Sır, sabır, miras: Aved Kelleci ile cilt ve kağıt restorasyonu

Ankara Ermenilerinin anısını “Avedis Aydınyan” adıyla yaşatmaya devam eden küçük obje, cilt ve kağıt restoratörü Aved Kelleci ile kitap restorasyonunu, cilt ve kağıt restorasyonunun geleceğini ve koleksiyonerliği konuştuk. Kelleci, “Teknolojinin tekdüzeliği ve yaşanmışlıktan uzaklığı insanları doğala ve el işine yakınlaştırıyor. Herkeste olabilecek sıradan bir şeye sahip olmak yerine, kendini özel hissedeceği ve hikâyesi olan şeylere meylediyor; bu da geçmişe dönme ve bunları korumaya olan ilgiyi arttırıyor” dedi.

Google Haberlere Abone ol

Aved Kelleci, küçük obje, cilt ve kağıt restoratörü. İlkokulu ve ortaokulu Bakırköy Dadyan Okulu’nda, liseyi Beyoğlu’ndaki Esayan Lisesi’nde bitiriyor. Tarih ve sanata olan özel ilgisi de Esayan yıllarına dayanıyor. Bu ilgisinin peşinden gidip, İstanbul Üniversitesi’nde Taşınabilir Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölümü’nden mezun oluyor. Kökleri her ne kadar Ankara’ya dayansa da, üç kuşaktır Kapalıçarşı’da kuyumculuk yapan, yüz yıllık İstanbullu bir ailenin üyesi. Aved, Kapalıçarşı’daki kuyumcu dükkanının bir kısmını restorasyon atölyesine çevirerek, mesleğine ilk adımı burada atıyor. Süreç içinde İslam Seçen ve Melike Kazaz’la yolları kesişiyor. Onlardan “Klasik İslam Cildi” ve “Modern Cilt” üzerine eğitimler alıyor. Bu işe başladığı ilk günden bu yana kendisini geliştirmeyi ihmal etmiyor ve Avrupa’nın “Klasik Cilt” tekniklerini öğrenmek için Fransa’ya gidiyor. Ayrıca kendisi ülkemizde “Klasik Ermeni Cildi” restorasyonu yapabilen tek kişi. Günümüzde bu işi aktarabilecek kimse olmadığı için “usta–çırak” ilişkisi içinde yol alamamış. Hatırı sayılır bir Ermenice matbu kitap koleksiyonuna sahip olduğu için, onları tek tek inceleyerek tekniğini öğrenmiş. Sektördeki ismi ise, “Avedis Aydınyan”. Bu ismi kullanmasının özel bir sebebi var. Aved, büyükannesi tarafından Ankara’nın köklü Ermeni Katolik ailelerden Aydınyanlar’a mensup. Aydınyanlar, Ermeni Katolik toplumu için önemli din adamları ve tüccarlar yetiştirmiş bir aile. Aved Kelleci, bugün sayıları gittikçe azalan Ankara Ermenilerinin anısını, “Avedis Aydınyan” adıyla yaşatmaya devam ediyor. Aved Kelleci ile kitap restorasyonunu konuştuk.

.

Bu işe ilgi duymanızın özel bir nedeni var mı?

Evet, böyle mesleklerin şahsi merak ve çalışma olmadan yapılması neredeyse imkânsız. Benim tarihe ilk merakım lisede aile soy ağaçlarımızı çıkardığımız zaman başladı. Aileme ait 19. yy.’ın son çeyreğine ve 20.yy.’ın ortalarına tarihlenen evrakların, büyük dedemin dağıtılan kütüphanesinden kalan Ermeni alfabeli Türkçe matbu kitapların varlığını bu dönemde keşfettim. Sonrasında bu arşivi koruma merakı benim bu branşta eğitim almama vesile oldu.

‘HERHANGİ BİR KÜLTÜRÜN AKTARILMASI İÇİN ÖNCELİKLE MUHAFAZA EDİLEBİLMESİ GEREKİYOR’

Yazılı kültürün tarihi çok eskiye dayanır. Fakat kağıdın tarihi daha yeni. Kağıdın bulunmasıyla, kağıt restorasyonu arasındaki ilişkiyi o kadar eskiye götürebilir miyiz?

Muhafaza etme isteği her dönemde var olan bir ihtiyaç. Herhangi bir objenin, bilginin veya kültürün aktarılması için öncelikle muhafaza edilebilmesi gerekiyor. Söz konusu durum kağıt gibi 8. yy’dan itibaren yaygınlaşmaya başlayan bir yazı taşıyıcısı için de geçerli doğal olarak. Özellikle İslam medeniyeti için çok büyük önem taşıyan kağıtların muhafazası neredeyse ilk günden itibaren yapılmaya başlıyor. El yazması olan bu kitapların yapımının uzun süreli ve meşakkatli olması bu eserlerin kıymetini, dolayısıyla koruma isteğini de arttıran faktörler arasında yer alıyor. Kağıt restorasyonları da bu koruma faaliyetlerinin bir parçası olarak karşımıza çıkıyor.

