Bernard Pras: Picasso’nun zihninde...

Bernard Pras'ın "Picasso temalı" enstalasyon çalışması Fransız Kültür Merkezi’nde sergilendi. Pras’nın kullandığı teknik ve yansıttığı stil aslında Picasso’nunkinden çok farklı değil, bu sebeple belki de Picasso temalı bir eser üzerinde yaptığı çalışma Picasso’nun sanatı üzerinde de düşünmemizi sağlıyor. Enstalasyon adeta Picasso’nun kafasının içerisindeymişiz hissi veriyor izleyiciye...

Google Haberlere Abone ol

Defne Tozkoparan

Belki bir çoğumuz Dora Maar adını daha önce hiç duymadık. Duyanların pek çoğu ise bu ismi Picasso’nun ilham perilerinden, aşıklarından biri olarak duymuştur. Konuya daha hakim olanlar ise belki Dora’yı "Ağlayan Kadın" tablosunun (1937) ilham kaynağı olarak hatırlıyordur. Yakın zamanda Dora tekrar karşımıza çıkıyor önce bir sergide sonra bir enstalasyon ile. İzmir Arkas Sanat Merkezi’nde "Picasso: Gösteri Sanatı" sergisini gezerken üst katta, serginin ana temasından uzak bir Dora Maar tablosu, 1955 yılında yapılmış oturan kadın, Dora Maar. Karşımda gördüğüm kendi dağarcığımdaki yaratıcı, güçlü, sürrealist fotoğrafçı Dora’dan başkaydı. Sanki tuval üzerinde çözülmüş, parçalanmış, kadınlığı alınmış bir Dora Maar vardı karşımda. Fotoğraflarında ve temsil edildiği tablolarda kırmızı ojelerinden vazgeçmeyen bir kadının ojesiz tek tablosu bu olabilirdi. Karakteriyle beraber resimsel yüzeyde de dağılmış bir kadın. Arkas sergisinde sergilenenin haricinde farklı bir Dora tablosu ise Fransız Kültür Merkezi’nde Bernard Pras’nın enstalasyon çalışması olarak karşımıza çıkıyor.

İzmir’de açılan Picasso Gösteri Sanatı sergisi Picasso Méditerrannée projesinin bir parçasını oluşturuyor. Sergiyle eş zamanlı olarak ünlü sanatçı Bernard Pras ile iletişime geçen Fransız Kültür Merkezi, sanatçıdan Picasso temalı bir çalışma istiyor. İzmir’e gelen Bernard Pras, hangi konu üzerinden Picasso’yu ele alacağını düşünürken Fransız Kültür Merkezi ile olan diyaloğunda rastgele bahsi geçmiş olan Dora Maar portresi düşüncesine takılıyor. Pras’yı Picasso’nun 1937 tarihli Dora Maar tablosuna çeken ne olabilirdi, yanıtını bilemediğim sorulardan. Picasso’nun uyguladığı üç boyutu hissedilebilen parçalanmış stil, Dora Maar’a karşı duyduğu ilgi veya kendi çalışma tarzına uygun bulması olabilirdi belki de. Arkas’taki serginin akabinde ziyaret ettiğim enstalasyon, daha önceki tabloya karşı duymuş olduğum parçalanmışlık hissini bir adım öteye, farklı bir boyuta taşıyordu benim için. Sanki Picasso’nun yaratısının içerisindeydim, farklı açılardan bir araya getirilmiş birbiriyle alakasız objeleri gözlemliyordum. Adeta Picasso’nun tabloları bize bir perspektiften sunulmuştu ve tuval tıpkı enstalasyon alanına yerleştirilmiş mercek görevi görüyordu. Öte yandan Dora’nın dağılmış ve bölünmüş kişiliğiydi önümde olan. Sanatçı bu hissi yaratmak istemiş miydi bilinmez, ancak Dora Maar ile ilgili fikir sahibi olan ziyaretçilere kadın sanatçının çalkantılı dünyası üzerinden çağrışımlar yapacağı kesin.

