Ahmet Aslan ve Kemal Dinç: Sazlarımız bize yol gösterdi
Kemal Dinç ve Ahmet Aslan ile Duo hakkında konuştuk. Dinç ve Aslan, "Repertuvarımız 700 yıllık bir tarihi birikim taşıyor. Müzikal anlamda da arkaik bir durum var: Sözel olarak çok derin. Yunus'tan, Eyüp Meftuni'ye kadar derleme yaptık" dediler.
DUVAR - Ahmet Aslan ve Kemal Dinç'in yeni albümleri Duo Kalan Müzik etiketiyle çıktı. Yunus Emre’den, Pir Sultan’a, Şah Hatayi’den Seyrani’ye kadar uzanan 18 eserin yeniden düzenlediği albümde Piyanist Antonis Anissegos, Yadigar Deniz ve Erdal Erzincan konuk sanatçı olarak albümde yer alıyor. Dinç ve Aslan ile Duo hakkında konuştuk.
Öncelikle ne zamandan beri beraber çalıyorsunuz? Duo projesi nasıl gelişti?
Ahmet Aslan: 2008 yılında Rotterdam'daki Dünya Müzik Akademisi'ne başlayınca Kemal Dinç ile aynı ortamlarda karşılaşma durumumuz oldu. Kemal orada bölüm başkanıydı. Farklı halklardan müzisyenler ya da hocalar geliyordu. Dört yıllık bu buluşma daha fazla zaman geçirmemize sebep oldu.
Kemal Dinç: Ahmet'le Almanya'nın doğusunda bulunan, Nietzche'nin, Nazım Hikmet'lerin uğradığı, yaşadığı bir şehir olan Leipzig'te anılarımız vardı. Daha sonraları Köln'de sık sık buluşur olduk. Islıkla, sazımızla karşılaştığımız ortamlar oldu. Tabii bu albümde de bunların birikimi söz konusu. Aralarından seçme yaptık. Zorlamadan, kesip biçmeden, itip kakmadan doğal bir repertuvar gelişti. Hatta bazılarını hiç çalışmadan, sahnede kameralar karşısında yorumlamaya çalıştık. O anki hissimize güvendik.
'SAZLARIMIZIN BULUŞMASININ ÇOK ETKİSİ VAR'
Uzun zamandır birlikte çalıyorsunuz. Birlikte programlara katılıyorsunuz. Kayıtlarınız var. Albüm fikri nasıl gelişti?
Ahmet Aslan: Repertuvar yol gösterici oldu. Yaptığımız bazı konserler 'Du' olarak gerçekleşiyor. Dolayısıyla sazlarımızın buluşmasının çok etkisi var.
Kendinize özgü enstrümanlarınız var. Bu enstümanların en temel özelliği nedir?Repertuvarı seçerken şarkılarda nelere dikkat ettiniz?
Kemal Dinç: Repertuvarımız 700 yıllık bir tarihi birikim taşıyor. Müzikal anlamda da arkaik bir durum var: Sözel olarak çok derin. Yunus'tan, Eyüp Meftuni'ye kadar derleme yaptık. Soru şu; klasik eserlerin dışında biz, kendimiz ne bulduk? 2017'de sazlarımızı nasıl değiştirdik? Ne üzerine kurguladık? Ahmet'le sürekli muhabbetimiz oluyor. Ne yapılabilir ve bu prodüksiyon üretiminin dışında daha öznel, daha özgün neler yapabiliriz, diye...
Sazlarımız 15-20 yıllık bir çalışmanın sonucu... Yeni bir yorum yaptığınız zaman söze çelişik bir durum olabiliyor. Düşünün ki; bir saksafon ya da üflemeli sazlar da koyabilirsiniz. Ama ruhiyatı nasıl birleştirebiliriz, günümüzdeki müzikle nasıl olur, eskiyle nasıl barışırız, bilemiyoruz.
Elimizde var olan sazların kendi sesini bulmaya çalıştık. Her insanın nasıl kendi sesi var ise, sazların da kendi sesi olmalı. Bunun üzerinde sağ olsun Süleyman Usta ile 20 yıllık bir çalışma gerçekleştirdik. Yorumlamada da bunun katkısı çok oldu.
Gördük ki, bunların hepsi çok doğal olarak arkaik sözlere çelişik bir durum teşkil etmiyor. Albümü kaydederken, şurada şu düzenlemeyi yapalım, diye bir şey konuşmadık. Eserlerin o doğallığıyla çok uyumlu olduğunu düşünüyorum.