Cilt ve kağıt restorasyonunda ne gibi malzemeler kullanıyorsunuz? Yaptığınız işin çok nadir bir iş olması malzeme temininde zorluk çıkarıyor mu?

Restorasyonun en temel ilkelerinden biri geri dönüşüm. Kullandığınız her malzemenin esere zarar vermemesi gerektiği gibi geri alınabilecek nitelikte olması gerekiyor. Bu da malzeme seçiminizi oldukça kısıtlayan bir durum. Eskiden malzeme temin etmek daha zorken günümüzde restorasyon ürünlerini ithal eden firmalar oluşmaya başladı. Ancak bu firmaların da yetersiz olduğu durumlar olabiliyor. Bunun en temel sebebi Doğu kitap kültürü ile Avrupa kültürü arasındaki materyal ve teknik farklılıklar. Örneğin Avrupalılar kitaplarında “zig” gibi daha kalın deriler kullanılıyorken; Doğu ciltlerinde “sahtiyan” deriler tercih edilmiş. Sahtiyanın pahalı olması üretim sayısını da etkilediğinden bu tarz malzemelerin temininde zorluklara neden oluyor.

‘ESERİN DÖNEMİ, MATERYALİ VE AİT OLDUĞU KÜLTÜR ESERİN YAPIM TEKNİĞİNİ DEĞİŞTİRİYOR’

Restore ettiğiniz eserlerin türlerine göre teknikleriniz de çeşitlilik gösteriyor mu?

Evet, restore edilen eserin dönemi, materyali, ait olduğu kültür ve coğrafya, eserlerin yapım tekniğini değiştiren etkenler arasında. Bizler de bu tekniklere müdahale etmeden, birebir metotlar kullandığımızdan dolayı farklı tekniklere hâkim olmamız gerekiyor. Örneğin 17. yy.’a tarihlenen bir Osmanlı elyazması geleneksel olarak el dikişi ile dikilirken, dönemdaşı bir Avrupa matbu kitap tezgâh dikişi ile dikilebiliyor.

Ermenilerin kendilerine özgü cilt gelenekleri hakkında neler söyleyebiliriz?

Geleneksel Ermeni cildinin üretimi 18. yüzyıldan itibaren azalmış ve sayılı manastırlarda yapılır hale gelmiş. Genel hattıyla Avrupa cildiyle aynı ekolden olmasıyla birlikte Ermenilere özgü olan birtakım teknikler var. Mesela “Ermeni şirazesi” diye bir şiraze çeşidi var ki, adından da anlaşılacağı gibi sadece Ermenilere özgü! Geleneksel Ermeni cildi, ağırlıklı olarak el yazmalarında karşımıza çıkıyor. Bu ciltleri 1600’lerde matbuya geçiş sürecinde de el yazmalarına paralel olarak kısmen de olsa görüyoruz. Sonraları diğer toplumlar gibi, Ermeniler kendi geleneksellerinden uzaklaşarak, Avrupa tekniğinde cilt yapmaya başlıyorlar.

Restore ettiğiniz matbu kitapların değeri nasıl belirleniyor? Bu konuda sizin ölçütleriniz var mı?

Matbu kitabın değeri kişiye göre değişkenlik gösteren bir konu. Ben mesleğimde müdahale ettiğim her kitaba aynı hassasiyetle yaklaşmaya çalışıyorum. Ancak çoğunluğu kapsayacak bir cevap vermek gerekirse kitabın basım adedi, basıldığı yer, basıldığı tarih en belirleyici özellikleri arasında. Bunlara ek olarak kitabın ilk baskı olması, yazar imzası veya ait olduğu şahıs veya kuruluşun mührünü taşıması da kitabın nadiriyetini, dolayısıyla da kıymetini arttıran etkenlerden. Kitabın içeriğine ait olan bu gibi ölçütlerin dışında, kapağının orijinalitesi, teknik, sanatsal ve estetik özellikleri de eserin değerini arttırmakta. Kitapların yanlarının altınlı olması, şirazesinin yapım tekniği ya da cildinin mücevher ve kıymetli taşlarla bezenmesi (murassa cilt) bunlara verilebilecek en güzel örneklerden olacaktır.

Şimdiye kadar üzerinde çalışmaktan en keyif aldığınız kitap hangisiydi? Bu kitabın restorasyon hikayesini kısaca anlatır mısınız?

