Osman Hamdi Bey nasıl rekor kırıyor?
Son dönemde Osman Hamdi resimleri, yurt dışındaki müzayedelerde çok yüksek fiyatlara satılıyor. Oysa bu fiyatlara sadece kendi ülkemizin perspektifinden bakmamız aslında yanıltıcı bir durum. Günümüz Türkiye’sindeki çağdaş sanatçıların eser fiyatları Osman Hamdi Bey kadar yüksek değil elbette ama fiyatları global sanat piyasasıyla karşılaştırınca çok daha farklı bir tabloyla karşılaşıyoruz.
Osman Hamdi Bey’in kim olduğunu hepimiz az çok biliyoruz. Türkiye’nin ilk güzel sanatlar akademisinin kurucusu, yurt dışına arkeolojik eserlerin götürülmesini (kaçırılmasını) durdurmayı başarmış bir müzeci, belediye başkanı ve ‘Orient’te yetişen tek oryantalist. Üstelik Türk resmindeki “ilk ve son Oryantalist” kabul ediliyor. Onun ülkemiz açısından ne kadar kıymetli biri olduğundan hiçbirimizin şüphesi yok. Ancak onun eserlerinin kıymeti konusunda meseleye sadece kendi ülkemizin perspektifinden bakarsak yanılgıya düşebiliriz. Osman Hamdi Bey’in resimlerinin satış fiyatlarını global sanat piyasası içinde düşünürsek, 6 milyon dolarlık bir Osman Hamdi Bey resminin, aslında global piyasa açısından ucuz olduğunu söyleyebiliriz.
BEKLEDİKÇE KIYMET KAZANAN ‘META’
6 milyon Dolar’ınız olsa Boğaz’dan bir yalı mı alırdınız, yoksa bir Osman Hamdi Bey resmi mi? Sanat piyasasını takip eden biriyseniz tercihinizi Osman Hamdi Bey resminden yana kullanacağınıza eminim. Ne de olsa Boğaz’ın akıbetinin ne olacağı, şu sıralar meçhul ama kıymetli bir resim durdukça değer kazanır.
Son yirmi yılda sanat eserleri, ‘değer kaybetmeyen’ yatırım araçları olarak görülmeye başlandı ve çok ciddi ölçekte bir piyasa söz konusu. Deloitte ve ArtTactic’in 2019 yılı için hazırladığı “Sanat ve Finans” başlıklı rapora göre bir eserin ‘bekleme süresi’ ne kadar uzarsa, değeri de o derece artıyor. Çağdaş sanat yapıtlarının %88’i, empresyonist ve modern yapıtların ise %80’i satım alım tarihinden on yıl sonra yeniden satışa çıkarıldıklarında, alım fiyatından daha yüksek bir fiyata satılabiliyor. Müzayedeciler buna ‘bekleme süresi etkisi’ diyorlar. Boğaz’dan bir yalı alsanız ne olurdu? 10 yılda o yalı eskirdi ve restore etmeden satamazdınız. Emlak dediğiniz sürekli masraf çıkarsa da sanat eserleri açısından karlılık denklemi, tam tersinden işliyor.
Sanat piyasasındaki en büyük risk ise satın alınan eserin sahte çıkması veya başka bir gerçek sahibinin olduğunun anlaşılması. Özellikle Nazi döneminde yağmalanarak kaçırılan veya soykırımdan kaçmaya çalışan bazı ailelerden zorla satın alınan resimler, açılan davalar sonucunda eserin mirasçısı olan kişilere iade edilebiliyor. Bu yüzden yatırımcılar, menşei (provenance) belli olmayan eserlerden uzak duruyorlar. Ocak 2020 itibariyle bütün AB ülkeleri, kara para aklama konusunda beşinci yönetmelik adı verilen bir yönetmeliği, ulusal anayasalarına dahil edecekler. Bu yönetmeliğe göre değeri 10 bin euro ve üzeri olan eserlerin alım satımında mutlaka devlete bilgi verilecek. Bunun gibi ülkeler arası ortak çabalarla, sanat piyasasındaki riskleri azaltmak amaçlanıyor.
OSMAN HAMDİ’LER UCUZA MI GİDİYOR?
Geçtiğimiz Mayıs ayında Monet’nin “Saman Yığınları” (Meules) Sotheby’s tarafından 101 milyon dolara satıldı. 12 Kasım’da yapılacak yeni bir müzayedede ise Monet’nin Londra’daki Charing Cross Köprüsü’nü betimlediği resmi 30 milyon dolar açılış fiyatıyla satışa sunulacak. Christie’s’in kırdığı rekorlar ise bir resmin fiyatının ne kadar eski olmasıyla ilgisi olmadığını kanıtlıyor: Geçtiğimiz yılın Kasım ayında David Hockney’in havuz başında iki figürü betimlediği resmi 91 milyon dolar ile rekor kırmıştı. Christie’s’in 13 Kasım’da yapacağı müzayedede Hockney’in az bilinen “Sur la Terrasse” (1971) adlı resmi satışa sunulacak ve başlangıç fiyatının 25 ila 45 milyon dolar arasında olacağı belirtiliyor. Geçtiğimiz günlerde bir evin mutfağında tesadüfen bulunan, Rönesans ustası Cimabue’nin resmini fiyatı ise 24 milyon euroya nihai alıcısını buldu.
