Kürt gençleri gece kulüplerinde dengbêj dinleyerek dans ediyor
DJ Radio Erivan Edit'in kurucusu Umay Işık'la Kürtçe şarkıların tekno müzikle olan ilişkisini konuştuk. Işık, "Ben geçmiş ile geleceği buluşturuyorum. Tekno geleceğin müziğidir" dedi.
DUVAR - DJ Radio Erivan Edit, dengbêj şarkılarının elektronik müziğe uyarlayarak konser sonrasında düzenlenen partilerde çalıyor. DJ, dengbêjlerin şarkılarıyla dans etmenin mümkün olduğunu gösterirken, Kürt gençlerini ise halayın ve govendin ötesine davet ederek, sadece ayak kırmalarını değil, tüm vücudu oynatarak dans etmelerini öneriyor.
Geçtiğimiz günlerde Taksim’de düzenlenen bir programda önce Şa Performance ekibi tiyatro oyunu sahneledi. Daha sonra Kürt sanatçı Sîmir Rudan sahneye çıktı. Tiyatro gösterisi ve konser sonrasında ‘after parti’ düzenlendi. Partide DJ Radio Erivan Edit'in kurucusu Umay Işık, Erivan radyosundaki Kürtçe şarkıları tekno müzik ile harmanlayarak çalmaya başladı. Işık, büyük beğeni topladı ve 2 saat sürmesi planlanan gösteri sabaha karşı bitti.
Umay Işık’la Kürtçe şarkıların hakim olduğu alternatif eğlence hayatını konuştuk.
Kürtçe müziklerin eksik olduğu alanlardan birisi gece kulüpleri ve parti müzikleridir. Siz geçtiğimiz günlerde Chalak Events'in Ninova Kafe’de dengbêj şarkılarını elektronik müziğe uyarlayarak insanları dansa kaldırdınız. Bize biraz bunu anlatır mısınız?
Bu Kürtler arasında henüz kitlesi oluşmamış bir müzik türü. Tekno müzik 80’lerden beri yaygın. Türkiye’ye 2000’lerin başında geliyor. Zamanında çok iyi bir dalga yakalıyor, çok iyi yerlere geliyor fakat Kürtlerin tekno müzik ile tanışması, bizim düğünlerdeki org ve bas ile oluyor. Bu yine şarkıların sözlerine göre oluşturulmuş bazen çok çirkin, bazen çok tiz, bazen de harika olan melodik davul birleşiminden başlıyor. Ben Z kuşağı üniversite öğrencilerindenim. Kulüplere, barlara gittiğimde genelde ağır tekno, latin ezgileri duyuyorum ama inanılmaz güzel. Sadece Türkiye’de değil, dünyanın birçok yerinde bir tekno kulübe gittiğimde o ezgileri alabiliyorum. Gümbür gümbür baslar var. Ama içinde inanılmaz sözler var. Ben o şarkının o tekno bir düzenleme için yazılmadığını, o şarkının eski bir kayıt olduğunu biliyorum. Böyle bir harman yapılmış. Kürtlerde de, bizim çocukluğumuzdan beri dinlediğimiz, babamın dedemin dinlediği Erivan arşivi var. Şu an bu arşiv herkese açık. Ev arkadaşımla sürekli Radyo Erivan parçalarını dinliyorduk. Sonra çok sevdiğim Şakiro’nun ‘Nûrê’ parçasıyla başladım. İyi bir şey çıktı ortaya. Sonra Karapetê Xaço’nun ‘Edûlê’ şarkısını editledik. Bu biraz daha iyi oldu. Sonra Sûsika Simo’nun Evdilezizê Leşker şarkısını editledim. Türkiye’de özellikle Kürtçe iş yapıyorsanız, bunun için bütçeniz yoktur. Bütçe ile iş yapabilen çok nadirdir. Elektronik müzik yapacaksın ve bunu Türkiye’de ama Kürtçe yapacaksın, kullandığın parçalar ise 1955’ten Radyo Erivan parçaları olacak. Bunu çıkıp bir kulüpte çaldığım için hâlâ şaşırıyorum. İnsanların bununla dans ettiğini görünce heyecanlanıyorum. 'War û War' adıyla bir albüm yayınladım. 'War' İngilizce 'savaş' demek. Kürtlere ait olan topraklara da gene olarak ‘war’ deniliyor. Çünkü bizim ezgilerimiz savaşın içinde üretilmiş. Bunun dramını da yapmak istemiyorum ama böyle güzel bir ahenk yakaladım. İki tarafa da çekebilirsin. Ben bu şekilde yayınladım. İnsanlar dinlemeye başladı, güzel tepkiler aldım.
Partilerde çalmaya ne zaman başladınız?