Bu sorunun kesin bir cevabı yok benim için. Ancak şimdiye kadar restore ettiklerim içinden Parisli cilt sanatçısı Leon Gruel’in ciltlediği, 1874 baskısı bir İncil unutamadıklarım arasında. Bana geldiğinde kondisyon olarak çok kötü olmasa da sayfaları tamamen dağılmış vaziyetteydi. Sayfaların yanlarındaki parıltıdan yanlarının altınlı olduğu ve zaman içinde kesilerek müdahale edilmediği belli oluyordu. Bu tarz süslemeler ne yazık ki ehil olmayan mücellitler tarafından süreç içerisinde fark edilmeden kesiliyor. Ancak yanlarının altınlı olmasından ziyade asıl sürpriz tezgâh dikişinin bitiminde ortaya çıktı. Gruel, kitap sayfalarının hafif eğildiğinde görülebilecek bir suluboya resim yapmıştı!

Size daha çok hangi kaynaklardan iş geliyor?

Ağırlıklı olarak özel koleksiyonerlere çalışmayı tercih ediyorum. Bunlar dışında kütüphaneler ve sahaflar da kitap restorasyonu için geliyor.

‘TÜRKİYE’DEKİ TARİH BİLİNCİ VE KİTABA OLAN İLGİ GÜN GEÇTİKÇE ARTIYOR’

Dijital çağın hayatımıza egemen olmasıyla işiniz arasında nasıl bir ilişki var? Cilt ve kağıt restorasyonunun geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Cilt ve kâğıt restorasyonuna olan talebi geçmişle kıyasladığımızda oldukça iç açıcı bir tabloyla karşılaşıyoruz. Türkiye’deki tarih bilinci ve kitaba olan ilgi gün geçtikçe artıyor. Bu durumda bu uzmanlığın bile daha özel alanlara bölüneceğini öngörmek mümkün. Teknolojinin gelişmesinin çoğu kesimler tarafından gelenekselliği yok ettiği görüşü kabul edilse de ben buna katılmıyorum. Bana kalırsa teknolojinin tekdüzeliği ve yaşanmışlıktan uzaklığı insanları doğala ve el işine yakınlaştırıyor. Herkeste olabilecek sıradan bir şeye sahip olmak yerine, kendini özel hissedeceği ve hikâyesi olan şeylere meylediyor. Bu da geçmişe dönme ve bunları korumaya olan ilgiyi arttırıyor.

.

‘GELEN HER KİTAPTA FARKLI BİR HİKÂYE ÖĞRENİYORSUNUZ’

Siz sadece restorasyon yapmıyorsunuz, aynı zamanda koleksiyonersiniz de. Bunun mesleğinize etkileri var mı?

Tabii ki! 2009 yılından bu yana nadir matbu Ermenice kitaplar topluyorum. Bu süreç benim restorasyon için gelen kitapların sahipleriyle ortak bir beklenti ve heyecanı paylaşmamı sağlıyor. Gelen her kitapta farklı bir hikâye öğreniyorsunuz. Bazen de sahiplerinin bile fark edemediği ayrıntıları restorasyon sırasında keşfedebiliyorsunuz. Her keşif size daha sonraki restorasyonlarda tecrübe olarak geri dönüyor. Müdahale ederken yeni öğrendiğiniz bilgileri de göz önünde bulundurarak hareket etmenizi sağlıyor.

Kitap koleksiyonunuzun size kattığı teknik bilgiler de var mı?

Koleksiyonumda şimdilik 19. yy. ve öncesine ait 250’ye yakın kitabım var. Ancak her yeni kitap eklendiğinde farklı teknikler ve ayrıntılar fark ediyor insan. Örneğin koleksiyonum sayesinde II. Mahmud tarafından “Matbuat Nişanı” ile ödüllendirilen Boğos Arabyan’ın 1816’da Saray Matbaası Müdürlüğü yaptığı dönemden itibaren basılan Ermenice kitapların malzemelerinde gözle görülür bir kalitesizleşme gözlemledim. Büyük olasılıkla müdürlük göreviyle özel matbaasını paralel olarak götürmeye çalışmasından kaynaklı bir kalitesizleşme durumu söz konusu. 1816 öncesi baskılarda kapaklar için daha kaliteli “murakka”lar kullanılıyor. Sayfaların yüzeyi düzgün ve su yönlerine göre doğru şekilde kesilmişken sonrasındaki baskılarda sayfalarda kâğıt hamurunun homojen dağılmamasından dolayı oluşan birikmeler ve su yönünün tersi kesimler görülüyor. Arabyan’ın geç dönem baskılarında görülen bu hatalar başka birçok kitapta da mevcut. Bu gibi ayrıntıları fark etmek daha sonraki müdahaleler esnasında daha doğru kararlar vermemize olanak sağlıyor. Örnek üzerinden gidecek olursak kâğıdın su yönünün tersine kesildiği durumlarda konservasyon amacıyla uygulanan asitten arındırma işlemleri, sayfaların enine doğru uzamasına neden oluyor. Bunlar göz önüne alındığında Arabyan’ın geç dönem baskısı bir kitabını restore edeceğinizde asidite gidermek için daha farklı metodlar seçmeniz gerektiğini daha çabuk anlıyorsunuz.