7 Renk Koro: Varsa şekliniz konsere bekleriz!

Türkiye'nin ilk LGBTİ (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans ve İnterseks) ve kadın korosu '7 Renk Koro', bir ilke imza atarak sadece homofobiye değil gündemdeki olaylara karşı da müzik yapıyor. Ailelerinin bir parçası olarak gördükleri bu koro sayesinde kendilerini hiç olmadıkları kadar özgür hissettiklerini söyleyen üyeler, şarkı söylerken hem eğleniyorlar hem direniyorlar.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - OHAL sürecinin yeni yeni etkilerini göstermeye başladığı ve insanların kapalı alanlara geri çekildiği dönemde, psikolojilerini korumak için bir arada olma ihtiyacı ile kurulmuş 7 Renk Koro… Neredeyse bir terapi seansı gibi başlayan toplantılar, müziğin iyi bir dert anlatma aracı olduğunu keşfettiklerinde, seslerini daha iyi duyurabilecekleri kocaman bir dünya haline gelmiş.

Kısa bir sürede ülke çapında adını duyurarak bir anda ilgi odağı olan koronun kurucusu ve şefi müzisyen Yeliz Güzel, bu koroyu kurmaktaki amacının sadece şarkı söylemek değil, baskılara karşı kimliklerini korumak ve toplumsal sorunlara dikkat çekmek olduğunu ifade ediyor. Muhafazakar ya da liberal, varlıklı ya da yoksul, kısaca toplum yapısını oluşturan her tür farklı ailelerden gelen üyelerin arasında her yaştan, her etnik kimlikten, her cinsel ve cinsiyet yöneliminden insanlar var ama çoğunluk LGBTİ bireyi…

Koroda müthiş sesler olmasına rağmen herkesin sesi şahane değil, hatta bazılarının ki neredeyse bayağı kötü ve detone ama onları bir bütün olarak izlediğinizde aldığınız enerji, çıkan her sesi fazlasıyla güzelleştiriyor. Arapça, Gürcüce, Zazaca, Latince, Hintçe, Romence, Kürtçe, Farsça, Lazca, Türkçe ve kendi yarattıkları jargon dil olan Lubunca da olmak üzere toplam 11 dilde şarkı söylüyorlar.

AİLELERİ ONLARA ATANMIŞ KAYYIMLAR…

Kendi içlerine dönmektense, direnmenin bir başka biçimi olarak müziği kullanmayı tercih ettiklerini söyleyen Güzel, bu projesiyle birbirinden farklı ama hikayeleri benzer pek çok kişiyi bir araya getirmiş. Neredeyse 30 üyesi bulunan korodaki seslerin her birinin sonu aynı biten bambaşka öyküleri var; ortak özellikleri de ‘öteki’ olmaları… Ailelerine, arkadaşlarına veya çevrelerine gerçek kimliklerini açıklarken ya da yaşadıkları topluma karşı takmak zorunda kaldıkları maskelerini çıkarırken yaşadıkları ürkeklik ve dışlanma korkusu, aslında hepsinin aynı notada buluştuğu bir perde... Çoğunun ailesi de toplumun onlar için atadığı kayyumlar gibi… Konuştuğumuz hiç kimse, kimliklerini açıkladıklarında ailesinin ya da arkadaşlarının anlayışlı davrandığı bir hikaye bile anlatmadılar. Koronun üyelerinden Arjin, Roza ve Özen ile onları çok hızlı olgunlaşmak zorunda bırakan hikayelerini ve 7 Renk Koro’nun kendileri için ne ifade ettiğini konuştuk.

ARJİN (18 yaşında / Koronun annesi)

Ortam adım Arjin, gerçek ismim Necati. 18 yaşımdayım. Gezmeyi eğlenmeyi seviyorum. (Gözlerini süzerek) İsmimi ben seçmedim. Çok cilveli olduğum için en başta Cilvenaz dediler ama sonra Arjin yaptılar.

