Social Waste: Müziğimiz Berkin ile Alexis'in diyaloğu
Berkin Elvan hakkında yaptığı 'Henüz 15 yaşındaydı' şarkısı ile Türkiye'de de tanınan Yunan rap müzik grubu Social Waste ile konuştuk. Grup, 15 yaşında Alexis Grigoropoulos'un Atina'da polis güçleri tarafından öldürülmesinden sonra Türkiye'deki üniversitelerde duvarlara yapılan 'Kardeşimsin Alexis' yazılamalarının şarkılarına ilham verdiğini söyledi.
ATİNA - Giritli Rap grubu Social Waste, Akdeniz enstrümanlarıyla hip-hop beatlerini birleştiriyor. Sözlerinde, Türkçe ve Yunanca'daki ortak kelimelere kimi zaman Nazım'ın dizeleri ve ismi eşlik ediyor. Grubun adını Berkin Elvan için yaptıkları 'Henüz 15 yaşındaydı' şarkısıyla duymuştuk. Grup üyeleriyle yaptıkları müziği, müzik kültürlerini, sözlerdeki sosyo-politik anlamları ve Akdeniz'i konuştuk...
Her zaman sorulan soruyla başlayalım: Social Waste kendini nasıl tanımlar? Hangi motivasyonlarla müzik üretiyorsunuz?
Her şeyden önce bu röportaj fırsatı için size teşekkür ederiz. İlk kez Türkiye'den birisine röportaj veriyoruz. Her şeyden önce komşuyuz, 'komşular' böyle diyoruz değil mi? Biz sosyo-politik eleştirel rap ile geleneksel Akdeniz enstrümanlarını birleştirmeye çalışan bir grubuz. Bizim şarkılarımızı dinlediğinde tulum, ud, mandolin, lir gibi enstrümanları hiphop tarzı beatler ve DJ'in pikabından çıkardığı sesleri bir arada duyarsın. Yani biz bir 'karışımız' diyelim. Aynı zamanda özerk, öz örgütlülüğü olan ve kendi bilincine sahip olan bir grubuz. 'Özerk' kavramını şu çerçevede kullanıyoruz: Bizim adımıza kararlar alan, bazı şeyleri yasaklayan bazı şeyleriyse teşvik eden menajerlerimiz yok. 'Öz örgütlü' diyoruz... Yani her şeyi tek başımıza, ya da arkadaşlarımızın yardımıyla gerçekleştiriyoruz. Küçük 'meclisimizde' kararları doğrudan demokrasi yoluyla alıyoruz, masrafı da kârı da (eğer yaparsak tabii) eşitlikçi bir şekilde paylaşıyoruz. 5 kişiden oluşuyoruz ve eğer istersen 'lise grubu' da diyebilirsin çünkü 1999 yılında doğduk ve bu tarihten itibaren aktifiz ama 6 yıllık bir aramız da oldu. Motivasyonlarımıza gelince, basitçe şöyle diyebiliriz: Biz kendimizin ve bizim gibi düşünen, harekete geçen insanların sesi olmaya çalışıyoruz.
Sizin şarkılarınızda, bahsettiğiniz gibi, yerel enstrümanlarla rap beat'lerini aynı anda işitiyoruz. Bu birleşim size ne ifade ediyor?
Akdeniz enstrümanlarıyla deney yapmaya çalışıyoruz. Geçmişte tüm hip-hop grupları gibi: sample'lar, döngüler (loops), bass vuruşları ve beat'ler kullanarak müzik yapıyorduk. Bir adım daha ileriye gitmenin daha enteresan olacağını düşündük: Kendi 'Sample'larımızı' yaratmak ve kullanmak, rastgele müzik arşivinden aratmamak ve bunu yaratırken de Akdeniz enstrümanlarını kullanmak. Şimdi sahnede canlı olarak yaptığımız tüm müziğin çok daha güçlü olduğunu düşünüyoruz. İstersen bunu hip-hop'u 'yerelleştirme' olarak yorumlayabilirsin. Amerikan rapçilerini taklit etmek bizim tarzımız değil. Biz rap'deki ritmik söz ezberini benimsiyoruz ama kendi geleneksel, yerel karakterimizi ekliyoruz, ortaya bu içerik ve müzik çıkıyor.
Sizin şarkılarınızı dinlediğimizde ister istemez müzikal benzerliklerimiz aklımıza geliyor. Ama aynı zamanda bizdekine benzer bir sosyal vurgu ve 'devrimci' benzerlik de hissediliyor. Bunun hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Adına Akdeniz dediğimiz bu 'gölde' ortak bir 'Akdeniz kültürü'nün paylaşıldığı, su götürmez bir gerçek. Aşağı yukarı aynı yemeği yiyoruz, aynı enstrümanları çalıyoruz, karakterimizde aşağı yukarı aynı 'çılgınlıklar' var ve aynı zamanda isyankârız. Adaletsizliğe, sömürüye, güce karşı isyankârız. Düşündüğümüzün çok daha ötesinde benzerliklerimiz var, kelimelerimiz dahi aynı. Mesela biz Girit'de çok daha fazla Türkçe kelime kullanıyoruz... 'Abla' ya da 'meydan' bu kelimelerden. Ve siz de bizim tahmin edebileceğimizden çok daha fazla Yunanca kelime kullanıyorsunuz. Özellikle bilimsel alanlarda.
