Antik duvarların dili
Smyrna/İzmir Agorası, en büyük agoralardan biri. Kazı Başkanı Dr. Ersoy, sorularımızı cevapladı.
…Bir şükran duasında Kharios adlı biri gözlerini iyileştirdiğinden dolayı tanrıya kandil adadığını kaleme almış. Tanrının adı ne yazık ki silinmiş. Belki Asklepios, Apollon veya Zeus’a ithafen yazılmıştı. Gözler dünyaya açılan penceremiz, kandil ise verdiği ışık ile karanlığı aydınlığa kavuşturan bir araç. Bu nedenle kandil sunusu yapılması manidar…
Belki de en eski sokak sanatlarından birisidir graffiti. Kimine göre anarşist bir eylemdir. Graffitiler için, şehri atölye olarak kullanan anarşist ruhların sokakları sanat sergileri haline getirme araçlarından biri olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası Berlin Duvarı’nın katı ve soğuk yüzü grafitlilerle başka bir anlam kazandı.
70’lerin ve 80’lerin politik dönüşüm sürecinde başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere pek çok Avrupa ülkesinde de altın çağlarını yaşadı ve gündelik hayatımıza bu sayede girdi. İlk zamanlarda protesto içerikli olduğu görülen graffiti sanatı, gün geçtikçe görselliği ile de ön plana çıktı ve kendisini bir sokak sanatı olarak hissettirmeye başladı. Tıpkı tarih boyunca insanoğlunun sevgisini, nefretini, üzüntüsünü ve çoğu zaman da baskı altına aldığı duygularını duvar yazıları yoluyla aktardığı gibi.
Pompei, Roma gibi antikçağın büyük kentlerinde dönemin günlük yaşamından bilgiler sunan duvar yazılarının varlığını düşünürsek graffiti geleneğini ya da sanatını çok eskilere taşımamız mümkün görünüyor. Bunlar bildiğimiz anlamda modern graffitiler olmasa da benzer bir ruhu taşıdıkları şüphe götürmez.
Modern İzmir kentinin merkezinde yer alan Smyrna/İzmir Agorası, dünyanın kent merkezindeki en büyük antik dönem agoralarından biri. 1932 yılından beri aralıklarla, son 10 yılda ise Kültür ve Turizm Bakanlığı izniyle Dokuz Eylül Üniversitesi tarafından kesintisiz yürütülen kazı çalışmalarıyla kentin tarihi zenginliği gün yüzüne çıkıyor.
Son yıllarda yürütülen çalışmalarla Roma Hamam yapısı ve antik suyolları açığa çıkan kentte Kadifekale eteğinde bulunan Smyrna Tiyatrosu kazıları da halen sürdürülüyor. Bütün bu buluntu yoğunluğu içinde Smyrna Agorası’nın en önemli ve en popüler arkeolojik bulgusu ise duvar yazıları. Peki, ne anlatıyor bu graffitiler? Hangi dönemde yaşayan insanların günlük yaşamına dair bilgiler sunuyor? Smyrna Agorası Kazı Başkanı Dr. Akın Ersoy sorularımızı cevapladı.
'AİDİYET DUYGUSU ÖNDE OLMALI'
Şu duvarların dili olsa da konuşsa deriz. Ne anlatıyor bu duvar yazıları, ne kadar eskiye gidiyor?
Agora’da günlük yaşama dair her konuya ilişkin bir not bulmak mümkün. Kentler arası rekabet, İzmir'deki göçmen hareketliliği; dualar, şifrelenmiş sevgili isimleri, bulmacalar en çok tekrar eden yazılar... Ayrıca gemi ve tekne tasvirleri, gladyatörler, İzmir'in fauna ve florası, tapınaklar görsel yelpaze içinde öne çıkanlar.
Yaklaşık 1.600-1.700 yıl öncesinin günlük yaşamından kesitler görüyoruz. Örneğin bir şükran duasında Kharios adlı biri, gözlerini iyileştirdiğinden dolayı tanrıya kandil adadığını kaleme almış. Tanrının adı ne yazık ki silinmiş. Belki Asklepios, Apollon veya Zeus’a ithafen yazılmıştı. Gözler dünyaya açılan penceremiz, kandil ise verdiği ışık ile karanlığı aydınlığa kavuşturan bir araç. Bu nedenle kandil sunusu yapılması manidar...
Antikçağda kentler arasında da bir rekabet mi söz konusu?
