Yiyecek çalan, bir avuç çocuğun müziğinin öyküsü!

1950'lerin sonu, 60'ların başı. Gezegenimiz, savaş sonrası neslin öfkesi ile ısınmakta; kestirilemeyen, adlandırılamayan bir "şeyler"in geldiği , iliklere kadar hissedilebiliyor. Tekrar müzik dinlemeye hazır olan insanların dileği gerçekleşmek üzere; Londra'nın arka mahallelerinden hiç eksik olmayan sisin arasından, Keith Richards, Dartford Tren İstasyonu'nda, elinde Chuck Berry plakları olan bir tanıdık görüyor: Merhaba Mick Jagger!

Google Haberlere Abone ol

Bir konser düşünelim. 60 bin kişilik bir stadyumda düzenlenilsin. Konserin biletleri yılında birkaç saat içinde tükensin. 60 bin kişinin yaşları 15'ten başlasın, 75'e kadar devam etsin. Herkes aynı şarkılara beraber ritim tutsun, bambaşka dönemlere ait, bambaşka anılarını hatırlasın nakaratlarda.

Keith Richards ve Mick Jagger, Dartford Tren İstasyonu'nda karşılaştıkları 1961 yılının o günü, 2017 yılında, insanlara bu keyfi hala yaşatıyor olacaklarını asla tahmin edemezlerdi herhalde.

Skandallar, dünyayı değiştiren şarkılar, turneler, uyuşturucular, aşklar, 55 yıldır eskimeyen bir müzik, sarsılsa da asla bitmeyen dostluklar, bu uzun yolculukta harcanan ve kaybedilen arkadaşlar, edilmesi gereken bir dizi veda ve sonların yarattığı yıkım...

AYNI MAHALLEDE 3 STONES: KEITH, MICK VE CHARLIE

Soldan sağa: Charlie Watts, Ronnie Wood, Keith Richards, Mick Jagger

Gelmiş geçmiş en iyi Rock'n Roll grubu, The Rolling Stones'un temelleri, aslında savaş sonrası karanlığında İngiltere'nin bataklığa dönmüş, Dartford kentinin varoşlarında atılıyor. Grubun gitaristi Keith Richards, solisti Mick Jagger ve davulcusu Charlie Watts, Londra'nın 18 mil güneyinde, balık ve süpürgeotu kokan Dartford'un farklı mahallelerinde büyüyorlar. 1943 doğumlu Richards otobiyografisini kaleme aldığı "Life" kitabında dönemin İngiltere'sini şöyle anlatıyor:

"Dartford'da birçok insan prefabrik evlerde kalıyorlardı. Bu dönemin insanları olan bizle İngiliz Hükümeti çok 'iyi' ilgileniyordu: Hepimizi asbestli, teneke çatılı evlere yerleştirdiler. Charlie Watts'la 1962'de tanıştığımda o da hala bu evlerden birinde yaşıyordu. İngiliz Hükümeti savaştan sonra kalan pisliği temizlemekle meşguldü; biz de bu pisliğin bir parçasıydık."

Büyük annesi ve büyük babası "Walthamstow İşçi Partisi"nin kurucuları olan Keith Richards, Mick Jagger'ın sadece birkaç blok ötesinde yaşıyor. Fakat sonra Mick ve ailesi Dartford'un farklı bir varoşuna taşınıyorlar. Richards Dartford Teknik Okulu'na giderken, Mick Dartford Dil Okulu'na gidiyor.

'Öğretmen kadrolarının savaşta sağ kalan subaylardan oluştuğunu' anlatan Richards, öğretilen tek şeyin de 'bu okullardan çıkıp en harika şeyin bir fabrikada iş bulmak olduğunu' söylüyor.

Hiçbir sistemin yerleşemediği ve zaman zaman akşamları hala hava saldırısı sirenlerinin çalındığı, köpek yardımı olmadan yolun bulunamadığı Dartford'da, bu karanlık havanın 60'larda biraz da olsa nasıl dağılmaya başladığını şöyle anlatıyor Richards kitabında:

"İngilitere genelde sis bulutlarının altındaydı, bu bulutların insanların sözlerine dahi işlediğini sezebilirdiniz. 1959-1960 gibi insanların artık birbirlerine dokunmaya tekrar hazır olduğunu hissediyorduk. İşte bu yüzden müziğe tekrar ihtiyaç duyuldu."

