‘Koşulsuz konukseverlik’ ve sanatın özgürleşmesi

İmamoğlu, “Çünkü sanat, demokrasiyi sever, demokrasiyle gelişir. Sanata sınırlar çizilemez. Dikte ettirilerek sanat yapılamaz” dediğinde salondaki heyecan daha da artıyor ve bu coşku bir rahatlamaya dönerek kendini alkışa teslim ediyordu. Demokrasiye inanan yöneticilerin, sanatın ve sanatçının yolunu açabileceğini ve gerçek sanatçıları sonuna kadar destekleyeceklerini, baş tacı edeceklerini vurguluyordu İBB Başkanı.

Google Haberlere Abone ol

Hamid Omeri

Sosyal ve kültürel anlamda sadece niyetle iktidar olunmadığı; olunamayacağının yeterince anlaşıldığı ve kabul edildiği, verilen desteklerle, armağan edilen nişan ve payelerle bunun sağlanamayacağının itiraf edildiği dönemleri yaşadığımız gibi iyi sanatın da Şeyhi’nin mısralarında dile getirdiği gibi,

“Fazl u hüner ne fayide olmasa terbiyet

İlm ehline azab ola akl ıssına ikab”

desteğe ve ‘sahne’ bulmaya ihtiyacı olduğunu Haliç Kongre Merkezi’ni saran heyecan ve rahatlıktan anlamak mümkündü. Konukseverlik koşulsuzdu ve insanlar rahattı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) 2019-2020 Kültür Sanat Sezonu, Haliç Kongre Merkezi’nde çok sayıda seçkin davetlinin katılımı ile gerçekleştirilen Özel Açılış Gecesi ile sezona merhaba dedi. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yaptığı konuşma, sanatçılardan büyük alkış aldı, çünkü sanatın özgürleşmesi için ne gerekiyorsa yapılacağını belirten ve hissettiren sözlerle doluydu konuşması. Haliç Blok Salonu'ndaki coşku ve yapılan konuşmanın sürekli alkışlarla kesiliyor olması sanatçıların özlediklerinin ne olduğunu anlamak açısından önemliydi.

'SANATA SINIRLAR ÇİZİLEMEZ. DİKTE ETTİRİLEREK SANAT YAPILAMAZ'

Bir sanatçı olarak sahneye çıkmadığını, sanatçı olarak sahneye çıkıp alkışlanmanın büyük bir ayrıcalık olduğunu vurgulayan İmamoğlu, “Çünkü sanat, demokrasiyi sever, demokrasiyle gelişir. Sanata sınırlar çizilemez. Dikte ettirilerek sanat yapılamaz” dediğinde salondaki heyecan daha da artıyor ve bu coşku bir rahatlamaya dönerek kendini alkışa teslim ediyordu. Demokrasiye inanan yöneticilerin, sanatın ve sanatçının yolunu açabileceğini ve gerçek sanatçıları sonuna kadar destekleyeceklerini, baş tacı edeceklerini vurguluyordu İBB Başkanı.

.

HERKES İÇİN HER YERDE KÜLTÜR SANAT

“Her yerde, herkes için kültür ve sanat” idealinin gerçekleştirilecek olacağına dair sözlerini şöyle sürdürüyordu İmamoğlu: Zaten bir kişi karar verince de iyi olmuyor. Demokrasi, çok önemli ve değerli. Yeni nesil belediyecilik anlayışımızla biz tam da bunu başarmaya çalışıyoruz. Bu kentin en demokrat belediye başkanı olacağımı söylüyorum. Evet, böyle olacağım ve böyle olmam, şu buluşmamız için de önemli.

Haliç Kongre Merkezi'nde ışık gösterisi ile başlayan açılışın ilk oyunu, “Yıl 4153: Lüküs Hayat” oldu. Lüküs Hayat’tan ve Cemal Reşit Rey’den ilham alan enstalasyon ve sahne performansları oldukça dikkat çekiciydi. Şehir Tiyatrolarının gösterisi coşku çıtasını daha de yükseltti. Yapılan konuşmalardan ve gece öncesi edilen sohbetlerden edindiğim izlenim şu oldu: Yeni dönem ve yeni kültür sanat sezonu, kültür sanat dünyasına soluk aldıracak. Her rengin ve her dilin kendine sahne bulacağı bir kültür sanat takvimi için biraz daha zamana ihtiyaç duyulabilir. Sanatın dikkate alınacağı böylesi koşulsuz bir konukseverlik yaklaşımı ile sanat, özlediği özgürlüğe ve özgür alanlara kavuşacaktır. Eğer bu temel sağlam atılırsa kültür sanat takvimi de İstanbul kadar renkli olacaktır.

HAŞİYE: SÜTLÜCE'DEN HALİÇ KONGRE MERKEZİ'NE DAİR HAFIZA

Haliç Kongre Merkezi’nde çok sayıda etkinliğe katıldım. Merkezin yapım inşaat sürecinde orada gerçekleştirilecek ilk önemli etkinlik olan Dünya Su Forumu’na yetişip yetişemeyeceğine dair düzenlenen bazı toplantılara katılım imkânı bulmuş ve bazı mülahazalara tanık olmuştum. Ciddi bir problem yaşanmadan tesis zamanında tamamlanmıştı. Burada düzenlenen çok sayıda konser, panel ve foruma katıldım. Bugüne değin aklımda kalan etkinliklere baktığımda ‘ilk’ etkinliğin hafızamdaki yerini koruduğunu görüyorum. Konu Koordinatörü olarak da görev üstlendiğim 5. Dünya Su Forumu’nda aklımda kalan en önemli detaylardan birinin Celal Talabani’nin salona girdiği an olduğunu anımsıyorum. Yaşı ilerlemişti. O güçlü ve atik peşmerge gözlerimin hizasından ağır ağır protokolde kendisine ayrılan yere doğru yürüyordu. Onu bir kez daha rahmetle anıyorum. Ve yine o etkinlik sırasında Sütlüce ile Feshane arasına eski Galata Köprüsü kurulmuş ve katılımcılar iki etkinlik alanı arasına kurulan bu tarihi köprü üzerinden yürüyerek etkinliklere ulaşma olanağı bulmuşlardı. O köprü üzerinde nice etkinliklere tanıklık etmeyi diliyorum.