Güneş Duru: Türkiye sahte nezaketler üzerine kurulu bir ülke
Politik yorumlarıyla çok tartışılan bir isim müzisyen Güneş Duru. Türkiye'nin siyasi atmosferinin müziğe ve sanata etkilerini anlatıyor. Kimin ne kadar popüler olduğunun kendisini hiç ilgilendirmediğini ve bu tür hiyerarşilere itibar etmediğini belirten Duru, “Sonuçta memlekette en çok oyu kimin aldığını da biliyoruz. En çok oyu alan insanın paydasındaki etkenler ile satanınki birbirinden farklı değil. Bunu dönüştüremezsek ve değiştiremezsek başımıza böyle insanlar gelmeye devam edecek" diyor.
DUVAR - Redd grubunun vokalisti ve gitaristi Güneş Duru, müzisyen kimliğinin yanı sıra arkeolog, köşe yazarı, yönetmen olarak da biliniyor. Sadece müziğiyle değil, sosyal medyadaki politik yorumlarıyla da çok konuşuluyor. Onun tabiriyle dilinin kemiği olmayan bir aktivist. Duru ile seçime ramak kala Türkiye'nin durumunu, baskıları, sanatı ve müziği konuştuk. Duru, "Sosyal medyada ne hale geldiğimizi sık sık dile getiren bir grubun sevgiyle kucaklanmayacağı ortada. Hangi grup ya da sanatçının makul olduğuna karar veren bir algı varken hele de... Çok popüler olanları hariç tutuyorum. Çünkü çok popüler olanın paydasında AKP seçmeni de var" dedi.
'Hadi değiştirelim her şeyi/ Devrim olsun bunun ismi' diyorsunuz Don Kişot parçanızda. Müziğin toplum üzerinde nasıl etkileri olduğunu düşünüyorsunuz?
Buna sadece müziğin veya şarkı sözünün gücü olarak bakmıyorum. Temel amacı politik manifesto olan, sözel ve işitsel anlatılarının önceliği doğrudan politika olan grupları ayırıyorum tabii. Şarkıda düşünü kurduğumuz bir dünya tarifi var. Yine de sadece sözlerle değil, yaptıklarımız, söylediklerimizle bir bütünlük oluşturduğu zaman Redd oluyorsunuz, söylediğiniz inandırıcı oluyor. Mış gibi yaparak, eşikte bekleyip, korku ve ekonomik kaygılarla suskun kalıp, kalabalığı görünce ortalara çıkma kısmına inanmıyorum. Gezi'de olduğu gibi misal. Fakat artan kalabalıktan aldığı cesaretle başını dışarı uzatan bir popüler için kopan alkış tufanının ardında en başta muhalifler, mücadele edenler var. Herkes popüler seviyor özetle.
Bugün birçok sanatçı ve sanat dalı engelleniyor. Siz de bir gün sahneniz engellenir diye korku yaşıyor musunuz?
Bizim bir şey üretirken bu tür bir filtremiz yok. Bu hem iyi hem kötü. Kötü, çünkü Türkiye'de bizim gibi insanların arkasını döndüğünde kimseyi bulamama tehlikesi var. Müzik dünyası bizden daha pragmatik daha hesap kitap yaparak konuşan, üretenler var. Ama Redd sanırım diğerlerine göre daha duygusal ve tepkisel. Dilimizin kemiği pek yok. Sadece siyasi ortama ilişkin değil, içinde bulunduğumuz sanat dünyasına da epeyce laf eden insanlarız. Ben mevcut resmi sisyasi çürümeden bağımsız görmüyorum. Bu da çok kişinin hoşuna gitmiyor açıkçası. Homurdananlar kendi vicdan muhasebeleri için gürültü çıkarıyor bence. Toplumsal olarak yenin hep içinde kaldığı kolları seviyoruz malum.
'GEREKÇENİN GEREKLİLİĞİNE İNANMIYORUM'
Geçtiğimiz günlerde Rap müzisyeni Ezhel, şarkı sözlerinden dolayı 'gençleri uyuşturucuya özendirdiği gerekçesiyle cezaevine alındı. Buna yorumunuz nedir?
Mesele gençlere kötü örnek olmaksa böyle bir gerekçenin geçerliliğine inanmıyorum. Gençlere neyin iyi, neyin kötü örnek olduğuna hiçbir irade karar veremez. Bu dünyanın her yerinde böyledir. Şarkı sözü yazan birine neleri yazıp neleri yazmaması gerektiğini kimse dikte edemez. Rap müziğin bir doğası var. Türkiye'de uyuşturucuya ilişkin bir sorun var mıdır? Evet. Ama bunu satanlarla ilgilenilmesi gerekiyor. Kalem oynatan veya şarkı söyleyen insanlarla uğraşarak bu meseleyi çözülemez.
'SIR KUTUSU DEĞİLİZ'
Sizi dinleyen insanların ortak paydaları neler?