İlk partimi 6 Aralık 2020 tarihinde Siya Şevê konserinde yapmıştım. Beyoğlu’nda bir Türk mekânındaydı. Konser bittikten sonra ben çalmaya başladım. İlk yarım saat çok güzel gitti. Elim ayağım titriyordu çünkü Kürtler ciddi anlamda bu müziklerle eğleniyor. Benim bunu görmem gerekiyordu. Çok ağır eleştiriler de aldım tabii. İlk defa yüz kişi bu şarkılarla bir mekânda dans ediyor. İlk sansüre de orada maruz kaldım. Mekânın sahibi basları kapattı. Sadece akustik ses açık. Partinin devamında bas olmadan çalmak zorunda kaldım. Baslar kapatılınca müzik için oluşturduğun altyapı ortadan kalkıyor. Orada direkt olarak sanki Radyo Erivan’da parçayı almışsın ve çalıyorsun oldu. Müziğimi engelledi. Bundan bir ay önce yine sahibi Türk olan başka bir mekânda çaldım. Kürtçe, Ermenice, Afrika ağırlıklı ama Türkçe de var. Bu iki saatlik süre içerisinde sosyal medya hesaplarında canlı yayın da yapılıyordu. Bunun üzerine mekân sahibi benim duyacağım şekilde bu saatten itibaren her set çalmayacağını, setleri kendisi seçeceğini söyledi. Bu benim modumu düşürdü. Ben o sırada ‘Besna’yı Kürtçe çalıyordum. Muhtemelen beni bir daha çağırmazlar. Böyle bir gerçeklik var. Beni çağıracak yer sayısı bir, ikidir. Kürtlerin Taksim, Beyoğlu, Kadıköy'de işlettiği mekânlar çağıracak. Ondan sonra bir Kürt mekânında çaldım. Bu ikinci partimdi ve inanılmaz güzel geçti. Yüz kişi gelmişti. İnsanlar içerde deli gibi eğleniyorlar, bir de eşlik ediyorlar. Kürtler ilk defa halayın dışında dans ediyor, bu dansın yanı sıra şarkılara eşlik ediyorlardı. Çünkü herkesin kulağında bu şarkılar var, herkes biliyor.
“Kürtlerden de tepki aldım” demiştiniz. Ne tür tepkiler aldınız?
Birçok kişi mekân sahibine “Bu terbiyesizliktir. Kimse kalkıp dengbejlerimiz ile alay edemez. Kimse Kürtlerin acı aşk hikayeleriyle dans edemez” demiş. Benim aldığım en sert eleştiriler bunlardı. Mekânı terk edenler oldu. Gelip bana “Sen ne yaptığının farkında mısın? Sen ‘Nûrê’, ‘Edûlê’ ile, Kürtlerin aşk hikayeleriyle insanlara dans ettiremezsin. Bu terbiyesizliktir” diyorlardı. Bazıları da buna ihtiyacımızın olduğunu, bizim bu seviyeye çıkmamız gerektiğini söylüyor.
Peki Z kuşağı nasıl yaklaşıyor yaptığınız işe?
Açıkçası Z kuşağının eksikliği, dengbêjliği bilmemesi. Dil bilmiyorlar. Kültürü ciddi anlamda eksik yaşıyorlar. Benim partime gelen dinleyiciler, 25 yaş üstü. Bu demek oluyor ki ben Z kuşağına hitap etmiyorum. Benim barlardaki en genç dinleyicim 24 yaşındadır. Bunu dinleyip seven ve dans eden kişi ‘Edûle’yi bilmek zorunda, Radyo Erivan’ı bilmek zorunda, dengbêjliği bilmek zorunda. Yoksa çok keyif almayacak. Şu anki Z kuşağı Şakiro, Kerapetê Xaço ve Ayşe Şan'ı dinleyecek bir kuşak değil. Dinlemiyorlar çünkü bunu tatmadılar. Bu onlara iletilemedi. Bunun değişmesi için bizim olmamız gerekiyor. Bu kültürü oluşturduktan sonra bunlar olacak.
Sizce ne yapılması gerekiyor?
Bir şeyi sevmek için önce ona maruz kalmak gerekiyor, onu dinlemek gerekiyor. Ben yıllarca oturdum babam, dedem ve annem ile dinledim. Bu şarkıları dinlerken onların ağladığını da gördüm. Ben ayağa kalkıp bu müziklerle dans da etmek istiyorum. Bir aşk hikayesi var ve bununla dans etmek çok daha güzel. İnsanları halayın dışına çıkarabilmek ve bu şarkılarla dans ettirebilmek güzel. Ciddi anlamda en çok istediğim şey buydu. Biz govendlerin dışına çıkalım. Sadece ayak kırma değil de el kırma, kafa sallama, kol hareketleri, tüm vücudu hareket ettirerek dans etmek... Bunlar yapılmalı.
Tabii festivaller de düzenlenmesi gerekiyor...