Ahmet Aslan: Biraz da tamamlayıcı baktığımızda, uzunca da bir zaman içerisinde oturan bir şey oluyor. Yani, o da işin mayasını veren noktası. Demlenme noktası geldikten sonra, artık düşünmez bir halde icra edip, Kemal'in dediği gibi şurasını oynatalım, şurasını kıralım, demedik. Acelesi de olmadığı için dolayısıyla zaman da bize bir katkı sundu.
Birçok üniversitede enstrüman üzerine eğitim gördünüz. İşin tekniği ile geleneği birleştirmek zor oldu mu?
Ahmet Aslan: Burada üçüncü bir unsur devreye giriyor. Deneysellik... Yapımsal tarafını icra ve sesimizle birleştirdik. Biraz da cesaretle...
Kemal Dinç: Akademiyle, akademi arasında gelişen hayatlar arasında büyük bir uçurum var. Hayat daha işlek, daha devimsel ve yenileyen bir şey... Akademi ise kendi bildiğini, kendi tecrübelerini edinmiş ve birikimini genç kuşağa dayatanlarla dolu...
Ben açıkçası akademilerden sıkılan bir insanım. Orada eğitim versem de... Bunu gidermenin yolu öğrencilerle arkadaş olmak. Onlardan birçok şeyi öğrenirsiniz. Sizin kaçırdığınız bir sürü zaman vardır. Bir sürü gelişme vardır, onlardan öğrenirsiniz. Kendi tecrübelerinizle birleştirirsiniz.
Ahmet Aslan: Zaten, Aşık Veysel'e kadar gelen veya ismini hatırlayamadığım diğer isimlerde de bir konser olgusu yoktu. Köy halinde çalıp söylüyor. Hatta onların dinleyicisi bizden daha fazladır. Şu anki pozisyon ya da teknoloji ya da konser dediğimiz, organize dediğimiz olguya, sadece iki ayaklı bir canlıya konser yapıyorlar. Aşık Veysel'in fotoğraflarında görüyorsunuz, orada bir tane kuş duruyor, bir tarafta horoz duruyor, insan oturuyor. Aslında onların yelpazesi çok daha genişti. Halktan biriydi ya da köyden biriydi. Kemal'in de söylediği gibi akademi çok daha farklı bir yerde duruyor. Sonuç olarak akademiye de dışarıdaki hayata da bir kanal bağlarsak, o alışveriş oluyorsa o zaman iki taraflı gelişim çok daha iyi olur.
Devletin baskı argümanlarını çekinmeden kullandığı dönemden geçiyoruz. Bir yandan da Böyle bir albüm ortaya çıktı ama şanslı da bir durum var. Herkesin dinlediği ve keyif aldığı bir müzik. Herkesin sahiplendiği bir müzik. Evlere girmiş bir müzik. Bu popülerlik korkutuyor mu?
Kemal Dinç: Popülizmle ilgili şöyle düşünüyorum: Yığınsallaşması ya da bir sesin olabildiğince genişlemesi güzeldir. Sorun burada değil. Sorun bizde. Yani onu nasıl kullanıyoruz. Bu potansiyeli neye harcıyoruz. Türküler üzerinden popülizmi özümsemek ve bunun getirisiyle çok rahat bir yaşam sürmek acayip bir çelişki. Elbette Aşık Veysel'i, Aşık Nesimi'leri genç kuşak da, orta sınıf da dinlesin. Burada bir sorun yok. O da size tehlikeli şeyler sunuyor. Her şeyi uçuk şeylerle satmaya çalışıyor. Siz de buna dahil oluyorsunuz. Olursanız sorun sizde.
Ahmet Aslan: Tehlike durumu şu noktada artıyor. Bir sürü ,nsan "Şu eserimi okusanız" diyor. Bakıyorum esere, kendisi çalmış, söylemiş, düzenleme yapmış. Bu bitmiş bir eser. Kişi kendi önünü kapatmış oluyor. Popülerite burada sakıncalı oluyor. Bu eseri ben söylersem kabul görülüyor. Normal hayatta öyle bir şey olmaması lazım.
Yakın zamanda konserler olacak mı?
Kemal Dinç: Ekim ayı itibariyle konserlere başlıyoruz.
Ahmet Aslan: Görüşmek üzere...