Beyoğlu'nda yeni bir 'kültürel sığınak': Vault 34
Beyoğlu'nun simge mekanlarından Yeşilçam Sineması 'Vault 34'e dönüştü. Vault 34, tekinsiz ve kült filmlerin, müzik, ses ve toplumsal hareketlerin, kavram setlerinin, özgür ve yeni fikirlerin, sıcak çayın, sosyoloji ve felsefenin mekanı. Beyoğlu'ndaki kültürel yok oluşu tersine çevirmeye çalışan bir oluşum ve hepimiz için bir "sığınak"...
DUVAR - Beyoğlu ya da Taksim denildiğinde hemen eklenir: Artık eskisi gibi değil! Bu cümle belki de 100 yıldır Beyoğlu'nun değişmeyen gerçeğidir. Herkes buranın her geçen gün kötüye gittiği fikrindedir. Fakat bir düşünürsek Beyoğlu'nun toplumsal bir ayna olduğunu ve içinde bulunulan dönemi yansıttığını, kötü ya da iyinin ötesinde bir şey anlattığını söyleyebiliriz; gerçeği. Gerçekse görecelidir!
Son yıllarda barındırdığı renklerin giderek azaldığı Beyoğlu'nda, 1980 yılından beri faaliyet gösteren Yeşilçam Sineması da bu gerçekliklerden biri. Yönetmen Reis Çelik'e ait olan mekan, birkaç ay içerisinde sinemayı da barındıran ama tek taraflı iletişim kuran bir mekandan ziyade karşılıklı etkileşim kurulabilen bir etkinlik alanına dönüştü. Bu dönüşümün tohumunu ise yönetmenin oğlu Anıl Çelik attı.
Anıl Çelik, "Biz burayı bir 'sığınak' olarak düşündük. Gerek yaptığımız etkinliklerle, gerek burada var etmeye çalıştığımız eylemlerle, buranın gerçekten olması gereken Taksim sosyal yapısının bir minyatürü olarak tasarladık. Buranın ismi de öyle doğdu. Yerin altında olması, etrafımızda yaşanan kültürel değişim, Taksim'in florasının ve faunasının değişmesi, Taksim'de bildik simaların neredeyse hiç kalmaması, Taksim'in artık farklı bir şekilde akıllara gelmesi, sosyal konumunun değiştirilmeye çalışılması gibi durumlar, bizim burayı bir sığınak olarak tarif etmemizi sağlayan temel şeyler oldu," diye başlıyor söze.
Vault 34 ismindeki mekanın 34'ü İstanbul'u simgeliyor, malum. "Vault" kelimesi ise Türkçe'de mahzen, depo, bodrum gibi manalara geliyor. Böylece mekana "İstanbul'da bir sığınak" diyebiliyoruz. Anıl Çelik, "Buraya eskiden beri geliyordum. Çalışmaya, öğrenmeye, sinemanın nasıl işlediğine... Çocuk yaşta burada epeyce vakit geçirdim," dediği mekanda dönüşümün nasıl ve neden başladığını şöyle anlatıyor:
"Kendi çalışmak istediğim işe başladıktan sonra burayla çok ilgilenemiyordum. Amerikalı bir oyun firmasında çalışıyordum. O işi bıraktıktan sonra yeniden burayla ilgilenmeye karar verdim, artık son demlerini yaşıyordu. Beyoğlu'ndaki çoğu sinema salonunun yaşadığı ortak problemleri yaşamasının yanı sıra, asıl buranın en önemli özelliği olan 35 milimetre filmlerin gelmemeye başlamasıyla burası biraz işlevsizleşmişti.
Burada, Vault 34 olmadan önce, benim de üyesi olduğum bir müzik kolektifi olan A.I.D'in (Art Is Dead) bir etkinliğini düzenlemiştik. Onun ardından zaten burası için düşündüğüm "ne yapabilirim" sorusu üzerine daha çok düşündüm. Özgür ve Onur adlı iki arkadaşıma kafamdakileri yapmam için bana yardım edip edemeyeceklerini sordum. Onların katılımı ve yıllardır burada makinistlik yapan Burcu'nun da tamamlamasıyla dört kişi olduk. Patron-çalışan ilişkisi değil de bunu yapabilecek dört kişinin olaya yaklaşımı şeklinde başladığımız bir yolculuk oldu."
Peki, neler oluyor Vault 34'te? Film gösterimleri, konserler, seminerler, forumlar, atölyeler ve bunlara katılan insanların hem fikirsel hem de uygulamalı katkılarıyla zenginleşecek eylemler. Anıl Çelik, "Burası bir kafe" değil diyor:
"Belli bir tayfanın ya da belli bir ortamın mekanı değil de hepsini kapsayabilecek bir sığınak eylemi olarak tanımlıyoruz. Çevremizdeki dostlarımıza, arkadaşlarımıza hadi başlayalım, seminerler, workshoplar, etkinlikler yapalım diyoruz. Burada oynayan ya da oynatılacak filmleri bile arkadaşlarımıza kürate ettirdik. Bu daha önce Türkiye'de yapılmış bir sistem değildi. Yani kürasyonlar farklı insanlardan gelecek ve bir hafta içinde on tane film oynatılacak gibi. İlk iki haftamız böyleydi ve çok ilginç filmler gösterdik, eğlenceli oldu. Amaç sadece filmleri oynatmak değildi. O haftanın sonunda düzenlediğimiz bir etkinlikte, filmleri seçen insanlar neden o filmi seçtiklerini anlattılar ve güzel bir tartışma ortamı oluşturduk."
