Klaros: Randevusuz tanrıya başvuramazsınız!

Menderes ilçesinde kazıları devam eden Klaros, dünyanın en eski kehanet merkezi. Peki bu kehanet merkezinin ziyaretçileri kimlerdi, Klaros'ta yaşam tarzı ve inanç sistemi nasıldı?

Google Haberlere Abone ol

İZMİR - "…Klaros’ta kehanet sadece dolunay zamanında, gece dolunayın ışığından yararlanarak yapılır. Dolunay başlamadan 24 saat önce kahin aç ve susuz bir şekilde tapınağın arkasındaki kehanet odasında oruca yatar. Rahip gelir ve soruları vermek için kapıyı çalar. Kahin ön kapıya gelir ve rahip onun kulağına soruları söyler. Hiç konuşmadan tekrar içeriye girer kahin. Oradaki kaynak suyundan içerek orucunu bozar. Elini yüzünü yıkar ve tanrıyla iletişime geçer…"

İzmir'in Menderes ilçesinde kazıları devam eden Klaros, dünyanın en eski kehanet merkezi. Bu yönüyle Anadolu ve Dünya arkeolojisinde önemli bir yere sahip olan Klaros, aynı zamanda dünyanın her yerinden ziyaretçilerin geldiği enternasyonal bir inanç merkezi olmasıyla da biliniyor.

Geçmişte bu kehanet merkezinin ziyaretçileri kimlerdi? Klaros'ta yaşam tarzı ve inanç sistemi nasıldı? Kazı Başkanı Profesör Nuran Şahin'e sorduk...

Kazı başkanı Profesör Nuran Şahin

‘DEMEK Kİ KEHANET MERKEZİNİ BURADA KURACAĞIM'

Klaros nasıl kuruldu, ilk kim kurdu?

Klaros’un kurucusu olarak 'Manto' adlı bir kahineden söz edilir. Thebai halkından olan Manto’nun babası da tanınmış, ünlü bir kahin. Birlikte Delphi’ye doğru yola çıkarlar ancak baba yolda ölür. Manto ve Thebai halkı Delphi’deki Apollon’a sığınırlar. Bir süre sonra Apollon buraya sığınan halkı Anadolu’ya gönderir ve Manto’ya da gittiği yerde kendisi adına bir kehanet merkezi kurmasını söyler. Manto’nun Batı Anadolu’ya geldiğini 7. yüzyılda da yaşamış ozan Mimnermos’tan biliyoruz.

O dönemde buranın yerli halkı ise Karlar, yani Karialılar. Bunlar çok iyi savaşçı, çok iyi denizci ve çok iyi süvaridirler. Thebai halkı buraya göç etmeden önce Girit’ten bir göçmen grubu daha gelmiştir. Ancak Karlar o kadar savaşçı bir toplumdur ki denizden gelen göçmenleri kente sokmazlar, sadece kıyıda kalmalarına izin verirler. Giritli olan Rhakios yeni gelen Thebaili göçmenlerle anlaşır ve birdenbire bir aşk doğar. Manto ve Rhakios evlenir ve iki göçmen grubu birleşince Karlara karşı daha büyük bir güç elde etmiş olurlar.

Politik bir güç…

Evet, aslında politik bir güç elde ediyorlar. Sahilden içeriye giremeyen Girit göçmenleri Thebai göçmenleriyle birleşmeleri sayesinde Klaros'un bulunduğu alana kadar giriyorlar. Mitosa göre Manto terk ettiği Thebai'yi çok özlüyor ve her sabah bir yerde oturup ağlıyor. Onun gözyaşlarından bugünkü tapınağın içindeki kaynak doğuyor. Ve o kaynağı görünce tanrısının kendisine verdiği sözü hatırlıyor, “Demek ki kehanet merkezini burada kuracağım”, diyor ve babasının ona verdiği el sayesinde kehanet merkezini orada kuruyor. Yani Klaros’un ilk kurucusu ve kahini bir kadın.

