Diş hekimliğinden sikkelerin dünyasına: Özkan Arıkantürk
Koleksiyon merakı insanları farklı objelerin peşine düşürebiliyor. 25 yıl önce Kültür Bakanlığı’ndan aldığı koleksiyoncu belgesi ile eski eser toplamaya başlayan Diş Hekimi Özkan Arıkantürk de yağ kandilleri, pişmiş toprak figürünler, tıp aletleri ve süs eşyalarından oluşan arkeolojik eserleri topladı. Son olarak sikke biriktirmekte karar kılan Arıkantürk’ün koleksiyonunda 3 bin 500 sikke bulunuyor.
İZMİR - Grek Sikkeleri Koleksiyonu ile dünya literatürüne giren Özkan Arıkantürk çalışmalarını kitap, sergi ve sunumlarla sürdürmeye devam ediyor. Özkan Arıkantürk’le 25 yıllık koleksiyon serüvenini, sikke ve arkeolojik eserlerden oluşan koleksiyonunu ve müze müdürlüğüne kayıtlı bir koleksiyoner olmanın koşullarını konuştuk.
Koleksiyoner bir arkadaşının teşvikiyle antik sikke dünyasına adım atan Arıkantürk, bunun için önce Grek Alfabesi’ni öğrendiğini söyleyerek "Araştırdıkça sikkelerin zengin dünyasının neler içerdiğini gördüm. Tabii sikkelerin üzerindeki yazı ve figürlerin neler anlattığını öğrendikçe ne kadar çok zaman kaybettiğimi de anladım. Okunacak o kadar çok kitap ve makale vardı ki… Bu işte görsel hafızanın önemini kavrayınca da bol bol katalog inceledim. Kendime güvenim arttı…" diyor.
'ARKEOLOG OLMAYA KARAR VERMİŞTİM'
Arkeolojik eser biriktirme merakınız nasıl başladı?
Geçmişe doğru gidecek olursak tarih ve özellikle arkeoloji, çocukluk yıllarımdan bu yana beni en çok etkileyen konulardı. Hiç unutmam, ortaokul yıllarımda Akhisar’da okulumuzun yanındaki boş alanı greyderle kazıyorlardı. Çalışma devam ederken bir anda duvarlar, kırık sütun parçaları, çömlek kırıkları saçılmaya başladı. Tahmin edeceğiniz gibi inşaatın çevresinde bir anda kalabalık oluştu. Bu olay beni çok etkilemişti. Oradan saatlerce ayrılamadım. Sonradan öğrendim ki burası antik Thyateira şehrinin kalıntılarıymış.
Yine lise yıllarımda müzeleri, ören yerlerini gezmek en keyif aldığım şeydi. O yıllarda Ankara’da yeni açılan Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ni gezerken çok etkilendim. Arkeolog olarak böyle bir müzede çalışmaya karar vermiştim. Çok iyi bir öğrenci olmamama rağmen en sevdiğim derslerin başında Sanat Tarihi geliyordu. Üniversite sınavından iyi bir puan gelince hemen Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Arkeoloji Bölümü'ne kayıt yaptırdım. Ama tesadüfler insanın yolunu farklı yönlere çıkartabiliyor. Sonuç olarak 1975’te Diş Hekimliği’ni bitirdim ve 35 yıldır da Balıkesir’in Burhaniye ilçesinde mesleğimi yapıyorum.
Burhaniye ilçesi de zengin bir arkeolojik potansiyele sahip…
Evet, başlangıçta bilmiyordum. Ama sonra öğrendim ki burası antik çağın önemli liman şehirlerinden Adramyteum’un kurulduğu bölge. Aynı zamanda Troas, Aeolis ve Mysia bölgelerinin kesiştiği yer. Tabii burada yaşarken çevremdeki zengin, tarihi dokunun acımasızca tahribini ve eser kaçakçılığını da görüyordum. Sanırım koleksiyoner olmaya karar vermemde bu durumun da etkisi oldu.