Global sanat piyasasında, ‘rekor’ kabul edilen rakamlar en az iki haneliyken bir Osman Hamdi Bey resminin 6 milyon dolara alıcı bulması, sadece Türkiye sanat piyasası açısından rekor kabul edilebilir. Üstelik Osman Hamdi Bey’in, bir kompozisyonun birden fazla benzerini yaptığı düşünülürse bu durumun, fiyatında düşüşe neden olduğu bile söylenebilir. Az önce bahsi geçen rekor fiyatları düşünürsek, bir Osman Hamdi Bey resmi, bir Rönesans ustasının ancak dörtte biri ediyor.
ORSAY MÜZESİ’NDE ve İRHM’DE AYNI RESİM!
Osman Hamdi Bey’in ülkesi içinde, kamuya açık bir yerde resimlerini sergilemediği biliniyor. Bir eseri yakın çevresi tarafından beğeni kazandığında, aynı kompozisyonu yeniden çalışmaktan da bu yüzden çekinmemiş olsa gerek. Bugün Paris’teki Orsay Müzesi’nde sergilenen bir resminin, çok benzeri MSGSÜ İstanbul Resim ve Heykel Müzesi koleksiyonunda bulunuyor. Orsay Müzesi’nde sergilenen 1903 tarihli resmin ismi, “Çocuk Mezarları Önünde Yaşlı Adam” (“Vieil homme devant des tombeaux d'enfants”). Aynı kompozisyonun İRHM versiyonu ise “Şehzade Türbesi’nde Derviş” ismini taşıyor ve 1908 tarihli. İki resimde de iç mekan kompozisyonu birebir aynı. Türbe duvarında bulunan Arapça yazıların farklı olması dışında çok küçük nüans farkları var: İRHM versiyonunda sağ köşede bulunan kandilin çevresindeki kumaş daha farklıyken Orsay Müzesi’ndeki versiyonda kumaşın üzerinde bir desen olduğu ayırt edilebiliyor. Orsay Müzesi, 1980’lerde tren garı binasının müzeye çevrilmesinden sonra kurulmuş ve sadece 1848 sonrasına ait eserleri sergileyen bir müze. Osman Hamdi Bey’in resminin menşei konusunda ise 1941’de Louvre Müzesi’nde olduğu, ardından 1982’de Orsay Müzesi’ne aktarıldığı belirtiliyor. Resmin 1940’larda Paris’e nasıl ulaştığı ayrı bir muamma, ancak Osman Hamdi Bey’in aynı kompozisyonuna İRHM’de sahip olmamız büyük bir şans sayılabilir. Mustafa Cezar’ın “Sanatta Batıya Açılış ve Osman Hamdi” (1995) adlı kitabı incelendiğinde, ressamın bazı resimlerinin nasıl el değiştirdiği takip edilebiliyor.
Mustafa Cezar’ın kitabı incelendiğinde, Malezya İslam Sanatları Müzesi’nin Eylül ayında 7,8 milyon dolara satın aldığı, 1880 tarihli “Kuran Okuyan Kız” tablosunun eskiden de bir özel koleksiyonda olduğu anlaşılıyor. Ekim ayında Sotheby’s tarafından yaklaşık 6 milyon dolara satılan “Kuran Dersi” adlı eser de Cezar’ın kitabında ‘özel koleksiyon’ ibaresiyle yer alıyor.
Oysa Osman Hamdi’nin fiyatları birkaç sene önce bu kadar yüksek değildi. 1906 tarihli “Kaplumbağa Terbiyecisi”, Cezar’ın kitabındaki bilgiye göre Erol Kerim Aksoy koleksiyonundayken Aralık 2004’te 3,5 milyon dolara Suna ve İnan Kıraç Vakfı’na satılmıştı. Neyse ki bu resim uzak bir diyara gitmedi, halen Pera Müzesi’nde halka açık şekilde sergilenerek yanı başımızda duruyor. Osman Hamdi Bey’in bir sonraki müzayede rekoru ise “İstanbul Hanımefendisi” adlı resminin 2008 yılında Londra’da 6,5 milyon dolara (8 milyon TL) satılmasıydı.
2012’de Sotheby’s tarafından satışa sunulan “Kuran Okuyan Genç Emir” (1878) tablosu ise ilk satışa çıkarıldığında alıcı bulamadıysa da 2013’te Louvre Abu Dabi’nin açılış duyurusu niteliğinde açılan bir sergide karşımıza çıktı. Bu resim, Abu Dabi’ye özel bir anlaşmayla satılmış olduğundan fiyatı bilinmiyor. Elimizdeki yegane bilgi Sotheby’s’in satışa sunarken belirttiği menşei. Satan kişi, eseri 1980’lerin başında Fransa’da satın almış. Bu resmin satın alınması Louvre Abu Dabi için öylesine gurur kaynağı ki 2018’de hazırlanan billboard reklamlarında bile bu tablo kullanıldı.
Osman Hamdi Bey’in resimlerinin hangi tarihlerde (özellikle global kriz dönemlerinde) ne kadara satıldığını, nereye ya da kime satıldığını ve nasıl birer birer ülke dışına gittiğini düşünürsek… Ömrünü ülkesini modernleştirmeye adamış biri olan Osman Hamdi’nin, ölümünden 109 yıl sonra bile Batılılaşma’yı Doğu’ya taşımaya devam ettiğini söyleyebiliriz.