'DİNSEL ÇATIŞMALAR TEK TANRILILKTA ORTAYA ÇIKAR'

O dönemdeki insanların dini inançları ve sosyal yaşantılarına dair bir şeyler söylememiz gerekirse...

Sosyal yaşantı açısından söylemek biraz zor. Çünkü M.Ö. 13. yüzyıl gibi çok erken bir dönemden bahsediyoruz. Ancak üç etnik grubun birleştiği bir bölge söz konusu. "Bunların üçünün asimilasyonu nasıl oldu?" sorusunu ben makalelerimde de soruyorum. Muhakkak ki birbirleriyle asimile oldular.

Dini inançlarına baktığımızda ise; Karlar ana tanrıça kültüne bağlı. Göçle gelenlerin dini inançlarının ana tanrıça kültüne mi, baba tanrıça kültüne mi bağlı olduğunu söylemek henüz mümkün değil. Ama biz biliyoruz ki Karlar ana tanrıça kültüne bağlıydılar. Zaten farklı inançlara sahip olsalar da bu topluluklar arasında büyük bir çatışma olduğunu düşünmüyorum. Çünkü dinsel çatışmalar tek tanrılılıkta ortaya çıkar. İlk kez Mısır’daki Aton kültüyle ortaya çıkmış ve bir gecede binlerce insan öldürülmüştür. Çok tanrılılıkta ise herkes istediği tanrı ya da tanrıçaya tapar. Bir ailenin içinde çocuk bir tanrıya taparken anne başka bir tanrıçaya tapabilir. Tercihlerde kısıtlama yoktur. Bu nedenle de eğer geldikleri yerden tek tanrılılık getirmiş olsalardı veya geldikleri yerde tek tanrılılık olsaydı o zaman büyük bir çatışma olabileceğini kesinlikle söyleyebilirim. Ama çok tanrılılıkta herkes özgürce inancını istediği tanrıya istediği şekilde biçimlendirmek için kullanmakta serbestti. Yani 'benim tanrıma inan' diye bir şey kesinlikle yok.

Kutsal alanın bu denli sulak bir bölgede -belki de bir dere yatağında- olmasının bir sebebi var mı, yer seçimi bilinçli mi yapılmış sizce?

Kehanet merkezleri iki yerde kurulur. Birincisi fay hattından çıkan bir faz olacaktır. Çünkü onu çekerler içlerine. Ekstase konumuna geçebilmek için bir tür kafa buldurucu olarak toksik etkiyi kullanırlar. İkincisi ise kaynak suyudur.

Burada dere yatağının dışında dağdan gelen iki fay hattının da içindeyiz. Galesyon Dağı’na çıkan bir kaynak Manto’nun gözyaşlarından oluşmuş dediğimiz kaynağı oluşturuyor. M.S. 17 depremi Anadolu’nun en büyük depremidir. Bütün Batı Anadolu’da taş taş üstünde kalmamış, aynı 1999 depremindeki gibi coğrafi kıyı şeridi değişmiştir. Ana kuruluş nedeni bunlar. Ayrıca ana tanrıça kültlerinde su ilişkisi vardır ve suyun kenarında olurlar. Yani oldukça bilinçli bir seçim.

DİN VE TİCARET HER ZAMAN BİR ARADA OLMUŞTUR

Anadolu da Klaros'a benzer kutsal alanlar biliyor muyuz?

Dünyada zaten antik dönemde tanınan 3 tane büyük kehanet merkezi var. Yunanistan’da Delphi, Anadolu da ise Klaros ve Didyma. Bunun dışında benzerleri olarak Batı Anadolu’ya baktığımızda daha küçük kehanet merkezleri var. Mesela bunlardan Erythrai, Gryneion birer kehanet merkezidir ki bazı antik yazarlara göre Gryneion’daki kehanet merkezinin kurulma emrini Klaros’taki Apollon vermiştir. Karia bölgesinde ve pek çok yerde kehanet merkezi var. Ancak bunlar daha çok bölgesel, kendi çevrelerinde küçük kehanetlerle çalışan, daha doğrusu bireysel bazlı başvuruların yapıldığı küçük merkezler olarak karşımıza çıkıyor. Büyük merkez olarak 3 tane var.

