Ayça Varlıer: Pandemi hayatla yüzleştirdi
Varlıer: Üretmek ve her anın ne kadar değerli olduğunu görmemize sebep olan bir süreçteyiz.
DUVAR - TRT-1 de yayınlanan “Kalk Gidelim” dizisinde rol alan Ayça Varlıer, Mozart'ın "Türk Marşı'" bestesine yaptığı "Korona" adlı güncel yorumu sosyal medya hesabında paylaştıktan sonra gördüğü yoğun ilgiyi, Pandeminin hayatını nasıl değiştirdiğini ve yeni çalışmalarını anlattı.
Sizde ne gibi değişikliklere yol açtı Kovid 19 günleri?
Bana çok yaradı. Çalışmaktan çok yorulmuştum. İşimi çok seviyorum ama sakinleşmeye, dinlenmeye ihtiyacım vardı. Gözümün önünden perde kalktı bir kere. İnsan sevgisinin, değerinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladım. Artık her şey çok farklı olacak. Eski bayramlarda, istediğimiz zaman görüşüp sarılabilirken, hadi gel kızım dediklerinde atlayıp gidebilirken, bunların kısıtlandığını görünce hakikaten zamanın ve bu değerlerin bir kez daha ne kadar kıymetli olduğunu anladım. Doğa kendine geldi. Bunu gözümle görüyorum. İnsanlar da biraz kendileriyle yüzleşmeye başladı. Sinirlerimiz alt üst oldu. Belki ben ormanın içinde yaşadığım için şanslıyım ama ülke içinde ya da dışında oyuncu, sanatçı, doktor, avukat birçok arkadaşımla konuşuyorum. İnanın herkes aynı psikolojiye sahip. Bu dönemi içselleştirip, sakin durup, birazcık hayatla yüzleşmek ve üretmek ama hayatın kısa olduğunu, bir an içinde hayatın değişebileceğini ve her anın ne kadar değerli olduğunu görmemize sebep olan bir süreçteyiz.
Bu kısıtlı dönem yeni bir şeyler üretmenizi sağladı mı?
Yurt dışında bir single yaptım koronadan 15 gün önce. Onun üzerinde çalışıyorum. Diğer yandan birçok video yapıyorum. Sürekli bir şey yapıyorum. Esasında birçok şey var ama bir anda havuza atmak istemiyorum. Biraz daha beklensin, önümüzdeki günleri görerek, yaşayarak. Normalleşme sürecine tabii ki bir anda geçmeyeceğiz. Konuşulduğu gibi normalleşme sürecini yaşarız ve bundan sonra bir daha bu dönemi yaşamayız diye umut ediyorum. Yaptığım, ürettiğim her şeyi bir anda vermek yerine sankince izleyicilerime göstermek istiyorum.
Hem oyuncu hem yorumcu yönünüzle en dikkat çeken işi sundunuz. Birçok kişi, korona uyarlamalı Türk Marşını paylaştı. Nasıl ortaya çıktığından biraz bahseder misiniz?
Bundan yaklaşık bir ay önce Kalk Gidelim dizisinin senaristi Baykut Badem, İspanyol bir müzisyen, şarkıcı, aynı zamanda piyanist olan Sheila Blanco'nun seri haline getirdiği, klasik eserlerin üzerine İspanyolca sözler yazıp piyano eşliğinde söylediği videolar izlemiş. Bizim çok dikkatimizi çekti. O kadar hayran kaldık ki. Chopin, Mozart, Beethoven'in bilindik eserlerini uyarlamış ve bu tatlılıkta videolar hazırlamış. Baykut Badem de 'Biz de Kalk Gidelim Eve serisine böyle bir şey yapsak mı?' dedi. Sonuçta müzikalci olduğum için özelliklerimi biliyor. Harika olur dedim. Zaten Kalk Gidelim Eve de bir korona dönemi projesiydi. Benim oynadığım karakter Nurcan, İstanbul’dan geldiği için kimseye dokunmayayım diye kendisini 14 gün boyunca odasında izole ediyor. İnsanlar belli bir süre sonra zaman kavramlarını da yitirdikleri için komik bir unsurla (bu besteyi) Baykut korona günlerine uyarladı. Sonra Baykut ile konuşup, 'Bunu viral haline getirelim' dedik. Aynı Sheila Blanco gibi düz duvar arkamızda, bayramın ilk günü, 'Çıkmayın lütfen. Evde kalalım. Dayanın az kaldı.' mesajı da vermek istedim. Böyle tatlı bir video yapmaya karar verdik ve bence çok da güzel oldu.
Takipçilerinizden gelen yorumlar nasıldı?
Olağanüstü. Videonun birçok platformda görüntülenme sayısı 2-3 milyonu aşmıştır. Bu kadar ilgi göreceğini ben tahmin edemedim. insanlarda tebessüm yaratacağını biliyordum ama böyle büyük bir etki yaratacağını açıkçası pek hayal edememiştim. İnsanların yüzünde o tebessümü yaratmak o kadar mutlu etti ki beni. Sanki şifalandırmışım gibi hissettim. Biliyorsunuz zaten Mozart’ın Türk marşı büyük bir eser. Bunu bu şekilde insanlara tebessümle dinletiyor olmak gibi bir his yok.
