Bülent Ortaçgil: Başkan yüzde 52 almış, muhalefet kabul etmeli
Bülent Ortaçgil, Türkiye'nin 'uzlaşmak zorunda olduğunu' söyleyerek, "Farklı görüşteyiz diye senin müziğin ayrı, benimki ayrı, senin sineman ayrı, benimki ayrı. Ama böyle olmaz, bunu kırmamız gerekiyor" dedi. Ortaçgil, "Başkan yüzde 52 civarında oy alarak seçilmiş. Muhalefet bunu kabul etmeli. İktidar da muhalefetin istek ve taleplerini göz önünde bulundurursa bu sorun çözülür bence" şeklinde konuştu.
DUVAR - Besteci ve yorumcu Bülent Ortaçgil, Türkiye'de farklı fikirlerin uzlaşmak zorunda olduğunu belirterek, " Eskiden şu anda muhalefette olan yüzde 48, yüzde 52'yi yok saymıştı. Bu bir hataydı. Yüzde 52 oy alanlar, bu hataya düşmez ve yüzde 48'i yok saymayarak hareket ederse sorunlarımızı çözeriz" dedi. Sabah gazetesinden Tuba Kalçık'a bir röportaj veren Ortaçgil'in açıklamaları şöyle:
Müzikte kaç yılı geride bıraktınız?
Profesyonel olarak 30 yılı geçti. Çünkü ben uzun bir süre profesyonel olarak müzik yapamadım. 1971 yılında ilk plağım, 1974'de ise ilk albümüm yayınlandı. Tamamen amatör bir ruhla yapmıştım bunları. O dönemde şarkılarım TRT'deki denetimden geçtiği için geniş bir kitleye ulaştı. 'Benimle Oynar mısın?' çıktığı dönemde korsan satışlar da çok yaygındı. İnsanlar rahatlıkla korsan kasetlere ulaşabiliyordu. Bu albümümün de resmi tirajı ilk çıktığı yılda 2 bin adetti ama bunu kat be kat aşan korsan satışı oldu. Sonraki yıllarda işler değişti.
Sizin gibi bir usta bile albümlerinde beklenen başarıyı elde edemediği için müziğe ara vermek zorunda kaldı...
Aslında albümlerden dolayı değil. Müzisyen olarak para kazanamadığım için müziğe ara vermek zorunda kaldım. Müziği ana bir meslek olarak düşünmüyordum. Üniversitede kimya mühendisi oldum ama müzisyen olarak hayatımı devam ettirmek için uzun bir süre direndim. Ancak para kazanamayınca çok sevdiğim müziğe ara vermek zorunda kaldım. Kendime çaldım. Kimya mühendisi olarak çalışmaya başladım. Müzik benim için geçinme aracı olmaktan çıkarsa eğer müziğime kimse dokunamaz, kimse beni istemediğim bir şeyi yapmaya zorlayamaz diye düşündüm. Ve mühendisliğe dönmem de bu açıdan işime geldi açıkçası.
'Şarkılarımı empati duygusuyla yapıyorum' demiştiniz. Kalıcı olmanızın sırrı bu galiba...
Tek doğrultunun insanı olmadım hiçbir zaman. Bu yüzden bestelerim değişik yanlardan veya gözlerden bakıldığında da keyif veriyor. Stilim böyle. Kendini başkasının yerine koyarak da bakıyorum bestelerime ama burada asıl önemli olan nokta, tek boyutlu bir ideolojinin temsilcisi olmamak.
Bestelerinizi yaparken nelerden etkileniyorsunuz?
Beste yapmanın tek bir yolu, formülü yok. Sanat yapma ihtiyacı hissettiğim zaman beste yapıyorum. Bir ön doyma süresi var. Kimi beş dakikada doyuyor, altıncı dakikada bir beste yapıyor, kimi de iki ay biriktiriyor sonra yapıyor. Bu arada olan şudur; bir bardak düşünün; o ne zaman dolup taşmaya başlarsa, sanat ürünü de o zaman ortaya çıkıyor.
Müziğin dijital platformlar üzerinden dinleyiciye ulaşması sektörü nasıl etkiledi?
Bu durumdan Türk müzik endüstrisi de etkilendi. Müzik endüstrimiz dünyayla yarışıyor teknolojik açıdan. Telif hakları gibi konularda daha fazla düzenleme yapılıp yeni döneme ayak uydurmak gerekiyor. Yasalar yeniden düzenlenmeli. Müziğin dijitale geçmesiyle albüm satışları düştü. Biz müzik ürününü eskiden elimizde de tutardık, şimdi sadece duyuyoruz. Ben müzik ürününde de yeni bir forma doğru gidildiğini düşünüyorum. Nasıl kasetten CD'ye geçildiyse, bunun gibi yeni bir forma ulaşacak. Ayrıca yeni dönemde dijital platformların daha sıkı denetleneceğini düşünüyorum.
Birçok sanatçı artık single çıkarıyor...
Tek şarkı bana hiçbir şey ifade etmiyor. Ben bir albüm veya en azından üç-beş şarkı üzerinden bestecinin estetik görüşünü almak isterim açıkçası. Tek şarkı zaten tüketim üzerine yapılıyor. Onun mantığı farklı. Pop müzik de bu mantık üzerine dayalı. Bu durumu da eleştirmiyorum çünkü kimseye zorla albüm yaptıramazsınız.
Kariyerinizdeki en büyük kırılmayı ne zaman yaşadınız?