Kutsal alanlara sunu hediyeleri bırakıldığını biliyoruz… Sizce bu hediyelerin üretimi ve satışı burada ticari bir faaliyet de yürütüldüğünü ifade ediyor mu?

Kesinlikle... Aynı zamanda en büyük ticaret merkezlerinden biridir. Din ve ticaret her zaman bir arada olmuştur. Bugüne kadar hiçbir din adamının aç kaldığını ya da bir din merkezinin ekonomik güçlüklerle kapandığını gördünüz mü? Dünyada böyle bir örnek yok. Din her zaman için Demokles’in kılıcı gibi insan hayatında rol oynar. Niçin? Çünkü dini yaratan insanın bilincidir. İnsan ilk ölümü gördüğü andan itibaren yok olma korkusuyla ölümsüzlüğü aramak ihtiyacına girmiştir. Ve ölümün arkasından iskeleti de gördükten sonra kendince ikinci bir dünya yaratmıştır. En erken dönemlerden itibaren çok tanrılı dinlerde de her zaman için cennet ve cehennem kavramları vardır. İyilik ve kötülük, diyalektik dediğimiz kavramlarla birlikte yürüyen bir şeydir. Böyle bakıldığında ticaret her din merkezinde vardır. Döner sermaye sistemi gibi... En basitinden kurban sunularını düşünün. İnsanın tanrıyla ilişkisi bir alışveriştir zaten. Gider tanrıdan dilekte bulunur ve karşılığında bir ödün verir. Bu kurban olur, hediye olur ama karşılığında beklediği hep öbür dünyada cennete ulaşabilmektir.

.

'SORULAN HER SORUNUN BİR FİYATI VARDIR'

Burada yapılan dini ibadetler ve ritüeller nasıldı?

Klaros dünyanın tek yazıtlı merkezi. Dokunduğunuz her şey yazıtlıdır. Ancak yazıtlarda sadece başvuruda bulunan kentlerin delegasyonlarının kaç kişi geldikleri, koroda kaç kız kaç erkek çocuk getirdikleri anlatılıyor. Bugüne kadar elimize ritüelle ilgili hiçbir yazıt geçmedi. Bu çok ilginçtir. Bu yüzden ben henüz arşivimizi bulamadığımızı düşünüyorum. Başvuru soruları ve kehanetler de yok elimizde…

Ancak bu bilgilere başka bir şekilde sahibiz. Çünkü kehanet iki nüsha halinde hazırlanıyor. Bir nüshası mermere yazılarak kutsal alana dikilir, bir nüshası da kehanet başvurusunda bulunan kente verilir. İşte biz diğer nüshaları Klaros’ta bulamadık ama başvuru yapan kentlerde bulduk. Mesela Hierapolis’te bulunan bir yazıt vardır bizim için çok önemli olan. Kendi Apollonları olmasına rağmen Apollon Klaros’un kehanetine başvururlar. Apollon şöyle emreder: "Klaros’ta önceki dönemlerdeki gibi bayramlar kutlayınız. Siz de o bayramlarda Apollon Klaros ve Artemis adına kutlamalar yapınız. Kurbanlar kesiniz ve kız ve erkek korosuyla geliniz." Biz ritüelleri böyle biliyoruz. Yani bunları adeta bir yapboz gibi bir araya getirerek neler olabileceği konusunda bilgilere sahip oluyoruz.

