Haziran ayında gidilebilecek 4 oyun
Sezonun yavaş yavaş kapandığı Haziran ayında, gelecek güzel günleri tiyatro salonlarında omuz omuza karşılamak isterseniz sizlere bu ay için dört oyun önerisi sunuyoruz...
Nuray Büyükdağ
Her dönemin kendi yasaklarını ürettiği bir dünyada yaşıyoruz. Ülkemizde kültür sanat dalları bundan oldukça fazla pay alıyor. Tutuklanan, işten çıkarılan tiyatrocular, yasaklanan oyunlar, çürümeye bırakılan, yıkılan tiyatrolar… Doğal olarak her yasak da kendi alternatifini doğuruyor. Bodrum katları ve garajlardan dönüştürülen irili ufaklı salonlar, her gün birçok salonda oynanan oyunlar, örgütlenme çabaları, atölyeler, festivaller, ödül törenleri birbirini izliyor. İçinde bulunduğu toplumu görüp yansıtmanın inceliğine sahip tiyatro budanan ağaçlar gibi çoğalmaya devam ediyor.
Sezonun yavaş yavaş kapandığı Haziran ayında, gelecek güzel günleri tiyatro salonlarında omuz omuza karşılamak isterseniz sizlere bu ay için dört oyun önerisi sunuyorum…
Dünyada Karşılaşmış Gibi - Krek Tiyatro
Krek Tiyatro'nun 5 yıl aradan sonra merakla beklenen yeni oyunu “Dünyada Karşılaşmış Gibi”, Kasım ayından beri Volkswagen Arena’da sahnelenmeye devam ediyor. Berkun Oya’nın yazdığı, oyuncu kadrosunu Alican Yücesoy, Defne Kayalar, Fatih Artman, Okan Yalabık, Öner Erkan, Serkan Keskin ve Settar Tanrıöğen’in oluşturduğu oyun, sezonun en iddialı ve ilgi gören yapımlarından.
Bir karakolda, sıradan bir gecede ortak noktaları, kayıpları ve acıları olanların kesişen hayatlarına tanık oluyoruz. Sahne tasarımı da Berkun Oya’ya ait olan oyun, tıpkı daha önce sahnelediği oyunlarındaki gibi camekanlı bir sahnede ve kulaklıkla izleniyor. Dördüncü duvarın kaldırıldığı oyunları seyretmeye alıştığımız bu zamanlarda seyirciyle arasına camekanı ve kulaklığı sokarak dördüncü beşinci duvarlarla bize sinematografik bir tiyatro deneyimi yaşatıyor. Yönetmen, bu sahne tasarımına bir üçüncü yaratıcı fikrini ekleyerek sıradışı ve çarpıcı bir deneyim daha yaşatıyor seyirciye. Sahne, sırt sırta dayadığı iki odalı bir karakoldan oluşuyor. Karakolun ortak alanı ve bir kapıyla geçilen sorgu odası olarak tasarlamış sahne. İki perdelik oyun, iki ayrı blokta, iki ayrı seyirci kitlesine eş zamanlı olarak bu iki odada sahneliyor. Birlikte ciddi bir senkron gerektiren oyunun her iki perdesi de aynı anda bitiyor. İyi kurgulanmış bir olay örgüsüyle sahnelenen oyunu hangi bloktan seyrederseniz seyredin bir bütüne varabiliyorsunuz. Oyunun başarılı ses tasarımı ve uygulayıcılığını Hakan Atmaca üstlenmiş.
Torbacı olduğu için içeri alınan ve ironik bir şekilde karakolda sağ duyuyu temsil eden Mevlüt (Öner Erkan) üzerinden herkesin kendisiyle yüzleşmesine tanık oluyoruz. Bu sene Afife Tiyatro Ödüllerinde “Yılın En Başarılı Erkek Oyuncusu” ödülünü Öner Erkan alırken, Krek Tiyatro bu oyunla “Yılın En Başarılı Prodüksiyonu” ödülüne layık görüldü.
III. Richard - Altıdan Sonra Tiyatro
Altıdan Sonra Tiyatro’nun son yıllardaki en önemli prodüksiyonlarından biri olan, William Shakespeare’in iktidar hırsı ve bunun getirdiği zincirleme suç dizisini işlediği, bugün de güncelliğini koruyan III. Richard oyunu Yiğit Sertdemir’in rejisi ve Sinem Özlek’in dramaturjisiyle 2017 den beri sahnelenmeye devam ediyor. Burakhan Yılmaz, Cemre Gümeli, Ceren Sevinç, Deniz Gürzumar, Eren Demirbaş, Erkan Baylav, Feride Çetin, Tolga Bayraklı, Yeşim Sarı ve Yiğit Sertdemir’in rol aldığı oyunun, dekor ve kostüm tasarımı Candan Seda Balaban, ışık tasarımı Cem Yılmazer, müzik Burçak Çöllü, hareket düzeni ise Senem Oluz’a ait.