Gramafon veya plak alacak paraları olmayan Rolling Stones üyeleri, çocukluklarında geceleri radyo yastıklarının altında uyuyarak, Elvis Presley, Eddie Cochran, Buddy Holly, ya da Little Richard'dan bir şarkı dinleyebilmeyi hayal ederler. Bu sırada Keith Richards'ın büyük babası, müzisyen Gus ona bir gitar hediye eder ve Richards kendi kendine gitar çalmayı öğrenir.

Birkaç sokak ötede Charlie Watts, babasının hediyesi olan davulla kendi deyimiyle 'gürültü' yaparken, grubun 27 yaşında hayatını kaybeden ikinci gitaristi Brian Jones, Gallerli müzisyen ebeveynlerin çocuğu olarak çoktan saksafon, gitar ve piyano çalmayı öğrenmiştir bile...

'HEY MICK, BANA BİR TOP ÇİKOLATALI DONDURMA LÜTFEN!'

Mick Jagger ve Keith Richards

Çocukluk arkadaşı Mick Jagger'ı en son 15 yaşlarında bir dondurmacı da çalışırken gören ve ona çikolatalı dondurma ısmarlayan Richards, kendisini çıldırtan müziği sonunda bulur: Chuck Berry.

İşçi ebeveynlerinden plak için para isteyemeyen Richards, Dartford Tren İstasyonu'nda elinde hazine değerinde Chuck Berry plakları taşıyan tanıdık bir yüz görür: Mick Jagger. Jagger, hala dünyanın en iyi okullarından biri olan Londra Ekonomi Okulu'nu kazanmıştır ve Richards da ona SidCup Sanat Okulu'na gittiğinden bahseder. Müzikle ilgili sohbete başlarlar ve Jagger, Richards'a adresini verir.

Sonraki bir yılı plak mağazalarında gezerek, Mick'in Blues yapan tanıdıklarının evlerinde ve parmakla gösterilebilecek plak koleksiyoncularının yanlarında geçirirler. Aralarındaki iletişimi Keith Richards "Life" da şöyle anlatıyor:

"Mick'in ve benim müzikte çok keskin bir zevkimiz vardı. Hiçbir zaman kendimizi açıklamak zorunda kalmazdık. Her şey bu kadar sessizdi: Bir şarkı duyardık ve birbirimize bakardık. Her şey seslerle ilgiliydi."

MÜZİK YAPMAK İSTEYEN BİR AVUÇ ÇOCUK!

Soldan sağa: Charlie Watts, Bill Wyman, Mick Jagger, Brian Jones, Keith Richards

60'ların başında, insanlar yeniden müzik dinlemeye ve yapmaya hazır olduğunda, Mick ve Keith soluğu Dartford'un yakınlarındaki "Ealing Jazz Club"da alıyorlar. Ealing Jazz Club'da aynı zamanda ikilinin Brian Jones'u ve Charlie Watts'ı ilk kez canlı dinleyip, bir daha ayrılmamaları ve beraber müzik yapmaları gerektiğine kanaat getirdikleri yer.

Keith'e göre, The Rolling Stones'u asıl bir araya getiren isim ise çoğumuzun bugüne dek haberdar olmadığı Ian Stewart(Stu). Stewart, Charlie Watts ile aynı grupta (Blues Incorporated) piyano çalıyor. Londra'nın müzik çevresine hakim olan Stu, Richards'a göre 'bir avuç çocuğun enerjisine inanarak, onlara rehber oldu.'

Paraya ihtiyacı olan ve bunun için davul çalan Charlie Watts'a verecek pek de bir şeyi olmayan Stone'lar, Mick, Keith ve Brian, BBC'den yayınlanacak bir konser verecek olan, dönemin müzik sahnesinden Alexis Korner'ın bir ricası ile karşılaşırlar: Hey çocuklar, benim grubumdan önce siz çalar mısınız?

Davulda Mick Avory, bas gitarda Dick Taylor, Keith Richards, Brian Jones ve Mick Jagger ilk konserlerini verirler. Richards 12 Temmuz 1962'ye dair anısını şöyle anlatıyor:

"Öyle bir an geldi ki 'şu an bu gezegende değilim, hiç kimse bana ulaşamaz' diye düşündüğümü hatırlıyorum. Bir avuç çocuksunuz ve hepinizin tek istediği şey müzik yapmak; eğer bir de bunu başarmışsanız artık kanatlarınız var demektir!"

'MARKETLERDEN YİYECEK ÇALIYOR VE MÜZİK YAPIYORDUK'

.

