Kürt müziğinde monadik kırılma: Sîmir Rûdan
Sîmir Rûdan, ezgisel malzemeyi eklektik biçimde bütün dönemlerden alıp, kendine özgü kişisel gücüyle kaynaştırarak, modern dokulara dayanan evrensel bir tür üzerinden müziğini icra etmektedir.
Fatih Tan
Kürt müziğinde son dönemin genç ve yetenekli müzisyenlerinden biri olan Sîmir Rûdan, geçtiğimiz yıllarda “Kevî” isimli ikinci albümünü müzikseverlerle buluşturdu. 9 eserden oluşan ancak “Rojên Reş” şarkısının slow versiyonu ile birlikte totalde 10 şarkı olan albümün söz ve besteleri de Rûdan'a ait. Aynı zamanda albümdeki “Strana Me” şarkısının klibini de baştan sona animasyon formatında çeken sanatçı, Kürt müziğinde yenilikçilik adına bir ilke imza attı. Müzisyenin, yaklaşık 4 ay önce “Rojên Reş” şarkısına çektiği klibi, Türkçe altyazı seçeneğiyle birlikte dijital platformlarda dinleyiciyle buluştu. Müziği sound olarak soft rock, country, alternatif pop, akustik ve yer yer klasik ve reggae ritimlerin bir aradaki uyumlu ve dengede giden çoksesliliğinden oluşuyor. Rûdan’ın bestelerinde, Batılı enstrümanlar (akustik-klasik gitar, piyano, saksafon, klavye, trompet, yaylılar vs.) ağırlıktadır ve bu bestelerin tüm müzikal altyapılarını da Batı armonisi üzerinden bizzat kendisi bir kompozitör gibi aranje etmiştir.
“Dîstopya” ya da “Aliyê Din” şarkılarındaki sözler, Kürt müziğinde yeni bir duyusal forma ilişkindir. Müziğindeki Batı enstrümanının kullanımı gibi, sözleri de Batı formasyonunun dil alanına girmektedir. Rûdan’ın estetik ve ontolojik işlemi, Kierkegaardcı somut öznel bir sorgulamayla, kendi varlığını dışardaki dünyanın maddeselliğiyle özdeş tutar ve bu özdeşlik zamana ve mekâna yayılan bireysel iç yanılgısıyla baş başadır. Bu, benim Kürt müziğinde (sanatında) önem verdiğim ve genel anlamda da sanatta verimli gördüğüm bir olgudur. Aslında şu hususu belirtmek isterim ki ben bir etnomüzikolog değilim ve hiçbir zaman da müziğe böyle eleştirel nota ve akorun bilimsel-akademik düzleminde yaklaşmadım. Elbette müzik dünyasında bu işi hakkıyla yapan kişi ve kurumların olduğunu biliyoruz. Halihazırda Kürt müziği üzerine matbu olarak Kürtçe yayın yapan, "Ziryap" dergisinin genel anlamda müzik üzerine çok önemli ve müthiş işlere imza attıklarını da unutmamak gerekir. Müzik, tam da Bourdieu’nun dediği gibi, "Sanat, 'bedensel şey'dir ve müzik, sanatların en 'saf'ı, en 'ruhani'si olarak belki de en bedensel olanıdır." (1)
Müzik, özellikle ve tam anlamıyla üstünde bir kurmacaya gittiğim bir disiplin değildir. Müziğin içindeki örtük olan artsüremin olanaklarını hem söz (dil) dâhilinde göstermeye hem de estetik rejiminin genel mevcudiyetinin dağıtımı içindeki yerini anlamaya ve buna dayalı olan müşterek olanın paylaşımını kavramaya çalışıyorum. Başka bir deyişle, genel olarak sanatta, görünenin haritasını çıkarmanın bir yolunu izliyorum. Yani görülebilirin, anlaşılabilirin, duyulabilirin ve aynı zamanda mümkün olanın hermenötik uzamda bir kartografisini kastediyorum. Bugün veri kabul ettiğimiz, evrensel olduğunu düşündüğümüz, ezeli ve ebedi gerçekler gibi telakki ettiğimiz gerçekler, belirli tarihsel dönüşümler sonucunda ortaya çıkmış gerçeklerdir. Bütün bir Batı düşüncesi, Pascal’dan Ricoeur’a, Spinoza’dan Heidegger’e, Leibniz’den Derrida’ya varıncaya kadar bu rasyoneliteyi yapısöküme uğratmakla geçmiştir. Bu bağlamda da müzik üzerine seçtiğim isimler, bana göre geleneksel bir temsilin epistemolojik bağının kökensel dönüşümünü, hatta kopuşunu simgeleyen kişilerdir. Dolayısıyla Sîmir Rûdan da o isimlerden birisidir. Rûdan’ın Kürt dilinin geleneksel söz, ritim ve melodi yapısındaki bu kopuşu, söylem alanında ve yazı uzamında estetik edimin eşitlikçi bir tezahürüdür. Rancière ise bu bağlamı bize şöyle tanımlıyor: "Geleneksel kullanımlarından kopmuş sözlerin, biçimlerin ve performansların özerk dünyasının teşekkülünün yanı sıra, yeni militan öznelliklerin oluşumu ve sanatı artık eserler yaratmaya değil tüm veçheleriyle maddi yaşamın çerçevelerini dönüştürmeye yazgılayan programların teşekkülü vardır." (2)