Dış görünüşüm erkek ama ben bir kadınım, hatta anneyim. Ruhumla beraber. İlk farklı olduğumu anladığımda 14 yaşımdaydım. Ondan evvel kız arkadaşlarım olmuştu. O zamanlar da kıvrak bir çocuktum. Biraz da ailemi susturmak için kız arkadaş ediniyordum. Annem yok zaten, onu kaybedeli 11 yıl oldu. O gittiğinden beri kendi terbiyemi kendim veriyorum. Ev temizlemek benim için en büyük terapi. Eğer o gün yemeğimi yapmadıysam, evi dağınık bıraktıysam aklım evde kalıyor. En başta aileme söyleyemedim çünkü korkuyordum.

Onların kafasında bir soru işareti vardı zaten. Şüpheleniyorlardı ama kendilerine de yediremiyorlardı. Ne olacaksa olsun diyerek en sonunda cesaretimi toplayıp, gerçekten kim olduğumu açıklamak istedim ve önce ablama söyledim. Düşük yaptı. Çok ağır geldi önce ama sonra kabul etmek zorunda kaldı. Zamanla alıştı. Sevgilimle bile tanıştı. Hatta sevgilimle aramız açıldığında, onunla konuşmak bile istedi. Benim için çok önemli bir tavırdı bu. Eniştem sonradan öğrendiğinde bayağı kızdı bana, hatta babama anlatmakla tehdit etti. Ama önce ben davrandım, onun ağzından duyacağına benim ağzımdan duysun diye babama ilk ben söyledim.

APARTMANA GİRERKEN ÇOK KIVIRTMA

Kalp krizi geçirmedi duyduğunda ama ben geçirdim. 'Ben sana bir şey yapacak değilim, evladımsın ama benim başımı ağrıtacak bir şey yapma sakın' dedi. Yani, apartmana girip çıkarken çok kıvırtma diyor, makyaj yapma diyor. Ne olduğumu sora sora öğrendim, araştırdım. Büyüklere danıştım, ortamla konuştum. Eğer soramazsanız, danışamazsanız korkunç bir yola girersiniz içinizde. Ben de o yola girmek istemedim.

Ben sadece ailemden korktum. Toplumdan bana ne! Bu benim hayatım, toplumun ne gibi bir hakkı var ki üzerimde? Kimse kimseyi sevmek zorunda değil ama bana saygı duymak zorundalar. Günümüzde trans bireyler yakılıyor, öldürülüyor; can güvenlikleri yok! Ben korkmaktan çok endişeleniyorum tabii. Onlara olduysa neden bana da olmasın ki! Ama bu duygunun beni etkilemesine izin vermemeye çalışıyorum. Makyajı mı da yapıyorum, süsleniyorum da, giyiniyorum da. Olduğum kişiden ödün vermiyorum. Tüm bu endişeye rağmen.

'BENİ KİMLİĞİMLE KABUL EDECEK BİR ORTAMDA OLMAYI İSTEDİM'

7 Renk Derneği bana korodan söz etti. Ben de bunu göz ardı etmedim, sesim güzel olsun olmasın, beni kimliğimle kabul edecek bir ortamda olmayı çok istedim. Sonuçta bu koronun amacı bizler gibi olan herkesi desteklemek, ben nasıl katılmam ki böyle bir topluluğa! Bülent Ersoy gibi bir sesim var ama hemen alındım koroya. Şarkı söylerken gülüyoruz, eğleniyoruz, rahatlıyoruz. Ben buraya aitim. Koro benim ailem gibi artık. Hayalim hamile kalmak. Sakallı bir anne olmak istiyorum ve çok iyi bir anne olacağımı biliyorum.

arin92 .

ÖZEN (26 yaşında / Koronun Bıçkın Delikanlısı)

8 yıldır öğrenciyim. Mezun olduğumda herhalde 3-4 diploma ile birlikte mezun olacağım. Okulumun uzamasının kimliğimle ilgisi çok büyük tabii. Hayat bizler için zaten çok zorlu, aileme çok erken açılmamın da bunda çok büyük bir etkisi oldu. Ben 5-6 yaşlarında, kendimi erkek olarak görüyordum zaten. Mesela akrabalarımızın çocukları sünnet olduklarında, ben de sünnet olacağım zannediyordum. Evde böyle sünnetli gibi geziyordum resmen. Sürekli evde yokken babamın takım elbiselerini giyerdim mesela.