Mekandaki ilk etkinlik İstanbul Uluslararası Deneysel Film Festivali olmuş. Ardından "Bilim Kurgu Seansları 1: Canavarlar, Yaratıklar ve Mahlûkatlar", "Rafet Arslan ile Frankenstein'ın Laboratuvarı", "Tekinsiz Filmler Seçkisi", "Açık Mikrofon", "Atölye: Mert Kızılay ile Jenerik Animasyon Üzerine" gibi etkinlikler, "Yaşar Kemal Efsanesi", "Tabutta Röveşata", "Kara Kentin Çocukları", "2018'in En İyi Kısaları" gibi film gösterimleri "Ameliyat Sürrealizm", "Müzik, Ses ve Toplumsal Hareketler", "Gilles Deleuze’ün Kavram Seti", "Sosyoloji ve Felsefe Tartışmaları" gibi seminerler yapılmış.
Tüm bu yapılanlar ve gittikçe artacak çeşitlilikteki eylemlerden en önemli gördüğünü Anıl Çelik şöyle anlatıyor: "Burada en önemli etkinlik, 'Kendin Yap' etkinliği olacak. Bu nedir? Her şeyi satın almak zorunda değiliz, 'yapabiliyorsak yapalım'cılık. Buranın temel mantığı biraz o. Buraya uzun bir masa konuşmasının nedeni de bu, bir atölye gibi sanki. İnsanların gereksinim duydukları basit, üretilebilir objeleri üretebileceğimiz bir nokta haline gelmek. Evimdeki atölyeyi parça parça buraya taşıyorum ve yakında burada çok geniş bir alet skalası olacak. Bir şeyi zımparalamaktan bir elektronik devreyi tamamlamaya, basit bir takoz üretmek teleskop yapımına kadar her şey için kullanılabilir bir alan olmasını istiyoruz."
Anıl Çelik'in bu düşüncesinde deneyim paylaşımı da var, yani insanlar birbirlerine bildiklerini de öğretecekler. Bu sadece sözle ya da pratikle de kalmayacak Vault 34'te, her şey kayda geçirilip arşivlenecek. "Çünkü," diyor Çelik, "bu tip kültürel bilgiler Türkiye'de genellikle ağızdan ağza, sözel olarak aktarılıyor. Herhangi bir konuyu araştırırken 'güzel günlerdi ya' gibi bir cevaba ulaşıyorsunuz. Dolayısıyla bu arşivin bütün Vault 34'ün merkezi olduğunu söyleyebiliriz. Bu konuda araştırma yapan insanlara kaynak olması gibi bir güzelliği olacağını düşünüyoruz. Türkiye'deki alt kültürler, karşıt kültürlerle ilgili elinde arşiv niteliği taşıyan herhangi bir ses, görüntü, izlekleri toplayabileceğimiz bir arşiv kurduk. Kaydettiğimiz etkinlikleri de bu arşivin içine atıyoruz."
Burada gerçekleştirilen bazı etkinlikler ücretsiz, bazıları da düzenleyicilerine bir katkı olması için sembolik ücretlerle düzenleniyor. "Bu konuda biraz Alman olmak gibi bir çabamız var," diyen Anıl Çelik "Nedeni çok basit. Diyelim bir konuşma hazırlıyorsunuz. Bir şeyler okuyor, yorumluyor, kafanızı çalıştırıyor, zaman harcıyor ve tüm bunların sonucunda bize filtrelenmiş bir bilgi sunuyorsunuz. Bunun bir karşılığı olmalı," diye açıklıyor.
"Burası bir evrim geçirse de eski yapıyla mantığı aynı aslında," diyen Anıl Çelik "Eskiden de burada popcorn yoktu, şimdi de yok. Çok basit bir menümüz var. Burada bir kafede vakit geçirir gibi değil, evimizde gibi davranıyoruz. Dolayısıyla eskiden beri buraya gelen insanlar da bu ruhu koruduğumuz için gelmeye devam ediyorlar. Mekansal değişimi beğenen, ferahlamış olarak bulan da var, nostalji parçasını arayan da. Nostalji arayanlar bunu film gösterimlerinde bulabilirler," diye anlatıyor.
"Bangır bangır değil de, yaptığımız etkinliklerle duyulmak istiyoruz" diyen Çelik, etkinlik oluşturmaya herkesin, her şekilde katkı verebileceğini söylüyor: "Türkiye'de bir forum geleneği yok. Biz burada iki haftada bir forumlar düzenleyip çalışma grupları kuruyoruz, sorunlarımızı ve daha başka neler yapabileceğimizi konuşuyoruz. Mesela en son bir okuma grubu oluşturduk, çok yakında başlayacaklar. Bu ve bunun gibi bir sürü kulüp başlayacak burada."
Vault 34 hem düşünsel hem de eylemsel deneyimler sunan, bunları sadece sunmayıp katılımcılarını da bir süre sonra eyleyiciye dönüştürmek isteyen, kolektif bilinçle hareket edip sahip olunan birikimi paylaşan çok katmanlı ve çok kültürlü bir kültür merkezi. Beyoğlu'ndaki kültürel yok oluşu tersine çevirmeye çalışan bir oluşum ve hepimiz için bir "sığınak"...