Bizim çok merkezde duran ve kök bir dinleyicimiz ve periferilerinde değişen, kimi zaman çok yoğun dinleyen ve yeni keşfeden insanlar var. Homojen bir yapıdan söz edemeyiz. Ama duyarlılıklarımızı dinleyici biliyor. Sır kutusu değiliz. Kimi severiz, neleri dinleriz ve nasıl bir tarzımız olduğu bizi bilenler tarafından net bir şekilde biliniyor. O kadar da zor değiliz ama zormuş gibi gösterilen bir grubuz. Bilenler için samimi ama bilmeyenler için çok mesafeli duran bir grubuz gibi geliyor bana.
Bu ortak paydada buluşan insanların 'Bir Yol Bulursun' parçasının video klibindeki trans birey hakkında yorumu ne oldu?
Aslında biz o videoyu bir televizyon kanalının oynatması için çekmedik. Öyle bir videonun Türkiye'de oynamayacağını ve hala da oynamadığını maalesef hepimiz biliyoruz. Ama internetin iyice kıpırdanmaya başladığı bir dönemdi. Sosyal medyada ve yazılı basında çok yer bulmadığını hatırlıyorum.
SANSASYON BEKLEMEDEN, İSTEDİĞİMİZ İÇİN YAPTIK'
Herhangi bir yorum aldınız mı?
Bizler LGBTİ bireylerin yanında olan, Gay Pride'larda yürüyüşlere katılan insanlarız. Ama yakın çevremiz dışında özel olarak pek yorum aldığımızı hatırlamıyorum. Önemi de yok, istediğimiz için yaptık, sansasyon ve yorum beklemeden.
Ülkenin siyasi atmosferi sanatı ve müziğinizi ne yönde etkiliyor?
Olumsuz ya da olumlu etkiliyor diyemem. Picasso'yu, Beethoven'ı ve The Smits'i, Pink Floyd'u düşünürsek üretimlerinde hep içinde bulundukları siyasi, ekonomik, sosyal koşullar belirleyici olmuş. O yüzden olumsuz etkiliyor demek çok doğru olmaz. Öte yandan daha fazla konser yapabilecekken maalesef Türkiye'de daha çok yaşanıyor.
Üretimdeki çerçeveye belki tüm bu baskılar ve kaotik saçmalıklardan bir şey üretirken buluyorsunuz kendinizi ama onu paylaşma sürecine gelince bir takım aracılara ihtiyacınız oluyor. Medya sizinle röportaj yapmak istemiyor, üniversiteler sizi istemiyor. Üretiyoruz ama ürettiklerimizi paylaşamıyoruz.
Sosyal medyada ne hale geldiğimizi sık sık dile getiren bir grubun sevgiyle kucaklanmayacağı ortada. Hangi grup ya da sanatçının makul olduğuna karar veren bir algı varken hele de... Çok popüler olanları hariç tutuyorum. Çünkü çok popüler olanın paydasında AKP seçmeni de var.
Popüler olduğunuzu düşünmüyor musunuz?
Bizi hala tanımayan ve bilmeyen çok insan var. Bizi tanıyan ve çok sevenler sadece kendileri tanıyıp sevsin istiyorlar. Bir tarafıyla hoş bir şey. Hepimiz gizli kalmış şeyleri seviyoruz, çok popüler olsun istemiyoruz. Ama diğer taraftan bizim daha çok insana ulaşmamız gerekiyor. Bir çerçevemiz var. Bu çerçeve ile anlayışımızı daha çok insan bilsin ve anlasın istiyoruz. O çerçeve daha çok popüler olmanızı engelleyebiliyor ve fakat.
Nasıl bir çerçeve bu?
Türkiye sahte nezaketler üzerine kurulu bir ülke. Sahte nezaket eşittir apolitizm, apolitzm eşittir fazla bencil olmak, işin sadece parasında pulunda olmak da bunlara eşit. Bizim müzikle ve varoluşla ilişkilerimiz buradaki eşitliklerle aynı değil. Ben içinde bulunduğum ülkede herkesin eşit, aynı haklara sahip olduğu, özgür düşünebildiği, hiyerarşilerin olmadığı, parasız eğitim alabildiği, müziğe ilişkin çeşitlilik barındıran, saçma sapan pop ve magazin figürlerinin bu kadar değerli görmediği bir ülke hayal ediyorum.
'Hadi değiştirelim her şeyi/ Devrim olsun bunun ismi' dediğimizde bunu tek başımıza yapamayız. Bu devrimden kastımız solun da, liberallerin de sağcıların da muhafazakarları olmasın. Gelenekleri Türkiye'de kemikleşmiş her türlü ikonları kıralım ve kendi özgürlüğümüzü kendimiz yaratalım istedik. Çerçevemiz buydu aslında.
