Fotoğrafçı Neslihan Ataş: İnsanlar deli olduğumu düşündüler
Kelebek Etkisi isimli fotoğraf projesinde bir kadından 35 kadın portresi var. Fotoğraf sanatçısı Neslihan Ataş yeni sergisini "Bu projede yer alan her fotoğrafın bir öyküsü var. Fotoğrafların bir kısmını evde, kendi hazırladığım fonla, bir kısmını her birinin benim için anlamı, anısı olan yerlerde çektim" diye anlatıyor.
İZMİR - Fotoğraf sanatçısı Neslihan Ataş’ın “Kelebek Etkisi” isimli sergisi, İzmir Ticaret Odası Sergi Salonu’nda sanatseverlerle buluştu. Toplam 35 fotoğrafın yer aldığı sergi, 25 Ekim tarihine kadar ziyaret edilebilir. Dr. Özgün Özer küratörlüğünde otoportrelerden oluşturulan proje, 12 aylık bir çalışma sürecinde gerçekleştirildi.
'FOTOĞRAF ÇEKTİKÇE İYİLEŞTİĞİMİ FARK ETTİM'
Kelebek Etkisi Projesi’nin “Her Kare Bin Kadın” adlı fotoğraf sergisine katılması için teşvik eden öğretmeni sayesinde gerçekleştiğini söyleyen Neslihan Ataş, “Kötü bir dönem geçiriyordum. Fotoğraf öğretmenimin telefonu üzerine ayağa kalktım. Gücüm yokmuş gibi hissetsem de sorumluluk almıştım. Gerçekten dışarı çıkacak gücüm yoktu. Evden çıkmadan kendi kendimi çekerim diye düşündüm. Sonuçta ben de bir kadındım. O sergide çok güzel yorumlar alınca kendime güvenim arttı. Devam ettim çekmeye… Kafamın arka planındaki sesler sadece fotoğraf çekerken susuyordu. Çektikçe iyileştiğimi fark ettim. Oradaki 35 kadın fotoğrafçıdan biri olmaktan gurur duydum. İşte Kelebek Etkisi’nde o projeden de izler var. “Her Kare Bin Kadın” projesinde 35 kadın fotoğrafçıdan birer kadın portresi vardı; Kelebek Etkisi’nde de bir kadından 35 kadın portresi var. Bu projede kelebeğe dair çok şey var aslında. Hayatımızdaki tekamül süreçlerini metamorfoza çok benzetiyorum. Güçlenmek için, zorluklarla, acılarla baş etmenin zorunlu olduğunu öğrendim. O kozanın duvarlarını kanatlarınızı kanatarak yıkmazsanız, uçamazsınız. Bunu bizzat tecrübe ettim" diyor.
'İNSANLARIN BENİ İZLEMELERİNE ALDIRMADIM'
Ataş, “Kelebek Etkisi” isimli sergisinin hazırlık sürecini şöyle anlatıyor: ”Her ay iki ya da üç konsept çekecek şekilde bir program belirledim. Evde çekim yapacağım zaman benden başka kimsenin olmamasına dikkat ettim. Birkaç çekim haricinde mekan, konsept, kostüm, saç ve makyajın hepsini kendim yaptım. Çok yorucu bir süreçti. İlk zamanlar kumandam yoktu, zamanlayıcı ile aynı sahneyi defalarca çekiyordum. Başlangıçta kendi kendimi netleştirmekte çok zorlanıyordum. Giderek kendimce yöntemler bulup uyguladım. Kendi eksiklerimi tamamlamaya, fotoğrafçılığımı iyileştirmeye başladım. Dış çekimlerde de aynı prensibi sürdürdüm. Kostümle çıktığımda insanların şaşkın bakışlarına, kendimi çekerken beni izlemelerine aldırmadım. Fotoğraf çekerken dışarıdan gelen bakışlara kendimi tamamen kapatıyorum, görmüyorum, duymuyorum.”
'HER FOTOĞRAFIN BİR ÖYKÜSÜ VAR'
Çektiği her fotoğraf için birçok anı biriktirdiğini aktaran Ataş, yaşamının zor bir anında başladığı çekimlerin adım adım kendisini iyileştirdiğini söylüyor: “Bu projede yer alan her fotoğrafın bir öyküsü var. Fotoğrafların bir kısmını evde, kendi hazırladığım fonla, bir kısmını her birinin benim için anlamı, anısı olan yerlerde çektim. Mesela mutfağımda unları saç kurutma makinesiyle uçurup fotoğraf çekeceğimi söylediğimde herkes çok telaşlandı. Bir keresinde sisler içinde çekmek istediğim bir fotoğraf için Kemeraltı’ndan bir sis objesi aldım. Evde yalnızken patlayınca bir kaza atlattım. O gün çekemedim o fotoğrafı… Saat kulesinde kuşlu bir sahne çekmek için metroya kabarık bir elbiseyle, sırtımda sırt çantası, elimde tripod ve bir kutunun içinde kuşla binmiştim. Sanırım insanlar deli olduğumu düşündüler. O an sonuca odaklandığım için hiç aldırmıyordum.”
Kelebek etkisi diye adlandırdığı dönemin kendisi için bir dönüm noktası olduğunu vurgulayan Ataş, “İlk çektiğim fotoğrafların birisinde gerçek gözyaşlarım var. Onu öyle çektim ve öyle sunmak istedim” diyor ve ekliyor:
3 günlük bir hayat bu,
Masal da oluruz, gerçek de,
Model de, fotoğrafçı da,
Tırtıl da, kelebek de.
Önemli olan, kendimiz kalabilmek, geçmekte olan anı yakalayabilmektir...