Biz, façası pis de eli temiz bir nesiliz!
Sanatın muktedirler tarafından araçsallaştırılması nasıl bir gelenekse, yaşadığı hayata ve ülkeye dair bir fikri olanlar için de bir o kadar araç-silah olması da bir gelenektir. Bu döngünün tekrar tecelli ettiği bugün, rap müzik köklerine dönerek bir direniş ve varoluş göstermektedir. Nitelikli söz söylemenin etkisi ile bugüne ve yarına ilham veren Susamam müzisyenleri, muktedirlerin toplumda açtığı yarıklara tohum ekip ayna olmaktadır.
"Dünyayı değiştireceğimi söylemiyorum ama sizi temin ederim ki dünyayı değiştirecek kişilere ilham kaynağı olacağım."
Tupac Amarru Shakur
Oğul Aşkın
Garabelerin harabesinde doğmuş neslin sesi susmadı. 80’lerin sonu, 90’ların bütünü ve şimdi de milenyumun ilk tohumları - namı diğer torunları- toplumsal muhalefetin avazı olmaya Gezi’den bugüne devam etmekte. İki gün önce yayınlanan #Susamam şarkısı ve beraberinde gelen video klip, sözünün hakkı ile gündemi işgal ediyor.
Şanışer’in başını çektiği proje, iki aylık bir süre içerisinde 20 sanatçının ve birçok kişinin dahil olması ile meyvesini verdi. Baskı altında yaşayan toplumun derin dertlerini ana sözcükler etrafında bir araya getiren şarkı, hemdert olduğu milyonlar tarafından dinlenilmekte ve süratle paylaşılmakta. Şarkının ve video klibin bu denli ilgi görmesi şaşırtıcı değil. Yaşadığı ülkede benzer acıları yaşayıp, aynı baskının altında yaşamak zorunda olan farklı köklerden gelen sanatçıların ortak bir avaz yaratması kolektif bir cesaretin ürünü. Umudunu yitiren toplumlarda, karanlığı yırtacak ışık tek bir kıvılcım ile peyda olur. Cesaret, umudu beslemekte hiç ama hiç gecikmez. Şarkının saatler içinde böylesine yayılması, insanların umuda dair beklentisine dairdir.
Fuat, Ados, Şanışer, Hayki, Server Uraz, Beta, Tahribat-ı İsyan, Sokrat St, Ozbi, Deniz Tekin, Yeis Sensura, Sehabe, Aspova, Defkhan, Şanışer, Aga B, Mirac, Kamufle ve Mert Şenel; ülkenin farklı yerlerinden ve farklı sınıflarından geliyorlar. Ortak dertleri, üretimlerini gerçekleştirmek ve endüstriyelleşmiş kültürel sahada kendi varlıklarını korumak/gerçekleştirmek olan bu isimlerin birçoğu rap müzik üretmekte.
Her daim üretildiği topraklarda alt kültürün sesi olma niteliğindeki rap müzik, son yıllarda müzik endüstrisi tarafından yeni bir trend olarak algılanmış ve her türlü pazarlama politikalarıyla popüler hale getirildi. Zaten rap müziğe aşina ya da müptela alt sınıfların nicel çoğunluğu, müzik piyasaları tarafından hedef kitle ilan edilerek amiyane eğlence unsuruna dönüştürüldü. Müzikal altyapıların giderek aynılaşması, ses teknolojisinin gelişmelerin tüketim odaklı ilerlemesi, rap müzikte anlatının giderek kısırlaşması bu dönüşüme destek attı.
