecini tamamladık. Şimdilerde aktif olarak oyunculuk, farklı sanat platformlarında tiyatro ve sinema özelinde yazarlık ve özel okullarda drama eğitmenliği yapıyorum.

Ödeneksiz tiyatro yapmanın zorlukları nelerdir? 

Birden fazla şapkaya sahip olmak ödeneksiz tiyatro yapan oyuncular için ihtiyaçtan ziyade zorunluluk olduğu aşikâr. Türkiye’de tiyatro mevzu bahis olduğunda ‘ekonomi’ kişiyi çevreleyen, hapseden bir sınır olarak karşımıza çıkıyor. Salt tiyatro yaparak hayatta kalmak mümkün değil. Bunun için televizyon için üretilen içeriklere katkı sunmayanlar ekonomik kazanç sağlayacak sanatın farklı disiplinlerine yahut kazanç sağlayacak farklı iş alanlarına yönelmek durumunda.

Tüm oyuncuların salt aktörlük yaparak hayatını idame ettirme arzusuyla yaşıyor. Salon kirasından vergilere, kostüm, dekor ücretinden nakliye giderlere bağımsız tiyatro yapan tüm dostların karşılaştığı sorunlar ortak. Tüm oklar ekonomiyi gösteriyor. Alternatif platformdaki tüm arkadaşların gönüllükle, aşkla ekonomik bir kaygı beklemeden sanat üretmeye çalıştıkları bilinen bir gerçek.

Bağımsız bir platformda sanat üretme kaygısı güden bir tiyatrocu olarak gelecekle ilgili kaygılarınız nelerdir?

Ana eksende ekonomi olunca kaygılarla doğal olarak buraya çıkıyor. Tiyatroda yönetmen, oyuncu, ışık, dekor vb tüm emekçilerin ekonomik kaygı duymadan sanat yapma arzusu var. Uzun vadede farklı disiplinlerden kazanç sağlayarak nereye kadar tiyatro yapılır emin değilim. Engin Günaydın bir sohbetimizde şöyle demişti: “Eğer tiyatro yapmak istiyorsan, meşhur olmak zorundasın.” Ne yazık ki böyle. Seyirci popüler isimlere tevazu gösteriyor.

Ticari kaygılarla perde açan tiyatroların vitrinlerinde manken, ekran yüzü vb olması tesadüf değil. Tiyatro aşığı birçok büyüğümüz dizilerden kazandığını bu alana aktarıyor. Görünür olmak yahut çok iyi özel içerikler üretmek dışında bir seçenek yok gibi görünüyor. İyi içeriklerle görünür olma arzusuyla sanatla ilişki kuruyoruz. Aldığımız eğitimin yansıması olarak bu en sağlıklısı.

soner22

İstanbul’da sergilenen oyun sayısı her geçen gün artarken, seyirci sayısı da artış göstermekte… Seyircinin ilgisinin alternatif tiyatroya doğru kaymasının nesnel sebepleri nelerdir?

Bu süreç 2000’li yıllarda bağımsız tiyatroların açılmasıyla başlıyor. Ödenekli tiyatroların hantal yapısı, aynı metinleri tekrar tekrar sahneye taşıması, aynı estetikle içerik üretmesi, -oto- sansür, yeni ve genç kuşağa ve fikirlerine kapalı olunması… Bu ve benzeri birçok sorun bağımsız bir alanı kendi kendine doğurdu. Yeni bağımsız, özgür platform tiyatroya yeni bir soluk getirdi. Genç yazarların metinleri sahneye taşındı, genç kuşağın sorunları işlendi, daha çağdaş bir estetikle sahne tasarımları yapıldı vb… Son dönemde ekran yüzü popüler isimlerde alternatif tiyatrolarda sahne almaya başlaması seyircinin yönelimini etkiliyor.

Geleneksek Türkiye tiyatrosunun popüler figürü Karagöz ile sahne alıyorsunuz. Oyununuz ’Salıncak’’ neyi anlatıyor? Neden bu metni tercih ettiniz?

Hayali Küçük Ali’nin ‘Salıncak Sefası’ oyunundan uyarladığım oyun, işsiz kalan Karagöz’ün salıncakçı olma öyküsünü anlatıyor. Klasik metinlerde olduğu gibi Karagöz işsizdir, mahallede salıncak işleten Hacivat dostunun işsizliğine dayanamaz, onu dükkânına ortak ederek. Oyun iş bilmez Karagöz’ün mizah dolu öyküsünü konu ediniyor. Metni tercih etmenin iki sebebi var: Diğer metinlere nazaran daha kolay olması ve üzerinde arkeolojik kazı yapmaya müsait olması. Oyunu uyarlarken farklı metinlerden alıntı yaptım, bazı tipleri çıkarıp eklemelerde bulundum. Oyunun yapı gereği buna müsait olması beni cezbetti diyebilirim.

Oyun Balat sokaklarında, özel günlerde perde açıyor. Balat’ı seçmenizin özel sebepleri var mıdır?

“Karagöz Ramazan eğlencesi değildir, çocuk oyunu hiç değildir.” sözü üzerine bu fikir şekillendi. Ben de klasik ramazan etkinliklerine alternatif olarak bir konsept tasarladım. Sakini olduğum Balat’ın ara sokaklarında yetişkinlere perde kurmaya başladım. Oyun, Balat’ın cumbalı evleriyle dolu Arnavut kaldırımıyla döşeli sokaklarında oynanıyor. İzleyicilerimiz Balat’ın sakinleri, bakkalı, manavı, yerli yabancı turistler, çocuklar… Farklı yaşlardan farklı sosyal sınıflardan izleyicimiz oluyor. Sokağa halı, tabure atılıyor. İzleyiciler çayını, kahvesini içip temaşayı seyrediyor.

“Karagöz”, var olduğu günden bu yana egemenlerin başına dert olmuş, onları hicvederek güncelliğini korumuştur. Siz de Karagöz üzerinden günümüz Türkiye’sini hicvediyorsunuz. Mizah ve eleştiri hususunda neler söylemek istersiniz?

Alberto Munguel, Ahmet Hamdi Tanpınar izinde Beş Şehir’i yeniden yazdığından Karagöz ile ilgili şunu söylemişti: “Karagöz, Türkiye’nin büyük ve kudretli kişileriyle alay eden tek kahramanıdır.” Karagöz’ün dünden bugüne muhalif kimliğiyle hep var oldu, yarınlarda da olacak. Türkiye’nin politik iklimi, kırılgan fay hatları nedeniyle politik mizah yapmak çok riskli, güç. İktidarından muhalefetine toplumun tüm kesimleri eleştiriye kapalı. Bu sıkışmışlık haliyle Karagöz’e de yansıyor.

Her hayali eminim ki oyun sırasında acaba birini incitir miyim, eleştirel mizahım başıma dert olur mu, kaygısı güdüyor diye düşünüyorum. Eleştiri bizi daha güzele, iyiye götüreceği gerçeğini unutmayarak vicdanımıza ses vererek yanlışlara ayna tutmak gerekiyor. Toplumun tüm bireylerinin sevdiği, saygı duyduğu Karagöz doğru konuşturulursa muhalefetten daha etkili olacağı inancındayım.