Sanat, son kertede olayların, mekânın ve zamansallığın algılandığı bir ortamdır. Ancak bu söylem biçiminin algısına teslim olan geleneksel ağı yine yapısöküme uğratacak olan da sanatçının belirlediği üretim nesnesidir. Geleneksel söze ve bununla paralel hareket eden otantik sese ve ritme sahip çıkanlar, her zaman şimdiki olanın üretimini paralize etmeyi tercih ederler. Geçmişin kültürüne, geleneksel söylemine geriye dönük bu bakış, aslında nostaljik olması hiç gerekmeyen isyan dönemlerinin kültürüyle ilişkilidir. Müzik, bir özgürleşme cephesini söz ve duyum üzerinden insana olanak açan en bedensel ve duygusal bölüşümdür. Esas olarak müzik kişisel duyguların bir ifadesi olduğu için benzersizdir. Bu öznel tutumda tüm vurgu kişisel duyguların açık ve serbest gösterimine yönelik yapılır. Müziğin anlamı sadece notaların ardında ve ötesinde olduğu zaman dinleyici için dikkat çekici olur. Tam da bu noktada önemli bir bileşen, psikolojik faktör, müziğin ayrılmaz bir parçasıdır. Müzik artık kendi başına ve kendi için değil, dinleyende psikolojik tepkiler uyandırmak amacıyla da yazılır. Bu bakımdan Sîmir Rûdan, ezgisel malzemeyi eklektik bir biçimde bütün dönemlerden alıp, yine de bütün bunları tereddütsüz bir biçimde kendine özgü kişisel gücüyle kaynaştırarak, geleneksel formlara karşı modern dokulara dayanan evrensel bir tür üzerinden müziğini icra etmektedir. Önemli olan ve geleceği işaret eden şey, müzisyenin bu tutumu nasıl uyguladığı değil, aslolan bu evrensel ve nesnelci müziksel tavrın bilincinde olmasıdır. Elbette bu, inanılmaz bir düzenlilik içinde salt müziğin kapasitesine hâkim olmakla ilgili bir durum değildir. Ancak her ne olursa olsun ürettiği bu kompozisyonlar, çoğu zaman artık yeni deneyler içinde olmadığını, defalarca kullanılan formül ve deneyimlerin tekrarı olduğunu bilsek de, onun bu yaklaşımı klasik ezgileri her zaman tersine çevirebilecek bir düzlemdedir. Müziğin tradisyonel ve teritoryal tarafı, müziğin bugün nasıl ve hangi biçimlerde duyulması gerektiğiyle hiçbir zaman ilgilenmez. Aksine bugünü, şimdiyi ve yaşadığı anı bir çırpıda nostaljileştirerek, bu nostaljinin imgelem öbeklerinin nelerden oluştuğunu anlatmakla yetinir. Müzikteki esas yapısal olarak ilginç olan nokta, formun her zaman kişisel kullanımıdır ve bu deneyimi bugün [Ciwan] Haco gibi layıkıyla yapan müzisyenlerden birisi de hiç kuşkusuz Sîmir Rûdan’dır. Haco, seslendirdiği kendi notalarını doğaçlayarak müziksel yaratıcılığını kullanabildiği için, sınırsız bir seçim serbestisine sahip olmuştur. Kürt müzik geleneğinde, esas eleştirdiğim husus, olduğu gibi tematik olarak uygun bir malzemeyi sıkıca birbirine bağlamak yerine, müziğin kolayca aktığı politik ve pastoral romantikliğin bir kullanımının içinde olmasıdır ve bu müziğin duygusal maksatı her zaman şeffaf bir ince cam berraklığındadır. Hatta bu bazen o kadar açıktır ki, bölümlerin yavan bir biçimde sırayla satirik, ağırbaşlı, gösterişli ve hızlı geçişleri, insanı yoran bir konumdadır.
Sîmir Rûdan’ın müziğinin ardında yatan su götürmez içtenlik ve bağlılığa rağmen, neredeyse umutsuz coşkusu ve bazen de acı veren yoğunluğu, özdeşlik kurulması adına zor bir ifade tarzı yaratır. Bu yeni müziğe yeterince aşina olmayanlara bazen bu müziğin anlamayı zorlaştırıcı geldiğini tahmin etmek zor değildir. Ancak modern sound’un amacı kafa karıştırmak ve geleneksel müziği ortadan kaldırmak değil, müziğin sınırlarını genişleten yeni olanaklardan yararlanmaktır. Sonuç itibariyle, Sîmir Rûdan’ın Kurdî aksanında kısmi bir dejenere durum söz konusu olsa bile, yine de çok güçlü bir söz dizimi, ezgi, form ve armoniye sahip olduğunu söylemeliyim.
Notlar:
1.Ayrım (Beğeni Yargısının Toplumsal Eleştirisi), Pierre Bourdieu, s.127, Çev. Derya Fırat Şannan, Ayşe Günce Berkkurt, Heretik Yayınları
2.Nasıl Bir Çağda Yaşıyoruz? (Söyleşi: Eric Hazan) Jacques Rancière, s.37, Çev . Murat Erşen, Metis Yayınları