Kürtaja erişimde alternatif yöntem arayışı
Cinsel sağlık ve üreme sağlığımızı kendi kontrolümüze alan pratiklerimize gelen her darbeyi her gün hatırlamamız, ciddiye almamız ve mücadelemizden ayırmamamız gerekiyor.
Topyekûn bir çözüm olmasa da kürtaja erişimde güvenlik ve gizlilik kaygılarının önüne geçebilecek ve feministlerin gündeme getirdiği, sağlıkçıların da güvenilirliğini gösterdiği haplarla kürtaj (ilaçla isteğe bağlı düşük) Avrupa ve Kuzey Amerika’da daha sık tercih edilmeye başlanan alternatif bir yöntemdir. Bu yöntem, Mifepriston ve Misoprostol isimli iki ilacın kombinasyonu ile yapılıyor. Bu ilaçlar 2018 yılından beri Dünya Sağlık Örgütünün zorunlu ilaçlar listesinde bulunuyor. Ancak Türkiye’de haplarla kürtaj hâlâ yasal olarak erişebilir bir seçenek değil. Mifepriston Türkiye’de hiç ruhsatlandırılmamışken, Misoprostol’ün 2022’den beri doktor kontrolünde kullanılabilmesi mümkün.
2019’da Türkiye devleti tarafından erişim engellemesi getirilene kadar Women on Web internet sitesi üzerinden haplarla kürtaja erişim sağlanıyordu. Bu internet sitesinden Türkiye'de kürtaj hapına erişmiş kişilerin cevapları ile yapılan bir araştırma, evde kullanımın sağladığı otonominin, hastane veya özel kliniklere göre bu yöntemin daha ucuz olmasının ve devlet takibine girmeyecekleri bir yol istemeleri gibi sebeplerin kişilerin haplarla kürtajı tercih etmesinde etkili olduğunu gösteriyor.
Şu anda ise internette hızlıca ‘haplarla kürtaj’, ‘kürtaj hapı’, ‘tıbbi düşük’, ‘medikal düşük’ gibi kelimelerle arama yaptığımda karşıma çıkan görüntü hiç de iç açıcı değil. Çıkan ilk linklerde ‘düşük hapı/ iğnesi yasal değildir, zaten yoktur, sakın kullanmayın’ diye doktor tavsiyeleri varken, bir internet sitesindeyse şu şekilde ifade edilmiş “Hangi dilde yazmak lazım anlayamadım. İlaç almak istiyorum diye aramayın ya da e-mail göndermeyin. Okuduğunuzu anlayın. Bu ilacın satışı yok!” (Orijinali: hepsi büyük harfle ve kırmızı olarak yazılmış). 2022’de ise kürtaj hapının piyasadan çekilmesi haberleştirilirken kadınların kara borsaya mecbur bırakıldığı söyleniyor.
Düzenli olarak kullanılan yasak odaklı dil ve 'merdiven altı', 'karaborsa' gibi kelimeler kürtaj yöntemi arayışında olan kişiyi yasadışı, yanlış ve sağlık sağlayıcılarını ‘bıktırmış’ bir talebi olduğunu düşüncesine itebilecek düzeyde. Kişi yine bir şekilde sosyal çevreye veya STK’lere erişimi varsa erişiyor olabilir ama hem o erişim noktasına kadar hem kürtaj esnasında hem de sonrasında defalarca yanlış, gizlenmesi gereken ve belki yasadışı bir şey yaptığına dair birtakım söylemlerle baş etmek zorunda bırakılıyor.