Eser, Fransız Kültür Merkezi’nin giriş katında soldaki galeride bulunmakta. Bu galeri mekanı tek bir odadan oluşuyor, adeta tek başına bir sergi alanı. Tamamen beyaza boyanmış mekan beyaz küpü andırsa da, enstalasyonlar için nötr bir resimsel yüzey oluşturuyor. Alana girer girmez karşı karşıya kaldığınız eserin kendisi dışında yerleştirme ile ilgili fazla bir bilgi sunulmuyor ziyaretçiye. Gerçi enstalasyon tek başına çok şey anlatıyor bile. Mekana girdiğiniz anda arkanızda kalan duvarda eser ile ilgili küçük bir bilgi panosu asılmış. Bu panoda Bernard Pras hakkında, yarattığı eser hakkında, anaformozun ne anlama geldiği hakkında ve Picasso’nun Dora Maar’ı ele aldığı tablosu hakkında ön bilgilere ulaşmak mümkün. Bilgilendirmenin hemen yanındaki küçük ekranda eserin yapım aşamasının videosu izleyicilere sunulmuş, böylelikle bu tarz insitu, başka bir değişle yaratı mekanı içerisinde, anında yapılan bir eserin nasıl bir araya getirildiği, hangi şartlar ve hangi malzemelerle ne şekilde yaratıldığını bir nebze gözlemleyebiliyor ziyaretçi. Bunun dışında Pras’nın diğer eserlerini merak edenler için envanterinin ortaya serildiği katalog incelemeye açık şekilde odanın öteki ucundaki masada sunulmuş durumda. Fotoğraf, yirminci yüzyılda adını duyurmuş kadın fotoğrafçı Dora Maar için olduğu gibi, Pras için de önemli bir sanat; çünkü Bernard Pras’nın yarattığı eserlerin çoğu kalıcı eserler olmama durumunda. Yaratımının ardından anında yok edilen eserler bütünü ancak fotoğraf yardımıyla kalıcı hale gelebiliyor. Fotoğraf ile bir enstalasyonu birebir görmek aynı etkiyi yaratmasa da, eserlerin geleceğe aktarılması için fotoğrafın Pras için vazgeçilmez olduğunu söyleyebiliriz.

RÖNESANS'TAN YANA GELEN PERSPEKTİF ÇALIŞMASININ GÜNCEL BOYUTU

Sanat hayatına önce resim ile başlamış olan Bernard Pras, son otuz senedir farklı objeleri bir araya getirerek oluşturduğu anamorfik resim-heykeller üreterek devam ediyor kariyerine. Yunancada “yeniden form” anlamına gelen anamorfoz, normal bir şekilde bakıldığında anlam ifade etmeyen görsel bir oluşumun yalnızca belirli bir açıdan bakıldığında görülebilmesi anlamına gelir. Bir bağlamda anamorfoz perspektif çalışması demektir ve 15. yüzyıldan beri resim sanatında kendini göstermektedir. Günümüze yaklaştıkça, sanatsal ifade biçimleri birçok farklı araç ve yöntemlerle çeşitlenmiştir. Artık bu tarz perspektif çalışmaları iki boyutun dışına çıkılarak, enstalasyon sanatıyla beraber üç boyut kazanıyor. Bernard Pras, Rönesans'tan yana gelen perspektif çalışmasının güncel boyutudur bir bakıma. On beş sene öncesine kadar anamorfik kompozisyonlarını göz tahmini yoluyla oluşturan sanatçı günümüze uzanan zamanlarda yaratılarını kamera ve bilgisayar yardımıyla oluşturuyor. Dünyanın pek çok yerinde eser üreten sanatçı, Fransız Kültür Merkezi’nin çağrısıyla İzmir’e gelerek eserini burada üretiyor. Uzun süre tasarısını tablonun fotoğrafı üzerinden bilgisayarıyla kurmaya çalışan sanatçı, kullanacağı tüm objeleri İzmir’den edinmiş. Malzemelerini çalıştığı ülke ve şehirlerden edinen sanatçı bu yöntemiyle bir bakıma eserlerine mekansallık ve belli bir kültürel doku katıyor. Dora Maar portresi için İzmir’in çeşitli bit pazarlarından, bir liracılarından ve Fransız Kültür Merkezi binasının deposundan topladığı unutulmuş, gündelik, üzerinde durulmayan objelerden faydalanıyor. Atık malzeme görevi gören pek çok objesinin sanat malzemesi olarak kullanılması çağdaş sanat pratiklerinde karşımıza çokça çıkmakta. Bu noktada aslında sanat ile gündelik yaşam sorgulaması da beliriyor akıllarda. Örneğin eserin yapım aşamasında unutulmuş elektronik matkap uzun zaman kimse tarafından fark edilmemiş ve eserin bir parçası zannedilmiş. Serginin küratörü ve Franız Kültür Merkezi Müdürü Caroline David tarafından biz ziyaretçilere aktarılan bu keyifli anekdot Pras’nın eseri üzerinden çağdaş sanat irdelemesi yapmamızı sağlıyor.