Evet. Bugün ihracatta, ithalatta, vergide nasıl sıralamalar yapıyor ve öne çıkan kentleri vurguluyorsak antik dönemde de farklı dinamiklerle de olsa kentler arasındaki rekabeti görebiliyoruz. Şehirlerarasındaki bu rekabet futbol takımı tutan fanatiklerin tarzını hatırlatıyor.
Örneğin; Roma İmparatorluğu’nun hakimiyetine Anadolu kentlerinin girmesi ile imparator kültünün öne çıkması, bu külte hizmet eden Neokor Tapınakları’nın o kentteki sayısı, kentlerin övündükleri bir konu olmuştur. Örneğin Smyrna/İzmir, en önemli rakipleri arasında bulunan Pergamon ve Ephesos’tan bir fazla, yani üç Neokor tapınağına sahip olması ile sikkelerinde ve yazıtlarında övünecektir. İmparatorun kentler arasındaki rekabeti belli bir sınırda tutmak için siyaseten zorlandığını görüyoruz.
Şehirlerarasındaki bu rekabet günümüzde takım tutan fanatiklerin tarzını hatırlatıyor diyorsunuz. Gerçekte şehirlerarasında bilinen ekonomik veya başka bir rekabet unsuru biliniyor mu yoksa sadece aidiyet duygusu ile mi yazılmışlar?
Rekabet, Dipinti (boya ile yapılan yazılar) adı verilen duvar yazılarında 3 noktada kendisini gösteriyor. Ephesos, Tralleis (Aydın) ve Sardis (Salihli)...Bugün de olduğu gibi aidiyet duygusu önde olmalı... İzmir’e yeni hayatlar kurmak için gelenler belli ki korkusuzca yazmışlar eski kentlerinin isimlerini. Bu belki de gelenlerin çokluğu ile paralellik gösteriyor.
'3 BİNE YAKIN DUVAR YAZISINDAN BAHSEDİYORUZ'
Peki, Agora’da kişinin adını ya da takma adını kullandığı duvar yazılarına rastladınız mı?
Çok sayıda isim tespit ettik ki epigraflar ve eski çağ tarihçileri bakımından bu aynı zamanda kişilerin kökenleri, dönemin moda isimleri vb. değerlendirmelere de açık kapı bırakmaktadır.
Pompei’de yapılan kazılarda sloganlar ve müstehcenlik içeren yazılara rastlıyoruz. Agora’daki yazılar sadece gündelik yaşama mı dair yoksa Pompei’de olduğu gibi politik atıflar da bulunuyor mu?
Agora’da Pompei örneklerinde görülen siyaset söylemlerini tespit etmiş değiliz. Müstehcenliğin ötesinde sevdikleri kişinin isimlerinin şifrelenmesi tam tersi bir durum ifade ediyor. Ancak bugünkü anlamıyla müstehcen sözler olarak değerlendirebileceğimiz yazılara rastlamadık da diyemeyiz.
Genç erkeklere olan ilginin ifade edildiği bir yazı bunlardan biri. Diğer yandan bizim kültür alt yapımıza ters olan çok sayıda ve boylarda Priapos’un resmedildiğini görüyoruz. Bunu bugün anladığımız anlamda küfür veya tacizin ötesinde, antik çağın genel kabul gördüğü şekliyle o noktada tezgah açan ticaret erbabının bolluk ve bereket dileğiyle ilgili olarak değerlendirebiliriz.
Peki, Graffitilerin ziyarete açılması konusu risk taşımıyor mu? Ne kadar korumaya alınsa da sıvalar oldukça hassas. Bunun yerine alternatif bir sunum düşündünüz mü?
Bu en kritik soru. Şu an ziyarete açık değiller. Yerinden kaldırılmaları da koruma anlayışına ters. Yerinde koruyabileceğimiz ve graffitileri içine alacak prestijli bir kalıcı koruma çatısına ihtiyacımız olacak. Ancak içinde bulundukları Bazilika yapısının kazısı tamamen bitmiş değil. Kalıcı koruma çatısının nem vb. etkenler ile vandalizme karşı donatıları olmalı.
Orta vadede bir belgesel hazırlamak doğrudan ziyaretçi girişinden önce değerli olabilir. Bu yılın başında duvar yazı ve görsellerinin önemli bir kısmını yayınlandık. Bu yayın bugüne kadar yaptığımız en prestijli yayınlarımızdan biri oldu.
Agora’da ortaya çıkan graffitiler Yunan alfabesi ile yazılmış en zengin duvar yazısı koleksiyonu olarak değerlendiriliyor. Bu kadar zengin olmasa da Anadolu’da bilinen başka örnekler var mı?