Çalışmaya başladıktan bir süre sonra koleksiyoner bir arkadaşımın önerisiyle Kültür Bakanlığı’na başvurup Koleksiyoner Belgesi aldım. Böylece 25 yıl önce, hayatımda yeni bir dönem başlamış oldu. Artık bu belge ile müze kontrolünde, arkeolojik eserlere sahip olabilecektim.
'ALDIĞINIZ HER ESERİ MÜZE MÜDÜRLÜĞÜNE BİLDİRİYORSUNUZ'
Merak edenler için soralım o zaman. Kayıtlı bir koleksiyoner olmanın koşulları neler? Eserlerinizin her yıl denetleniyor olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
2863 sayılı yasaya göre koleksiyoncu olabilmek için elinizdeki eserlerle birlikte ikametgâhınızın olduğu yere en yakın arkeoloji müzesine başvuruyorsunuz. Sabıka kaydınız temizse ve koleksiyoner olmanıza bir engel görülmüyorsa bu belgeyi alabilirsiniz. Sonrasında aldığınız her eseri verilen süre içinde müze müdürlüğüne bildiriyorsunuz. Bu eserler envanter defterlerine yazılıyor ve her yıl iki müze uzmanı tarafından ayrıntılı bir şekilde sayılıp kontrol ediliyor.
Aldığınız eserleri her ne kadar başka bir koleksiyonere devretme ya da miras hakkına sahipseniz de sonuçta bu eserler size değil, devlete ait. Dolayısıyla yıllık rutin denetimler ve eserlerin envantere kayıt zorunluluğu olmazsa suistimal edilebilir. Bu nedenle işin sıkı tutulması gerektiğini düşünüyorum.
Koleksiyonunuzda yer alan arkeolojik eserleri neye göre alıyorsunuz? Bir başlık veya çerçeve oluşturdunuz mu?
Başlangıç yıllarımda, sadece çok beğendiğim için satın aldığım objeler oldu. Birbirinden farklı nitelikte çok sayıda eseri koleksiyonuma kattım. Bunların içinde yağ kandilleri, pişmiş toprak figürünler, tıp aletleri, yüzük, kolye gibi süs eşyaları, mızrak, ok ucu, sapan taşı gibi savaş aletleri ve haçlar da var. Ancak işin içine girdikçe arkeolojik eserler de konu ve alan sınırlamasının çok zor olduğunu fark ettim.
'ÖNCE GREK ALFABESİNİ ÖĞRENDİM'
Sizin nümizmatikle de ilgilendiğinizi biliyoruz. Sikke toplamaya nasıl başladınız?
Başlangıçta, antik sikkelerden uzak duruyordum. Bazıları 6-7 milimetre çapında, çoğunda yazı dahi olmayan, kararmış, anlaşılmaz bu paralar beni çok çekmiyordu açıkçası. Ancak yine bir koleksiyoner arkadaşımın teşvikiyle antik sikke dünyasına adım attım. Araştırdıkça sikkelerin zengin dünyasının neler içerdiğini gördüm. Tabii sikkelerin üzerindeki yazı ve figürlerin neler anlattığını öğrendikçe ne kadar çok zaman kaybettiğimi de anladım. Okunacak o kadar çok kitap ve makale vardı ki… Öncelikle eski Grek Alfabesi’ni öğrendim. Bu işte görsel hafızanın önemini kavrayınca da bol bol katalog inceledim. Kendime güvenim arttı…
Tabii sikke koleksiyonunda da başlangıçta hedefimi tam çizemediğim için hatalar yaptım. Lydia, Pers, Roma, Bizans gibi çok geniş bir yelpazede para toplamıştım. Zamanla, koleksiyonumun sınırlarını çizmem gerektiğini fark ederek Grek sikkelerini seçtim. Roma sikkelerini özellikle tercih etmedim, çünkü bu dönemin bilinmeyen pek bir yönü yoktu. Halbuki Grek sikkelerinde hala karşıma nadir hatta ünik paralar çıkıyordu. Bölge olarak da yaşadığım yerin yakın çevresini yani Troas, Aeolis ve Mysia antik bölgelerine dahil kentleri seçtim. Bu üç bölgede bağımsız olarak para basan 80-90 kentten 70’inin sikkelerine ulaşabildim. Sonuçta, koleksiyonumdaki paraların sayısı 3 bin 500’ü buldu. Tabii ki o kentlerin bastıkları tüm sikkeleri bulmak ulaşılmaz bir hayal. Ama hayal etmek de çok güzel. Yaptığımız iş, sonu olmayan bir puzzle peşinde koşmak.