Bu küçük konserimsi müzik dinletisinden sonra Mick, Keith ve Brian Edith Groove'da bir daire kiralıyorlar. Jagger, The Stones'un ilk yılllarını "Etrafta dolanıyor, marketlerden yiyecek çalıyor ve prova yapıyorduk" diye anlatıyor. "Chicago Blues" müziğine ulaşma yolunda verdikleri ve genelde ya hiç ya da çok çok az ücret aldıkları konserlerden sonra, Charlie Watts da bir "Stone" oluyor ve grup Everly Brothers, Bo Didley ve Little Richard gibi çocukluklarını dinleyerek geçirdikleri efsanevi isimlerle bir Birleşik Krallık turnesine çıkıyor.

"Marketten bir şeyler çalmak, bira şişelerini toplamak ya da açlığımızı düşünmenin haricinde sadece müzik yaptığımız, The Rolling Stones'un 1962 yazı başlayan o ilk 3 ayını hayatımın hiçbir dönemine değişmem" diyor Keith Richards.

Richards'a göre, Jagger eşsiz, dans hareketlerini, genelde çaldıkları küçücük sahnelerde edinmiş. Çünkü hareket edecek pek de bir alan yokmuş... İsimlerini Muddy Waters'ın "Rolling Stone" şarkısından alan grubun ilk menajeri Andrew Oldham olur. Önceleri The Beatles'la çalışmış Oldham, Stone'ları da birer Beatle gibi giydirir... Bu, başta Keith Richards olmak üzere tüm grubu delirtir ve bir an önce bu imajı yok ederler.

Eylül 1963: Şarkı yok! İlk kayıtları "Come On", "Poison Ivy", "Not Fade Away" gibi coverlardan oluşan The Rolling Stones'a, The Beatles da bir şarkı verir: I Wanna Be Your Man. Brian Jones'un şarkıda yaptığı birkaç değişiklikle, ritimler daha "Stone" bir hal alır. Fakat yıl 1963'tür ve Stones'un kendine ait tek bir şarkısı yoktur!

Andrew Oldham, Mick ve Keith'e bir şarkı yazmaları için baskı yapma işini biraz abartır, ikisini mutfağa kitler ve şöyle der: Hey, eğer Mick kız arkadaşı Chrissie Shrimpton'a kartpostal yazabiliyorsa ve Keith de gitar çalabiliyorsa birleşip bir şarkı yazabilirsiniz!

Keith bundan sonraki 55 yıl yapacağı gibi, kilitli oldukları mutfakta, giriş melodisini tutturarak birkaç söz mırıldanır:

"It is the evening of the day

I sit and watch the children play"

Böylelikle, asıl Marianne Faithfull ile üne kavuşacak "As Tears Go By" yazılmış olur. Peşinden gelen "The Last Time" ve "I Can't Get No Satisfaction" ile grup, 1965'ten başlayan süreçte dünyanın en iyi Rock'n Roll grubu sıfatını sonuna kadar hak edecek oldukları yolculuklarına başlamış olur!

Soldan sağa: Charlie Watts, Keith Richards, Mick Jagger, Ronnie Wood

1969'da hayatını kaybeden canımız Brian Jones, bir süre grupla üretip sonra ayrılan Bill Wyman, Mick Taylor, 1974'ten günümüze kalan çılgın Ronnie Wood, sayısız konser, dönemin 'tatmin olamayan', hep daha fazlasını isteyen, cesur, asi gençlerinin ruh halini en iyi yansıtan "I Can't Get No Satisfaction" parçası ile başlayan ve müziğin bambaşka bir tat aldığı zamana uzanan yeni yol, 60'lar, 70'ler, 80'ler, 90'lar, 2000'ler, 2010'ları ya sahnede, ya dans pistinde ya yolda ya da stüdyoda, aklımızı başımızdan alacak sözleri, hiç eskimeyecek melodileri havada yakalayıp bir araya getirmekle geçirmiş The Rolling Stones...

Muhtemelen siz bu yazıyı okurken, onlar yarın Düsseldorf'ta verecekleri konserin hazırlıklarını yapıyorlar: Keith, ağzında sigarasıyla gitarını kontrol ediyor, Mick hangi ışıltılı kıyafetini giyeceğine bakıyor, Ronnie resim çiziyordur. Charlie mi? Charlie eminim ki son 55 yıldır yaptığı gibi bir köşede sadece havalı olmakla meşguldür!