Bir de antik yazarların anlattığına göre; Klaros’ta kehanet sadece dolunay zamanında, gece dolunayın ışığından yararlanarak yapılır. Dolunay başlamadan 24 saat önce kahin aç ve susuz bir şekilde tapınağın arkasındaki kehanet odasında oruca yatar. Rahip gelir ve soruları vermek için kapıyı çalar. Kahin ön odaya gelir ve rahip onun kulağına soruları söyler. Hiç konuşmadan tekrar içeriye girer kahin. Oradaki kaynak suyundan içerek orucunu bozar. Elini yüzünü yıkar ve tanrıyla iletişime geçer. Tanrıya soruları sorar ve vahiy yoluyla cevapları alır. Dışarıya çıkar ve rahibin kulağına yanıtları söyler. Rahip onu yazmanına yazdırır. Sonra bu yazılan kehanetler hangi kentten hangi kişi geldiyse ona verilir. Ancak sorulan her sorunun bir fiyatı vardır. Eğer siz bir kent sorunu için; veba gibi hastalıklar, deprem ya da savaş nedeniyle başvuruda bulunuyorsanız kurban kesmeniz lazım. Yanıtları aldıktan ve tanrının istekleri yerine getirildikten sonra ayrıca bir ödemesi var. Bu ödemelerin miktarı ise tanrının isteğine göre değişebiliyor!

.

'BUTLAR VE PİRZOLALAR RAHİP VE DİN ADAMLARININ'

Günümüz inanç sisteminde bu nelere karşılık geliyor?

Kehanet dinsel bir inanç sistemi. Kehanet olgusu zaten çok erken dönemlerden itibaren var Anadolu’da. Bu inançta her toplumun kendine özgü bir kahin tanrısı var. Kendisini zaman zaman tanrılara gösteren kahin tanrı aynı zamanda yasa koyucu. Tanrıya danışmadan ister bireysel ister kent ve devlet bazında yapılacak herhangi bir hareket, kahin tanrının cezalandırmasıyla son bulur. İnanç budur. Günümüzde tek tanrılı inanç sistemi olduğu için orada büyük bir farklılık var. Çünkü tek tanrılı dinler 'benim tanrım, benim dinim en mükemmeli' söylemi üzerine kuruludur. Herkes kendi tek tanrılı dinini bu şekilde savunur. Hatta İslam dini de en son gelmiş, en mükemmel din olarak yorumlanır. Çok tanrılılıkta ise 'benim' diye bir şey yok. Bu yüzden günümüzle karşılaştırmak çok mümkün değil.

Kurban törenleri…

Tanrılara sunulan kurban her zaman var. Yani bugün İslam’da da geçen kurban aslında çok tanrılılıktan da önce, belki de ana tanrıça döneminde başlamıştı. Kurban kesimi tanrı için sunu masalarında yapılıyor. Bu ritüeli biz biliyoruz. Bir yıl önceden bir kurban seçilerek bunun parası ayrılıyor; hem kutsal alandan hem de bağlı olduğu kentten para ayrılıyor ve faize yatırılıyor. Kurban töreni sırasında hayvanın hiçbir hatasının olmaması lazım. Bugün de aynı şey söz konusu. Seçilmiş kurbanı kendi isteği ile geliyormuş gibi fazla dürtmeden ama hafif hafif ittirerek sunağa kadar çıkarıyorlar. Sunağa yatırıp başı göğe kaldırırlar. Çünkü gökteki tanrılara gidecek o. Hayvanı kesen kişi, kestikten sonra bıçağı koşarak arkasına bakmadan gider akan dereye atar. Çünkü bir canlıyı öldürerek günah işlemiştir. O bıçak kirlenmiştir. Kalan kurbanlar ise orada kesilir ve orada yenir. Ancak butlar ve pirzolalar rahip ve din adamlarınındır. Kutsal alanda kalacaktır. Kuyruk yağları kandillerde yakma işlemi için aydınlatmada kullanılacağından orada kalacaktır. Kurban derileri hiçbir şekilde dışarıya çıkarılamaz, çünkü kutsaldır ve satılacaktır. Bugün de aynı şey geçerli biliyorsunuz. Kalanlar da oradaki bayrama katılan halka verilir. Kurban bayramları geleneksel olarak daha sonraki dinleri hep etkilemiştir. Yani bugünkü kurban bayramları için de neredeyse aynı diyebiliriz.