Bütün bunlar şuna işaret ediyor ki Türkiye’de kürtaja bireysel, güvenli ve gizliliği koruyan bir erişim olmasına dair karşılanamayan bir talep, ihtiyaç, istek söz konusu. Ek olarak, erişimin bir şekilde sistematize edilmesi gerekiyor ki doktor numarası, finansal destek vs. için çevreye haber vermek veya güvensiz hissettiren pratiklere başvurmak zorunda kalınması gerekmeden kürtaja erişim sağlanabilsin. Haplarla kürtaj bunun için birçok yönden faydalı bir çözüm yolu oluşturuyor. Her şeyden önce kişinin ilacı kendi kendine kullanabilmesi bile ikinci bir kişinin üzerinde bir operasyon gerçekleştirmesine kıyasla kişiye kendini güvende ve kontrolde hissettirme potansiyeli olan bir pratik. Bunun dışında bu yöntemin evde, güvenilir bir kişiyle yapılabilmesi opsiyonu özellikle haber verilmek istenmeyen partner veya aile gibi kişilerin öğrenmesine yönelik korkuyu azaltabilir. Yanı sıra, kürtaja erişmek için ‘kadın-doğum’ isimli bir bölüme gitmek istemeyen kişiler için heteronormatif baskıdan etkilenmeden kürtaja erişebilecekleri bir seçenek sunuyor.
Özellikle pandemi döneminde kürtaja erişimin haplarla ne kadar kolaylaştırılabileceği üzerinde çeşitli platformlardan sesler yükseldi. Bu sayede hem kişilerin hayatını ekstra bir riske atmadan hem de güvenli bir yöntemle kürtaj yapılabileceği savunuldu. Ne var ki haplarla kürtajın bütün bu olumlu yönlerini düşünürken iki noktaya da dikkat çekmekte fayda var. Mifepristone ve misoprostol kombinasyonu özellikle ilk üç ay için güvenli ve bireysel uygulanabilecek bir yöntem olarak geçiyor. İlk üç ay sonrasında da uygulanabiliyor ancak gebelik ilerledikçe yan etkilerin ve risklerin artması söz konusu. Bu sebeple haplarla kürtaj gibi bir uygulamayla eş zamanlı cinsel sağlık eğitimi veya ABD gibi ülkelerde örneği oluşturulmuş telemedikal hizmetler (internet/ telefon üzerinden haplarla kürtajın nasıl kullanılacağına dair bilgi alınabilen bir ağ) de sağlanması bu yöntemin daha güvenilir ve sağlıklı olmasında etkili olacaktır. Ek olarak, bu yöntem düşünülürken üçüncü kişilerin kürtaj olmak istemeyen kişileri kürtaja zorlaması ihtimalini de göz önünde bulunduran ve kişileri bunlardan koruyacak politikalar üretilmesi için çabalamaya ihtiyacımız var.
Women on Web gibi sivil toplum kuruluşları dünyanın farklı yerlerinde haplarla kürtaj hizmetini hâlâ sunmakta. Ancak bunun dışında Arjantin’de feminist hareketin içinden gelen Lesbians and Feminists for the Decriminalization of Abortion (LFDA) veya Socoristas gibi örgütlenme örnekleri de mevcut. Bu örgütler hapların sağlanmasından kullanım esnasında kişilere yanlarında veya telefon üzerinden gönüllü olarak destekte bulunmak, gebeliğin ilerleyen dönemlerinde hapla kürtaj için telemedikal hizmet vermek, hatta sonrasında psikolojik destek sağlama noktasına kadar dayanışma sağlayabiliyor. Bunun dışında Şili, Ekvator, Peru ve Venezuela’da telefon üzerinden hem cinsel sağlık konusunda kadınları bilgilendiren hem de haplarla kürtaj gibi konularda destek sağlayan feminist örgütlenme örnekleri de mevcut. Bu örgütlenme modelleri feminist hareketin herhangi bir STK veya fon olmadan da dünyanın farklı yerlerinde örgütlü olduğunu gösteriyor ve benzer dayanışma modelleri için de örnek teşkil ediyor.
Yazıyı bitirken en başındaki çağrıma geri dönmek istiyorum. Kürtaj hakkı ve genel kapsamıyla üreme ve cinsel sağlık hizmetlerine ulaşma hakkımız yalnızca dönemsel konuşulan bir gündem veya devlete yapılan bir hak talebi değil, her gündemimizde, gündelik yaşam mücadelemizde yeri olan bir meseledir. Cinsel sağlık ve üreme sağlığımızı kendi kontrolümüze alan pratiklerimize gelen her darbeyi her gün hatırlamamız, ciddiye almamız ve mücadelemizden ayırmamamız gerekiyor.