Doğru zaman, doğru içerik ve uyarlamayla sunulmuş oldu anladığım kadarıyla. İşin şifresi bu muydu?
Tuttu ama ben bu kadarını beklemiyordum. Önemli olan samimi, ev yapımı olması. Bu arada o kadar zorlandım ki bunu yaparken. Ev şartları sonuçta. Oda içinde olması lazım. 'Bu oda bana dar geliyor. Bu oda bana tımarhane' gibi sözleri var. Dış çekimi olamaz 'Arkada düz duvar yapacağım' diyorum. Dışarıda fırtınalar kopuyor. Muğla'nın bir rüzgarı var, Deli Mehmet diye. Bir batıdan, bir kuzeyden, bir doğudan, bir güneyden geliyor ve her yer toz duman. Ağaçlar devriliyor. O gün öyle bir rüzgar. Hadi içeri geçelim dedik, camlardan çat çut ses geliyor, Elektrikler de gitti. Ben delirecektim. Arkamdaki duvarın düz olması lazım. Işığı götürüyorum. Elimde iki tane abajur. Diğeri de telefonun ışığı. Kafayı yiyordum. Beş saat uğraştım ışığı, fonu ayarlayacağım diye. Artık hepimiz evimizde uzman şef, prodüktör ve yönetmen olduk. Açıyı, ışığı hepimiz öğrendik. Bu video bir dakika 43 saniye. Bir defada almam lazım işin esprisi bu. Doğallık bu. Kulaklık çekmiyor. Dışarıdan çocuk sesi geliyor, belediye otobüsü ve çöp kamyonu geçiyor. Elektrikler gidiyor. Herhalde iki saat kadar uğraştım.
Sosyal medya ile aranız pandemi öncesinde de bu kadar sıkı mıydı? Bu kadar takipçiniz var mıydı? Bu kadar ilgi görüyor muydunuz?
Bir ekibim var ve o ekiple beraber çalışıyorum. Sosyal medya, 'nasıl çok takipçi kazanırım' yeri değil. Ürettiğiniz içerik özgün olmalı. Bu içerik fotoğraf da olur, yaşadığınız bir an da olur, bir albüm, bir kitap da olabilir. Ben sosyal medyada takipçilerimle ne yapıyorum? Hangi kitabı okuyorum, hangi müziği dinliyorum, hangi filmi izliyorum şeklinde soru cevap hazırlıyorum, siz bana söyleyin ben size söyleyeyim diyerek onlardan öneriler alıyorum. Özellikle korona döneminde iletişimimiz daha da arttı. Bundan önce bu kadar yoğun değildi. Önemli olan içerik. Milyonlarca takipçisi olup, onu da bunu yapayım istemiyorum. Ben inandığım bir şeyi yapmak istiyorum. Profilimde üç sene öncesine gittiğiniz zaman bile muhakkak her ay keşfettiğim bir albümü paylaşıyordum. Hala öyle. Bir şarkı, film, kitap muhakkak... Hayatımda ne yapıyorsam bunu da takipçilerimle paylaşmak istiyorum. Gerçek olan bu. Sırf takipçi kazanmak için yalandan bir tane kitap başlığı koymuyorum. Benimle kitap veya film içeriğiyle ilgili de konuşabilirler. O yüzden orada olabildiğince şeffaf, gerçek ve özel alanıma müdahale edilmeyecek şekilde bunu devam ettirmek istiyorum. Gördük ki çok da güzel gidiyor. Bakalım bir sonraki paylaşımım ne olacak.
Siz bu dönemde kendinizi rahatlatabilmek için özel bir çapa içine girdiniz mi? Bir şey yaptınız mı? Meditasyon, doğada yürüyüş ya da dua gibi neler yaptınız?
Sokağa çıkma yasağı olmayan günlerde, ormanın alt tarafında bir yürüyüş yolu var, orada yürüyüş yaptım. Evimin salonunu, terasını spor salonu haline getirdim. Ben çok aktif ve spor seven bir insanım. Hareketsiz kalamam. Bir şekilde devşirdim. Eğer belirli günler yürüyüş yapamıyorsam evimin bahçesini spor salonu haline getirip fonksiyonel hareketler yaptım. Meditasyon bu aralar pek yapmıyorum ama gece yatarken telkinler yapıyorum. Evet, şükrediyorum, dualar ediyorum. Üretmek bana daha çok etki ediyor. Bir şeyle ilgilenmek, yeni bir albüm, yeni bir müzik keşfetmek, iyi bir kitap okumak... Onun bende yarattığı etki, önceki dönemlere nazaran şifalandırıcı diyeyim.
(Hilal Uştuk /AA)