Dünyada birçok festival geceleri yapılır. En iyi sanatçılar gece sahneye çıkar. Bizim en büyük festivalimiz Newroz ama sabah 10.00’da başlar Akşam 17.00 olmadan da biter. Akşam küçük gruplar ateş yakar, ama bir milyon kişi orada olmaz. Bizde gece hayatı, gece eğlencesi düğünlerde cumartesi akşamları 23.00’te biter. Pazar ise 19.00’da biter. Gece insanın beyni daha farklı çalışır; daha çok eğlenirsin, daha çok dans edersin çünkü gündüz içtiğin bir biranın sana verdiği etki ile gece sana verdiği etki farklıdır. Teknonun zamanı gecedir. Newroz niye 24 saat sürmüyor? Niye iki sanatçı, iki siyasetçi çıkıp iki söylem yaptıktan sonra dört şarkı söyleyip biraz halay çektikten sonra dağılıyor insanlar? Bir milyon insan oraya eğlenmeye geliyor. İki saat dans etmek artık yetmiyor. Artık Newroz’a gençlerimiz gidecek, biz gideceğiz. Ama eğlenmek istiyoruz. Ben gece de süren Newroz görmek isterim, Newroz’da çalmak isterim. Biz artık Newroz’umuza bu tekno tarzını koymalıyız. Bağlama, gitar, davul çalınabilir ama en nihayetinde bir değişim de gerekiyor. Ayak uydurmak ve zamanın ruhunu yakalamak gerekiyor
Mekânların ses sistemleri elektronik müziğe uygun mu?
Elektronik müziğe uygun mekanlar değil çoğu. Ses sistemleri çok kötü ve elektronik müziğe ve basa uyarlı değil. Eski kolonlar, mikrofonlar, ses sistemleri. Sürekli bir eksiklik var. Buna da önem verilmiyor. Müziğe gereken önem verilmeli. Biz eğlenmeye açık bir halkız. Bas sesini duyunca hemen oynuyoruz. Biz bunu gerçekten hissetmeliyiz. İyi bir ses sisteminde aynı kitleye çalmak isterim. Kürtlerin işlettiği mekanların da buna ayak uydurması gerekiyor.
Kürtler elektronik müzikle ne zaman tanıştı? Sizce bu müzik türü Kürtler arasında yaygınlaşır mı?
Bu kültürel bir şey. Bizde bağlama yıllarca ana enstrümandı, ondan sonra gitar girdi hayatımıza, daha sonra gitar ile bağlama harmanlandı. Zaten düğünlerde org, saz, zurna ve davul vardır; basımız davuldur. Türklerin elektronik müzikle tanışması 80'ler ve 90'larda oldu. Şu an 90'lardaki Türkçe pop müziklerle eğlenirsin çünkü elektronik müzik var. Bizim ciddi anlamda yüksek tempolu müziklerimiz halay müziklerimizdir, bunun ötesi olmadı. Omar Süleymani çıktı. İlk defa dünyadaki büyük festivallerde Kürdistan'daki düğün şarkılarını söyledi. Döndü dolaştı, bir şekilde gözaltına aldılar. Böyle bir gerçeklik var. Bizdeki tekno olayının oturması biraz zor olacak. Ben Van'da bir konserde ‘after parti’ yaptım. 30'uncu dakikada polis mekânı bastı. Ben tek tuşla müziği durdurabilirim. Fişleri çektiler. Müziğimiz durduruldu ve benim ses kartım yandı. Sana herhangi bir hesap vermiyorlar. “Daha fazla nasıl aşağılayabilirim?”in bir örneğiydi. Ben de aşağılanmamak için bir daha sahneye çıkmadım. Kürdistan'da gece hayatına müdahale ediliyor. İnsanların eğlenmesine izin verilmiyor. Gece eğlendiğin zaman polis bir anda baskın yapıyor ve o ortamı dağıtıyor. Örneğin, gelip müziği durdurup yarım saat GBT sorgusu yapıyor, bazen birkaç kişiyi dışarı alıyor, böyle bir durumda da eğlenme şansın kalmıyor. Ve bu sürekli oluyor. Bu insanlar nasıl eğlensin? Her defasında insanlar eğlenirken ve ortada bir şey yokken polisler gelip müdahale ediyor, eğlenmene izin vermiyor.
Yaptığınız işin devamı gelecek mi?
Ben geçmiş ile geleceği buluşturuyorum. Tekno geleceğin müziğidir. Bizim en eski geleneksel müziğimiz de Erivan'dır. Tarihi harmanlıyorum. Çok fazla kişi değiliz. Çalabileceğimiz alan çok kısıtlı, onlar da zaten bu tarza uygun değiller. Kürtlere ait hiçbir mekân bu müziğe uygun değil. “Benim oturmuş bir kitlem var bunu bozmaya gerek var mı?” diye düşünüyorlar, çekiniyorlar. Beyoğlu'nda bir gecede belki yüz binlerce insan eğleniyor. Peki bu kadar insanın olduğu kaç mekânda Kürtçe bir parti yapabilirsin? Bir tanedir. Belki İstanbul genelinde öyledir. Çok küçük bir alanımız var ancak yaptığımız işi kanıtladık. Kürtçe ezgilerle, dengbêjlerle tekno harmanıyla eğlenebiliyor ve dans edebiliyorsun. Bunu gösterdik. Bunun verdiği enerji ve sevinç, bende çalma isteği doğuruyor.