Bu çerçevede yenilik, yeni şeylere inanmak ve riske girmekten korkmamak da var. Çerçeve ve şablonu birbirinden ayırmak şart. Çerçeve dört köşeli de yüz köşeli de olabilir. Yeter ki aynı teezgahtan çıkmasın. Şimdilerde apolitik olsalar da zamanla kendilerini bulacaklarına inandığım yeni grupların var olma doğaları gereği kemikleşmiş, tutucu müzik ortamını alaşağı edeceğine inanıyorum. Çünkü mevcut işitsel ve soyo-politik algının sınırlarını festivallerde en üst sıralarda gördüğümüz, yıllardır aynı şeyleri tekrar eden isimler ve onlara alışmış, yeniliklerle kendi konforlarını kaybedeceklerine inanan yazar çizerler belirliyor.
'SANATSAL ÇÜRÜME ORTADA...'
Şu an birçok müzisyen ülkeden ayrılıyor. Sizce bu doğru bir yaklaşım mı?
Gidene niye gidiyorsun diyecek zamanlarda yaşamıyoruz. Siyasal nedenler ve neden olduğu sanatsal çürüme ortada. Siz niye buradasınız? Derseniz bunun cevabını ben de bilmiyorum. Mücadele etmek doğamızda var. Ukalalık olarak adlandırılabilir, adlandırılacaktır da ama yaptığımız müziğe İngilizce sözler yazsaydık Redd dünyaca ünlü bir grup olurdu. Gidebilirdik, buradayız.
Redd 13 yıl boyunca hedeflerine ne doğrultuda ulaştı?
Biz bir hedef koyuyoruz kendimize ama koyduğumuz hedeflerin hep biraz altında kalıyoruz dürüst olmak gerekirse. Çeşitli nedenler var, siyasal nedenlerden tekelleşen festivallere, kendilerini üretimin üzerinde gören tüketim mecralarına kadar pek çok değişken var. Bu röportajda söylediklerim bile bizi ya da beni sevmemelerine neden olan unsurlar. Beni kimin ne kadar popüler olduğu ilgilendirmiyor, bu tür hiyerarşilere itibar etmiyorum. Sonuçta bu memlekette en çok oyu kimin aldığını da biliyoruz. Nasıl en çok oyu alan kişiyi eleştiriyorsak çok satan ve çok dinleneni de benim eleştirme hakkım vardır.
En çok oyu alan insanın paydasındaki etkenler ile satanınki birbirinden farklı değil. Bu paydaları bizim anlamamız gerekiyor. Bunu dönüştüremezsek ve değiştiremezsek başımıza böyle insanlar gelmeye devam ediyor. -Türkiye'de çok satan, çok okunan, çok dinlenen her şeye karşı mesafeli durmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu ben bile olsam. Çünkü bu kendiliğinden olmuyor. Bir takım şeyleri söylememek, saklanmak ve birtakım ilişkilerin içinde olmaktan oluyor.
'EN ÇOK İHTİYAÇ OLAN ŞEY ADALET'
Sosyal medyayı aktif kullanıyorsunuz ve siyasi konularda da görüşünüzü belirtiyorsunuz. Bir sanatçının siyasi bir konuda yorum yapmasının karşılığı ne oluyor?
Adalet Yürüyüşü'ne gittik. Kemal Kılıçdaroğlu'yla bir resmimiz var. Ana akım medyada pek çok mecrada yer buldu. Oraya herhangi bir beklenti için de gitmedik. Redd bugüne kadar belki iki ya da üç CHP Belediyesi ile konser vermiştir, 13 yılda. Acun'un programına çıkıp iktidarla iyi geçinen, saraya giden, Afrin harekatı için uçağa doluşan, Yenikapı'da selfiler çektiren isimler çok çok kereler konser vermiştir. O yüzden sosyal medyayı nasıl ve ne amaçlı kullandığınız daha belirleyici sanki!
Ülkenin en çok ihtiyacı olan şey adalet. Gazeteciler, öğrenciler, Kürtler, eşcinseller için en çok ihtiyaç olan şey acilen adalet. Başka sanatçıları da tetikleyip o resmin içinde olmalarını istediğimiz için oradaydık. Öyle bir fotoğraf içine girdiğinizde size ne sponsorlar, ne reklamcılar, ne üniversiteler gelir. Biz boşboğazlık için bunları yazıp, söylemiyoruz. Bu röportajı okuyanlar lütfen konuşmayan, yazmayanların neden bunu yapmadıklarını düşünsünler. Bilgelikten, meşgul olduklarından değil!
24 Haziran'dan beklentiniz nedir?
Umudum var. Pragmatikliği seven, savunan bir insan değilim ama geri dönemeyeceğimiz bir sürece gidiyoruz ve bu süreçte bazı kırgınlıkları ve yanlışları Erdoğan sonrasına ertelememiz gerekiyor.
Müzisyen, arkeolog, köşe yazarı ve yönetmen kimliğine sahipsiniz. Sizin için hangisi öncelikli?
Hepsi beni cezbediyor. Redd hayatımın merkezi, bizim habitatımız. Bunun yanı sıra herhangi bir üniversitede çalışmadan 26 senedir aktif olarak arkeoloji yapıyorum. Politika üzerine yazmak sevdiğim, şimdilerde özlediğim bir şey. Fotoğraf ve video da, ben böyle mutlu olabilen bir insanım, becerdiğim kadarıyla.