Dünya dertlerine hakim bir müzisyen: Shai Maestro Trio
Kuşağının yetenekli caz piyanistlerinden biri olan Shai Maestro, 26. İstanbul Caz Festivali kapsamında 17 Temmuz Çarşamba günü Zorlu PSM Platinum Sahnesi'nde olacak. Son albümü 'The Dream Thief' ile dinleyici ile buluşacak Shai Maestro, festivalin en merak edilen konserlerinden biri...
Cenk Erdoğan
Bir sene daha göz açıp kapayıncaya kadar geçti ve İstanbul Caz Festivali tüm ihtişamı ile yaklaştı. Bu sene yine birbirinden farklı stillerde ve özelliklerde bir sürü grup dinleyeceğiz. Bu sene sahne alacak sanatçılar arasında geçmişten beri bildiğimiz ve yeni yeni duymaya başladığımız sanatçılar ile birlikte harika bir festival bizi bekliyor. Kendi adıma söylemem gerekirse dikkatimi çeken bir sürü konser var ama içlerinden birisi sanırım benim için bu festivalin en merak edilen konseri olacak; Shai Maestro Trio…
Caz müziğin dünyada ilerleyişini takip edenler, son 10 yılda Orta Doğu ve Anadolu etkisinin başı çektiğini görmüşlerdir. Bu etnik kökenli dokunuşlar arasında en çok Yahudi caz'ı dünyaya açılmıştır. Şu anda New York merkezli olan ve dünyada turneler düzenleyen sanatçıların çoğunun Yahudi kökenli olması da bu terimi kullanmayı doğrular. Avishai Cohen ile başlayan ve ardından Dhaffer Youssef ile dünyaya yayılan seferad melodileri ve Arap etkisi de caz müziğinde önemli bir renk haline gelmiştir. Buradan hareketle, Ermeni etkisi ve Anadolu etkisi derken caz müziğinde yeni renkler yer almaya başladı. Bu birleşimlerden birisi de Shai Maestro...
Piyanistliğinin yanında kompozitor olarak da göz dolduran Shai Maestro, köklerinden kopmadan evrensel bir dille hikayesini anlatmaya çalışıyor. “The Stone Skipper” albümünü ilk dinlediğimde, "New York’un tam ortasında ciddi avangard caz ve R&B ile bezenmiş müzikler dönerken sen nasıl böyle bir albüm yaptın?" demiştim. Enteresan vokalistler hatta korolar, üst üste kaydedilmiş piyanolar ve ciddi bir müzik prodüksiyonu, kimseyi bastırmadan çalınan piyanolar ve özenli eşlikler...
"The Stone Skipper" ardından fazla beklemeden son albüm “The Dream Thief” geldi. Bu albümde organik trio çalımının yazdığı müzik üzerindeki etkisini hissettim. Uzun yıllardır takip ettiğim muhteşem basçı Jorge Roeder'ın harika melodi çalımı ve eşlikleriyle beraber geçtiğimiz haziranda New York'ta “55 bar”da tanıştığım müthiş sempatik bir genç olan davulcu Ofri Nehemya ile sınırları zorlayan bir kaç track…
Bu üçlü bence ortak bir dil yarattı diye düşünüyorum. Bazen olur öyle bazı müzisyenlerle sanki diğer yarın gibi çalarsın bu hissi “Lahza” isimli grubumdaki Mehmet İkiz ‘ile yaşamaktayım ordan biliyorum. Shai Maestro da bu hissi yaşamış olmalı ki bu kadar güçlü bir trio müziği çıkartıyorlar ortaya.
Shai Maestro aynı zamanda dünya dertlerine de hakim. Son albümde Obama’nın bir konuşması üzerine yazdığı balad, "What Else Needs To Happen" gerçekten yürek burkan cinsten. Hele ki içindeki kromatik melodilerin yarattığı gerginlik ve karmaşa duygusu adeta Obama’nın anlattıklarına tercüman oluyor.
Bu sene çıktığım “International Guitar Night” kapsamındaki 50 konserlik Avrupa, Amerika, Kanada turnesinde sıkça işittiğim bir söz vardı: "Müziğinizdeki Ortadoğu tadını çok sevdik.” Başta insanları "Turkish" diyerek düzeltmeye çalıştım, kendimce doğru bir tepkiydi fakat bir yerden sonra pes ettim. Çünkü dünyanın bir bölümden sonra batıdakiler için her yer “Middle Eastern” ve “Asian”! Onlar kavramları algılamıyorlar, sadece tat ve dokuya bakıyorlar. Sanırım bu turnenin bana kattığı en büyük şey kendi müziğimize daha çok tutunmak oldu. Bir gün bu yazdığım yazının aynısını bir Amerikalı'nın yazmasını diliyorum Türk cazı ile alakalı…
Sanıyorum ki bu harika festivalin benim adıma en güzel konserlerinden birisi olacak ve ben bu harika trioyu dinlemek için orada yerimi alacağım.