İzmir Şehir Tiyatrosu’nun makus talihi
İzmir Şehir Tiyatrosu’nun 1946 yılında başlayan tarihi 1950 yılında noktalandı. Peki büyük yangın nelere sebep oldu?
DUVAR - İzmirli tiyatroseverler 28 Şubat 1945 günü kent tarihinde yaşanacak önemli bir olaya tanıklık etmek üzere evlerinden çıktılar. Kültürpark'ın Sergi Sarayı olarak faaliyet gösteren binasının B pavyonu belediye tarafından İzmir Şehir Tiyatrosu’na ayrılmıştı ve perdelerini ilk kez o gün açacaktı. İstanbul’dan davet edilen Avni Dilligil’in sanatçı kadrosunu oluşturduğu tiyatro bu özel gün için August Strindberg’in ‘Suçlu mu?’ isimli oyununu hazırlamıştı. Oyun, İzmir Şehir Tiyatrosu repertuarındaki ilk oyun olarak kayıtlara geçecekti. Gerçekleşen prömiyerin ardından İzmir’de şehir tiyatrosunun faaliyete geçmesi basında ve kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Gün geçtikçe genişleyen kadrosu ve repertuarıyla İzmir halkının önemli bir kültürel aktivite alanı olan şehir tiyatrosu ilk sezonunda ikisi çocuk oyunu olmak üzere toplam yedi oyun sahneledi.
İzmir Şehir Tiyatrosu’nun kuruluşu elbette kolay olmamıştı. Muhsin Ertuğrul’un 1941 tarihli Perde ve Sahne dergisinde yazdığı yazı Ankara, İzmir ve Adana’da belediyelere bağlı bir şehir tiyatrosunun kurulması düşüncesini dile getiriyordu. Dr. Mitat Orel’in ilk kez belediye görüşmelerinde dile getirdiği şehir tiyatrosu fikri, dönemin belediye başkanı Reşat Leblebicioğlu tarafından kabul edilmiş ve gündeme getirilmişti. Belediye meclis üyelerinden Fahri Dokuzeylül’ün şehir tiyatrosu hakkındaki görüşleri, tiyatronun kurulması aşamasında akılda kalan önemli cümlelerden biri olacaktı: “Halkın tiyatroya ihtiyacı, ekmeğe olan ihtiyacı kadar lüzumludur. Medeni bir şehrin tiyatrosuz kalması büyük bir noksandır.”
İzmir’in sahip olduğu bu noksanlığını giderme yolunda önemli bir girişim olan Şehir Tiyatrosu, yalnızca İzmir’de oyun sahnelemekle kalmıyor, Ege bölgesindeki köyleri dolaşıp daha önce hayatında hiç oyun izlememiş insanlarla klasik oyunları buluşturuyordu. Fakat oyuncu kadrosunun genişlemesi, salonun yetersizliği, Kültürpark’ta bulunan salona girmek isteyen izleyicilerin iki giriş ücreti ödemesi gibi sıkıntılar, İzmir Şehir Tiyatrosu’na gösterilen rağbetin artmasına ve akabinde yaşanan ekonomik sarsıntıya neden olmuştu. Şehir Tiyatrosu içinde yaşanan tartışmalar da bu sorunların üstüne gelmişti. Belediye Meclisi bu sorunlarla boğuşurken 19 Aralık 1948 gecesi Şehir Tiyatrosu binası tümüyle yanarak kül oldu. Şimdilerde otobüs durağı olarak kullanılan Bahribaba’da yer alan Halkevi binası 15 Ocak 1949 yılında yeniden İzmirli tiyatroseverlere kapılarını açtı. 1950’ye kadar oyunlarını burada sergileyen Şehir Tiyatrosu için 1950 seçimlerini Demokrat Parti’nin kazanması yıkımın başlangıcı olacaktı.
'TİYATROYA PARA AYIRAMAYIZ'
Belediye başkanı Rauf Onursal yönetiminde toplanan kurul, yaptığı hesaplamalar sonucunda Şehir Tiyatrosu’nun belediyeyi epey bir zarara uğrattığını belirti ve Şehir Tiyatrosu’nun 1946 yılında başlayan macerası sanatçılara gönderilen teşekkür mektubuyla 1950 yılında noktalandı. Sonraki yıllarda İzmir Şehir Tiyatrosu’nun yeniden kurulması talebi sıkça dile getirilse de Belediye Başkanı Rauf Onursal’ın şu cümlesi, partisinin ve kendisinin sahip olduğu anlayışı doğrudan temsil ediyordu: “Şehrin bu kadar yola ihtiyacı varken ve mühim birçok halk hizmeti himmet beklerken tiyatroya para ayıramayız.”
Şehir tiyatroları anlayışı 90’lı yılların başında Prof. Dr. Özdemir Nutku aracılığıyla yeniden hayata geçirilmeye çalışılsa da günümüze doğru yol alan süreçte ilgisizlik ve bürokratik çevrenin yeterince sahip çıkmaması sebebiyle giderek yol oldu. Peki, İzmir kenti Şehir Tiyatrosu özlemine ne zaman son verecek? Güzel Sanatlar Fakültesi’nde tiyatro eğitimi gören ya da görmüş bunca mezun varken, Şehir Tiyatrosu için canla başla çalışmaya hazır tiyatro insanlarıyla doluyken şehir, ne zaman açacak yeniden perdelerini? Kim bilir, belki de Bornova ve Buca’da inşa edilen yeni kültür sanat merkezleri İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Şehir Tiyatrosu fikrini yeniden düşünmesi için bir neden olur. Çünkü Rauf Onursal’ın değil, Fahri Dokuzeylül’ün anlayışını benimseyen tiyatroseverler 'medeni bir şehrin tiyatrosuz kalmasına” razı değil.
Not: İzmir Şehir Tiyatrosu’nun bu trajik hikayesini daha detaylı incelemek isteyenler Gökhan Akçura’nın iki ciltlik İzmir Şehir Tiyatrosu kitabına göz atabilirler. Baskısı tükenen kitap, ikinci el kitap satan sitelerden bulunabilir.