'YEREL MÜZELERİN YAŞATILMASI TEK ÇARE'
Peki, koleksiyonunuzdaki sikke ve arkeolojik eserleri sergi ve bilimsel çalışmalara açtınız mı?
2005 yılında Collection Club ve Yapı Kredi Bankası işbirliğinde açılan “Kutsal Dumandan Sihirli Damlaya: Parfüm” sergisine cam eserlerimle katıldım. Sergi 3-4 ay sürdü. Yapı Kredi Yayınları’ndan da güzel bir kitabı çıktı. Devamında da İzmir’deki Vinolive Fuarı’na ve yine İzmir Atatürk Kültür Merkezi’ndeki Collection Günleri Sergisi’ne katıldım. Koleksiyonumdaki cam eserler yakında kitap olarak yayınlanacak. Yeni parlayan bir konu olan terazi ağırlıklarım da Prof. Dr. Oğuz Tekin’in kitabında yer aldı.
Burhaniye’de belediye tarafından kurulan “Kuvay-i Milliye Kültür Müzesi”nde eserlerim 10 yıl boyunca sergilendi. Şimdi de Edremit, Güre’de açılan “Sarıkız Kazdağı Etnografya Galerisi”nde 200’e yakın arkeolojik eserim sergileniyor. Bu başarılı müze, yılda 30 bin ziyaretçi çekiyor. Körfez bölgesinde Troia’dan Bergama’ya kadar başka müze olmadığını düşünürsek yapılan işin önemi ortaya çıkar.
Sikkelerin bir bölümü de yüksek lisans ve doktora tezlerinde kullanıldı. Ayrıca yine sikkelerden hazırlanan yedi ayrı bildiri, değişik ulusal ve uluslararası kongrelerde sunuldu, makaleler yazıldı. Koleksiyonumdaki sikkeler, ülkemizin bu alandaki önemli isimlerinden Prof. Dr. Oğuz Tekin ve Doç. Dr. Aliye Erol Özdizbay tarafından 3 cilt halinde “Sylloge Nummorum Graecorum” kataloğu olarak yayınlandı. 1931 yılından bu yana, dünyadaki en önemli yayın projelerinden biri olarak çıkan bu seride günümüze kadar 150 Sylloge kataloğu yayınlandı. Benim koleksiyonumun da yer aldığı ciltlerin dünyanın önemli kütüphanelerinin raflarında yer alacağını bilmek gerçekten çok güzel bir duygu…
Yeni nesil için artık bir şey biriktirmek neredeyse anlamsız. Dolayısıyla bir kuşak sonra belki de koleksiyonlar sahipsiz kalma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak. Siz bu konuda neler söylemek istersiniz?
Bu konuda o kadar umutsuz değilim. Halen yaşadığım Ayvalık’ta bir tarih bilinci geliştirmek için çalışıyoruz. Seri konferanslar düzenliyoruz. Güre’deki müzenin yanı sıra, Ayvalık’ta eksikliği hissedilen bir arkeoloji müzesi için, bir grup koleksiyoner beraberce çalışma yürütüyoruz. Büyük bir çaba ve özveri ile oluşturduğum koleksiyonumu gelecek kuşaklara iletebilmek için bu yerel müzelerin kurulup yaşatılması bence tek çare. Ben de ileride koleksiyonumu bu müzelere bırakmayı düşünüyorum. Genç kuşaklarda koleksiyon merakının eğitimle ve bizlerin onlara sunacağı iyi örneklerle uyanacağı kanısındayım.