Fikret Kızılok'un kurduğu Çekirdek Sanatevi'ne 1986 yılında katılmam dönüm noktası olmuştur. 86'dan sonra da müzik yaşamım profesyonel olarak devam etti.
Peki, bugüne kadar "Keşke şarkımı şu isim de okusaydı" dediğiniz biri var mı?
Dünyada ve Türkiye'de çok iyi yorumcular var. Ben ne şarkıcıyım, ne de yorumcuyum; ben şarkı yazarıyım. Kendi yazdığımı da söylerim. Bir şarkıyı güzel söylemek benim ekolüm değil. Sesi güzel biri tabii ki şarkılarımı benden daha iyi söyler, bu konuda iddiam yok. Ülkemizde bestelerimi güzel seslendirecek birçok ses var.
Dünyanın içinde bulunduğu zor süreçte sanatın birleştirici gücüne daha çok ihtiyaç var, öyle değil mi?
Tabii ki. Popüler müzik dünyasına dikkat ederseniz, ekonomiden ya da gelişmişlikten bağımsız olarak yeni müzik türlerine de sempati artıyor. Eskiden hangi ülke güçlüyse onun müziği baskındı, şimdi durum değişiyor. Müzik, toplumlar için iyi bir yapıştırıcı. Eskiden Almanya'da birçok festivale katılmıştım. Beni dinlemeye gelenler arasında çok Alman vardı. O yıllarda Almanya'da oluşan Türk imajından tamamen farklı bir profildim çünkü. Bu örnek bile müziğin önyargıları yıkmasında önemli olduğunu gösteriyor bence.
Ortadoğu'daki kaosa tanıklık ediyoruz. Siz bu tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çok üzücü. Türkiye, yaşanan gelişmelerden dolayı bölgeye müdahale etmek zorunda kaldı. Ortadoğu'nun, dünyadaki süper güçlerin bulunduğu bir alan haline gelmesi bizi bu müdahaleye zorladı. Bölgedeki bu gelişmeler, Türkiye'nin geleneksel dış politikasından farklı bir çizgide ilerlemesine de sebep oldu. Arap dünyasında yaşananlara baktığımızda, Türkiye'nin çok özel bir ülke olduğunu düşünüyorum. Türkiye, her şeyden önce devlet ve demokrasi geleneği olan bir ülke. Büyük çoğunluğu Müslüman. Bu açıdan baktığımız zaman, Türkiye'nin diğer Müslüman ülkelere model olacak bir ülke olduğunu düşünüyorum.
Sizin 'Parayı veren benim bestemi okur' diye bir yaklaşımınız yok, öyle değil mi?
Bestelerimin okunması konusunda keskin bir kriterim yok. Gülben Ergen de benim bestemi okudu mesela. 'Şarkımı asla Gülben Ergen okuyamaz' gibi bir yaklaşımım da olmadı kendisi bestemi istediğinde. Ben sadece ona şarkımı neden söylemese daha iyi oluru anlatmaya çalıştım kendimce. Ama ikna edemedim ve bestemi söyledi.
Bestelerinizi diğer müzisyenlerle çok da paylaşmayan birisiniz...
Buna katılmıyorum. Eskiden benim şarkılarım kimsenin umurunda değildi. Çok kimse dinlemiyordu ya da istemiyordu ki bestelerimi. Para etmiyordu bestelerim eskiden. Yeni yeni değeri anlaşılmaya başladı. Örneğin, 'Sensiz Olmaz'ı 20 yıl önce söylemiştim ama Müslüm Gürses okuyunca şarkının değeri ortaya çıktı.
Geçtiğimiz günlerde hain kalkışmanın yaşandığı 15 Temmuz'un ikinci yıldönümüydü. Bu konuyla ilgili düşüncelerinizi alabilir miyim?
15 Temmuz'da yaşananlar çok korkunçtu. Ben hayatım boyunca darbelerin her türlüsüne karşı olmuş biriyim. 15 Temmuz'da darbe girişimini durdurmak için yüzlerce insanımız öldü. Çok büyük bir felaketti o gece yaşananlar. Darbenin iyisi kötüsü olmaz.
Siz yıllar önce yazdığınız şarkı sözlerinizde bile insanların kategorize edilmesine karşı çıkmış birisiniz. Günümüz Türkiye toplumunda da en çok ihtiyacımız olan şey, tüm renklerimizle birlik ve beraberlik içinde olmak. Katılıyor musunuz?
Türkiye'de geçmişten itibaren toplumsal kesimler çok fazla birbirine rakip oldu. Farklı görüşteyiz diye senin müziğin ayrı, benimki ayrı, senin sineman ayrı, benimki ayrı. Ama böyle olmaz, bunu kırmamız gerekiyor, uzlaşmak zorundayız. Muhalefetiyle iktidarıyla uzlaşmamız gerekiyor. Sandıktan çıkan sonuca saygı duyulmalı öncelikle. Oy olarak da baktığımız zaman yüzde 52'yi yok mu sayacaksınız? Ya da muhalefette kalan yüzde 48'i? Başkan yüzde 52 civarında oy alarak seçilmiş. Muhalefet bunu kabul etmeli. İktidar da muhalefetin istek ve taleplerini göz önünde bulundurursa bu sorun çözülür bence. Eskiden şu anda muhalefette olan yüzde 48, yüzde 52'yi yok saymıştı. Bu bir hataydı. Yüzde 52 oy alanlar, bu hataya düşmez ve yüzde 48'i yok saymayarak hareket ederse sorunlarımızı çözeriz. Siyasette diyaloğun artmasını bu anlamda çok önemli buluyorum. (Kaynak)