Cezerî'nin 13. yüzyıldan kalma 50 makinesi!

Cezerî’nin kitabında yer alan elli makine, günümüzde yeniden hayat buldu. Durmuş Çalışkan ve Mehmet Ali Çalışkan’ın idealleriyle, İstanbul Cezerî Müzesi tarafından, büyük emeklerle birebir olarak hayata geçirildi. “Cezerî’nin Olağanüstü Makineleri” isimli sergi, Uniq İstanbul Maslak’ta 15 Şubat itibariyle kapılarını ziyaretçilerine açmış bulunuyor. Günümüz koşturmacasından sıkıldıysanız, 13. yüzyıla doğru bir yolculuğa çıkabilirsiniz. Kim bilir, makineler arasında gezerken belki siz de Cezerî’nin hınzır gülümsemesine ortak olursunuz.

Google Haberlere Abone ol

Okan Çil

“Çalıştığım geceler aydınlık kesildi. Kararlılığım kamçılandı;

derin uykudaki yeteneklerim uyandı. Tüm gayret ve

ciddiyetimi sarf ettim ve elimden gelen her şeyi yaptım.”

Cezerî

Bazen biri çıkar, öyle aşık olur ki, Mecnun ismi bambaşka anlamlara dönüşüverir. Bir diğeri öyle farklı sorular sorar ki, Sokrates ismi felsefenin mihenk taşı olarak bilinir. İşte Cezerî de tasarladığı olağanüstü makinelerle, dünya tarihinde benzer bir değişime sebep olmuştur. Dişlileri yerli yerine yerleştirdikten sonra hınzırca gülümsemiş ve makineye o ilk dokunuşundan bu yana, mühendisliğin olmazsa olmazları arasında yerini almıştır.

Tam adı Bedi‘uz-zemân Ebû el-‘İzz b. İsmaî‘l b. el-Rezzâz el-Cezerî’dir. Fırat ve Dicle arasındaki bölgeye El-Cezire (Ada) dendiği için, El-Cezerî mahlasını kullanmayı uygun bulur. Doğum ve ölüm tarihleri tam olarak belli olmasa da 13. yüzyılda yaşadığı bilinmektedir. O vakitler bölgede Artuklular’ın hakimiyeti söz konusudur. Cezerî de bu yüzden Artuklular’ın himayesinde okuyup öğrenmeye başlar. Eline ne geçerse okur, araştırır. Hem teknik, hem de felsefik olarak yetkinleşince, kendi sorularının peşine takılır ve dehasının sınırlarını zorlamaya başlar.

Saraya mühendis olarak girer. Rüştünü ispat edince de baş mühendisliğe terfi eder. Yirmi beş yıl boyunca hizmet verir. Öyle makineler tasarlar ki görenleri hayretler içinde bırakır. Suyun itici gücüyle ve mumla çalışan saatler, otomatik müzik aparatları, kan ölçme aletleri, fıskıyeler ve daha neler neler…

.

CEZERÎ'NİN ÇİFT POMPALI MAKİNELERİ 

Bizans döneminde tek pompayla çalışan basit makineler yapılmışken, Cezerî bunu çift pompaya çıkarır. Suyu basınçla on, on beş metre yükseğe kadar çıkarmayı başarır ve bu sayede sulama kanallarıyla tarımın gelişmesine ciddi katkılar sular. Dairesel hareketi, doğrusal harekete çevirmek için de ilk defa krank millerini icat eder. Günümüzdeki piston sisteminin oluşmasına ön ayak olur.

En büyük icatlarından birisi de meşhur kilitli sandığıdır. Saraydaki mücevheratın, özel yazışmaların saklanması için tasarlanmıştır. Malzeme olarak pirinç kullanıldığı için de oldukça ağırdır. Sandığın üstünde dört ayrı kilit, her kilitte on altı harfli toplam on iki halka vardır. Diğer bir değişle, şifreyi bilmiyorsanız, sandığı açmak için iki yüz seksen bir trilyon olasılıkla uğraşmanız gerekir.

Abdest almaya yardımcı olan makine de ilginç işlerinin başında gelir. Kuşun ağzından su akmaya başladıktan otuz saniye sonra, küçük bölmelerden biri açılır ve içinden çıkan insan figürü, sabunu uzatır. İkinci otuz saniyeyle beraber diğer bölmeden, elinde havluyla bir insan figürü daha çıkar.