Özellikle son birkaç yıl içerisinde furya haline gelen rap, hızla alternatif bir kültürün sesi olmaktan çıkıp, aksine sektörün hain öpücükleriyle palazlandı ve sosyal medyanın da gücüyle başkalaştı. Gettolardan, varoşlardan, uzak banliyölerden, göçmen hikayelerinden ve toplum karşısında yok olan kişinin biricikliğinden vücut bulan rap, özellikle İstanbul çevresinden başlayarak popüler hale geldi. Çok değil, 20 yıl önce genel kanı tarafından müzik türü dahi kabul edilmeyen rap, reklam kampanyalarına yatak örtüsü ya da dizilere hale getirilerek yaygınlaştırıldı. Rağbet görenin atıllığı musalla olurken, rap dinleyicisi sayıca çok yüksek rakamlara ulaştı ve müzik sektörü bu durumdan fazlasıyla faydalandı. İşte tam olarak bu noktada piyasa rekabeti içerisinde kalan rap sanatçıları için bu süreçte iki yol belirledi. Kimisi ya müziğini değiştirip popüler olana dahil oldu ya da popüler olanı yarattı, kimisi de her şeye rağmen kendi üretiminde ısrarcı olup zor maddi ve manevi koşullarda her defasında sınanıp inandığı doğruları kendi sözleriyle anlatmaya devam etti. Susamam’ı yaratan müzisyenler, tam bu noktada müziği salt bir eğlendirme aracı olması vasfının ötesine taşıdılar. Toplumun tamamını ilgilendiren sorunların ve dertlere dair temel başlık çerçevesinde bir anlatıyı var ettiler.
Doğa, kuraklık, hukuk, adalet, Türkiye, İstanbul, eğitim, sorgulamak, kadın hakları, kadın mücadelesi, kadına şiddet, dünya, gurbet, hayvan hakları, intihar, faşizm, sokak ve trafik başlıkları üzerinden kendi fikirlerini birer bileylenmiş bıçak haline getiren müzisyenler bunu hedefe atmaktan geri durmadılar. Söz söylemenin gücü ve cesaretin birlikteliğinden umudu doğurdular.
EBEDİ VE EDEBİ BAĞ
Özellikle genç kuşağın yoğun ilgisini taşıyan rap müziğin ülke dertlerine dair sözünü bu denli net söylemesi, sanat ile toplumsal muhalefetin arasındaki ebedi ve edebi bağı aşikar eder. Sanatın muktedirler tarafından araçsallaştırılması nasıl bir gelenekse, yaşadığı hayata ve ülkeye dair bir fikri olanlar için de bir o kadar araç-silah olması da bir gelenektir. Bu döngünün tekrar tecelli ettiği bugün, rap müzik köklerine dönerek bir direniş ve varoluş göstermektedir. Nitelikli söz söylemenin etkisi ile bugüne ve yarına ilham veren Susamam müzisyenleri, muktedirlerin toplumda açtığı yarıklara tohum ekip ayna olmaktadır.
Ejderhayı gıdıklamaktan çekinmeyenler, tez zamanda baskıya ve hatta karartmaya maruz kalabilirler. Saatler içinde milyonlarca dinlenen Susamam ve Kreuzberg’den ateşe ateş katan Ezhel'in Olay şarkısı, yeniden kabaran bir dalganın öncüleridir. Sözün ve ezginin bu denli yayılabiliyor olması ise fil dişi kulelerinde kir işi yapanları elbette tedirgin etmektedir. Tedirgin olduğu her alanda baskıyı meşru gören sistem; sansürden, hapis cezalarından, seçilmiş şehirlere atanan kayyımlardan ve tehditlerden beslenmektedir. Susamam müzisyenleri içinde böyle bir gelecek geçerli ise bilinmelidir ki en büyük silah, dayanışmadır.
"Günler koşuşturmakla geçip giderken, neden var olduğunun farkında değilsin. Neden olduğun sorunlarınsa farkında değilsin. Gülmek, eğlenmek istiyorsun. Hayat zaten çok zor. O yüzden müzik seni eğlendirsin, gerçeklerden uzaklaştırsın istiyorsun. Ama biz müziğin bir şeyler değiştirebileceğine inanıyoruz. Bizimle gel. Başlayalım mı?"