G.O.R.A’dan sahneye: Captain Kubar
Captain Kubar'ın canlı kayıtlarını derlediği albümü 'Hyperspace Travelling' geçtiğimiz günlerde dijital platformlarda yayınlandı. Sanatçı ile albümleri, sözsüz müzik ve Türkiye'deki müzik sahnesi hakkında konuştuk.
İstanbul merkezli trip-hop yapımcısı Captain Kubar, ilk albümü "Space Camels"ı 2018'de yayımladı. 11 şarkıdan oluşan albüm trap reggea ve elektronik gibi birçok tür üzerinde şekilleniyor. Farklı türler arasında sesi bir bütün olarak işleyen sanatçı Space Camels'tan sonra, iki single ve bir EP yayınladı.
Şu ana kadar Sofar İstanbul, Demonation Festival, Arkaoda, Mentha Nova, Nayah, Mecra gibi mekanlarda konserler veren Captain Kubar, canlı performanslarındaki doğaçlamalarıyla, performanslarını bir tür etkinliğe dönüştürüyor. Bir buçuk yıllık canlı performansın ardından, canlı kayıtları "Hyperspace Travelling" adlı bir albümde derleyen sanatçı, albüme daha önce yayınlanmamış 3 şarkı ekledi.
Captain Kubar'la müzik yolculuğunu, yeni albümünü ve Türkiye'deki müzik sahnesini konuştuk.
Klasik olarak başlayalım, sizi tanıyalım öncelikle...
Ben Emre Tuncel, çok küçük yaşımdan beri müzikle iç içeyim. 9 yaşında klasik gitar eğitimiyle müzik yapmaya başladım. İtalyan lisesi mezunuyum aynı zamanda. İtalyan lisesinde bir rock grubumuz vardı; Parantez... Sürekli beste yapıyorduk, benim bestelerimdi genelde. Cast Al diye bir yarışma vardı o zamanlar, şimdi Vodafone Müzik Yarışması galiba ismi, hala devam ediyor. O yarışmadan en iyi beste ödülüm var. Hatta o beste ödülüyle Bilgi Üniversitesi’nde burslu okudum. Hayatımı müzik sayesinde kurdum diyebilirim.
Bilgi Üniversitesi’nde de Sinema ve Televizyon okudum. Bir süre sinema sektöründe çalışarak, uzun metraj filmlerde 3 sene kadar set fotoğrafçılığı yaptım. O 3 sene boyunca kafamda sürekli müzik yapmak vardı fakat vakit bulamıyordum. Sonra 'Ben bu işi bırakıp en azından 3 sene de müziğe odaklanmak istiyorum' diye bir karar vererek, evde kendime küçük bir ev stüdyosu kurdum ve çalışmaya başladım. Bu arada Captain Kubar projesi başladı. Proje olarak da aslında açıkçası bir şey yoktu. Sadece oturup müzik yapmak istiyordum, ortaya ne çıkacağını bilmiyordum. Böylece etnik, elektronik bir sound’a oturmaya başladı, hoşuma gidince üstüne gitmeye başladım. Bir sürü şarkı birikmeye başladı bu arada. Sonra dönüp ben bir albüm çıkarabilirim galiba dedim. Çalışma sürecinde nasıl dolduysam bütün o doluluğu müziğe vurdum diyebilirim, böylece ilk albümüm Space Camels çıktı.
'ŞARKILAR CANLI PERFORMANSTA ÇOK DEĞİŞİYOR'
Geçtiğimiz günlerde de son albümünüz Hyperspace Travelling çıktı. Bu albümün hikayesi nedir?
Geçtiğimiz 1,5 sene içinde çok fazla canlı performans yaptım. Bu performansların bazılarını bir ses teknisyeni getirip kayıt altına alıyordum. Şarkılar canlı performansta çok değişiyor, çünkü şarkılar üstünde çok fazla doğaçlama yapıyorum. Bu yüzden neredeyse her canlı performansta değişiyor şarkılarım. O değişimi yakalamak istiyordum. Albüm kayıtlarında aha düz oluyor şarkılar, daha güvenli bir bölgede oynuyorsun. Ama sahnede sınır yok, insanların tepkilerine göre bir gitar solosunu bazı performanslarda 1 dakika çalarken bazı performanslarda 6-7 dakika çalıyorum. Bu yeni çıkan albümde onu yakalamaya çalıştım. İnsanlar albümdeki şarkılar için bunlar aynı şarkılar, bari başka isim verseydin dediler fakat şarkıların aynı altyapıları olsa da ruhları farklı...
'MASSIVE ATTACK GİBİ GRUPLARDAN ETKİLENDİM'
Şarkılarınızı oluştururken nelerden ilham alırsınız?
Çok değişik şeylerden ilham alıyorum. Yani filmlerden ilham alıyorum mesela, adım zaten bir filmden geliyor. Captain Kubar ismi G.O.R.A’dan geliyor. Bir filmin ruhundan ya da oradaki kullanılan bir enstrümandan etkilenip onu tekrardan kendi sound'uma oturtmaya çalıştığım şeyler oluyor. Mesela en son Spotify listesine giren The Gavat isimli şarkımı Climax filmini izleyip, Acid House'dan etkilenerek 'Hem Acid House hem de anadolu sound'lu gitarlar aynı anda olsa nasıl olur?' diyerek yaptığım bir şeydi.