PICASSO'NUN TABLOSUNUN İÇİNE GİRMEK

Normalde bir eser için bir hafta kadar bir süreyle çalışan sanatçı İzmir’deki bu eserini yaklaşık altı gün içerisinde tamamlamış, bu da sanatçının yaratım süreci üzerine düşünme imkanı veriyor bizlere. Bernard Pras’nın kullandığı teknik ve yansıttığı stil aslında Picasso’nunkinden çok farklı değil, bu sebeple belki de Picasso temalı bir eser üzerinde yaptığı çalışma Picasso’nun sanatı üzerinde de düşünmemizi sağlıyor. Enstalasyon adeta Picasso’nun kafasının içerisindeymişiz hissi veriyor izleyiciye. Sanki Picasso’nun bir tablosunun içerisine girebilmek mümkün olsaydı bu dalgalanmaları, bu boyutlanmaları görebilecektik. Eseri incelerken eğer yaşasaydı Picasso’nun da bu tarz bir enstalasyon tekniğini denemek isteyebileceğini düşünmeden edemedim. Malum, Picasso’nun narsisistik kişiliği altında yatan dehasının beslendiği en büyük nokta yaratım süreci içerisindeki çeşitlilik ve farklı biçimsel özellikler arayan üretkenliğiydi. Eğer yaşasaydı Pras’nın sanatı gibi bir betimlemeyi zevkle denemek isteyeceğine dair en ufak bir şüphem olmadı. Hatta muhtemelen “Yine yaptım, yine oldu! Benim ki daha bir anamorfik sanki” diye düşünürdü.

Picasso Gösteri Sanatı sergisinde gördüğüm Dora Maar tablosuyla Bernard Pras imzalı Dora Maar enstalasyonu arasında bulduğum bir benzerlik iki yaratının benzeyen stilleri ve resimsel parçalama ile boyutlanmaydı. Zira Bernard Pras ressamların kullandığı boyayla plastik leğenlerin boyandığı boya maddesinin aynı olduğunu öğrendiği gün, plastik leğen gibi unutulmuş objelerin bir tablo yaratabileceğine, hatta çok boyutlu hacimleri olan tablolar yaratabileceğine inanıyor, iki sanatı birbirinden çok da farklı görmüyordu. Bu iki yaratı arasında bulduğum bir başka ortak özellik ise iki eserde de eserin ilhamı olan Dora Maar’ın kişiliğinden zerre iz olmamasıydı. Picasso’nun tablosu ile Bernard Pras’nın yorumu Dora Maar’ı anlatmıyor, yalnızca farklı bir biçimsel yöntem arıyor ve kendi stillerine, temsillerine odaklanıyor kanımca. Ne acıdır ki Dora Maar aslında bu değil. Enstelasyona bakarken yirminci yüzyıl sanat çevresine damgasını vurmuş, sürrealistler arasında adını duyurmuş, politik anlamda fikirlerini beyan edebilen, kendi sanatını ortaya koyabilen, ilk etapta 1936 yılında tanıştıkları anda Picasso’ya karşı üstün olan bu kuvvetli, entelektüel kadının kırılma noktalarını aradım. İki eserde de bulduğum Picasso’nun "Ağlayan Kadın"ıydı. Halbuki Dora Maar’ın kendi sözleriyle belirtirsek “ Onun yarattığı (Picasso) bütün portreler bir yalandan ibaret. Hiçbiri Dora Maar değil”. Picasso içinse tüm ağlayan kadınlardı Dora, çünkü kadının doğasında vardı acı çekmek. Ya da buna inanmak istiyordu çünkü kendi dehası yanında başka bir dehayla mücadele etmek Picasso’nun narsist doğasında yoktu. Bu sebeple resmettiği tüm Dora’lar sanki biraz daha üzgün, biraz daha dağılmış, biraz daha parçalanmıştı. Tarihsel geçmişte bunu başarmıştı da. Bernard Pras’nın bu muhteşem boyutlu çalışması ise maalesef Picasso’nun Dora’sını taşıyordu sahneye. Picasso’nun parçalanmış bu kadını bu sefer üç boyutlu olarak Pras’nın elinden sunuluyordu bizlere. Stil olarak Picasso’ya oldukça yakın olan bu enstalasyon her ne kadar gerçek Dora’yı anlatmasa da Picasso’nun eserlerine muazzam bir boyutluluk kazandırıyor. Enstalasyonu gezdikten sonra, doğru perspektiften bakmamız için önümüze konan merceğin sanki tüm Picasso tablolarında var olduğunu düşündüm. Sanki Picasso’nun merceği kullandığı tuvalin yüzeyiydi. Bir başka nokta da Pras’nın Arkas’taki sergide sergilenmeyen bir eseri seçmesiydi, böylelikle sergiye çeşitlilik kattığını düşünüyorum. Pras’nın yaratımı üzerinden Picasso’nun zihnini keşfediyoruz bu eserde, ama aynı zamanda kırılmış bir Dora’nın resimsel temsilini başka bir boyuttan görüyoruz.

Picasso’nun yaratısını daha iyi anlamak ve Bernard Pras’nın yaratım sürecine tanıklık etmek için görülmesi gereken bu enstalasyon 20 Ocak 2020 tarihine kadar Fransız Kültür’de sergilenmekte. Daha sonrasında yalnızca fotoğrafının görülebileceği, yok edilecek olan bu eseri ortadan kalkmadan, canlı olarak görülmesi gerektiğini düşünüyorum.