İzmir'de 3 dakikada kesilen Mikail Aslan şarkısı!
Dinlenmekten korkulan bir dilin (Zazaca), dinlenmekten daha çok korkulan bir başka dile (Kürtçe) attığı dostça dirseği anlatıyor kısaca Mîkail Aslan’ın Axpîn albümü. Tez yoruluyor, yarıda kesiliyor. Şöyle güzelce bir götürüyor insanı hiç görmediği bilmediği bir diyara ve fakat getirmiyor, orada kesiliyor.
Yemen Cankan
Dersim’in önde gelen sanatçılarından Mikaîl Aslan üç yıl aradan sonra Axpîn adında yeni bir albüm çıkardı. Niyetim bu metinde yaşadığım küçük bir anıyı aktararak albümün tanıtımına katkı yapmak...
Aralarında bir gün bulunan doğum günlerimizi kutlamak gayesiyle ev arkadaşım ve ben Karşıyaka’da alkollü ve oldukça nezih bir mekânda buluştuk. Ayıptır söylemesi ufak bir rakı söyleyip, ağır ağır demlendik. İşlerimiz, aşklarımız, dertlerimiz, gamlarımız, memleketin sorunları ve bizim sosyalizm sevdamız, falan filan… Muhabbetin koyusunu ediyoruz. Tabi bu sırada muhabbetimize mekânda internetten çalınan “yabancı” şarkılar eşlik ediyor. Keyfimiz gıcır olmasa da sahibinden temiz.
Derken aklıma bir şarkı düşüyor. Yepyeni bir albümden, yepyeni bir şarkı… Zerrece anlamıyorum ama duymuş, bolca dinlemişim. Şimdi burada çalsa diyorum, şöyle güzelce bir gidip gelsek hiç görmediğimiz bilmediğimiz bir diyara. Arkadaşım da onaylayınca kalkıp kasada bekleyen çalışana bir şarkı istediğimizi, çalıp çalamayacaklarını soruyorum. Ve şarkının ismini –telefuz edemeyeceğimden telefonumdan göstererek- söylüyorum. Mikail Aslan'dan Hewesê Domanî…
Çalışan kafasını hafif yana eğip, bir şeye üzülmüş gibi soruyor: Kürtçe mi bu? Hayır diyorum tereddüt ederek, Zazaca. Şarkının gerçekten Zazaca olup olmadığını da bilmiyorum tabii, anlamıyorum.
Zazaca, bir dil olarak “bin yıllık kardeşlik” jürisinin onayından geçiyor ve Kürtçe’ye dostça bir dirsek atarak, mekânın hoparlörlerinde yerini alıyor. İlk defa anlaşılmıyor oluşunun avantajını kullanıyor belki. Kürtçe tabii dış kapının dış mandalı! Her alemin vandalı! Korkunun, kaygının, baskının ve yasağın odağı Kürtçe... Kürtçe’ye yer yok. Kürtçe mi? Aman ha! Zazaca olsun canımı yesin ama Kürtçe mezarlardan da ırak.
Tabi öyle olmuyor. Zazaca da alelacele alınmış bir yürütmenin durdurulması kararı ile kulaklardan siliniyor. Şarkı çalarken daha, çalışanla göz göze geliyoruz. Çalışan gerginlikten ölüyor. Şarkı bitmiyor onun için, asla bitmeyecek. Demeye de kalmıyor şarkı daha yarısına gelmeden başka bir şarkıya yerini bırakıyor. Zazaca zerre alkış almadan sahayı terk ediyor. Uzun yıllar oyun dışında kalmaktan olsa gerek diyorum, kondüsyonu pek zayıf. Birkaç dakika yetiyor herhalde yorulmasına, yormasına.
Oysa Pink Floyd, Sting, Metallica canavar gibiler. Durmak usanmak bilmiyorlar. Çalıyorlar da çalıyorlar.
Yani demem o ki, Mîkail Aslan’ın dokuzuncu albümü Axpîn (Bitek Tarla) raflardaki yerini aldı ama kulaklardaki yerini alamadı. Ağırlıklı olarak Aslan’ın kendi bestelerinden oluşan bu albüm, bir çalışanın işgüzarlığında Karşıyaka’da bir mekânda kaybedildi. Üç yıllık bir sürede tamamlanan albüm, üç dakikalık bir sürede yarım kaldı.
Dinlenmekten korkulan bir dilin (Zazaca), dinlenmekten daha çok korkulan bir başka dile (Kürtçe) attığı dostça dirseği anlatıyor kısaca Mîkail Aslan’ın Axpîn albümü. Tez yoruluyor, yarıda kesiliyor. Şöyle güzelce bir götürüyor insanı hiç görmediği bilmediği bir diyara ve fakat getirmiyor, orada kesiliyor.
Her bir şeyi anlatıyor belki ama hiçbir şey anlamaya izin vermiyor. Bilmiyor, dinlemiyor, dinlemekten korkuyor olmayı cezalandırıyor. Bilmeyenleri, dinlemeyenleri, dinlemekten korkanları cezalandırıyor.
Siz olun olmayın o kendi başına inkârı, baskıyı ve yasağı anlatıyor. Ve bin yıllık kardeşlik yalanının üzerine bolca toprak atıyor.