Bunun dışında Massive Attack gibi etkilendiğim müzisyenler var, mesela Massive Attack’in herhangi bir albümündeki bütün şarkıların tarzları aslında çok farklı. Bizde genelde bir sound oturtuluyor ve tüm şarkılar o sound üstünden oluşuyor. Ama aslında bir albüm iyi bir playlist gibi de olabilir, farklı türlerden oluşabilir. Benim yapmaya çalıştığım şey bu aslında.
'İNSANLAR ENSTRÜMANTAL MÜZİĞE AÇ'
Müziğiniz enstrümantal ve birçok dinleyici tarafından beğeniliyor, samimi bulunuyor. Bu geri dönüşlere siz ne dersiniz?
Bence insanlar enstrümantal müziğe aç. Çok fazla sözlü müzik var ve insanlar DJ performansı dinlemeye gidiyorlar. Bunu canlı olarak yapmam da insanların ilgisini çekti. Yani insanlar enstrümantal müzik dinlemeyi seviyorlar.
Enstrümantal müzik Türkiye’de ve dünyada nasıl karşılanıyor?
Nedense sanatçılar bunu yapmıyor. Örnek veriyorum Gaye Su Akyol enstrümantal müzik yapsa ben daha çok dinlerim. Çünkü şarkıların arkasında çalanlar çok güzel, bazen ‘Yeter artık çok fazla Türk Sanat Müziği gibi oldu, adamlar çalsa da dinlesek mi acaba?’ diye düşünüyorum. Bu tarz insanlar da enstrümantal müziğe yönelmeliler diye düşünüyorum.
Aslında enstrümantal müzikten bu kadar bahsettik ama ben de şu anda sözlü bir albüm yapıyorum. Bundan sonraki albümüm sözlü bir albüm olacak. Artık Space Camels’ı yaptım, bitti. Artık aynısını tekrardan yapmaya gerek yok diye düşünüyorum. Şu an daha Synthwave, Depeche Mode tarzında bir albüm yolda geliyor.
Takip ettiğiniz ve dinlediğiniz müzisyenler var mı?
Ben aslında iflah olmaz bir metalciyim. Evde Metallica, Guns n' Roses, Pantera plaklarım var onları dinliyorum. Onun dışında Foo Fighters hayranıyım. Tamamen kendi sound'umun dışında gruplar... Genelde evde plak dinliyorum, onun dışında da eski ve çok sevdiğim albümleri dinliyorum. Klasikler yani...
'İNSANLARIN BERABER ÇALIŞMAYI ÖĞRENMESİ GEREKİYOR'
Türkiye’deki müzik sahnesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Eleştirileriniz, beğendiğiniz noktalar ve isimler var mı?
Bence alternatif sahne gelişiyor ama biraz daha kolektif ruhu gelmesi lazım. İnsanların beraber çalışmayı öğrenip bir şeyler yapması gerekiyor. Çünkü küçük bir çevrede dönüyor her şey. O insanlar 5-10 kişiler, hepsi birbirinin grubunda çalıyor, birbirinin konserine gidiyor. Bu ‘sözde’ bağımsız kolektif şeylerin daha büyüyerek birbirine destek olması gerek diye düşünüyorum.
Onun dışında Türkiye müzik sahnesini beğeniyorum. Gaye Su Akyol’un özellikle son albümünü çok beğendim. Bu hafta itibarıyla Muaf Kadıköy ile 'Live Electronica Nights' diye bir geceye başlayacağız. Her ay böyle bir gece yapacağız benim hostluğumda. Ben ve ekstra bir canlı elektronik çalacak birini daha çıkaracağız sahneye. 'Türkiye'de bunu yapanlar var sadece DJ'lere mahkum değiliz' mesajını verebilmek için böyle çalışmalar başlatmaya karar verdim. O yüzden beraber daha iyi yere getireceğiz diye umuyorum.
Albüm tanıtım konseri 28 Temmuz’da yapıldı. Sonraki konserleriniz neler?
9 Ağustos Cuma günü Muaf Kadıköy’de canlı elektronik müzik yapan Albus-In diye bir arkadaşımızla sahne alacağız. O serinin ilk konseri olacak. Onun dışında şu an planlanan bir tarih yok.
Peki dinleyiciyi nasıl bir sahne performansı bekliyor?
Dinleyiciyi bol elektronik, bol synthli, çok değişken, alıştığımız DJ geçişleri olmayan, her şarkı geçişinde ‘yeni bir şeye geçiyoruz’ düşüncesini yaratan bir performans bekliyor.
'CAPTAIN KUBAR KESİNLİKLE KENDİNİ TEKRAR ETMEYECEK'
Geleceğe dair neler hedefliyorsunuz?
Sözlü, İngilizce bir albüm geliyor. Yaklaşık 5-6 şarkısı bitti, yapım aşamasında olan 4 şarkı daha var. İçime iyice sindikçe yayınlayacağım. Bu sonbahar, -Ekim ya da Kasım- gibi olur. Daha sonra belki Türkçe bir albüm yapabilirim. Reggae bir albüm yapmak istiyorum mesela, sadece reggae şarkılardan oluşan.
Captain Kubar kesinlikle kendini tekrar etmeyecek. En azından dinleyicilerime bunu söyleyebilirim. Bir tane daha Space Camels belki bir 10 sene sonra olur. Gelecekteki tek hedefim sürekli bir şeyler denemek. İnsanlar belki yeni deneyimlerden nefret edecekler ama ben bunu sevdiğim sürece kesinlikle ileri adım atmayı düşünüyorum.