Müziğiniz Türkiye'ye 'Henüz 15 yaşındaydı' (Θα ‘τανε δε θα ‘ταν 15) şarkısıyla ulaştı. Bu şarkıyı üretmedeki ilhamınız neydi?
Bahsettiğin şarkı Ege Denizi'nin size ait olan yakasında, henüz 15 yaşındayken öldürülen Berkin Elvan'a adanmış bir şarkıdır. Biz şarkıda onunla, kendi ölülerimiz arasında diyalog kurduk (Aslında Ege'nin her iki yakasındaki 'ölülerimiz'le... Çünkü onların hepsi 'bizim' ölülerimiz...). Altın Şafak tarafından katledilen ve bizim de doğrudan bir arkadaşımız olan rapçi Pavlos Fyssas ile 'bizim' devletin baskıcı güçlerince 2008 yılında, Atina'da öldürülen Alexis Grigoropoulos ile Berkin arasında bir diyalog... İlhamımızın bir kısmı Türkiye'deki üniversitelerde Alexis'in katlinden sonra duvarlara yapılan 'Kardeşimsin Alexis' yazılamaları oldu. Milliyetçiliğin hayal ürünü olduğuna inanıyoruz ve Ege Denizi'nin iki yakasındaki insanları, işçileri ve orta sınıfları ayıracak hiçbir güç bulunmadığını düşünüyoruz. Bu nedenle milliyetçi saçmalıkları tarihin çöplüğüne yollamamız gerekiyor.
Aynı şarkının sözlerinde Nazım Hikmet'den de bahsediyorsunuz, "Ve Nazım'ın topraklarından bir kardeşimizdi." Nazım'ı ve mirasını nasıl yorumluyorsunuz?
Nazım Hikmet'i gerçekten çok seviyoruz. O, evrensel bir dilde konuşmayı başarabilmiş muhtemelen dünyadaki en büyük şairlerden ve kesinlikle en sevdiklerimizden. Onun güçlü bir sınıf bilinci vardı, bir enternasyonalistti ve büyüleyici şiirler yazdı. Örnek vermek gerekirse, "En Güzel Deniz", "Angina Pectoris [...Sonra, her şafak vakti, doktor, / her şafak vakti kalbim / Yunanistan’da kurşuna diziliyor…]" ve daha niceleri... Biliyorsun o burada oldukça popüler, büyük ölçüde onun şiirlerinden şarkılar yapan besteciler sayesinde elbette...
Pek çok şarkınızda mültecileri sözlerinize taşıyorsunuz. Mesela 'Μια αλήθεια και ένα ψέμα' şarkınızdaki "Burası Hollywood değil, Akdeniz" sözünü biraz açar mısınız?
Söylemek istediğimiz ve gerçek olan şey şu: Burası gerçek dünya, Hollywood filmi falan değil. Burada mutlu sonlar yok. Al sana hayatın gerçek yüzü tarafından yazılmış bir senaryo! Ve buranın kahramanları, daha iyi bir gelecek umuduyla Akdeniz'i geçerken hayatlarını riske atanlar!
Modern Yunan politik müziğine baktığımızda sıkça rap'e rastlıyoruz. Yeni dönem protest müzikle rap'in ilişkisini nasıl yorumluyorsunuz?
Rap, politik olarak 'makul' olmama avantajına sahiptir ve böylece doğmuştur. Neoliberalizmin çocuğudur da diyebiliriz ona, 1970'li yıllarda South Bronx'daki okullarda müzik programlarında yapılan kesintilerin bir ürünüdür. Aynı zamanda bir "mülteci"dir, köklerinden koparak dünyanın her köşesinden ABD'ye kopup gelenler kendi yerel karakterini de taşımıştır. Bu nedenle, özellikle şiddetli sosyal, siyasal dönüşümlerin çok hızlı gerçekleştiği bir kriz sırasında, Yunanistan'da rap'in sesinin yüksek çıkması şaşırtıcı değildir. Ülke, şiddet içeren neoliberal bir döneme girdi ve rap (dürüst olmak gerekirse tüm 'rap'i kast edemeyiz) buna karşı durdu. Tabii ki, kapitalizmle tamamen uyumlu, sosyo-politik olmayan, tüketim ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği üzerine kurulu bir rap anlayışı da var. Ama... O, bizim rap'imiz değil...
Türkiye'de sizi dinleme fırsatımız olacak mı?
Çok isteriz! Bir davet yeter!