III.Richard, Shakespeare’in tahtı zorla ele geçirmenin tarihsel bir döngü olarak devam ettiğini gösteren en kanlı oyunlarından biridir. İktidara giden yolda her şey mübahtır. Tekerlekli sandalyedeki fiziksel engelli III. Richard adım adım entrika ve cinayetlerle ilerleyişine devam edip, güç kazanırken fiziksel olarak da engellerinden kurtulur. Yiğit Sertdemir, usta oyunculuğuyla III. Richard’in bedensel değişim ve devinimini, ruhsal bunalımlarını katman katman yorumlayarak yaşayan bir karakter yaratıyor sahnede. III. Richard’ın yükselişini seyrederken, güncel, çok tanıdık bir hikayenin gözlerinizin önünden geçmemesi neredeyse imkansız.
Lâl Hayal
Yoğun bakım odasında yaşam mücadelesi veren Lâl ve arkasında onu içine karabasan gibi çeken karanlık bir perde. Önünde ise, yokluğunu, kaybolmuşluğunu sona erdirdiği ve hayatında yer etmiş kadınları içine girdiğinde tekrar hatırladığı su birikintisi…
“Lâl Hayal, farklı yaş ve sosyal statüden 7 kadının trajik komik hikayesini anlatır. 16 yaşındaki hip-hop’çı, 70 yaşındaki Nişantaşı hanımefendisi, komşu kadın, üniversite öğrencisi, Allah’a yakaran babaanne, Sütlüceli kuaför, koç burcu bir jinekolog… Lâl Hayal’in trajik komik kadınları neye tanıklık edip susmuşlardır?”
Metin, değişen karakterlere bağlı olarak kendimizi sorgulatıp oyunun öznesi haline getiriyor bizleri. Kadına karşı şiddetin hem fiziksel hem de psikolojik boyutlarına değiniyor. Oyunda “biz bu sistemin neresindeyiz”i sorgularken bulabilirsiniz kendinizi.
Yapımcılığını Songül Öden ile Tuba Ünsal’ın üstlendiği, yönetmenliğini Aysel Yıldırım ve Ezel Akay’ın yaptığı oyunun metni Sevilay Saral’a ait “Lâl Hayal” Nisan ayından beri Uniq Hall'de sahneleniyor. Songül Öden sahnede yedi karakterin her birinin nasıl hissedip düşündüğüne odaklandıktan sonra, dışsal davranışlarına ve kostümlerine yönelerek etkileyici bir performans sergiliyor.
Oyun süresince, perküsyon sanatçısı Gökçe Gürçay, kabus, karabasan, derin travmalar ve en çok da karanlık erkek şiddetinin soyut temsili olarak Öden’e eşlik ediyor.
Zebercet - Talimhane Tiyatrosu
“Bir oteli yönetmekle bir kurumu, geniş bir işletmeyi, bir ülkeyi yönetmek aynı şeydi aslında. İnsan kendini, olanaklarını tanımaya, gerçek sorumluluğun ne olduğunu anlamaya başlayınca bocalıyordu, dayanamıyordu. Ülkeleri yönetenler iyi ki bilmiyorlardı bunu; yoksa bir otel yöneticisinin yapabileceğinden çok daha büyük hasarlar yaparlardı yeryüzünde…”
Ömer Kavur’un 1987 yılında beyaz perdeye taşıdığı Yusuf Atılgan’ın kült eseri Anayurt Oteli, Firuze Engin’in uyarlaması ve Kerem Ayan’ın rejisiyle, tek kişilik tiyatro oyunu olarak, ‘Zebercet’ adıyla birkaç sezondur sahneleniyor.
Tiyatromuzun genç kuşak yazarlarından Firuze Engin, oyun metnini filmden değil, asıl kaynağı olan romandan yola çıkarak yazmış. Oyun, babadan kalma otel işletmeciliği işini devralan Zebercet’in çalıştığı, yaşadığı, başlı başına bir karakter olan “Anayurt Oteli”inin bir odasında geçiyor. Bu oda, onun doğduğu, gecikmeli Ankara treniyle gelip yok olan gizemli kadının kaldığı, zamanının çoğunu geçirdiği bir mekan. Zebercet’in yalnızlığı, sarsılan ruh halleri, dış dünyayla çoğu zaman çakışmayan şizofren hali, Halil Babür tarafından etkileyici bir şekilde canlandırılmış. Filmdekinden farklı olarak kapalı ve karanlık Zebercet’in yerini iç ve dış dünyasını kendi ağzından anlatan konuşkan bir Zebercet almış.