Havuza yerleştirdiği küçük teknelere binmiş insan figürlerinden oluşan icadı da hayli ilginçtir. Teknelerin altında küçücük birer delik vardır. Su almaya başlar ve altmış dakikada dolunca batar. Geçen süreyi işaret etmek için de sıkışan hava, ıslık gibi bir ses çıkarır.

Bunların yanı sıra, ilk defa insansı robotu da Cezerî tasarlamıştır. Bu robot sultanın odasında, gelen misafirlere içki ikram etmekte kullanılır. Her yedi buçuk dakikada, bir kadeh şarap doldurur. Kadeh alınınca kol yukarı kalkar ve ikinci yedi buçuk dakika beklenir. Sadece 13. yüzyıldaki insanları değil, 21. yüzyıldaki bizleri de hayretler içinde bırakır.

.

KÜLTÜREL SİMGELER: FİLLİ SAAT

Cezerî sadece bir mucit de değildir. O aynı zamanda tasarladığı makinelere kültürel simgeler de eklemeyi ihmal etmez. Bunun en büyük örneklerinden biri meşhur Filli Saat’tir. O zamanın savaşlarında filler de kullanıldığından, bütün mekanizmayı bir filin üstüne inşa eder. Filin karnındaki oyukta yer alan tas dolmaya başlar. Her yarım saatte bir, irice bir bilye aşağı düşerek çana çarpar ve etraftakilere guguklu saat misali haber verir. Bu topları aşağıya indirense sağ ve solda yer alan ejdarhalardır. Yanı sıra makinenin en tepesinde anka kuşu, ortasında bir katip ve raca yer alır. Diğer değişle, masal alemi gibidir. Yaptığı makineler sadece teknik yönden değil, dönemin kültürel kodları açısından da önem arz eder.

Cezerî, Artuklu hükümdarı Nasireddin Mahmud’un isteği üzerine, tasarladığı makineleri 1206’da kitap haline getirir. En ince ayrıntılarına, hesaplamalarına varıncaya dek hepsini yazar. İsmi “Kitâb el-Câmi‘ Beyn el-‘İlm ve el-‘Amel en-Nâfi’ fi Sınâa’ti’l-Hiyel” olan bu eser, günümüzde kısaca “Kitab-ül Hiyel” olarak adlandırılır ve “Mekanik Biliminde Bilgi ve Uygulamanın Bağdaştırılması” olarak çevirilebilir.

Bu kitap doğuda beklenen ilgiyi ne yazık ki görmez. Cezerî hakkındaki ilk çalışma, 19. yüzyılda Prof. Eilhard Wiedemann ve yardımcısı mühendis F. Hauser tarafından yapılır. Ülkemizdeyse ilk defa İbrahim Hakkı Konyalı “Tarih Hazinesi” dergisinde 1951 yılında bir yazı kaleme alır. Eserin on dört Arapça, iki Farsça, bir de Osmanlıca yazılmış, toplamda on yedi adet el yazma nüshası hâlâ korunmaktadır. 1990 yılındayda Kültür Bakanlığı tarafından tıpkı basımı yapılır. Şimdiyse Durmuş Çalışkan’ın on beş yıllık emeğinin ürünü olan bir kitap yayımlandı: “Cezerî’nin Olağanüstü Makineleri – Herkes İçin Cezerî” Babil Kitap etiketiyle raflarda yerini alan bu kitap, sadece mühendislerin değil, herkesin anlayabileceği ölçüde sadeleştirildi.

Cezerî’nin kitabında yer alan elli makine, günümüzde yeniden hayat buldu. Durmuş Çalışkan ve Mehmet Ali Çalışkan’ın idealleriyle, İstanbul Cezerî Müzesi tarafından, büyük emeklerle birebir olarak hayata geçirildi. “Cezerî’nin Olağanüstü Makineleri” isimli sergi, Uniq İstanbul Maslak’ta 15 Şubat itibariyle kapılarını ziyaretçilerine açmış bulunuyor. Günümüz koşturmacasından sıkıldıysanız, 13. yüzyıla doğru bir yolculuğa çıkabilirsiniz. Kim bilir, makineler arasında gezerken belki siz de Cezerî’nin hınzır gülümsemesine ortak olursunuz.