'BEN NİYE FARKLIYIM?'

Sonraki süreçlerde kimliğinle yüzleşme dönemi başlıyor; ne olduğunu anlamaya çalışıyorsun. ‘Ben kimim, neyim, ben niye farklıyım?’ diye sorguladığın bir dönemden geçiyorsun. Kendi durumumla yüzleştiğimde 18-19 yaşındaydım, benden büyük bir kadına aşık olmuştum.

Şiddet anlamında çok sert bir tepki almadım ama psikolojik olarak çok sert tepkiler aldım; hatta bayağı psikolojik şiddet gördüm. Adanalı olduğum için, yaşadığım yerde bu zaten büyük bir sorundu benim için ama onu da atlattım. Annem hemşireydi, ona açıkladığım zaman beni anlayabileceğini düşünmüştüm ama o düzelirim umuduyla bir psikoloğa götürdü beni.

Sanki hastaymışım da iyileşecekmişim gibi. Ben kendimi kabullendim ama annem bunu hiçbir zaman kabullenemedi. Bana ‘sen evleneceksin, ben birçok kişiyi evlendirdim, sıra bende artık’ dedi. ‘Bundan artık vazgeç’ dedi. Onun kafasındaki düşünce ben keyfe keder böyle bir şeye karar vermişim gibi. Bana adeta bir böcekmişim gibi davranırdı. Ben de ‘anne ben senin evladınım’ diye hep kendimi hatırlatmak zorunda kaldım.

'FAŞİST BİR AİLEDE BÜYÜDÜM'

Benim için de bu durumu kabullenmek kolay değildi çünkü siyasi olarak çok faşist bir ailede büyüdüm. Bu durum bu anlamda bayağı bir evrim geçirmeme sebep oldu. Eskiden kendimi kabullenemiyordum, birisi bana ‘lezbiyen misin?’ diye sorduğunda bana küfür ettiğini sanıyordum. Kendime gerçekten çok acımasızdım.

Düzeltmeye çalışmaktansa araştırmaya başladım; öğrenmeye çalıştım ben kimim, neyim diye.. Sorumun cevabını bulduğumda yalnız olduğumu zannediyordum, meğer yalnız değilmişim. Kendimi bir virüs, veba gibi bir şey görüyordum.

Ben bir trans-erkeğim. Bedenim kadın olabilir ama içimde bu bedende hapsolmuş bir erkek var. Benim ben olabilmem için onu dışarıya çıkarmam lazımdı, onu içimde hapsedemezdim; bir başkası gibi yaşayamazdım.

'BENİ HER YERDEN VURDULAR'

2 yıldır daha rahatım çünkü artık insanlara açıklama da yapmıyorum. Ailemin pek çoğu ile görüşmüyorum. Hepsi beni en zayıf yanlarımdan vurdular. Dedemi çok severdim, beni dedemle vurdular. İlerde en çok istediğim şey baba olmak, beni ondan da vurdular. Ağabeyim askerdeydi, ‘ağabeyin kahrolacak’ diye beni her yerden vurmaya çalıştılar. Ama artık bana müdahale edemiyorlar çünkü ben de ettirmiyorum

Çapkın bir tarafım var. Daha çok hümanist ve sosyalistim. Her tür kimliğimden, hatta faşist kimliğimden bile sıyrıldım ama maço kimliğimi bırakamıyorum maalesef. Kadına olan sahiplenme ve onu koruma içgüdümü üzerimden atamıyorum maalesef. Bir penisim olsun istemiyorum. Kadın tuvaleti kullanıyorum genelde ama kışın beni kadın tuvaletlerine almıyorlar.

Bu koro benim için çok önemli bir yer, korodaki herkes benim ailem… Kendi ailem bile beni kabul etmemişken, buradaki herkes beni ben olduğum halimle kabul ediyor ve seviyor. Sevgilim de bu koroda ve ben gönül rahatlığıyla onu buradaki ailemle tanıştırabiliyorum. Bu benim için büyük bir özgürlük. İleride evlenmeyi düşünüyoruz tabii.