Agora örneğinde tek bir mekan içinde 3 bine yakın duvar yazısı örneğinden bahsediyoruz. Ancak duvar yazıları antik kentlerin hemen tümünde karşımıza çıkıyor. Örneğin Zeugma'da hem Latince hem de Yunan alfabesi ile yazılmış örnekler bulunuyor.
'ŞİDDET EN ÖNEMLİ ÖNLEYİCİ UNSUR OLMALI'
Onlar da Agora gibi halka açık alanlarda mı açığa çıkmış, mesela kendi evlerinin iç mekanlarında yazılara rastlıyor muyuz?
Ephesos, Zeugma vb. kentlerde konutlarda, iç mekanlarda yazıları sıklıkla görüyoruz.
Toplumun varoşlarda yaşayan, dışlanmış gençlerinin protesto amaçlı kendini ifade etme şekli olarak bildiğimiz graffitiler çok yakın zamana kadar illegal kabul edilirken son yıllarda legalleşmeye başladı. Hatta artık sanat olarak değerlendiriliyor. Roma döneminden günümüze ulaşan bu graffitilerde bu tür protest bir tavır var mı, hissediliyor mu? Eskiden de gençlerin bir ifade şekli miydi? Acaba o dönemlerde de önleyici kanunlar biliyor muyuz?
Söylediğim gibi Smyrna örneklerinde siyasi amaçlı yazılar olmadığı gibi protestoya dönük yazılar da tespit etmedik. Ama protesto veya toplumsal gerginlikler yok mu, tabii ki var. Örneğin Smyrna'da Akropole yakın mahallelerde yaşayanlar ile aşağı mahalle halkı arasında gerginliklerin olduğu bilinmektedir.
Gerginliklerin azaltılmasında hatırı sayılır kişilerin, örneğin güzel söz söyleyen hatiplerin bu gerginlikleri azaltmak için kullanıldığı da bilinmektedir.
Önleyici tedbirler var mıydı? Benim ilgi alanımda olmadığı için varsayımlar üzerinden gitmeden bunları araştırmak veya belki de eskiçağ tarihçilerine sormak gerekir. Ancak şiddet en önemli önleyici unsur olmalı. Örneğin Aristonikos, Spartacus’tan çok önce, Batı Anadolu’da Roma iktidarına karşı çıkarken alt sınıfların desteğini alarak 3 yıl kadar direnç göstermişti.
Günümüzde graffitilerin yanı sıra çağın gereği Facebook, Twitter gibi pek çok sosyal medya aracında “duvar”ımıza yazılar yazarak sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Bu açıdan baktığımızda antik dönemlerdeki duvar yazıları ile bir karşılaştırma yapar mısınız?
Bu tür sosyal medya araçlarının yüklendiği misyonu dönemin duvar yazıları ile karşılaştırmak çok da yanlış olmaz. Televizyonun radyonun olmadığı bu ortamda heykeller, kabartmalar, duvar resimleri (freskler), vazo resimleri, mozaik sanatı kolyeler, yüzükler o günkü dünyanın mesajlarını bir yerden bir yere taşıyorlardı. İmparatorun bilinirliği veya tanınırlığı heykeller, paralar, kabartmalar üzerinden sağlanıyordu.
Örneğin Smyrnalıların Smyrna Agorası'ndaki kemerli giriş kapısının kilit taşı üzerine, İzmir'in Antikçağ‘da geçirdiği belki de en büyük deprem olan 177/8 depreminden sonra kente yardımlarından dolayı hanedan ailesine şükranlarını sunmak için Roma'da oturan İmparatoriçenin portresini yaptırmışlardı ki kaç İzmirli onun yüzünü birebir görmüş olabilirdi ki..
Sürekli halde bir yerden bir yere göç etmiş bir insanlıkla karşı karşıyayız. Agora’da ortaya çıkan duvar yazıları da aslında hepimizin birer göçmen olduğunun bir kanıtı mı?
Konuya şöyle bakabiliriz. İzmir'de Lydialıların, Karialıların kısacası Batı Anadolu halklarından kişilerin, Yunan koloni çağından kalan Yunanlıların, tüm bunların kimliğini taşıyan İyonyalıların, dönemin iktidar sahipleri Romalıların yanısıra Homonoia anlaşmaları ve kazılarda ele geçen sikkeleri esas alırsak hiçbir kategorik değerlendirme yapmaksızın Ege Adaları’ndan Kayserililere, Sinoplulara, Atinalılara kadar kişileri İzmir'de görebileceğimizi söylemeliyiz. Dolayısıyla Agora’da ortaya çıkan duvar yazıları da bunun bir kanıtı diyebiliriz.