ALTINLAR SÖZ KONUSU İSE HAYIR YOK!

Klaros, barbarlar da dahil herkesin gelebildiği bir kehanet merkezi. Apollon’a inanan da, Zeus’a inanan da geliyor. Sizce burası için dünyanın her yerinden ziyaretçilerin geldiği enternasyonal bir inanç merkezi, dünya vatandaşlığının geçerli olduğu bir merkez diyebilir miyiz?

Tabii ki diyebiliriz. Aslında dünya vatandaşlığına açık olmak demek mali yönden zenginleşmek demektir. Mesela Delphi sadece Hellen vatandaşlarına açıktır; ama Lidya krallarına asla 'hayır' demezler. Çünkü onlar gelirken altın getirir. Altınlar söz konusuysa hayır yok! Yani Hellen vatandaşı dışındakilere de parası ve gücü varsa kapılar açılıyor.

Klaros özellikle geç dönemlerde dünyanın en çok kehanete başvurulan merkezi. İngiltere’den Afrika’ya kadar pek çok coğrafyadan gelenler var. Dionysos kültüne göre bayramlarda başına asma dalından taç takan köleler bile gelebiliyor, kutsal alana girebiliyorlar. Bunun karşılığında da tabii bir fatura var. Bayrama katılırken sunular yapılıyor, parasal bağışlar yapılıyor ve bir tür sponsorluk da açılmış oluyor. Kentsel bazda gelenler çok oluyor. Her defasında sıra beklemek istemedikleri için ayrıcalıklı kentlere özel günler ve saatler ayrılıyor. Karadan gelenler olduğu gibi denizden gelenler de var. Düşünün; İngiltere’den, Kuzey Afrika’dan gelmiş insanlar, bir günde dönemeyecekler. Kalmaları gerekiyor. Bu yüzden kentte pansiyonculuk da var. Buraya geldikleri zaman 7 erkek, 7 kız koroyla; delegeler halinde geliyorlar. Dünyanın her tarafından başvurucuların geldikleri doğru. O yüzden randevulu bir görüşme sistemi var.

'SİZ HERHALDE İSKENDER’İN KİM OLDUĞUNU BİLMİYORSUNUZ!'

Başvurucular daha çok hangi kesimden insanlar?

Bireysel olarak ilk başvurunun İskender’le olduğunu biliyoruz. İskender, bir rüyasından sonra generali Lysimakhos'u Klaros’a gönderiyor. Oradan aldığı yanıtla Kadifekale’de yeni kenti kuruyor. Ondan sonra bireysel başvuruların başladığı söyleniyor. Arşivi bulamadığımız için henüz bir şey söyleyemiyoruz. Şimdilik antik yazarların bahsettiklerini bildiğimiz için sadece bu bilgilere sahibiz.

Bilgilerinizi okurlarımızla paylaştığınız için çok teşekkür ederiz. Son bir soru; ilk başvurucu İskender, kahinden nasıl bir yanıt alıyor?

İskender'in komutanı olan Lysimakhos hiç randevu almadan Smyrna’dan kalkar Klaros’a gelir. Başrahibe İskender’in rüyasını yorumlatacağını, kehanet başvurusunda bulunacağını söyler. Başrahip ise, "Randevu almadan tanrıya başvuruda bulunamazsınız. Burada bireysel başvuru da yok" diye cevaplar. Bunun üzerine Lysimakhos da "Siz herhalde İskender’in kim olduğunu bilmiyorsunuz! Şuradan kalktı, Smyrna'ya kadar geldi, şimdi güneye doğru iniyor, yakında burada olacak", deyince başrahip, "Bir dakika tanrıya bir sorayım" der ve içeriye girer. Tanrıdan olumlu yanıt alır. Bunun üzerine İskender'in sorusunu alıp kahine verir. Kahin tanrıdan; "Meles Çayı dışında kuracağın kentte senden sonra yaşayacak olan halk üç kat daha mutlu olacak" yanıtını alır.